Paylaş
22. ve 23. Dönem Ordu Milletvekilliği ve 2002 -2009 yılları arasında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak görev yapan Başkan Güler bizlere son üç yılda gerçekleştirdikleri projeleri, kurdukları yapıyı ve belediyecilik anlayışını anlattı. Ordu’yu daha iyi tanımamızı ama en çok da sevmemizi, kentle aramızda derin bir bağ kurmamızı sağladı.
Hepimizin bildiği gibi Ordu Türkiye’nin en çok fındık yetiştiren kenti. Türkiye Dünya Fındık üretiminin %70’ini sağlarken, Ordu dünyadaki fındık üretiminin %25’ini karşılıyor. Güler de Ordu’nun sahip olduğu zenginlikleri daha iyi değerlendirmek, gelirleri ve iş olanaklarını artırmak için belediye çatısı altında beş yeni iştirak kurmuş.
OREN enerji, ORTAR nitelikli tarım, ORTUR çağdaş turizm, ORYAZ yüksek teknoloji ve ORKENT kentsel dönüşüm alanlarında çalışmalar yapıyor. 11 ay boş duran fındık arazilerinin 18 bin dönümüne destek vererek tarıma açmışlar.
Fındık altı otlar biçilip hayvan yemi yapılıyormuş. Fındık yetiştiriciliğinin yanı sıra bahçecilik, kümes hayvancılığı da başlamış. Halep keçisi ve manda yetiştiriciliği de yapılıyor. 4 bin damızlık Kars Kazı’nın sayısı 400 bine ulaşmış. Fındık kabuğundan aktif karbon üretiliyormuş.
Belediyeye ait iş makineleriyle son 3 buçuk yılda toplamı 27 bin 500 kilometreye ulaşan 1600 yol yapılmış. Kadın istihdamına da önem verilmiş. 18 yeni kadın kooperatifi kurulmuş. Kimisi sözleşmeli tarım ile Ordu’nun süs bitkisi ihtiyacını karşılıyor, kimisi balıkçılık yapıyor.
Kısacası çiftçilere yeni gelir kapısı olan ‘sözleşmeli tarımla’ tohum desteği verilmesi, ata tohum bankası kurulması, sera tahsis edilmesi, sebze ve salep yetiştiriciliği yaygınlaştırma projesi gibi kentlilere de faydası çok olacak farklı alanda inovatif projeler hayata geçiriliyor.
İklim değişikliğinin dünyanın kaderini belirlediği, tehlike çanlarının tüm hızıyla çaldığı çağımızda ülkeleri tarım ve temiz enerjinin kurtaracağı gerçeğini de Ordu’da çok daha iyi anladım. Umarım orada yapılanlar başka şehirlerimiz, kasabalarımız için de örnek olur…
12 AY TURİZM
Ordu 300’den fazla şelale ve kanyona sahip, 110 km de sahil şeridi var. İnsanın gözünün yeşile doyduğu bu coğrafyanın Türkiye’nin hatta dünyanın cazibe merkezi olmaması için hiçbir neden yok. Yeter ki doğru bir strateji çizilsin ki Büyükşehir Belediye Başkanı Güler ve ekibi de bu vizyona sahip.
Hilmi Güler, “Ordu denizini kullanamayan bir kentti ancak biz turizmini 12 aya çıkarmak üzere yola koyulduk” diyor. Bugüne dek epeyce ilerleme de kaydetmişler. Yaylalarda bungalov yapılmış, karavan turizmi kayak turizmi başlamış. Balon turizmi yakında faaliyete geçecekmiş. Hoynat adası ve Yason Burnu turizme kazandırılmış.
Tabii ki sanayi ve turizm yatırımlarından çok etkilendim ve her biri çok önemli ancak ziyaret ettiğim yerler arasında en unutamadığım Altınordu ilçesindeki hayvan barınakları ve Hayvan Hastanesi oldu.
Veteriner Hekim Doğancan Kamanoğlu başta olmak üzere tüm çalışanlarını özverili çabaları için bir kez daha kutluyorum. Eğer Ordu’ya yolunuz düşerse mutlaka ziyaret edeceğiniz yerler arasında olsun Hayvan Hastanesi.
Ordu mutfağı ve gastronomi kültürüne ilişkin gözlemlerim ise yarın Kelebek’teki yazımın konusu…
KARADENİZ’DE DALGALARI AŞMAK
Boğaziçi Üniversitesi mezunu bir kimya mühendisi olan Deniz Toprak’ın ekstrem sporlara merakı onu farklı bir yolculuğa çıkartmış. Sri Lanka’da bir balıkçı kasabasında dalga sörfü yaparken, ben bunu neden kendi kasabamda yapmıyorum diye düşünmüş.
Ailesinin memleketi Perşembe eski adıyla Vona’da dalga sörfü başlatmış. Bir buçuk yıl içinde gelişen bu sporu yapmak ya da öğrenmek için yurt içinden ve dışından gelenlerin sayısı öylesine artmış ki konaklamaya gelenler için açtığı pansiyonu büyütmek zorunda kalmış.
Deniz Toprak’ın şimdi hedefi dalga sörfünü İğneada’dan Hopa’ya tüm Karadeniz kıyılarına yaymak…
Şehrin sahil şeridi sanatla renklenmiş
KIYILAR HALKINDIR
Ordu’nun Altınordu ilçesi sahilinde kumsal üzerine inşa edilen, halkın büyük tepkisini çeken ve yıkılması için imza kampanyaları düzenlenen 17 katlı 280 daireli yapı kompleksi Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler’in kararlılığı ve ‘kıyılar halkın anayasal hakkıdır’ ilkesi doğrultusunda mahkeme kararıyla yıkılmış.
Böylece 60 kilometresi kumluk 110 kilometreyi bulan güzelim sahil şeridinin ortasına bıçak gibi saplanan yapı ortadan kalkmış. Şimdi yerine tüm kentlilere hizmet verecek park ve plaj yapılıyor. Umudum bu emsal kararın tüm Türkiye için geçerli olması, doğa ile mimari arasındaki dengenin yeniden kurgulanması, görüntü kirliliğinin önlenmesi…
Paylaş