En yeni doğum kontrol yöntemleri

Her yıl 219 milyon kadın ‘sürpriz’ gebelik yaşıyor. 120 milyonu kürtajı seçiyor. Hazırlıksız, zamansız çocuk sahibi olanlarsa eğitim, kariyer ve daha pek çok planlarından fedakarlık etmek zorunda kalıyor.

Tıp dünyasıysa sürekli daha etkili, kolay ve ekonomik doğum kontrol yöntemlerinin peşinde. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Doç. Dr. Alparslan Baksu son doğum kontrol yöntemlerini anlattı

* DOĞUM KONTROL HAPI ETKİLİ VAJİNAL HALKA: 54 mm çapında, bükülebilen bir halka. 2001’de FDA (Amerikan İlaç Dairesi) tarafından onaylanarak ve kullanıma girdi. Yapısında plastik dışında östrojen ve progesteron hormonları mevcut. Vajina içerisine günde 15 mikrogram östrojen, 120 mikrogram progesteron salınıyor. Etki mekanizması doğum kontrol haplarıyla aynı. Halka adetin ilk beş günü içerisinde vajinaya yerleştiriliyor. Üç hafta vajinada kalıp, sonra çıkartılıyor. Bir hafta uygulamasız dönemi var. Bu bir haftada adet kanaması oluyor. Kadınların yüzde 20, erkeklerinse yüzde 35’i cinsel ilişki sırasında halkayı hissettiğini söylüyor. Bu durumda ilişki sırasında çıkartılan halka, ilişkiden üç saat sonra tekrar yerleştirebiliyor. Gebelik önleyici etkisinin ilk gün başlaması, kolay uygulanması avantajlarından. Bu yöntem birkaç ay önce Türkiye’de de satışa sunuldu.

* BANTLI KONTROL: Bu da FDA tarafından 2001’de onaylandı. 4.5 x 4.5 santim boyutlarında. Bel, kolun dış kısmı, alt karın ve sırtın üst kısımlarına uygulanabilen bir yapıştırma bantı. Banttan günde 20 mikrogram östrojen ve 150 mikrogram progesteron kana salınıyor. Bu da doğum kontrol hapı gibi etki ediyor. Üç hafta etkili. Bir haftalık dinlenmeden (adet kanaması için) sonra tekrar yapıştırılabiliyor. Banyo, yüzme ve ağır fiziksel aktiviteleri engellemiyor, çıkartıldıktan sonra etkisi hemen geçiyor. Her gün hap kullanmak istemeyenler için iyi bir seçenek olabilir. Türkiye’de bulunmuyor.

* KANALLARI TIKAMA YÖNTEMİNİN GERİ DÖNÜŞÜ YOK: Tuba (yumurtalık kanalları) tıkayıcı yöntem FDA tarafından 2002’de onaylandı. Geri dönüşümsüz doğum kontrol yöntemlerinden. Histeroskopi yöntemiyle (vajina içinden rahime ulaşarak) yumurtalık kanallarına tıkayıcı, yumuşak ve esnek bir alet yerleştiriliyor. Uygulandıktan üç ay sonra yüzde 96, altı ay sonra yüzde 100’e yakın tıkanıklık oluşuyor. Böylece spermle yumurtanın buluşmasını engelliyor. Yöntemin başarı oranı yüzde 98-99. Kanallarda oluşan tıkanıklıksa kalıcı. İlk üç ay etkinliği yeterli olmayabilir. Bu yüzden ilk üç ay başka bir doğum yöntemiyle öneriliyor. İşlemden sonra pişmanlık durumunda ancak tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olunabilir. Yöntem henüz Türkiye’de yok.

* UZUN ETKİLİ ERTESİ GÜN HAPI: Aslında bu rutin uygulanacak bir doğum kontrol yöntemi değil. Acil durumlar için kullanılan bu yöntemin daha kısa süreli etkilisi (3 gün/72 saat içinde) Türkiye’de bulunuyor. Son geliştirilen ertesi gün hapıysa beş gün (yaklaşık 130 saat) etkili. Hap, etkisini yumurtlamayı önleyerek veya geciktirerek gösteriyor. Avrupa’da birkaç yıldır piyasada satılan uzun etkili ertesi gün hapı henüz Türkiye’de bulunmuyor.

ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Sağlıklı yaşlanmanın ipuçları


İç hastalıkları, endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Metin Özata, Vitamin, Mineral & Bitkisel Ürün Rehberi adlı kitabında, sadece kitaba adını veren konulara değil, zayıflama, sağlıklı yaşlanma (anti-aging), süper gıdalar ve antioksidanlara da değiniyor. Sağlıklı yaşamak ve sağlıklı yaşlanmak isteyenler birçok sorunun yanıtını bulabilir. Gürer Yayınları, 20 lira.

UZUN LAFIN KISASI

YANLIŞ: Yazın ayaklar çıplak olduğu için kurulamaya gerek yok. Kendi kendine kurur. Kışın uzun saatler kapalı kalan ayaklarda mantar olur. Yaz aylarında mantar olmaz.
DOĞRU: Mantar ıslaklığı, nemi ve havasızlığı sever. Tırnak mantarıysa ıslaklık ve nemle doğru orantılı olarak yaz aylarında artıyor. Havuzdan, denizden, duştan çıktıktan sonra ayaklarınızı, özellikle parmak aralarını kurulayın.

SAĞLIĞIM İÇİN
Dr. Aytuğ Kolankaya (Kanal D Doktorum Programı sunucularından)


MUTLAKA YAPARIM: Hareket ve spor genel sağlık üzerinde çok etkili. Haftanın üç günü, salon sporları ve pilates yapıyorum.
ASLA YAPMAM: Beş saat uykunun altına inmemeye çalışıyorum.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Sabah 05.30’da güne başlıyorum ve iki hastanede birden, 20.00-21.00’e kadar çalışıyorum. Yıllardır 1-2 günlük kaçamak tatiller dışında tatil planlamadım. Bu yıl bir tatil planım var. Program ara verince ben de tatil yapacağım. Ayrıca bir check-up programına girmenin de zamanı geldi.

TAMAMLAYICI TIP
Zayıflamaya süt desteği


Son yıllarda sütle ilgili yapılan çalışmalar, öğünlerde alınan süt ve ürünlerinin, öğündeki yağın emilimini azalttığını gösteriyor. Çünkü sütün yapısından bulunan kalsiyum, yağa yapışarak dışkı yoluyla atılmasını sağlıyor. Dolasıyla zayıflamak istiyorsanız öğünlerinizde yağsız süt ve yoğurda yer verebilirsiniz.
Süt ve süt ürünleri yüksek tansiyonu düzenlemeye de yarıyor. Sütün içindeki kalsiyum ve potasyum, kan basıncını düşürüyor. Yine kalsiyum, tuz dengesinin üstünde rol alarak da kan basıncının düzenlenmesini sağlıyor. Süt, kolon kanserine karşı da koruyucu.

Astımın gelişmiş ülkelerde geriliyor diğerlerinde artıyor

Çocuklarda görülen astımın gelişmiş ülkelerdeki yükselişi durdu. Ancak geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde artış sürüyor. Uzmanlar, astımın çıkabileceği en yüksek sıklığa ulaştığını, artık gelişmiş ülkelerde artmayacağını düşünüyor.
İstanbul’da alerjiyle ilgili yaklaşık 8 bin uzman buluştu. Uzmanları bir araya getiren Avrupa Alerji Klinik İmmünoloji Derneği’nin (EAACI) 2011 Kongresiydi. Kongre Başkanı Prof. Dr. Can Ömer Kalaycı, astımın gelişmiş ülkelerde daha sık rastlanmasının ‘hijyen hipotezi’yle açıklandığını söylüyor. Buna göre, aşılama sonucu enfeksiyonların azalması, erken antibiyotik kullanımı (bu nedenle bağırsaktaki mikrobik yapının değişmesi) ve kır hayatına özgü bazı çevresel proteinlerle daha az karşılaşma, bağışıklık sistemini astıma daha açık hale getiriyor. Ahırlara yakın çiftlik evlerinde yaşayan, pastörize olmayan süt tüketen çiftlik çocuklarında astım ve alerjik hastalık sıklığının daha düşük olması da bu hipotezi destekliyor.
Öte yandan Avrupa’da yaşayan 3 milyonu aşkın Türk göçmende yapılan araştırmalarda, Türk çocuklarında astım ve alerjinin Avrupalılara göre daha az oranda görüldüğü, erişkinlerinse zamanla yaşadıklara yerdeki yerli nüfusa benzediği bulunmuştu.

ÇEVRESEL FAKTÖRLERİN ROLÜ

Astım bazı genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimiyle ortaya çıkıyor. Aile bireylerinden bir ya da birkaçında astım görülmesi, diğerlerinde görülme sıklığını artırıyor. Astımın tek geni yok. Birçok gende meydana gelen küçük değişiklikler hastalığa zemin hazırlıyor. Kalaycı, “Genetik yapıları aynı tek yumurta ikizlerinde dahi astım sıklığının farklı olması başka faktörlerin, özellikle çevresel olanların işe karıştığını gösteriyor. Yakın zamanda gerçekleştirilen bir ikiz çalışmasının sonuçları; astımın başlangıcından yüzde 34 oranında genetik faktörlerin, yüzde 66 oranındaysa çevresel faktörlerin sorumlu olduğunu gösterdi. Hastaların çoğunda aile öyküsü olmaksızın astım gelişiyor” diyor.
Kalaycı, çocuklarda alerjilerin ve alerjik hastalıkların sıklığında son 30 yılda önemli bir artış olduğunu söylüyor. Genetik yapımız bu süreçte değişmediği için, artış çevresel koşullardaki farklılaşmaya ve farkındalığın artmasına bağlanabilir. Yine son yıllarda, özellikle besin alerjisi çeşitliliğinde ve besin alerjilerine bağlı ölümcül reaksiyonların sıklığında da artış gözleniyor.
Türkiye’de astım sıklığı, erişkinlerde yüzde 2-5 ve çocuklardaysa yüzde 2-15 arasında. Alerjik nezle sıklığı da çocuklarda yüzde 5-36, erişkinlerde yüzde 9-28 arasında. Astım ve alerjik nezle sıklıkla birlikte görülüyor.
Yazarın Tüm Yazıları