Mesude Erşan

Kırmızılardan gelen güzellik

25 Haziran 2011
Zengin likopen içerikleriyle kırmızı meyve ve sebzeler güzellik ve gençliğin hizmetinde Domates, karpuz, kırmızı biber (tatlı), kırmızı greyfurt, kuşburnu ve kızılcık gibi kırmızı meyve ve sebzeler şu sıra cildimizin en yakın dostu. Onlara bu özelliği kazandıran zengin likopen içerikleri. Likopen, cildin alt dokusunda yoğunlaştıkça, güneşin zararlı UV ışınlarına kalkan oluyor. İçeriden koruyarak yaşlanmasını yavaşlatıyor. Güzellik uzmanları, kırmızı meyve ve sebzeli karışımlardan maske ve soyucu (peeling) da hazırlıyor.
Güzellik ve cilt bakım uzmanı İnci Soydan’ın verdiği bilgiye göre, güçlü bir antioksidan olan ve kanserden koruduğu bilinen likopen, cilt için de önemli. Soydan, taze kırmızı meyve ve sebzelere yulaf unu, nişasta, bazı baharatlar ve bitkisel yağlar da katıyor: “Böylece etkisini zenginleştiriyoruz. Bu ürünler kişinin cilt tipine göre, kimi zaman çiğ, kimi zaman da pişmiş olarak kullanıyor” diyor.
Kırmızılardan hazırlanan el yapımı ürünler sadece yüze değil, tüm vücuda uygulanıyor. Soydan, “Güneşlenmeyi ve bronzlaşmayı çok seviyoruz. Ama çoğu zaman kısa sürede daha fazla yanmak için koruyucu kullanmadan güneşleniyoruz. Ya da koruyucu kullansak da güneşlenme süremizi uzun tutuyoruz. Bu durum da cildin hasar görmesine sebep oluyor. Bilinçli ve sağlıklı güneşlenmek isteyenlerin vücuduna uyguladığımız bu maskelerle cildin daha sağlıklı ve uzun süre bronz kalmasını sağlıyoruz” diyor.

SIRADA TURUNCULAR VAR

Peki kırmızıların sezonu bitince ne olacak? Soydan, “Zaten cildimize iyi gelen meyve ve sebzeler, doğanın kendi dengesi içinde o mevsimde çıkıyor. Yaz sonrası ciltte oluşan hasarı ve kuruluğu gidermek için de turuncu meyve ve sebzeler geliyor. Bunlar kayısı, kavun ve yaz portakalı” diyor.

SİZ DE YAPABİLİRSİNİZ

* YÜZE KIRMIZI MASKE: Malzemeler: Bir orta boy domates, bir yemek kaşığı yulaf unu, bir tatlı kaşığı zeytinyağı, bir tatlı kaşığı bal, bir çay kaşığı papatya yağı. Yapılışı: Domates rendelenip iki dakika pişirilir. Sonra bütün malzemeler pişmiş domatese karıştırılıp, maske kıvamına getirilir. Bu maske tüm yüze ve dekolteye uygulanır. Göz çevresine uygularken göze kaçmamasına dikkat edilmeli. 15-20 dakika bekletilip, ılık suya batırılımış pamuk veya süngerle temizlenir.
* VÜCUDA KIRMIZI MASKE: Malzemeler: İki tatlı kırmızı biber, dört yemek kaşığı süzme yoğurt, yarım paket yaş maya, iki yemek kaşığı nişasta, iki yemek kaşığı (yoksa zeytinyağı), bir tatlı kaşığı bergamut yağı, bir çay kaşığı Vicks. Yapılışı: Biberlerin yeşil başlığı ve çekirdekleri ayıklanır, blendırda iyice parçalanır, tüm malzemeler karıştırılıp tekrar blendırdan geçirilir. Elde edilen maske banyoda kese yaptıktan sonra tüm vücuda sürülüp, 15 dakika bekletilir ve ılık suyla durulanır.

UV anne karnındaki gelişimi etkiler mi

Bu sorunun yanıtını bilimadamları da araştırıyor. Bildiğimiz gibi güneşten aldığımız UV ışınları UVA, UVB ve UVC olmak üzere üç tip. UVC yeryüzüne kadar ulaşmaz. UVA ise deri kanserine yol açabiliyor ama UVB kadar tehlikeli değil. UVB bulutlu bir havada bile cilt hasarı yapabiliyor. UV ışınların deneysel olarak kan folat (folik asit) seviyesini de azalttığı gösterildi. Halbuki folik asit eksikliği, bebekte ciddi sakatlıklara (mesela omurilik kapanmıyor) yol açabiliyor. Gebeliğin erken evrelerinde UV ışınlarına fazla maruz kalmanın, bebekte gelişme anormalliklerine yol açıp açmadığıysa araştırılıyor.

HAMİLE CİLDİ DAHA HASSAS

Cilt hastalıkları uzmanları hamile olun ya da olmayın güneş ve solaryumda bronzlaşmanın sağlık açısından zararlı sonuçları olabileceği konusunda hemfikir. Bronzlaşmak cildinizin ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerine karşı kendisini korumak için gerçekleştirdiği bir cevap. Bilimsel veriler bu ışınlara uzun süre maruz kalmanın yaşlanma etkilerini artırmasının yanı sıra malign melanoma adı verilen bir tür cilt kanserinin gelişimini de hızlandırdığını gösteriyor.
Hamile kadınların çoğunun cildi hamilelik sırasında daha hassas ve güneş yanığına karşı daha korunmasız. Hamilelik sırasında derinin rengini veren melanini salgılayan hücreleri etkileyen hormon düzeyleri yükseliyor. Bu durum hamileyi aşırı pigmentasyona (lekelenme) karşı duyarlı hale getiriyor. Eğer yüzünüzde cholasma adı verilen gebelik maskesi oluşmuşsa yani düzensiz renk değişiklikleri görülüyorsa, siz de güneş ışınlarına ve ultraviyoleye karşı aşırı duyarlısınız demektir. Bu durumda cildiniz güneş ışınlarına her zamankinden daha fazla ve daha şiddetli cevap verir. Yüksek koruma faktörlü ürünleri tercih etmeniz gerekiyor.
Bununla birlikte güneş altında uzun süre geçirmeniz hem vücut sıcaklığınızın aşırı artmasına hem de vücudunuzdaki suyun azalmasına (dehidratasyon) neden olabilir. Her iki durum da gebeliğiniz açısından olumsuz etkiler yaratabilir. Tüm bu nedenlerden dolayı hamileyken uzun süre güneş altında kalmanız önerilmiyor.

ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Hepatitlerle ilgili her şey


Deneyimli sağlık muhabiri Esra Kazancıbaşı Öztekin, ‘Hepatitler, Sarılık ile Hepatit Aynı Şey Mi’ kitabını 15 uzmanla röportaj yaparak yazdı. Viral hepatitlerle ilgili hastaları, yakınlarını ve bir gün başına gelebilecek herkesi ilgilendiren konuları olabildiğince detaylı ele alan Öztekin’in kitabı Sağlık Adası Yayınevi’nden, 15 lira.

UZUN LAFIN KISASI

YANLIŞ: Manikürde, pedikürde kullanılan aletleri alkolle silmek yeter. Alkollü temizlikten sonra üzerinde hiçbir hastalık yapıcı kalmaz. Güvenle ortak kullanılabilir.
DOĞRU: Bu aletleri asla başkalarıyla ortak kullanmayın. Sterilizasyon için alkol yetmeyebilir. Örneğin hepatit B virüsü kuru yüzeyde 10 gün canlı kalabilir. Ancak 100 derecede 10 dakika kaynatılır veya yarım saat binde 5’lik çamaşır suyunda bırakılırsa ölür.

SAĞLIĞIM İÇİN
Ahmet Ümit (yazar)

MUTLAKA YAPARIM: Haftada 3-4 gün spor yapıyorum. Arada bisiklete biniyorum, yürüyüş yapıyorum. Yazları yüzüyorum. Bir Antepli olarak zor olsa da, mümkün olduğunca sebze ağırlıklı beslenmeye ve kırmızı etten uzak durmaya çalışıyorum.
ASLA YAPMAM: Sigara içmek.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Mutlaka yılda bir kere check-up yaptırıyorum. Zamanı gelince yine yapacağım. Üç kilo fazlam var, vermem gerekiyor. Yemeğime biraz daha dikkat ederek, akşam 21.00’den sonra yemeyerek yapabileceğimi düşünüyorum.

TAMAMLAYICI TIP
Altın çileğin meyvesi yarar hapı yalan

‘Altın çilek hapı’ aldatmacasıyla satılan, içeriği net bilinmiyen zayıflatıcılar ölümlere yol açınca, altın çilek meyvesinin kendisi de gözden düştü. Taze veya kurutulmuş yenen altın çilek meyvesinin toplam şeker içeriği diğer meyvelere oranla düşük. A, C, B ve K1 vitaminleri, kuvvetli antioksidanlar, yüksek diyet lif, karoten ve potasyum açısından zengin. Tüm bu özelliklere bakınca, altın çileğin insan sağlığı açısından faydalı olduğunu göz ardı etmek mümkün değil. Ancak altın çilek meyvesinin piyasada satılan ve altın çilek içerdiği iddia edilen zayıflama haplarıyla ilgisi yok. İnönü Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Murat Yılmaztekin, “Altın çileğin veya onunla üretilen ürünlerin zayıflama kürlerinde kullanımı ve olumlu sonuçların varlığına dair bilimsel herhangi bir veri yok” diyor.
Yazının Devamını Oku

Tatilde aktif olun kilo almadan dönün

20 Haziran 2011
Tatil rahatlama, gevşeme zamanı. Sayılı günde onu ye, bunu yeme diye düşünmek istemiyoruz.

Açık büfelerin önünden başımız eğik geçmek yerine koyveriyoruz. Hatta tek tur kesmiyor; soğuklar, sıcaklar, tatlılar için birkaç tur yapıyoruz. Ancak kilo almak çok kolay, vermekse çok zahmetli. Metabolizma ve Endokrinoloji Uzmanı Dr. Ayça Kaya, tatilde kilo almamak için önerilerde bulunuyor.

Herşey dahil oteller tuzak dolu. Açık büfeler, dondurma saati, çay-pasta saati derken disiplin elden gidiyor. Gözleme kokusu, sıcaktan bunalmışken barda ikram edilen meşrubatlar hiç akılda olmayan hovardalıklar yaptırıyor. Kendini durduramayanlardansanız her şey dahil oteller yerine, butik otelleri veya oda-kahvaltı konaklama yerlerini tercih edin. 

Tatlı büfesine uğramayın. Tatilde yeme içme alışkanlıkları da başlı başına değişir. Normal hayatta yenilmeyen yiyecekleri sürekli görmek, ister istemez bu yiyeceklere ilgiyi artırıyor. Kalori deposu yiyeceklerden uzak durmanın en etkili yolu bunları görmemek. Unutmayın, göz görmezse gönül istemez.

Bütün gün güneşlenmeyin, aktiviteyi artırın. Tatili hareketlenmek için fırsata çevirin. Bütün gün şezlongta güneşlenmek yerine bol bol yüzmek, plajda top oynamak, sörf, yelken, dalma gibi su sporları yapmak veya bunları öğrenmeye çalışmak da çok etkili kilo kontrol yöntemleri. 

Yazının Devamını Oku

Dili de fırçalamak lazım

20 Haziran 2011
Tung dil fırçası, dilin arka kısımlarını da etkili bir şekilde temizleyerek kokuya neden olan bakterileri gideriyor. Geniş ve yuvarlak kafası ve dayanaklı kısa kıllarıyla çok daha fazla alanı kapsayarak komple temizlik sağlıyor. Dil fırçasıyla birlikte Tung Dil Macunu’nu da deneyebilirsiniz. Kötü koku oluşturan bakteri ve gazları yok etmek için özellikle çinko klorid kullanılarak formüle edilmiş. Suda eriyen özelliğe sahip macun rahatça durulanıyor ve ağzınızda ferah bir tat bırakıyor.
www.fatihkozmetik.com

Yüzerken bile kolunuzda

Ice-Watch marka saatin kadın ve erkekler için small, big ve unisex olarak tasarladığı White koleksiyonunun, kırmızı, turkuvaz, koyu mavi, mor, pembe, mavi, siyah ve beyaz tonlarında 8 farklı renk seçeneği var. Bronz tene uygun saatleri
5 atm su geçirmez özelliği ile plajda denize girerken bile kullanılabiliyor. www.konyalisaat.com.tr

Cildinizi güneşten koruyun

WaterBlock Solar Spray SPF30, Dermalogica Gün Işığından Korunma serisinde yer alıyor. Suya dayanıklılığı ve sprey yapısının getirdiği kolay sürülme özelliği ile spor yapan veya yüzmeyi seven yetişkinler ve çocuklara hitap ediyor. İçeriğindeki antioksidan vitaminler ile cildi zamansız yaşlanmaya karşı korumaya yardımcı oluyor.

Plajlar rengarenk

Diesel’in 2011 erkek mayo koleksiyonuna, mavi gibi canlı tonların yanı sıra siyah gibi klasik renkler hakim. Kısa ve uzun olarak tasarlanan şortlar rahat modelleriyle dikkat çekiyor. www.diesel.com

Ayaklarınız terlemesin

King Paolo, yaz sezonu kadın ayakkabı serisinde yüzde yüz deriden üretilen ayakkabılar klima sistemiyle ayaklarda terlemeyi azaltıyor. Şeker hastaları ve hamileler için de özel ayakkabılar üreten King Paolo’nun yeni sezon modelleri, rahatlığı ve şıklığı tercih eden kadınlara hitap ediyor. www.kingpaolo.com.tr

Çocuklara özel yat ayakkabısı

Pediped yat tutkunu ebeveynlerin çocuklarına özel yat ayakkabıları üretti. 2011 ilkbahar-yaz sezonunda yer alan rahat kullanımlı, hafif ve su geçirmeyen yat ayakkabıları şık ve renkli modellere sahip üstelik kaymıyor. Jujube İstinye Park, Carousel ve Şaşkınbakkal mağazalarının dışında, Karamela Karum Ankara, Palladium Pieds, Joker, Kapbula Bebek, Kids Walk Caddebostan mağazalarında bulabilirsiniz.

Hafta sonu şıklığı

Erkek giyim firması Pierre Cardin’in weekend grubu, hafta sonunda giymeye uygun cıvıl cıvıl yaz renkleriyle dikkat çekiyor. Koleksiyona deniz mavisi, gül kırmızı, yaprak yeşili, limon sarısı, lacivert, beyaz renklerinde tişörtten jean’e, gömlekten cekete şık ürünler hakim. www.pierrecardin.com.tr
Yazının Devamını Oku

En yeni doğum kontrol yöntemleri

18 Haziran 2011
Her yıl 219 milyon kadın ‘sürpriz’ gebelik yaşıyor. 120 milyonu kürtajı seçiyor. Hazırlıksız, zamansız çocuk sahibi olanlarsa eğitim, kariyer ve daha pek çok planlarından fedakarlık etmek zorunda kalıyor. Tıp dünyasıysa sürekli daha etkili, kolay ve ekonomik doğum kontrol yöntemlerinin peşinde. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Doç. Dr. Alparslan Baksu son doğum kontrol yöntemlerini anlattı

* DOĞUM KONTROL HAPI ETKİLİ VAJİNAL HALKA: 54 mm çapında, bükülebilen bir halka. 2001’de FDA (Amerikan İlaç Dairesi) tarafından onaylanarak ve kullanıma girdi. Yapısında plastik dışında östrojen ve progesteron hormonları mevcut. Vajina içerisine günde 15 mikrogram östrojen, 120 mikrogram progesteron salınıyor. Etki mekanizması doğum kontrol haplarıyla aynı. Halka adetin ilk beş günü içerisinde vajinaya yerleştiriliyor. Üç hafta vajinada kalıp, sonra çıkartılıyor. Bir hafta uygulamasız dönemi var. Bu bir haftada adet kanaması oluyor. Kadınların yüzde 20, erkeklerinse yüzde 35’i cinsel ilişki sırasında halkayı hissettiğini söylüyor. Bu durumda ilişki sırasında çıkartılan halka, ilişkiden üç saat sonra tekrar yerleştirebiliyor. Gebelik önleyici etkisinin ilk gün başlaması, kolay uygulanması avantajlarından. Bu yöntem birkaç ay önce Türkiye’de de satışa sunuldu.

* BANTLI KONTROL: Bu da FDA tarafından 2001’de onaylandı. 4.5 x 4.5 santim boyutlarında. Bel, kolun dış kısmı, alt karın ve sırtın üst kısımlarına uygulanabilen bir yapıştırma bantı. Banttan günde 20 mikrogram östrojen ve 150 mikrogram progesteron kana salınıyor. Bu da doğum kontrol hapı gibi etki ediyor. Üç hafta etkili. Bir haftalık dinlenmeden (adet kanaması için) sonra tekrar yapıştırılabiliyor. Banyo, yüzme ve ağır fiziksel aktiviteleri engellemiyor, çıkartıldıktan sonra etkisi hemen geçiyor. Her gün hap kullanmak istemeyenler için iyi bir seçenek olabilir. Türkiye’de bulunmuyor.

* KANALLARI TIKAMA YÖNTEMİNİN GERİ DÖNÜŞÜ YOK: Tuba (yumurtalık kanalları) tıkayıcı yöntem FDA tarafından 2002’de onaylandı. Geri dönüşümsüz doğum kontrol yöntemlerinden. Histeroskopi yöntemiyle (vajina içinden rahime ulaşarak) yumurtalık kanallarına tıkayıcı, yumuşak ve esnek bir alet yerleştiriliyor. Uygulandıktan üç ay sonra yüzde 96, altı ay sonra yüzde 100’e yakın tıkanıklık oluşuyor. Böylece spermle yumurtanın buluşmasını engelliyor. Yöntemin başarı oranı yüzde 98-99. Kanallarda oluşan tıkanıklıksa kalıcı. İlk üç ay etkinliği yeterli olmayabilir. Bu yüzden ilk üç ay başka bir doğum yöntemiyle öneriliyor. İşlemden sonra pişmanlık durumunda ancak tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olunabilir. Yöntem henüz Türkiye’de yok.

* UZUN ETKİLİ ERTESİ GÜN HAPI: Aslında bu rutin uygulanacak bir doğum kontrol yöntemi değil. Acil durumlar için kullanılan bu yöntemin daha kısa süreli etkilisi (3 gün/72 saat içinde) Türkiye’de bulunuyor. Son geliştirilen ertesi gün hapıysa beş gün (yaklaşık 130 saat) etkili. Hap, etkisini yumurtlamayı önleyerek veya geciktirerek gösteriyor. Avrupa’da birkaç yıldır piyasada satılan uzun etkili ertesi gün hapı henüz Türkiye’de bulunmuyor.

ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Sağlıklı yaşlanmanın ipuçları


İç hastalıkları, endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Metin Özata, Vitamin, Mineral & Bitkisel Ürün Rehberi adlı kitabında, sadece kitaba adını veren konulara değil, zayıflama, sağlıklı yaşlanma (anti-aging), süper gıdalar ve antioksidanlara da değiniyor. Sağlıklı yaşamak ve sağlıklı yaşlanmak isteyenler birçok sorunun yanıtını bulabilir. Gürer Yayınları, 20 lira.

UZUN LAFIN KISASI

YANLIŞ: Yazın ayaklar çıplak olduğu için kurulamaya gerek yok. Kendi kendine kurur. Kışın uzun saatler kapalı kalan ayaklarda mantar olur. Yaz aylarında mantar olmaz.
DOĞRU: Mantar ıslaklığı, nemi ve havasızlığı sever. Tırnak mantarıysa ıslaklık ve nemle doğru orantılı olarak yaz aylarında artıyor. Havuzdan, denizden, duştan çıktıktan sonra ayaklarınızı, özellikle parmak aralarını kurulayın.

SAĞLIĞIM İÇİN
Dr. Aytuğ Kolankaya (Kanal D Doktorum Programı sunucularından)


MUTLAKA YAPARIM: Hareket ve spor genel sağlık üzerinde çok etkili. Haftanın üç günü, salon sporları ve pilates yapıyorum.
ASLA YAPMAM: Beş saat uykunun altına inmemeye çalışıyorum.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Sabah 05.30’da güne başlıyorum ve iki hastanede birden, 20.00-21.00’e kadar çalışıyorum. Yıllardır 1-2 günlük kaçamak tatiller dışında tatil planlamadım. Bu yıl bir tatil planım var. Program ara verince ben de tatil yapacağım. Ayrıca bir check-up programına girmenin de zamanı geldi.

TAMAMLAYICI TIP
Zayıflamaya süt desteği


Son yıllarda sütle ilgili yapılan çalışmalar, öğünlerde alınan süt ve ürünlerinin, öğündeki yağın emilimini azalttığını gösteriyor. Çünkü sütün yapısından bulunan kalsiyum, yağa yapışarak dışkı yoluyla atılmasını sağlıyor. Dolasıyla zayıflamak istiyorsanız öğünlerinizde yağsız süt ve yoğurda yer verebilirsiniz.
Süt ve süt ürünleri yüksek tansiyonu düzenlemeye de yarıyor. Sütün içindeki kalsiyum ve potasyum, kan basıncını düşürüyor. Yine kalsiyum, tuz dengesinin üstünde rol alarak da kan basıncının düzenlenmesini sağlıyor. Süt, kolon kanserine karşı da koruyucu.

Astımın gelişmiş ülkelerde geriliyor diğerlerinde artıyor

Çocuklarda görülen astımın gelişmiş ülkelerdeki yükselişi durdu. Ancak geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde artış sürüyor. Uzmanlar, astımın çıkabileceği en yüksek sıklığa ulaştığını, artık gelişmiş ülkelerde artmayacağını düşünüyor.
İstanbul’da alerjiyle ilgili yaklaşık 8 bin uzman buluştu. Uzmanları bir araya getiren Avrupa Alerji Klinik İmmünoloji Derneği’nin (EAACI) 2011 Kongresiydi. Kongre Başkanı Prof. Dr. Can Ömer Kalaycı, astımın gelişmiş ülkelerde daha sık rastlanmasının ‘hijyen hipotezi’yle açıklandığını söylüyor. Buna göre, aşılama sonucu enfeksiyonların azalması, erken antibiyotik kullanımı (bu nedenle bağırsaktaki mikrobik yapının değişmesi) ve kır hayatına özgü bazı çevresel proteinlerle daha az karşılaşma, bağışıklık sistemini astıma daha açık hale getiriyor. Ahırlara yakın çiftlik evlerinde yaşayan, pastörize olmayan süt tüketen çiftlik çocuklarında astım ve alerjik hastalık sıklığının daha düşük olması da bu hipotezi destekliyor.
Öte yandan Avrupa’da yaşayan 3 milyonu aşkın Türk göçmende yapılan araştırmalarda, Türk çocuklarında astım ve alerjinin Avrupalılara göre daha az oranda görüldüğü, erişkinlerinse zamanla yaşadıklara yerdeki yerli nüfusa benzediği bulunmuştu.

ÇEVRESEL FAKTÖRLERİN ROLÜ

Astım bazı genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimiyle ortaya çıkıyor. Aile bireylerinden bir ya da birkaçında astım görülmesi, diğerlerinde görülme sıklığını artırıyor. Astımın tek geni yok. Birçok gende meydana gelen küçük değişiklikler hastalığa zemin hazırlıyor. Kalaycı, “Genetik yapıları aynı tek yumurta ikizlerinde dahi astım sıklığının farklı olması başka faktörlerin, özellikle çevresel olanların işe karıştığını gösteriyor. Yakın zamanda gerçekleştirilen bir ikiz çalışmasının sonuçları; astımın başlangıcından yüzde 34 oranında genetik faktörlerin, yüzde 66 oranındaysa çevresel faktörlerin sorumlu olduğunu gösterdi. Hastaların çoğunda aile öyküsü olmaksızın astım gelişiyor” diyor.
Kalaycı, çocuklarda alerjilerin ve alerjik hastalıkların sıklığında son 30 yılda önemli bir artış olduğunu söylüyor. Genetik yapımız bu süreçte değişmediği için, artış çevresel koşullardaki farklılaşmaya ve farkındalığın artmasına bağlanabilir. Yine son yıllarda, özellikle besin alerjisi çeşitliliğinde ve besin alerjilerine bağlı ölümcül reaksiyonların sıklığında da artış gözleniyor.
Türkiye’de astım sıklığı, erişkinlerde yüzde 2-5 ve çocuklardaysa yüzde 2-15 arasında. Alerjik nezle sıklığı da çocuklarda yüzde 5-36, erişkinlerde yüzde 9-28 arasında. Astım ve alerjik nezle sıklıkla birlikte görülüyor.
Yazının Devamını Oku

PARKİNSONLU bir aşk hikâyesi

11 Haziran 2011
Bizde de gösterilen ‘Aşk Sarhoşu’ filminde Anne Hathaway Parkinson hastası genç bir kadını, Jake Gyllenhaal ise ona sırılsıklam aşık ilaç mümessilini canlandırıyordu. Biz kadınlar, Gyllenhaal’in sevgilisinin hastalığına rağmen kolay yolu seçmeyen, aşık hallerine bayıldık. Filmdeki hikayenin bir benzeri Karabük’te yaşanıyor. Daha tanıştığı ilk günden Tuğrul Sazoğlu’nun Parkinson hastası olduğunu bilen Emel Yiğitoğlu da zorluktan kaçmadı, evlilik teklifine ‘Evet’ dedi

Karabüklü kırtasiyeci Tuğrul Sazoğlu’nun hastalığıyla ilgili ilk belirtiler, 1995’de askerlikte acemi birliğinde çıkmaya başladı. Durumunu anlattığı herkes, “Askerliği kafana çok taktığın için bayılıyorsun” diyordu. Ancak Sazoğlu bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı. İzninde Karabük’te gittiği doktor, başka belirtileri de değerlendirerek Parkinson olabileceğini söyledi. Sazoğlu, bu hastalığı ünlü boksör Muhammed Ali’nin hastalığı olarak biliyor, yumruk darbelerinden dolayı genellikle boksörlerin başına geldiğini sanıyordu. İstanbul’da askeri hastaneye gitti, ön tanı doğrulandı. Hemen ilaç tedavisine başlandı. Askerliğini yarım bırakmak istemiyordu, bitirdi. İlaçlar ilk birkaç yıl etkili oldu ama daha sonra bacaklarında kasılmalar başladı. Artık yürümekte zorlanıyordu. Tanı aldıktan yaklaşık 12 yıl sonra hastalığın tüm zorluklarını yaşamaya başlamıştı.

EVLENMEYECEĞİM DİYORDU

Bir arkadaşları vasıtasıyla 2007’de Almanya’da konsoloslukta görevli polis Emel Yiğitoğlu ile tanıştı. Bu tanışmadan sonra her fırsatta internetten yazıştılar. Tuğrul hastalığını hiç gizlemedi, evlenmeyeceğini de baştan söyledi. “Ben hastayım ama karakterim hasta değil” diye şaka yapması Emel’in çok hoşuna gitmişti. Birbirlerini tanıdıkça daha da bağlandılar. Emel, Tuğrul’un naifliği ve dürüstlüğünden, Tuğrul da Emel’in şefkatli halinden etkileniyordu. Farkında olmasalar da sanal arkadaşlıkları başka bir kanala doğru akmaya başlamıştı bile.
Tanıştıktan yaklaşık iki ay sonra, Tuğrul’a beyin pili takılması gündeme geldi. İstanbul’da bu ameliyatları yapan Dr. Ali Zırh ile tanıştı ve ameliyata karar verdi. Ailesinden kimseyi refakatçi istemedi. Emel, işinden izin alarak İstanbul’a geldi, hastanede beş gece Tuğrul’un yanında kaldı. Tuğrul ameliyattan sonra çok iyi oldu. Hastaneden çıktığı gün, nişanlısını kendi kullandığı arabayla Ankara’ya bıraktı.
Aileler, evlenme kararını Tuğrul’un doktoru için verdiği teşekkür ilanından öğrendi. Her ikisi de görüştüklerini saklamıyor ama evlilikten de söz etmiyordu. Tuğrul, aynı ilanda Emel’e ‘nişanlım’ diyor ve ona da teşekkür ediyordu.
Emel’in ailesi, evliliğe önce tereddütle yaklaştı. Ama Emel’in kafası net, kararında ısrarlıydı. Gün alındı, 08.08.2008’de nikah masasına oturdular. Yiğitoğlu, “Tuğrul’u tanıdıktan sonra hastalığını hiç umursamadım. Aslında hepimiz birer hasta ya da engelli adayı değil miyiz? Her an başımıza bir şey gelebilir. Önemli olan çok iyi anlaşmamız ve mutlu olmamız” diyor. Yiğitoğlu’nun şark hizmetini yapması gerekiyordu, görev yeri Tokat Reşadiye’de de bir ev kurdular. Üç yıl boyunca, Karabük ile Reşadiye arasında mekik dokudular. Görevin son yılında kızları Dila yola çıkmıştı bile. Doğumuna iki ay kala nihayet Karabük’te buluşup ve aynı çatı altında yaşamaya başladılar.

MUTLUYUZ UMUTLUYUZ

Tuğrul Sazoğlu (38 yaşında): Çok hassas ve duygusalım. Evliliği hiç düşünmüyordum aslında. Parkinson insanı hayata küstüren bir hastalık. Öldürmüyor, süründürüyor... İntiharı çok düşündüm. Ama ameliyattan sonra hayatım değişti. Eşim hep yanımdaydı. Keşke hayatıma daha erken girseydi. Artık karım ve çocuğum için yaşıyorum.

Yazının Devamını Oku

Avrupa ülkeleri de keneden yana dertli

6 Haziran 2011
Kenelerden sadece Türkiye değil, Avrupa ülkeleri de çekiyor. Onların derdi bizde görülen KKKA (Kırım Kongo Kanamalı Ateşi) değil, bahar-yaz ensefaliti de denen Tick-Borne ensefaliti. Kısa adı TBE olan hastalık, Ixodes ricinus kenelerinden bulaşıyor. Merkezi sinir sisteminde viral enfeksiyona yol açıyor. Hastalık İskandinavya, Batı ve Orta Avrupa ve eski Sovyetler Birliği ülkelerinde görülüyor. Riskin en yüksek olduğu dönem, en önemli vektör olan Ixodes ricinus’un en aktif olduğu nisan - ağustos ayları arası. TBE’ye Avusturya, Estonya, Litvanya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Almanya, Macaristan, Polonya, İsviçre, Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya ve Kuzey Sırbistan’da sık rastlanıyor.
Bulgaristan, Romanya, Danimarka, Fransa, Aland takımadalarında ve komşu Finlandiya kıyı şeridinde ve Uppsala’dan Karlshamm’a güney İsveç kıyı şeridinde daha az bir sıklıkta görülüyor. Daha nadir de olsa Arnavutluk, Yunanistan, Norveç ve Türkiye’den de bildirilen vakalar var.
Ixpersultacus keneleri ile bulaşan Rus bahar-yaz ensefaliti Çin, Kore, Japonya ve Doğu Rusya’da ortaya çıkıyor. Uzak Doğu ve Rusya’nın doğu bölgelerindeki hastalığın şiddeti, sakat bırakma ve ölüme yol açma oranı Batı ve Orta Avrupa’ya göre daha yüksek.

FELÇ, SAKATLIK VE ÖLÜMLE SONUÇLANABİLİR

Hastalık taşıyan ve insanlara bulaştıran keneler genellikle orman, tarla ya da kırsal alanlarda bulunuyor. Enfeksiyon enfekte ineklerin, keçilerin veya koyunların pastörize edilmemiş süt ürünlerini tüketerek de edinilebilir.
Enfeksiyon, grip benzeri belirtiler gösterir ve vakaların yüzde 10’unda ikinci aşamada ateş görülür. Ensefalit ikinci aşamada gelişir. Felç, sakatlık ve ölümle sonuçlanabilir. Hastalığın şiddeti yaşla orantılı olarak artıyor.

YAZ AYLARINDA DİKKAT

Ormanlık alanlara gitmeyen veya sadece pastörize süt ürünlerini tüketen yolcularda risk çok düşük.
Yukarıda sayılan coğrafyalarda, orman, tarla veya kırsal alanlarda bulanacaksanız dikkatli olmanızda yarar var. İlkbahar-yaz ensefalitesinin aşısı var. Ancak Türkiye’de yok. Avrupa’da (özellikle Almanya, Avusturya’da) etkili aşılar temin edilebilir. Ancak 3 haftadan daha kısa süreli ziyaretler yapanlara önerilmiyor. Kenelerin aktif olduğu sıcak havalarda, 3 haftadan daha fazla bu bölgelerde kalacak yolculara aşı öneriliyor.
Hastalığın görüldüğü bölgelerde kamp kurarken ya da gezerken kene ısırıklarına karşı uzun pantolon ve ayakları tamamen kapatacak ayakkabılar giyilmeli. Eğer kene tarafından ısırılma gerçekleşirse mümkün olan en kısa sürede kene çıkarılmalı. Böcek kovucu ilaçlar da işe yarar.
Yazının Devamını Oku

Testis varisi gençlerin de başına gelebilir

4 Haziran 2011
Varis sadece bacaklarda görülen bir sorun değil. Testislerdeki toplardamarlar da genişliyor yani varisleşebiliyor. Çok sayıda erkek, buna bağlı testis ağrısı veya kısırlık sorunuyla karşı karşıya

Testislerdeki damar genişlemesine varikosel deniyor. Her yüz erkekten 15’inde var. Ergenlikten itibaren her yaşta görülebilen varikosel, bazı erkeklerde ağrı ve kısırlık yaparken, bazılarında belirti vermiyor. Çocuk sahibi olamayan erkeklerin yüzde 35-40’ında varikosel saptanıyor.  Neden kısırlığa yol açtığı henüz net değil. En fazla kabul gören tez, testislerdeki sıcaklık artışı. Özellikle sürekli oturarak çalışan, vücut yağ oranı yüksek ve sıcağa maruz kalan erkeklerde, varikoselin sperm üretimini bozucu etkisi de artıyor.  
Doğan Hastanesi üroloji uzmanı Prof. Dr. Kamuran Bircan, “Çocuk sahibi olmakta zorluk yaratması nedeniyle, daha çok genç erkeklerde araştırılıyor. Bu nedenle de sadece onların sorunu gibi algılanıyor ama değil” diyor.
Sperm sayımının düşük çıkması, tek başına varikosel tanısı almaya yetmiyor. Fizik muayene veya ultrasonografi gerekiyor. Genellikle sol testiste oluyor. Tanıdan sonra sıklıkla ameliyat gündeme geliyor. Oysa saptanması tek başına ameliyat nedeni sayılmıyor Bircan, “Eğer varikosel fizik incelemede saptanamıyorsa veya saptanmasına rağmen spermiogramı (sperm sayısı) normal değerlerdeyse ameliyat önerilmiyor” diyor.
Üroloji uzmanı Dr. Emre Bakır
ise elle muayeneden ayrı, dışarıdan belli olacak kadar genişlemiş ve
ağsı bir yapı almışsa (üçüncü derece deniyor) mutlaka düzeltilmesi gerektiğini söylüyor. Çünkü ileri düzeyde varikoseli olan erkeklerde, spermin DNA’sı da bozuluyor. Bunlarda yardımcı üreme teknikleri (tüp bebek yöntemleri) kullanıldığında embriyo kalitesi kötü oluyor. Sonuç olarak gebelik oluşmuyor. Dr. Bakır, “İki-üç kez tüp bebek denemesi sonrası gebelik oluşmamış, ileri derecedeki varikoselli hastalarımda ameliyat sonrasında doğal yolla gebelik oluştuğunu gözlemledim. Bu yüzden sperm parametreleri bozulmuş ve üçüncü derece varikoseli olan erkeklerde ister doğal yolla, ister yardımcı üreme teknikleri öncesinde varikosel operasyonunu öneriyorum. Ancak sadece azoospermi (sperm sayısı düşük) saptanmış erkeklere ağrı şikayeti olmadığı sürece varikosel operasyonu
gerekli değil ” diyor.

EN AZ İKİ-ÜÇ KEZ SPERM SAYIMI 

Yazının Devamını Oku

Temizliğinden emin olmadığınız gıdayı çiğ yemeyin

30 Mayıs 2011
Almanya’nın kuzeyindeki eyaletlerde hızla yayılan ve can alan kısa adı EHEC olan bakteri (0157:H7), aslında bildiğimiz koli basili. Ölüme varan ağır tablolara yol açan EHEC’den korunmanın yolu, diğer koli basili bakterilerinden olduğu gibi hijyenden geçiyor.

E.coli veya Escherichia coli olarak bilinen koli basili, insanlar ve diğer memelilerin kalınbağırsaklarında yaşayan genellikle yararlı bir bakteri türü. Hayvanlarda hastalık yapmayan bazı koli basili türleri, insanlara geçerse hastalık yapar. Ancak normal şartlar altında insana zarar vermeyen koli basili bakterisinin EHEC (Enterohemorajik E.coli) grubuna ait E.coli 0157:H7 türü hayati tehlikeye neden olabilir.
EHEC, diğer koli basili bakterileri gibi, insan dışkısı bulaşmış gıda ve içeceklerden vücuda yerleşiyor. İyi pişmemiş veya çiğ et, pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri, iyi temizlenmemiş çiğ sebze ve meyve, EHEC’i taşıyan hayvanlarla temas başlıca bulaşma yolları. Ayrıca yeteri miktarda klorlanmamış su içmek, koli basili içeren göl ve havuzlarda yüzmek de etkenin bulaşmasına yol açabilir.

İNSANDAN İNSANA GEÇEBİLİYOR

EHEC insandan insana bulaşabildiği için özellikle toplu yaşam alanlarında yayılmasını önlemek zor olabiliyor. Ancak alınacak bazı bireysel önlemler de korunmada çok etkili. EHEC’in yaptığı hastalıktan korunmak için tüketilen etin mutlaka iyi pişirilmesi gerekir. Ayrıca çiğ etin hazırlanması aşamasında kullanılan tüm mutfak aletlerinin dezenfekte edilmesi virüsün yayılmasını engeller. Pastörize edilmemiş süt ve süt ürünlerini, iyi temizlenmemiş çiğ sebze ve meyveyi yemekten kaçınılmalı. Sık sık elleri yıkamak etkenin insandan insana bulaşmasının önüne geçer.
Ayrıca temiz olmayan suların içilmesi veya içinde yüzülmesi de EHEC’in bulaşma olasılığını artırır. Bu nedenle temiz su tüketilmeli ve temizliğinden emin olunmayan sularda yüzülmemeli. Hastalanmış bebeklerin bezini değiştirdikten sonra eller mutlaka yıkanmalı. Enfeksiyon kapmış kişilerle aynı havuzda yüzmemeli ve birlikte banyo yapılmamalı.

EHEC BELİRTİLERİ

Bakteri bulaştıktan birkaç gün sonra ilk belirtiler şiddetli bulantı ve karın ağrısı olarak ortaya çıkar. Bunu şiddetli, kanlı ishal takip edebilir. Birlikte ateş ve kusma olabilir. Tedavi altına alınan hastalar gerekli müdahalerin ardından hızla iyileşebiliyor. Bazı kişilerde hastalık belirti vermeden, kendiliğinden iyileşebiliyor. Ancak bazı vakalarda EHEC ölümcül sonuçlar doğuruyor. EHEC ürettiği toksinle hastalık yapar. Özellikle yaşlılarda ve çocuklarda böbrek yetersizliğine yol açan HUS Sendromu’nun ortaya çıkmasına yol açabilir. Felç ve koma görülebilir. Bu durum, bazı hastaların hayatlarını kaybetmesiyle sonuçlanır.

TANI NASIL KONUR

Yazının Devamını Oku