11 Aralık 2010
Türkiye’de sağlıktan sorumlu bir numaralı adam, Sağlık Bakanı Recep Akdağ (51) kendi sağlığı için ne yapıyor merak ettim, kapısını çaldım.
Çocuk kan hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Akdağ, sağlıklı yaşam için öyle karmaşık reçeteler, formüller uygulamıyor; avuç avuç takviyeler kullanmıyor. Kendisi için daha sık spor yapma ve biraz daha kilo verme hedefi koyan Akdağ, altı ayda bir check-up’tan geçiyor ve fırsat buldukça basketbol oynuyor
Hiç sigara içtiniz mi?
- Babam 1970’li yıllarda milletvekiliydi. O zaman TBMM sigaraları vardı. Bu sigaralar itibarlıydı. Üniversiteye başladığımda o sigaralardan taşıdığım, yaktığım ve arkadaşlara ikram ettiğim oldu. Ama sigarayı akciğerlerime çekecek kadar hiç sevmedim. Sadece ağzıma alıp üflerdim. O zamanlar sigara bir itibar vesilesi gibiydi. Türkiye’de artık bu tersine doğru gidiyor.
Rutin check-up yaptırır, muayene olur musunuz?
- Rahmetli babacığım prostat kanserinden vefat etti. Ben de aşağı yukarı altı ayda bir tetkikler yaptırıyorum. Prostatla ilgili olan PSA’ya baktırıyorum. Bu sırada rutin biyokimya tetkikleri de yaptırıyorum. Şükürler olsun hiçbir sorunum yok. Tansiyonum, şekerim, kolesterolüm normal sınırlarda. Herhangi bir biyokimyasal veya vücut ölçüm değerinde bir sorun yok. Ama biliyorum ki biraz kilo vermez ve yeterince hareket etmezsem sorunlar başlayabilir.
Yazının Devamını Oku 6 Aralık 2010
Geçen hafta başında, iki hacı adayı Suudi Arabistan’da domuz gribine yakalandı. Önceki yıl, iyice anlaşılana kadar korkulu aylar yaşatan domuz gribinin bu sezon da görülmesi bekleniyordu.
Nitekim sezonun grip aşıları domuz gribine karşı da etkili. Türkiye’den giden hacıların büyük çoğunluğu ileri yaşta. Hac gibi, binlerce insanın bir araya toplandığı, aynı havayı teneffüs ettiği bir ortama giderken özellikle risk grubunda olanların aşı yaptırmalarında yarar vardı. Yeri gelmişken hatırlatayım, çok seyahat edenler de grip açısından risk altında.
Malum grip, bulaşıcı solunum yolu hastalıklarından. Zaman zaman büyük salgınlar yapıyor. Ani başlayan ve yüksek ateşle seyreden gribe karşı önlem almanın en etkili yolu aşılanmak. Diğer korunma yolları ise:
* Grip hastalarıyla yakın temastan kaçının.
* Gripseniz sağlıklı bireylere bulaşmasını engellemek için işe, okula ve alışverişe gitmeyin, evinizde dinlenin.
* Öksürürken, hapşırırken ağzınızı bir kağıt mendille kapatın. Mendili hemen çöpe atın.
* Ağzınızı elinizle kapamayın. Virüs bulaşmış elinizi etraftaki eşyalara değdirdiğimizde virüsün etrafa saçılmasına ve diğer insanlara da bulaşmasına neden oluruz. Kâğıt mendil yoksa dirseğimizin iç kısmıyla ağzınızı kapatarak virüsün etrafa saçılmasını önleyebilirsiniz.
* Ellerinizi sık sık yıkayın. El yıkama ile sadece gripten değil diğer bulaşıcı hastalıklardan da büyük oranda korunabiliriz. Jellerin büyük çoğunluğu antibakteriyel. Virüslerden sizi korumaz.
Yazının Devamını Oku 4 Aralık 2010
Sinüzit derdi olanlar bilir, başınız yerine kazan taşıyor gibi hissedersiniz. Hele müzminleşmişse en son ne zaman dolu dolu nefes aldığınızı unutursunuz. Geceleri ayrı bir dert. Yastığa başınızı koyarsınız, geniz akıntıları uykunuzu zehir eder. Nedenlerinden biri de diş implantları Kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Erhun Şerbetçi, sinüslerimizi (iltihaplanarak sinüzite yol açan doku) korumamız gerektiğini söylüyor. Çünkü içindeki sinüs boşluklarını kaplayan ince mukoza örtüsüyle burun en az örneğin akciğer kadar önemli bir organ. Çalışması klimaya benziyor. Burundan nefesle alınan hava, akciğerlere ulaşmadan önce burada ısıtılıyor, nemlendiriliyor ve temizleniyor. Özetle akciğeri koruyor.
ESKİSİNDEN SIK RASTLANIYOR
Herkes sinüzit olabilir. Ama sık sık sinüzitten şikayet ediyorsanız, ortada düzeltilmesi gereken daha ciddi bir durum var demektir. Anatomik sorunlar, alerji, çevresel veya genetik etkenlerin varlığı nedeniyle sinüs kanallarının tıkandığı ya da iyi çalışmadığı durumlarda tıbbi tedavi görseniz bile yakanızdan düşmez. Müzminleşebilir. Doç. Dr. Şerbetçi, “Sinüzitin çok sık tekrarladığı durumlarda veya tıbbi tedaviyle geçmeyen kronikleşmiş sinüzitlerde, sinüslerin boşalmasını engelleyen, havalanmasını bozan başka hastalıkların araştırılması gerekir” diyor. Buna neden olan hastalıkların başında burun içi anatomik bozukluklar geliyor. Ayrıca alerjik nezle, sigara kullanımı veya diğer kimyasal maddelerle temas ve bazen fizyolojik olarak da burun dokularının yani mukozanın şişmesi, işlevsel özelliklerinin bozulması sinüzite zemin hazırlıyor.
Diş implantlarının yaygınlaşması diş kökenli sinüzitlerin eskisinden daha sık rastlanmasına yol açtı. Doç. Dr. Şerbetçi, “Üst çeneye diş implantı takılması sırasında, sinüsle aradaki ince kemik tabakaya geçilmesi halinde normalde steril olan sinüs boşluğuna ağız içinden mikrop geçebiliyor. Bu da sinüzit gelişimine yol açıyor. Eğer bu durumun farkına varılmazsa sık tekrarlayan sinüzit atakları, neden ortadan kaldırılıncaya dek sürüyor” diyor.
BIÇAKSIZ AMELİYAT MÜMKÜN MÜ
Senede 4-5 kez sinüzit atağı geçiren, sık sık ya da sürekli burun tıkanıklığı yaşayan yine sık sık ya da sürekli yoğun burun ve geniz akıntısı bulunan hastalar uygun ilaç ve tedavi almalarına rağmen iyileşmiyorlarsa ameliyata aday. Tekrarlayan ilaçla tedavilere yanıt alınamayan durumlarda en etkili ameliyat tedavisi, iyi yapılmış endoskopik sinüs cerrahisi. Doç. Dr. Şerbetçi, “Hayatında birkaç kez sinüzit geçirmiş bir hastada genellikle ameliyata gerek yok. Özellikle çocuklarda hemen sinüzit ameliyatına gidilmemeli. Son yıllarda sinüzit ameliyatlarında etkili olduğu öne sürülen çok sayıda teknoloji geldi. Kansız, bıçaksız sinüzit ameliyatı gibi iddialara inanmayın. Bunlar ameliyatların pahalanmasına yol açtığı gibi gereksiz operasyonlara da zemin hazırlıyor” diyor.
Önce sigaraya veda sonra ameliyat
Anestezi uzmanlarını en tedirgin eden sorunlardan biriyse ameliyata girecek hastanın sigara içmesi. Çünkü sigara içenler anestezi açısından riskli grupta. Sigara içenleri hem anestezi, hem de sonrasında daha zor bir süreç bekliyor. Kuşkusuz ideali mümkün olan en kısa sürede sigarayı bırakmak. Ama hiç olmazsa ameliyattan 12-24 saat önce sigarayla vedalaşın!
İDEALİ İKİ AY ÖNCE
Son yapılan Türkiye Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kongresi’nin konuları arasında sigara içen hastalar da vardı. Kongrede sunum yapan 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ayla Tür’e sordum: “Ameliyata hazırlanan hastalar en geç ne zaman sigarayı bırakmalı?” Prof. Dr. Tür, “Eğer hastayı ameliyattan önce görme olanağım olursa, önce sigarayı bırak, ameliyat için iki ay sonrasına randevu al diyorum. Sigarayı ameliyattan 12 saat önce bırakmak bile oksijenlenmeyi olumlu etkiliyor” dedi. Sigara içmeyenler daha kolay uyanıp, ameliyat sonrasını daha rahat geçiriyor; tansiyon, nabızda yükselme veya düşme, ritim bozukları daha az görülüyor. İçenlerde ameliyat sonrası öksürük, balgam, nefes darlığı, ses kısıklığı gibi sorunlara daha sık rastlanıyor.
15 milyon Euro’luk yatırım yapıldı kanserliler için protez meme bile var
Türkiye Kanserle Savaş Vakfı’nın Etiler’deki onkoloji tedavi merkezinin işletmesini Bozlu Grubu üstlendi. 15 milyon Euro’luk yatırım yapıldı; adı Neolife olarak değiştirildi. 35 kemoterapi kabini bulunan merkez SGK’lı hastalara hizmet vermeye devam edecek. Radyoterapi ve radyolojide en yeni teknolojilerin bulunduğu merkezin beni en fazla etkileyen tarafı, hastaya bütüncül yaklaşılması. Özellikle, hastaların normal yaşamlarını sürdürebilmeleri için çeşitli protez (meme, tırnak, peruk, korse vb.) ürünleri temin edebilecekleri bir bölümün dahi merkezde yer bulması çok insani.
UZUN LAFIN KISASI
YANLIŞ: Yaz bitti, geriye lekeler kaldı. Sirke, yoğurt ve birtakım asitlerle ciltteki lekeler kolayca ve doğal yolla temizlenebilir. Doktora gitmeye hiç gerek gerek yok.
DOĞRU: Tüm bu leke açıcı maddeler, tam tersi etki ederek lekelenmelerin artmasına neden olabilir. Lekelerle başa çıkmak için çok sayıda etkili yöntem mevcut, ilgili uzmana danışın.
TAMAMLAYICI TIP
Sinüzite karşı turşu tuzu ve bikarbonat
Sinüzitin doğal tedavisinde en etkili yol deniz suyu ya da tuzlu sularla burun içerisinin yıkanması. Reçete Doç. Dr. Erhun Şerbetçi’den... Bir bardak içme suyuna bir çay kaşığı doğal tuz (rafine edilmemiş, kaya veya turşu tuzu) ve yarım çay kaşığı bikarbonat koyun ve karıştırın. 10 cc.’lik bir şırıngayla (iğnesini atın) burun boşluğunu bir hafta boyunca, günde 1-2 kez yıkayın. Özellikle müzminleşmiş akıntılı sinüzitlerde çok işe yarıyor. Aman bitkisel tedavi diye burna acı kavun damlatmayın. Hiçbir yararı yok, üstelik alerjik hastalarda ani nefes borusu ödemine yol açarak, öldürüyor.
SAĞLIĞIM İÇİN
Fadik Sevin Atasoy (Oyuncu)
MUTLAKA YAPARIM: Ruhu bedenden ayıramıyorum. Öfke, kızgınlık, kırıcılık vb. yıkıcı ve olumsuz duyguları içimde barındırmamaya, dışardan gelirse de kendi içimde etkisizleştirmeye çalışıyorum. Bulunduğum ortamda taze çiçek, mum, tütsü ve mutlaka müzik olmasına önem veriyorum. Taze yemekler yiyorum. Mutlaka paten kayıyor ve dans ediyorum. ASLA YAPMAM: Uzun yıllardır kırmızı et yemiyorum. MUTLAKA YAPACAĞIM: Film setinden yeni çıkmış biri olarak en kısa zamanda masaj yaptıracağım.
ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Panik Atak’ı nasıl bilirsiniz
Ruh ve sinir hastalıkları uzmanı Dr. Nihat Kaya, panik atak ve depresyon hastalarıyla çalışmasının 15 yıllık birikimini Sorularla Panik Atak adlı kitabında topladı. Son 30 yıldır adını sıkça duyduğumuz panik atakla ilgili akla sık gelen soruların yanıtlarını, vaka örnekleriyle zenginleştirerek veren Dr. Kaya’nın kitabını Nesil Yayınları bastı. 8.25 lira.
Yazının Devamını Oku 29 Kasım 2010
Depremin vurduğu Haiti’den son 6 haftadır kolera salgını haberleri geliyor. Ancak kolera sadece Haiti’nin sorunu değil. Gayet geniş bir coğrafyadan kolera vakaları bildiriliyor. Neyse ki insandan insana bulaşmıyor. Ayrıca gıda güvenliğine, başka bir deyişle hijyenine dikkatle uyanların koleraya yakalanma riski düşük. Kolera, ince bağırsak hastalığı. Yol açtığı enfeksiyon genellikle hafif seyrediyor ve kendiliğinden geçiyor. Ağır vakalarda ise sıvı ve elektrolit tedavisi uygulanıyor. Enfeksiyon genellikle hasta insanların kusmuk, dışkı gibi yollarla mikroplarını bulaştırdığı yiyeceklerin ve suyun tüketilmesiyle geçiyor. Salgınlar sınır tanımaz. Nereye giderseniz gidin yediğiniz gıda ve içtiğiniz suyun temiz olmasına özen göstermenizde yarar var. Kolera bir ülkede salgın yaptığında, komşu ülkelere geçmesi kolay olan bir hastalık.
ÇİG GIDADAN KAÇININKoleradan etkilenen bölgeye yolculuk yapacaksanız yüksek riskli yiyeceklerden, özellikle çiğ balık ve kabuklu deniz ürünlerinden kaçının. Pişmiş ve sıcak servis yapılan yiyecekler, bizzat soyduğunuz meyve ve sebzelerle kaynatılmış veya klorlu sudan hazırlanan içecekleri tüketin. Şişelenmiş suları içmeyi tercih edin. Bulamıyorsanız kaynatılmış suları için. Pişmemiş yiyecekler yemeyin. Tuvaletten çıktıktan sonra ellerinizi mutlaka ve acele etmeden sabunlayın. Bulantı, kusma, sulu ve pirinç suyu görünümünde ishal en tipik kolera belirtileri. Bunlar su kaybına yol açar. Tedavi edilmeyen şiddetli vakalarda su ve elektrolit dengesinin bozulmasına bağlı olarak hasta birkaç saat içinde bile kaybedilebilir.
AŞISI TARTIŞMALIGıda güvenliğine uyan kişiler için kolera riski çok düşük. Bundan dolayı aşı olmanın yararının olup olmadığı sorgulanabilir. Kısa süreli ve eksik bağışıklık sağladığı için yolculuk yapacaklara önerilmiyor. Kısa süre önce geliştirilmiş iki kolera aşısı (Biotec AC’den Dukoral ve Berna’dan Mutacol) halen mevcut. Her iki aşı da eski aşıya göre bir miktar daha fazla bağışıklık sağlıyor ve daha az yan etki gösteriyor. Halen hiçbir ülke topraklarına giriş için kolera aşısı olma koşulunu öne sürmüyor.
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ’NE KOLERA BİLDİRİMİ YAPAN ÜLKELER* Afrika: Angola, Benin, Burkina Faso, Burundi, Kamerun, Cape Verde, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Komor Adaları, Kongo, Fildişi Sahili, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ganai Gine, Guinea-Bissau, Kenya, Liberya, Madagaskar, Malavi, Mali, Mozambik, Nijer, Nijerya, Ruanda, Senegal, Sierra Lione, Somali, Güney Afrika, Swaziland, Tanzanya, Togo, Uganda, Zambia, Zimbabve * Orta Amerika: El Salvador, Guatemala, Nikaragua * Güneydoğu Asya: Doğu Timor* Batı Asya: Çin, Kore Cumhuriyeti * Hindistan Yarımadası: Afganistan, Bhutan, Hindistan, Nepal * Ortadoğu: İran, Irak * Güney Amerika: Brezilya, Ekvador, Peru, Venezuela * Güney Doğu Asya: Kamboçya, Myanmar, Filipinler, Vietnam, Laos
Yazının Devamını Oku 27 Kasım 2010
Kendi yakınlarında başarılı sonuç alan Dr. Adnan Bağrıaçık merkezinin kapısını ücretsiz olarak tüm MS hastalarına açtı Milli Erkek Basketbol takımının da doktorluğunu yapan ortopedi ve travmatoloji uzmanı Adnan Bağrıaçık, MS (multipl skleroz) hastası yeğeni ve teyzesine uyguladığı egzersiz ve spor programlarından iyi sonuç alınca merkezinin kapılarını başka MS hastalarına ücretsiz açtı.
Dr. Bağrıaçık, “Yakınlarım MS hastası olunca, başka ülkelerde yapılanları araştırmaya başladık. İlaçların yanında egzersiz, spor ve fizik tedavinin katkısının büyük olduğunu gördük. Uyguladık ve çok iyi sonuçlar aldık. MS’li başka hastaların da bundan yararlanmasını istiyorum. Aslında hedefim hastalara 10-15 seansta evlerinde, kendi kendilerine uygulayabilecekleri hareketleri öğretmek ve kullandırmak” diyor.
Hastalığın seyrinin herkeste farklı olduğunu ancak tüm MS’lilerin mutlaka egzersizden yararlanabileceğini söyleyen Dr. Bağrıaçık, “Kasları çalıştırmaya ve güçlendirmeye yönelik uygulamalardan müthiş sonuçlar aldık. Üstelik hayata bağlıyor. Egzersizin herkesin hayatını kolaylaştırıcı bir basamak olacağına inanıyorum. Yeter ki hastalar inansın ve gösterdiklerimizi uygulasın” diyor.
Dr. Bağrıaçık, SGK’si bulunan MS hastalarından hiçbir ek ücret almayacak. SGK’sı olmayan hastalara da ücretsiz, aynı hizmeti verecek. Yararlanmak isteyen MS’liler Yeniköy’deki Orthopedia Center’i arayabilir. (212) 299 12 99
Yağlara soğuk darbesi
Jokeylerin soğuğa maruz kalan bacaklarının ve buzlu dondurma yiyen çocukların yanaklarının inceldiğini fark eden araştırmacılar, yağ hücrelerinin soğuktan zarar gördüğünü ve yaşayamadıklarını gördü. Bu bilgiden ilham alan teknoloji üreticileriyse beş yıl uğraşarak yeni bir yağ savaşçısı ve vücut şekillendirici geliştirdi.
M-Onep Klinikleri’nde uygulanmaya başlanan aletin adı Zeltiq. Alet yağlı bölgeyi (göbek, yanlar, sırt, bacaklar gibi) vakumla içine çekiyor ve 4-5 derece soğutuyor. Soğuktan zarar gören yağ hücreleri yavaş yavaş eriyerek, karaciğer yardımıyla vücuttan atılıyor.
DOĞRUDAN YAĞ HÜCRESİNİ HEDEFLİYOR
Yeni teknik, dolaşım sistemi ve diğer dokulara zarar vermiyor; doğrudan yağ hücrelerini hedefliyor. Soğutulan yağ hücrelerinde üç hafta içinde yapısal değişiklik başlıyor. Değişime uğrayan yağ hücreleri ikinci aydan itibaren doğal temizlenme sistemi olan lenf sistemiyle dışarı atılıyor. Gözle görünür sonuçlar 2-4 ay arasında meydana geliyor.
Beldeki simitler, kollar, üst ve alt karın, bacaklar, göbek, kalça, sırt (sutyen altı katmanları) uygulamadan en iyi sonuç alınan bölgeler. Gıdı ve meme üzerindeki etkisi hakkında AR-GE çalışmaları devam ediyor.
Ama yöntemin obezite hastaları için bir zayıflama yolu olmadığını hatırlatayım...
Genital bölge veremi
Tüberküloz (verem) en sık akciğerleri etkiliyor. Ancak, daha çok kan yoluyla, diğer organlara da yayılabiliyor. Tüberküloz vakalarının yüzde 2-5’ini de genital tüberkülozlular oluşturuyor. En sık 15-40 yaş arası kadınlarda görülüyor.
Özel Levent Hastanesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Şebnem Önsel, sık rastlanan bir hastalık olmadığı ve akla geç geldiği için hastalığın teşhisinin zor olduğunu söylüyor. Bu kadınların akciğer filmi çoğunlukla normal. Çünkü genital bölgede hastalık teşhis edilene kadar akciğerdeki iyileşmiş oluyor.
Hastalık genital organlardan en sık tüpleri tutuyor. İkinci sık yayılım alanıysa rahim içi dokusu. Hastaların bir kısmında da yumurtalıklar etkileniyor. Daha seyrek oranda da rahim ağzını.
UZUN YILLAR SESSİZ KALIYOR
Dr. Önsel, “Aslında sessiz bir hastalık. Hatta 10-20 yıl hiçbir belirti vermiyor. Bunlar genellikle tesadüfen yakalanıyor. İnfertilite (kısırlık) sorunu bulunan kadınların yüzde 3’ünde tüberküloza rastlıyoruz. Tüberkülozlu kadınların yüzde 58’i kısır” diyor.
Tüberkülozun belirti veren tiplerinde halsizlik, sırt ve karın ağrısı, adet sancısı ve cinsel ilişkide ağrı görülebiliyor. Yumurtalıkların tutulduğu durumlarda adet düzensizliğine rastlanıyor. Bazı hastalarda karında asit (sıvı toplanma) birikimi ve buna bağlı karında gerginlik ve ağrı olabiliyor.
Neyse ki tedavinin sonuçları yüz güldürüyor. Aynen akciğer tüberkülozundaki gibi, kombine antibiyotik tedavisi uygulanıyor. Başarısızlığın nedeni, tıpkı akciğer tüberkülozundaki gibi, hastaların kendilerini iyi hissedince ilaçları zamanından önce kesmesi.
Atatürk’e sesinden check-up
Yeditepe Tıp Fakültesi’nden kulak burun boğaz ve ses hastalıkları uzmanı Doç. Dr. İsmail Koçak Atatürk’ün ses kayıtlarını inceledi ve sulkus yani ses tellerinde yarık, oluk ve reflü sorunlarından da mustarip olduğunu ortaya koydu
Yeniden alevlenen Atatürk’ün sesiyle ilgili tartışmalara farklı bir katkı Doç. Dr. Koçak’dan geldi. Yıllarını ses hastalıklarına veren Koçak, Atatürk’ün 1930-1936 arasında kaydedilen yedi ses örneğini inceledi. Çıplak kulakla değerlendirmenin yanı sıra, profesyonel ses analiz programlarından da yararlandı. Atatürk’ün sesini karakteristiği açısından da değerlendiren Koçak, tenor olduğunu söylüyor.
SES TELLERİNDE ÇÖKÜNTÜ VAR
Koçak, ses analizleri sırasında Atatürk’ün sağlığıyla ilgili ipuçlarına da ulaştı. Sesindeki nefeslilik ve frekans özelliklerinin nadir bulunan (Türk toplumunda yüzde 9) sulkus tipi ses karakteristiği düşündürdüğünü söylüyor. “Bu ses kalitesi özellikle sanatçı ve performans ses tipi. Sevdiğimiz birçok sanatçıda bu özellik mevcut. Ses tellerinin titreşim bölgesinde hafif bir çöküntü var. Atatürk’ün son kayıtlarında sesinde pürüzlenme ve kabalaşma var. Bunu reflünün yarattığını düşünüyorum. Reflü de sirozun etkisiyle gelişmiştir” diyor.
Koçak, yıllardır konuşulan Atatürk’ün sesinin ince olduğuyla ilgili yorumu farklı. Sesinin inceliğinin, esasen haykırarak konuştuğu kayıtlarda ‘register atlaması’ denilen ve her insanın yaşayabileceği bir durum olduğunu söylüyor. Ve diyor ki, “’Ne mutlu Türküm diyene!’ cümlesindeki incelme aslında şiddetli ses kullanımı sonucunda, sesin birden bire ince perdeye kaymasıyla ortaya çıkmış bir durum.”
TAMAMLAYICI TIP
Elektrik akımını ver, bağırsakları harekete geçir
Gastroenteroloji kliniklerine gelen hastaların hemen hemen üçte birinin şikayeti fonksiyonel dispepsi. Bu; bir aydan uzun süre tekrarlayan karın ağrısı ve karnın üst kısmında rahatsızlık hissiyle seyreden bir hastalık. Hiçbir tetkik hastaların günlük yaşamını aksatan, şişkinlik, gaz ve ağrıların nedenini açıklayamıyor. Şikayetlere yönelik ilaçlar, hatta bazen bunlara eklenen antidepresanlardan her zaman sonuç alınamıyor. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Klinik Şefi Doç. Dr. Seyfeettin Köklü’nün bir deneyi sorunla başetmede yeni bir kapı araladı. Şimdiden tamamlayıcı tıp uygulamalarına aday.
Köklü, idrar kaçırma tedavisinde uygulanan elektrikle uyarma tedavisinin bağırsakları da harekete geçirdiği (ishal) gözleminden yola çıktı. Kliniklerine başvuran 50 fonksiyonel dispepsi hastasını araştırma kapsamına aldı. 25’ine, üst sindirim sisteminin bulunduğu karın ve sırt bölgesine elektrik akımı veren elektrotlar bağladı. 25’ineyse plasebo (boş ilaç) verir gibi, elektrotları bağladı ancak akım vermedi. Hastalar akım uygulandığını sandı.
Gördü ki, hem akım aldığını sanan hem de gerçekten akım uygulanan hastaların şikayetlerinde azalma oldu. Özellikle de akım alanlarda sonuç daha çarpıcıydı. Köklü sonuçlardan cesaret alarak, bir başka sık rastlanan sindirim sistemi sorunu IBS’de de uyguladı. Daha çok bağırsakla ilgili şikayetlerinin de etkili olduğu IBS hastalarının bu kez alt sindirim sistemi bölgesine interferansiyel akım verdi. Sonuç benzerdi. Yöntem IBS’de de anlamlı derecede etkiliydi.
Köklü, “Elektrikle yaptığımız; ilgili organlara en yakın sinirleri uyarmak. Böylece mide bağırsak sisteminin hareketliliğini artırmak. Sonuçta da belirtilerin gerilemesini sağlamak” diyor. Yöntemin tamamlayıcı bir tıbbi uygulama olarak kliniğe gelmemesi için hiçbir neden yok. Ucuz ve kolay. Evde yapılmasına olanak veren cihazlar da mevcut.
SAĞLIĞIM İÇİN
Elif Şafak - Yazar
Mutlaka yaparım: Kiloma dikkat ediyorum, edebildiğimce. Yürürüm bol bol. Yürümeyi severim. Yürürken yazdığım hikayeyi düşünmek iyi geliyor. Sporla aram çok yok ama yürüyüş kısmı iyi.
Asla yapmam: Tatlı yemem. Baklava, çikolata, pasta, şöbiyet filan hiçbir zaman sevemedim. Kırmızı eti uzun senelerdir yemiyorum. Yarı-vejetaryenim. Roman yazmadığım zaman sigara içmem, yazıyorsam arada içerim ama fazla değil.
Mutlaka yapacağım: Bir ara detoks denemek istiyorum ama kahveyi yasaklamayan bir detoks programı arıyorum. Kahvesiz de olmaz ki!
ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Diyabetimi Seviyorum
Gazeteci-yazar Emine Çaykara, yaklaşık 30 yıldır yaşamında olan diyabeti kitaplaştırdı. Çaykara, Diyabetimi Seviyorum adlı kitabında, “Diyabetten korkmayın, onu yönetin” diyor, hastalığını sevmeye kadar uzanan mücadelesini paylaşıyor. Çaykara ayrıca, salatadan lahmacuna, börekten tarta kadar diyabetlerin de yiyebileceği tarifler veriyor. Alfa Yayınlarından çıkan kitap, 15 lira.
UZUN LAFIN KISASI
YANLIŞ: Grip oldum, ateşim de yüksek antibiyotik alayım. Daha çabuk hastalıktan kurtulurum. Antibiyotik her derde deva!
DOĞRU: Gribe influenza denen virüsler yol açar. Antibiyotiklerse virüs değil, bakteriler üzerinde etkili. Doktor yazmadan antibiyotik almayın.
Yazının Devamını Oku 22 Kasım 2010
Kış aylarında spor, ister istemez ev, salon gibi kapalı mekanlarda yapılıyor. Dikkat edilmesi gereken kuralların başında, herkesin kendine uygun sporu seçmesi geliyor. Ayrıca ağır efor gerektiren ve kalbi yoran sporlardan uzak durulmalı. Beslenme ve uyku düzeni de önemli.
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Bülent Aksoy, evde veya spor salonlarında yapılan yoga, aerobik, jimnastik, tae-bo, aikido, modern dans, Latin dans, oryantal, step, spinning, plates gibi sporların farklı kas ve eklemlere yük bindirdiğini söylüyor. Bu yüzden kişiye uygunluğu önemli. Örneğin diz sorunu olan kişiler step, spinning, kalça sorunu olanlar tae-bo gibi egzersizleri, omuz, dirsek ve el sorunu olanlar aikido gibi sporları yapmakta zorlanabilirler.
EVDE BUNLARI YAPABİLİRSİNİZ
Evde de kilo almamak, hacim kazanmak, sıkılaşmak, vücut geliştirmek için egzersizler veya kardiyo egzersizleri yapabilirsiniz. Hatta illaki profesyonel spor aletlerine de sahip olmanız şart değil. Evde yapabileceğiniz 3 temel hareket, sizi amacınıza ulaştırabilir.
Bunlar barfiks, şınav ve mekik hareketleri. Barfiksle, kanat, sırt, pazu kaslarınızı çalıştırabilirsiniz. Şınav çekerek göğüs ve arka kollarınızı. Mekik ise mide yan karın kaslarıyla bacak kaslarınız geliştirir.
Evde aletli sporlar da yapılabilirsiniz. Evde ağırlık sehpaları, el yayları, pilates topu, sabit bisiklet, koşu bandı kullanılabilir. İp atlama, bisiklet binme, koşu bandı, kardiyo ve aerobik egzersizlere yönelik çalışmalar da işinize yarar. Bu tip hareketlere ilave olarak spinnig, dans, oryantal, pilates vb. sporları evde tek başınıza kolayca yapabilirsiniz. Önemli olan size uygun sporu seçmek. Bunun için bir uzmandan yardım alabilirsiniz.
Kalbe yönelik sporlar ritmi düzenliyor
Kardiyo egzersizlerinde amaç kalp atım sayısını faydalı atım frekansına getirmek ve bu ulaşılan noktayı uzun süre korumak. Egzersiz düşük tempoda, uzun süre yapılmalı. Aerobik egzersizler de kalbi ve akciğerleri güçlendirilir. Stresi gideren egzersizler minimum 20-25 dakika yapılarak yağ yakımı sağlanır. Egzersizler cinsiyete ve yaşa bağlı olarak süre ve miktar bakımından farklılıklar gösterebilir. Spor salonunda spor yapıyorsanız, ortam şartlarının da iyi olmasına dikkat edin. Özellikle havuzların temizliğinin uygun olması gerekiyor.
Spordan önce iyi beslenme ve düzenli uyku şart
Yazının Devamını Oku 20 Kasım 2010
Karnınızdaki yağlar alınırken, memeniz küçültülür veya silikon takılırken, yüzünüz gerilirken, hatta burnuna yeni şekil verilirken uyanık kalmak ister misiniz? Tıbbi cihazlar ve tekniklerdeki yenilikler, hastaların uyanık kalarak, interaktif ameliyatına olanak sağlıyor Kendi adıma konuşacak olursam, ameliyathanede yapılacak herhangi bir işleme tanıklık etmek, o esnadaki konuşmaları duymak istemem doğrusu. Böyle bir seçeneği tereddütsüz elimin tersiyle iter, “uyumak istiyorum” derim. Ancak iki çocuk annesi, 44 yaşındaki Nalan Kale benden farklı düşünüyor. Karnındaki fıtık onarılıp, yağ çekilirken, memeleri büyütülüp, gıdısındaki yağlar alınırken yaklaşık dört saat uyanık kalmayı tercih etmiş. Operasyonu yapan ekiple sohbet ede ede, fikrini söyleye söyleye. “Aslında ilginç bir deneyim. Doktorun söylediklerini, ‘başını kaldır, sağa dön, sola dön’ gibi komutlarını aldım ama ağrı duymadım. Ameliyat esnasında “karnımdaki çatlaklar ne olacak” diye soru sordum, “göbek deliğim büyük olmasın” dedim. Silikon takıldıktan sonra ayna tuttular, baktım ve fikrimi söyledim. O kadar rahat bir ameliyat ve sonrası geçirdim ki ertesi günü taburcu olacakken, gitmeden gıdımı da düzelttireyim bari dedim. Karnım dikilirken dahi hissetmedim” diyor.
HASTA ANINDA MÜDAHALE EDEBİLİYOR
Ameliyatı yapan Superplast Estetik Kompleksi Plastik Cerrahi Uzmanı Dr. Coşkun Levent Taşçı; ameliyat teknikleri, gelişmiş lazer ve görüntüleme yöntemleriyle deneyimli anestezi uzmanlarının interaktif ameliyatlara olanak sağladığını söylüyor. Kliniğe gelen hastaların hemen hemen tümünün ameliyat esnasında uyanık kalmayı tercih ettiğini de. Uyunıklık, genel anestezi yerine, lokal anestesi ve sedo analjezi kullanımıyla sağlanıyor.
Lazer teknolojisindeki gelişmelerle öyle büyük kesiler, dolasıyla dikişlere gerek duyulmuyor. Meme küçültülecekse hiç kesmeden, parçalamadan lazer lipolizle yağı emiliyor. Yine meme cildine uygulanan bir başka lazerle bollaşan deri dokusu toparlanıyor. “Hastalar istediği takdirde özel monitörler sayesinde operasyon sonucunu aynı anda görebiliyor, bedenlerindeki değişim hakkında kararlarını verebiliyor” diyor. Meme büyütülecekse de yine özel lazerlerle, sinir uçları ve damarlara zarar verilmeden silikon protezin konacağı alan hazırlanıyor. Daha küçük kesilerle silikon yerine yerleştirilebiliyor. Hasta bu operasyonu da monitörden izleyip, fikrini söylüyor. Daha farklı bir boyut veya şekilde protez isteyebiliyor.
Dr. Taşçı, “Böylece hastaya genel anesteziyle ilgili de riskleri yüklemiyoruz. Ayrıca ameliyat sonrası da çok daha rahat oluyor. Hastaya ‘eğer sıkıntı hissederseniz işlem sırasında uyutalım’ diyoruz. Ancak çoğunluk genel anesteziyi tercih etmiyor” diyor.
Çok tetkik, hiç tetkik!
Röntgen, ultrasonografi, BT (bilgisayarlı tomografi), MR (manyetik rezonans) gibi radyoloji yöntemlerine ‘tıbbın gören gözü’ deniyor. Nedeni basit, bedenin hemen hemen tüm dokuları bunlar sayesinde görülüyor, görüntülenebiliyor. Hastalıkların tanı ve takibinde kritik role sahip görüntüleme yöntemleri olmazsa olmaz... Ancak özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde, birçok kamu hastanesinde günde yüzlerce hastanın BT, MR’ı çekiliyor. Peki çok sayıda hastanın bu testlerini gerektiği yapmak, sonrasında da doğru okuyup değerlendirmek ne kadar mümkün?
RADYOLOG YÜZLERCE TETKİKİ DOĞRU OKUYABİLİR Mİ
Antalya’da yapılan 31’inci Ulusal Radyoloji Kongresi Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan, bunun mümkün olmadığını savunuyor ve “Çok tetkik, hiç tetkik demek. Hastalar zaman, devlet para kaybediyor” diyor. Son zamanlarda özellikle üniversite ve eğitim hastanelerinin radyoloji hizmetlerini ihaleyle taşeron firmalardan alması sorunun başlına nedenlerinden. Prof. Dr. Akhan, “İhaleyle dışardan hizmet alımı yoluyla faaliyet gösteren 150’den fazla birim var. Bazı birimlerde daha fazla sayıda tetkik yapabilmek için uluslararası kabul görmüş protokoller gözardı ediliyor. Günde 400 BT, 180 MR yapılan birimler var. Radyoloji uzmanı günde en fazla 40-50 MR’ı usulüne uygun değerlendirebilir. Önüne 150 tetkik koyarsanız hastalıklar gözden kaçabilir. Usullere uygun yapılmayan tetkiklerin hastaya hiçbir yararı yok” diyor.
Görüntüleme yöntemlerinin fazla hatta bazen gereksiz kullanılmasına zemin hazırlayan faktörlerden biri de kamu kurumlarındaki performans sistemi (özel sektörde de prim!). Hekim istediği tetkik başına ayrıca ücret alıyor.
Prof. Dr. Akhan, “Performans değerlendirme sisteminin, ölçüm yöntemlerinin büyük oranda sayıya dayandırılması doğru değil. Doğru olan sağlık hizmetinin kalitesine göre performansın değerlendirilmesi” diyor.
Biliniyor ki sayıya dayalı anlayışın sonuçları vahim: Hasta güvenliğini tehdit ediyor. Sağlık hizmeti kalitesini düşürüyor. Hekim-hasta ilişkilerini zora sokuyor. Defansif (çekinik) tıp uygulamaları ve malpaktis (hekim hatası) kaygılarıyla gereksiz tetkik ve ilaç kullanımına yol açıyor.
Varisli damarı çek, çıkar
Varis hem kadın hem de erkeklerde sık görülen sorunlardan. Tedavisinde halen uygulanan klasik ameliyat ve lazer tedavisine bir seçenek daha eklendi. Yeni yöntemin adı ‘invisigripli ameliyat’. Yöntemi uygulayan Medicana Çamlıca Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Onur Gürer, ameliyatın FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu) onaylı invisigriple yapıldığını anlatıyor. Bu, içinde tel bulunan plastik bir malzeme. Lokal aneztezi uygulanan hastanın kasığında açılan iki santimetrelik kesiden sokuluyor. Dizin üzerine kadar toplardamar içinden ilerletiliyor. Dize ulaştıktan sonra dışarıda kalan kol vasıtasıyla aparat damarı içinden kesiyor. Damarın aşağıda kalan kısmını kilitliyor. Çıkarken, üstte kalan damarı beraberinde çekiyor. Böylece varis yapan damar yolu kesilmiş oluyor. Kan hastanın daha aşağıdaki, derindeki damarlarına yönlendiriyor.
Dr. Gürer, “Ameliyattan sonra varisin tekrarlama riski yok. Kanama, morarma görülmüyor. Sadece kasıkta bir kesi bulunuyor. Hasta ameliyatı olduğu günün akşamı evine gidebiliyor” diyor.
TAMAMLAYICI TIP
Astronotlar sayesinde bulundu
Astronotların uzay yolculuklarıdan dönüşte yaşadıkları sağlık sorunları magnetoterapinin (manyetik alan tedavisi) yolunu açtı. Sorunların nedenini araştıran bilim adamları rahatsızlıklardan uzaydaki manyetik alan eksikliğini sorumlu tuttu. Günümüzde de şehir hayatı, insanların toprakla temasının azalması ve elektromanyetik kirlilik gibi nedenler doğal manyetik alanla teması bozdu. Düzeltmek de magnetoterapi cihazlarına düştü! Akım geçen bobinlerden oluşan bu cihazlar, beynin dalgalarına uygun alanlar oluşturuyor. Yöntemi uygulayan Reem Merkezi’nden Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, terapinin, vücudun savunma sistemini güçlendirme, hücre yıkımını yavaşlatma ve hücre yenilenmesini hızlandırma etkileri bulunduğunu anlatıyor. Böylece vücudun kendi kendini iyileştirmesi için zemin hazırlıyor. “Bu yöntem, hücrelerin yaşam kaynağı besin ve oksijenin karşılanmasına, hücreler üzerinde zehir etkisi yapan karbondioksit ve metabolizma atıklarının temizlenmesine yardımcı oluyor. Bu da hücrelerin yenilenme kapasitesini artırıyor. Savunma sistemimiz güçleniyor. Vücuttaki enerjiyi dengeleyerek kendi kendini onarmasına yardımcı oluyor. Ve yaşlanma sürecini de yavaşlatıyor” diyor.
SAĞLIĞIM İÇİN
Altan Erkekli (56 yaşında, oyuncu)
MUTLAKA YAPARIM: En geç bir buçuk yılda bir check-up yaptırırım.
ASLA YAPMAM: Tehlikeli sporlardan kaçınırım.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Daha fazla bisiklete binmek istiyorum. Avrupa yakasına da bisiklet yolu yapılsın!
ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Merhaba Bebek
Uzman psikolog Sinem Olcay Kademoğlu kitabında, biyolojik anne-baba olmaktan fazlasını isteyenlere rehberlik ediyor. Kademoğlu Merhaba Bebek kitabında, “Bebeklik döneminde iyi bir ebeveyn nasıl olunur?” sorusunu tüm ayrıntılarıyla yanıtlarken, bebek gelişimi ve bebek bakımı bilgileriyle ebeveynlik konusunda özgüven duygusu kazandırmayı da amaçlıyor. Ayrıca bu süreçte kaygılarla başa çıkma, eşler arasında denge, annelik-kariyer dengesiyle ilgili ipuçları veriyor. Remzi Kitapevi, 12.50 lira.
UZUN LAFIN KISASI
YANLIŞ: Gebeler havaalanları, alışveriş merkezleri veya başka yerlerdeki dedektörlerden geçemezler.
DOĞRU: Bu dedektörlerde radyasyon yok. Bunlar metal dedektörleri olduğu için gebeler geçebilir.
Yazının Devamını Oku 15 Kasım 2010
Malum yarım bayram. Kurban Bayramı’nda et yemek için fazlasıyla motive oluyoruz. Ancak şu bir gerçek ki protein yüklemesi kolesterol yükselmesine de yol açıyor. Uzmanlar bu nedenle, etin sebzelerle hazırlanmasını öneriyor. Elbette beslenmenin matematiğinde, bir doğru bir yanlışı götürmüyor. Ama en azından, böyle pişirmek kolesterol yükseltici etkiyi azaltıyor. Diyetisyen Şefika Aydın Selçuk, kurban etinin sebze ile birlikte tüketilmesinin ette bulunan demirin emilimini artırdığını hatırlatıyor. Dolasıyla etin “biyo yararlılığı” artıyor. Pişirme esnasında soğan, sarımsak, yeşil ve kırmızıbiber, domates ve benzeri sebzelerle birlikte zenginleştirmek hem etin tadını artırıyor hem de etin kan kolesterolünü yükseltme etkisini en aza indirebiliyor.
Pişirme işlemi sırasında dikkat edilecek en önemli nokta, eti kısık ateşte ve kendi öz suyunda pişirmek. Bu sayede et kısa sürede pişer ve vitamin kaybı da olmaz. Fazla haşlanan etin suyundaki vitaminler kısa sürede değerlerini kaybeder.
ETİ KIZARTMAYIN
Tercihiniz mangalsa, ateşten en az 15 santimetre uzakta tutun ve yavaş yavaş pişirin. Kömürleştirilen ve mangala yakın tutularak pişirilen etler kanser riski taşır. B vitamini kaybeder. Et mangalda yavaş yavaş pişirilmelidir.
Etin pişirilme yöntemi çok önemli. Hayvansal kaynaklı besinler kızartma veya kavurma şeklinde tüketilince sağlığı tehdit ediyor. Bir köfte büyüklüğünde et ortalama 69 kaloridir. Bu etin 45 kalorisi yağdan geliyor. Kızartma yapmak yerine kendi yağında ızgara, fırında veya tencere yemeği şeklinde pişirilmesi daha sağlıklı.
SAKLAMA KOŞULLARI ÖNEM TAŞIR
Kesilen etler diğer besinlerle temas etmeyecek şekilde uygun saklama poşetleri veya yağlı kağıtlara yerleştirilerek en kısa sürede buzdolabına koyulmalı. Etler 7 günden fazla süre için derin dondurucuda dondurularak saklanmalı. Poşetleme işleminde etler tek kullanımlık olacak şekilde ayarlanmalı. Böylece çözülen etin tekrar dondurulması gibi son derece yanlış işlemin önüne geçilmeli.
YENİ KESİLEN ETİ YEMEYİN
Yeni kesilen hayvan etleri “ölüm sertliği” denilen sindirimi ve pişimi zor bir halde olur. Bu durum, midede hazımsızlık gibi mide- bağırsak problemlerine yol açar. 1-2 gün bekletildikten sonra marine edilerek tüketilmeli. Marine için, sarımsak, soğan, limon suyu, salça, süt, baharatlar az miktarda ete karıştırılarak et dinlendirilmeli. Marinasyon sırasında et dolapta bekletilmeli.
Dondurulan besinlerin saklama süresi, deponun ısı derecesine bağlıdır. Sıcaklık derecesi alçaldıkça saklama süresi uzar. -18 santigrat derecenin altında besinler uzun süre saklanabilir. Et birkaç yıl bozulmadan, kalitesini kaybetmeden saklanabilir. Dondurulma işlemi 32 santigrat derecede hızla yapılır, dondurulan et - 18 santigrat derecede bir iki yıl, -8 santigrat derecede ise üç ay saklanabilir.
KEMİK VE ET SUYUNUN BESİN DEĞERİ YOKTUR
Türk mutfağında et ve kemik suyu çorba, tencere yemekleri ve pilavda kullanılmak için ayrılıyor. Oysa kemik suyu ve et suyunun besin değeri yok. Yemeklere lezzet verici olarak kullanılıyor. İçeriğinde doymuş yağ içeriği yüksek olması sebebiyle özellikle kalp, damar ve tansiyon hastalarının tüketmesi sakıncalı. Şişman ve obez kişiler et suyuyla yapılan yemeklerden uzak durmalı. İştah açıcı, yağlı olması nedeniyle fazla tüketilir ve daha çok kilo aldırır.
ET GIDA ZEHİRLENMESİNE YOL AÇABİLİR
Uygun koşullarda saklanmayan ve pişirilmeyen etler Salmonella, listeria M, E. Coli, C. Perfringens gibi zehirlenme biçimleri ile karşı karşıya kalmanızı sağlayabilir. Kurban etiyle sağlıklı beslenmek için;
1. Eti hazırlamadan önce ve sonra eller güzelce bol su ve sabunda yıkanmalı
2. Eti hazırlamadan önce kan, kıl benzeri zararlı maddeleri yıkanarak temizlenmeli
3. Eti uygun ısı ve sıcaklıkta pişirmek gerekir. Kısık ateşte içinin iyi pişmesi bu riski ortadan kaldıracaktır
4. Eti dondurucudan çıkarınca oda ısısında veya kalorifer peteğinde değil, buzdolabında veya mikrodalgada çözdürmek gerekir
5. Et pişince oda ısısında fazla bekletilmeden soğuması için buzdolabına kaldırılmalıdır
6. Yemekleri yerken iyi çiğnemeye özen gösterin. Küçük lokmalarla, yavaş yemek sindirime yardımcı olur.
Yazının Devamını Oku