Mesude Erşan

Akneye C vitamini freni

28 Mayıs 2011
Her derde deva C vitamini sivilcelerle savaşımızda da en önemli müttefikimiz Sivilcenin (akne) uğramadığı yüz var mı? Her 100 kişiden 80’i hayatının bir döneminde az veya çok sivilceyle savaşmak zorunda kalıyor. Tek bir sivilce dahi, can sıkmaya yetiyor da artıyor. Akne tedavisinde kullanılan yöntemlerin C vitaminiyle takviyesi, sorunla baş etmeyi kolaylaştırıyor. Çünkü askorbik asit olarak da bilinen C vitamini, akne gibi cilt sorunlarında iyileştirici etki yapıyor.
Cilt hastalıkları uzmanı Dr. Müge Çelebi’nin verdiği bilgiye göre, C vitaminin antioksidan özelliği var. Dolasıyla yaraların iyileşmesini sağlıyor, kolajen sentezini artırıyor ve yapısını kuvvetlendiriyor, bağışıklık sistemini harekete geçiriyor. Ayrıca güneşin verdiği hasarları önlemenin yanı sıra leke ve çatlak tedavisinde de kullanılıyor. Akne tedavisinde C vitamini, sistemik (besin olarak) ya da topikal (cilt üstü uygulama) olarak iki farklı şekilde de kullanılabiliyor. C vitamini içeren serum ve kremler var. Dr. Çelebi, “Akne tedavisine başlarken genellikle birkaç yöntemi bir arada kullanıyoruz. C vitaminini de bu kombine tedavilere katıyoruz. C vitamini diğer tedavilerin etkisini hızlandırıyor. Daha nadir de olsa tek başına da yetebiliyor” diyor.

HER ERGENİN BAŞINA GELİR Mİ

Hemen herkes özellikle ergenlik döneminde hafif ve az da olsa sivilce sorunu yaşıyor. Hatta ortalama olarak, toplumun yüzde 80’inin hayatının herhangi bir döneminde sivilce (akne) sorunu yaşayacağı söylenebilir. Dr. Çelebi, “Sivilce sorunu mutlaka ve sadece ergenlikte görülmüyor. Ancak özellikle ergenlikte hormonal aktivitenin artması sivilceyi tetikliyor. İz bırakmaya meyilli sivilcelerin tedavi edilmesinde yarar var. Ayrıca sivilcelerin kurcalanma eğilimi varsa tedavi etmek istiyoruz” diyor.

ERKEKLERDE İZ KALMA RİSKİ

Sadece yüzde değil tüm sivilceli alanlarda iz kalabilir. Genetik eğilim (anne-babada olması) sivilce şiddetini ve aknelerin iz bırakmasını belirleyen en önemli etken. Ayrıca bağışıklık sisteminin sivilceye yanıtı, kişiden kişiye değişiyor. Bazı insanlar sivilce ve neden olan bakterileri yok etmeye çalışırken, bağışıklık sistemleri kendi dokularına da hasar veriyor ve şiddetli izlere neden oluyor. Ayrıca sivilcelerle oynanması, daha şiddetli enfeksiyon kapmasına yol açarsa iz kalma riski de yükseliyor. Erkeklerde akne, testosteron seviyesi daha yüksek olduğu için daha şiddetli olma eğiliminde. Buna bağlı olarak iz kalma potansiyeli daha fazla.
Akneyle baş etmede basit cilt temizliği ve cilt bakımı önlemleri yeterli değilse, öncelikle kurutucu ve / veya antibiyotikli kremler kullanılıyor. Ancak sivilce çok şiddetli, yaygın, iz bırakmaya meyilli ya da çok hafif olduğu halde kişinin sosyal hayatını etkiliyorsa, ağızdan antibiyotik veya A vitamini tedavileri eklemek gerekebiliyor.

YAĞ BAZLI KOZMETİK SORUNU

Sivilceleri kurcalamamak, koparmamak, kaşımamak, sıkmamak çok önemli. Çünkü sivilcenin daha şiddetli enfeksiyon kapmasına yol açabilirsiniz. Sivilce sadece derideki kirden kaynaklanmıyor. Bu nedenle yüzü tahriş ederek temizlemek uygun değil. Keseleme-lifleme gibi uygulamalar ve deriyi aşırı kurutarak cildin koruyucu tabakasını tahrip eden ve pH’ını değiştiren bakımlardan uzak durulmalı. Yağ bazlı kozmetikler gözenekleri tıkayarak aknede alevlenmelere neden olabilir. Doğrudan gün ışığı ve güneş banyosu sanılanın aksine sivilceyi geçici olarak iyileştirip sonrasında alevlendiriyor. Güneşe çıkarken yağsız bir koruyucu uygulamak önemli. Ayrıca sıcak kompresler ve çok sıcak ortamlar da sivilceyi kötüleştirebiliyor. Kesin bir diyet önerisi yok ama sivilceyi artırdığı gözlenen ve özellikle kolesterol düzeyini yükselten gıdalardan kaçınmanın olumlu etkisi biliniyor. Sigara tüketimi, serbest radikal oluşumunu tetikleyeceği için sivilceyi kötüleştirebilir.

BUNLAR DA SİVİLCE MİTLERİ

* Sivilce karaciğer hastalığından kaynaklanır. Yanlış, böyle bir ilişki yok.
* Sivilce diyetten kaynaklanır. Yanlış, diyetle sivilcenin ilişkisi kesin olarak saptanmadı. Çikolata, kızartma, kuruyemiş sivilce yapar diye bir kural yok. Sivilce yaptığını gözlenen bir yiyecek varsa kaçınmakta fayda var. Bilimsel olarak da kan kolesterol düzeyini yükselten yiyecekler sivilceyi artırabilir.
* Sivilce kirden kaynaklanır. Yanlış, akne derinin kirli olmasından kaynaklanmadığı gibi aşırı ve sık sık deriyi temizlemek de sivilceyi geçirmez.
* Bronzlaşmak sivilceye iyi gelir. Yanlış, güneş banyosu sivilceyi geçirmez. Kısa bir süre azalmış gibi görünmesine neden olur ve sonrasında genelikle artırır.
* Yüz temizleme ürünü ne kadar kötü kokuyorsa, sivilce üzerinde etkisi o kadar kuvvetlidir. Yanlış. Doğru teknolojilerle üretilmiş ve klinik olarak etkisi kanıtlanmış, güzel kokulu kozmetik ürünler de iyileştirici etkiyi gösterir.
* Sivilce sadece ergenlik döneminde görülür. Yanlış, her yaşta görülebilir.
* Stres sivilce yapar. Hafif stresler sivilceyle ilgili değil. Ama ağır stres durumları hormonları etkileyerek sivilceyi artırabilir.

ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Sağlıklı beslenme = Kilo kaybı

Diyetisyen Güneş Aksüs, ‘Bana Diyet Deme’ kitabında, aslında sağlıklı beslenmenin ipuçlarını veriyor. Diyet yapmaktan bıkan, nefret eden, korkanlara doğru beslenmenin rotasını çiziyor. Kafa karışıklığına gerek yok, sağlıklı beslenince zaten kilo veriyorsunuz. Okuyan Us Yayınevi, 18 lira.

UZUN LAFIN KISASI

YANLIŞ: Büyük kardeşler küçükleri kıskanır. Sonradan gelen kardeşin, anne-babanın ve yakınların bütün ilgisini çektiğini ve zamanını aldığını düşünür.
DOĞRU: Aslında küçük kardeşler de büyükleri kıskanır. Küçük kardeş de gelişimsel olarak daha ileride olan büyük kardeşin aile içinde çoktan edindiği prestiji ve başarabildiklerini kıskanır.

SAĞLIĞIM İÇİN
Yonca Lodi (Şarkıcı)


MUTLAKA YAPARIM: Spor yapıyorum. Uykuma dikkat ediyorum. İşimi yapmak da beni mutlu hissettiriyor ve sağlıklı olmamı sağlıyor.
ASLA YAPMAM: Asla sigara içmem.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Daha fazla spor yapmak istiyorum ama maalesef zaman bulamıyorum. Bol bol yüzmek istiyorum.

TAMAMLAYICI TIP
Nasıra sirke

Yaz kapıda, kapalı ayakkabılardan nihayet kurtuluyoruz. Nasır sorununuz varsa kurtulmanın tam zamanı. Fransız Marie France Müller’in ‘Gençlik ve Sağlık İksiri Sirke’ kitabında yer alan, doğal ve kolay uygulanır bir reçeteyi aynen aktarıyorum. Elma sirkesi emdirilmiş ekmeği, gece boyunca nasırlı bölgenin üzerinde tutun. Müller, “Sabaha iz bile kalmayacaktır” diyor.
Yazının Devamını Oku

Öğünlere dikkat

24 Mayıs 2011
Kış rehaveti ve iştahını bir kenara bırakıp, yemek alışkanlarınızı gözden geçirmenin tam zamanı. İlk kural basit, az ve sık yemek. Öğün atlamamak. Günlük alınan kalorinin gün içine dağıtılarak alınması depo edilmeden harcanmasını sağlar. Diyetisyen Zuhal Güler Çelik, yaza daha ince ve sağlıklı girmenin ipuçlarını veriyor.

* Hergün sebze, meyve yemeye çalışın. Vücuda gereken posayı böyle alırsınız.
* Yemekleriniz için küçük, salatalarınız için büyük tabak kullanın.
* Küçük lokmalar halinde yemek yiyin. İyi çiğneyin, acele yemek yemeyin.
* Yemekte başka şeyle meşgul olmayın (TV izleme, gazete, kitap okuma).
* Yüksek kalori içeren hazır besinleri çok sık tüketmeyin.
* Mutlaka kahvaltı yapın, öğünlerde aşırı yemek yememeye özen gösterin.
* Yeterince ve bol su için.
* Sıkıntılı ve stresliyseniz bunu yemek yiyerek bastırmaya çalışmayın. Stresinizi atmak için kendinize farklı uğraşlar bulun.

YEMEK PİŞİRME YÖNTEMİ DEĞİŞMELİ

* Etli, kıymalı yemeklere ayrıca yağ koymayın.
* Diyetinizdeki doymuş yağ ve kolesterol miktarını azaltın. Yemeklerinizde zeytinyağı ve diğer bitkisel yağları kullanın.
* Zeytinyağlı sebze yemeklerine az yağ koyun (1 kilogram sebze için 2-3 yemek kaşığı zeytinyağı).
* Her türlü kızartmadan uzak durun.
* Kömür ateşinde, aşırı pişmiş etlerden, salamura ve tütsülenmiş yiyeceklerden kaçının.
* Tatlı yerine meyve veya daha hafif olan dondurma gibi sütlü tatlıları deneyin.
* Fırında pişmiş börekleri tercih edin.

ÇALIŞANLAR İÇİN İPUÇLARI

Diyetisyen Gizem Tutar da çalışanlara şu önerilerde bulunuyor:
* Restoranda sizin için en doğru yemeği seçerek başlayın ve porsiyon ölçülerinize dikkat edin. Çorba, ızgara et, tavuk, balık ile sirkeli veya limonlu bir salata bu konudaki en iyi seçimler olacaktır. Tokluk hissinin yaklaşık 20 dakikada oluştuğunu düşünerek yemeğinizi yavaş yiyin ve en az 30 kere çiğneyin.
* Kendinizi fast food restoranına gitmekten alıkoyamadıysanız salata barlardan güzel ve sağlıklı seçimler yapabilirsiniz. İlle de hamburger yiyecekseniz daha çok yemenize sebep olabilecek promosyon kampanyalarını görmezden gelin. Mayonez ve ketçapsız hazırlatın.
* Acil durumlar için çantanızda mutlaka bir adet meyve veya bir paket diyet bisküvisi bulundurun. Açlık hissettiğiniz anlarda bunları yemeniz, ilk yiyeceğiniz öğünde tokluk hissi yaratarak daha az kalori almanızı sağlayacaktır.
* Daha sağlıklı seçenekler için işyerinize yemeğinizi kendiniz götürebilir ve devrimci bir ruhla arkadaş toplantılarınızı börek gününden sağlık partilerine çevirebilirsiniz. İş yerindeki yemeklerinizde bol salata, kepekli sandviçler, birkaç porsiyon meyve, kutu süt veya ayranı tercih etmek restoranlardan alacağınız kaloriyi yarı yarıya düşürecektir.
Yazının Devamını Oku

Bronzluğun bedeli ağır

21 Mayıs 2011
Bronz ten çoğumuzun hoşuna gitse de, bu renk değişikliği güneşin deride oluşturduğu hasardan ibaret. Başka bir deyişle cildiniz ne kadar bronzsa, o kadar hasarlı. Ancak ışınların sonucu her zaman bronzluktan ibaret değil. Silinmesi zor lekeler, cilt yaşlanması, damar genişlemesi, en fenası da cilt kanserleri güneşin zararlı etkilerinin önemli sonuçlarından bazıları CİLT KANSERİNDEKİ ARTIŞ KORKUTUYOR: Acıbadem Fulya Hastanesi cilt hastalıkları uzmanı Dr. Hande Akıncı, ciltten emilen ultraviyole ışınlarının cilt hücrelerindeki protein, lipid ve DNA yapılarında hasara yol açtığını söylüyor. Bu hasar çok kez tamir ediliyor. Ancak güneş ışığına yoğun maruz kalındığında, hücredeki tamir mekanizmaları çalışamıyor. Sonunda DNA mutasyonu denen genetik değişiklikler meydana geliyor. Kontrol edilemeyen hücreler de aşırı çoğalmaya başlayınca cilt kanseri gelişiyor. Ozon tabakası güneş ışınlarına karşı doğal kalkan görevi görüyor ve cildimizi koruyor. Ancak ozon tabakasının kalınlığı her yerde aynı olmadığı gibi, son 15 yılda önemli oranda inceldi. Eskisi kadar koruyucu değil. Bu da tüm dünyada cilt kanserlerinde önemli artışlara yol açtı.

FOTO YAŞLANMANIN YÜZDE 80’İ GÜNEŞTEN: Cildin yaşlanması genetik olarak belirleniyor ve bunu günümüz koşullarında değiştirmek mümkün değil. Sigara, hatalı beslenme ve güneş ışığına korunmasız maruz kalmak gibi çevresel faktörler de yaşlanmayı tetikleyen önemli faktörler. Bunların içinde en önemlisi ultraviyole ışınları. Hatta dış kaynaklı yaşlanmanın yüzde 80’nini oluşturuyor. Ultraviyole ışınlarının etkisiyle oluşan kronik cilt hasarına ‘foto yaşlanma’ deniliyor. Foto yaşlanma sonrasında deride aşırı kuruluk, kızarıklık, düzensiz lekelenmeler, kırışıklıklar, elastikiyet kaybı ve tümör oluşabiliyor. Cildin kendini yenileyebilmesi yeteneği azalıyor ve yara iyileşmesi gecikiyor. Foto yaşlanma, bilinçli korunmayla önlenebilir. Ancak korunmanın çocukluk döneminden başlaması gerekiyor.

TENİN RENGİNE GÖRE SEÇİN: Güneşe karşı kullanılan ürünler, zararlı etkilerinden korunmanın önemli bir yolu. Ancak bunların düzenli ve bilinçli kullanımlarının yanı sıra, güneş ışınlarının en yoğun olduğu 10.00-16.00 saatlerinde mümkünse dışarıya çıkmamak, şapka ve gözlük kullanmak gibi korunma yöntemlerini de ihmal edilmemeli. Beyaz tenlilerin ciltleri güneşe karşı daha korunmasız olduğu için SPF 30 ve üzeri ürünler kullanmaya özen göstermeli. Kış mevsiminde bile en az 15 koruma faktörü ürünü kullanmak da unutulmamalı. Daha koyu tenlilerinse SPF 15 koruma faktörü içeren ürünler kullanmaları yeterli. Hamilelerin de çinkooksit ve titanyum dioksit içeren, en az SPF 30 ve üzeri fiziksel koruyucuları tercih etmeleri gerek. Çocukların ciltleri daha hassas olduğu için genellikle SPF 50 ve üzeri öneriliyor. Koruyucu, güneşe çıkmadan 15-30 dakika önce, sonrasında da iki saatte bir sürülmeli. Terledikçe ve denize-havuza girildikçe yenilenmeli. Yine de cilt rengi açık kişilerde güneş koruyuculara rağmen kızarıklık ve yanık oluşabiliyor. Güneş alerjisi tetiklenebiliyor. Dolayısıyla güneş kremlerini sürmek güneşin altında gönlümüzce yatmak için vize vermiyor.

KORUYUCULAR D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİNE YOL AÇAR MI: Tartışılan önemli bir konu da güneş koruyucuların güneş ışığının etkisiyle deride sentezlenen D vitamini eksikliğine yol açıp açmadığı. Dr. Akıncı, “Güneş ışığından D vitamini eksikliğine neden olmayacak oranda faydalanmak gerekiyor. Vücut yüzeyinin yüzde 6-10’unun (yüz ve el bilekleri yeterli) yaklaşık sekiz dakika güneşe maruz kalması günlük D vitamini gereksinimini karşılıyor” diyor.

DOĞRU SEÇİM YAPMAK İÇİN OKUYUN

* Hem UVA hem de UVB ışınlarına karşı korumalı. Güneş koruyucuların ultraviyole ışını tarafından oluşturulan kızarıklığı baskılama oranı SPF olarak adlandırılıyor. SPF 15 yüzde 93, SPF 30 da yüzde 97 oranında engelliyor.
* Güneş koruyucular krem ve losyon olmak üzere iki tipte. Kremler cilt yüzeyini daha iyi kapladıkları için losyonlardan daha iyi koruma sağlıyor. Ancak yüksek SPF içeren ürünler yüzde 20-40 oranında yağ içeriyor ve sivilce oluşumuna neden olabiliyor. Yaş, cilt rengi ve tipinize uygun ürün seçin.
* Güneş koruyucular, aktif maddelerine göre ‘kimyasal’ ve ‘fiziksel koruyucular’ olarak ikiye ayrılıyor. Fiziksel koruyucular ışığı doğrudan yansıttıkları için çocuklar ve hamileler için tercih ediliyor. Kimyasal koruyucularsa ışıkla karşılaşınca tepkimeye giriyor ve bu yolla hücreyi korumaya çalışıyor.
* Özellikle ilk üç yaşta oluşan güneş yanıkları ‘melanoma’ adı verilen cilt kanserine eğilim yaratıyor.
* Çocuğunuz küçükse öncelikle şapka ve giysiyle koruma sağlayın. Gerekirse sadece güneşe fazla maruz kalan bölgelere fiziksel bariyer içeren kremler tercih edin. Özellikle 6 aydan küçük çocukların daha fazla deri yüzeyi/vücut ağırlığı oranına sahip olması nedeniyle, güneş koruyucuların içerdikleri kimyasal maddelerin emilimi daha fazla oluyor. Ancak metabolizmaları bu maddeleri uzaklaştırabilecek yeterli olgunlukta değil. Bunun sonucunda da toksik etkileri olabiliyor. Yakıcı saatlerde asla çıkarmamak, şapkalı ve giyinik çıkarmak daha doğru koruma yöntemleri.
* Çocuğunuza 6 aylıktan itibaren fiziksel filtre içeren güneş koruyucu, en az 3 yaşından sonra da kimyasal filtre içeren koruyucu sürün. Koruyucuları dışarı çıkmadan 30 dakika önce sürmeyi ve sık sık tekrarlamayı da unutmayın.

ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Fedakarlık yapmadan kilo vermenin yolları


Diyetisyen Elvan Odabaşı Kanar, ‘Doya Doya Zayıfla’ kitabında dokuz gerçek ve başarılı diyet hikayesi üzerinden, aç kalmadan zayıflamanın ipuçlarını veriyor. Çikolata, makarna, kısır, dürüm ve kebaptan fedakarlık etmeden zayıflamanın yollarını anlatan Kanar’ın kitabı Epsilon Yayınevi’nden çıktı, 25 lira

UZUN LAFIN KISASI

YANLIŞ: Meme kanseri sadece kadınlarda görülür. Erkeklerin memeleri olmadığı için, meme kanseri de olmazlar.
DOĞRU: Çok daha nadir olsa da, erkekler de meme kanserine yakalanabilir. Her 100 meme kanserinden biri erkekte görülüyor.

SAĞLIĞIM İÇİN
KEREM ALIŞIK (OYUNCU)


MUTLAKA YAPARIM: Spor yapıyorum ve sağlıklı beslenmeye dikkat ediyorum. Haftada bir-iki kez futbol oynuyorum. Mutlaka yürüyorum.
ASLA YAPMAM: İçki ve sigara kullanmıyorum.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Dinlenmek için tatili tercih ederim. Nereye gidersem de spor ve yürüyüş benimle. Doktor ve hastaneler beni korkutur. Bu yüzden maalesef check-up gibi şeylerden kaçıyorum.

TAMAMLAYICI TIP
Süt veren annelere yer elması


Yer elması yemeniz için neden çok. Vitamin ve mineral zengini yer elması, vücut direnci ve cinsel gücü arttırır. Kansızlığa iyi gelir. Anne sütünü arttırmaya yardımcı. İdrar söktürür ve kabızlığı giderir. Göğsü yumuşatır ve öksürüğü keser. Romatizma, mafsal ve nikris ağrılarını hafifletir. Basur şikâyetlerini azaltır. Cildi güzelleştirir. Üstelik besin değeri yüksek kalorisi düşük.
Yazının Devamını Oku

Egzersizde kalbinizi yormayın

16 Mayıs 2011
Baharda spor yapmaya daha fazla motiveyiz. Parklar, sahiller, spor salonları egzersiz yapanlarla doluyor. Ancak bilinçsiz yapılan spor kalbe zarar verebilir. Uzmanlar sağlık için vücudu zorlamak yerine, günde 30 dakika yürümeyi tavsiye ediyor. Kalp ve damar hastalıkları uzmanı Dr. Hikmet Tezel, oksijenli ortamda ve tempolu yürümenin kalbe en yararlı olan egzersiz olduğunu söylüyor. Dr. Tezel, “Yürüyüşün etkisiyle, oluşan ve oluşacak damarlar doğal by-pass’lar yapar. Böylece kişi kalp krizi riskine karşı daha korunaklı olur” diyor.
Kaç yaşında olursanız olun egzersiz programına başlamadan önce sağlık kontrolünden geçin. Bu kontrol esnasında yapılan efor testiyle kalbin ulaşabileceği en yüksek hız belirlenir. Bunun için 220’den yaşınızı eksiltmeniz yeterli. Yani 50 yaşındaysanız maksimum kalp hızınız 220-50=170 olacaktır. Dr. Tezel, “Kalp ve akciğer sağlığı açısından, egzersiz sırasında kalbin hızı, maksimum kalp hızının yüzde 50- 75’i arasında olmalı” diyor. Bu aralıktaki kalp hızına “hedef kalp hızı” deniyor. Egzersize yeni başlayanlarda, ilk birkaç ay “hedef kalp hızı” alt düzeylerde olur. Egzersize devam ettikçe efor kapasitesi artacağından kalp hızı da yavaş yavaş artacaktır.

KALP KRİZİ RİSKİNİ YÜZDE 50 AZALTIYOR

Düzenli egzersiz yapın. Çünkü:
* Kalp krizi riskini yarı yarıya azaltır. Hatta kalp krizi geçirenlerde iyileşmeyi kolaylaştırır.
* Egzersiz sırasında, kalp kası daha fazla çalışır. Çok çalışması için de daha fazla kanlanması gerekir. Bu durumda düzenli egzersiz kalp kasını besleyen koroner damarların genişlemesini, yıkanmasını ve yenilenmesini sağlar. İhtiyaç arttıkça yeni damarlar oluşur. Yeni damarların açılması ile oluşan doğal by-pass’lar, kalp kasını güçlendirerek kalp yetersizliğini, enfarktüs riskini ve kötü sonuçları engeller.
* Acil durumlarda kalp hızını yavaş yavaş artıran ve kalbin zarar görmesini engelleyen bir mekanizma gelişir. Kan basıncı yüksek kişilerde bunun düşmesi ve kolay ayarlanması da düzenli egzersizin bir başka faydası.
* Kilo vermeyi kolaylaştırır. İnsülin direncini düşürerek diyabet, yani şeker hastalığı gelişimini engeller; iyi kolesterolü yükseltir, kanın pıhtılaşmasını önler, stresi azaltır, mutluluk hormonu serotonin salgısı ile mutluluk hissini artırır, depresyondan korur, dokuların kanlanmasını artırarak yaşlanmayı geciktirir. Düzenli egzersiz kalp krizi ve inme riskinin azaltmanın yanı sıra bunamaya, kemik erimesine ve bazı tür kanserlere karşı insan sağlığını korur.

İDEAL SPOR SAATLERİ

Spor yapmak için en uygun saatler 16.00-19.00 arası. Akşam saatlerinde spor yapıldığında sindirim sistemi hızlanır ve vücutta yağ birikimi engellenir. Günün hangi saatinden spor yapılırsa yapılsın, beraberinde mutlaka su içmeyi ihmal etmeyin.

KALP KRİZİ GEÇİREN DE EGZERSİZ YAPABİLİR

Kalp krizi geçirenler düzenli spor yapacaksa mutlaka doktoruna danışmalı. Kalp hızını bulmak için krizden 15-20 gün sonra yürüyüş bandında efor testi yapılmalı. Bu sayede ulaşılan kalp atım sayısına göre, egzersiz sırasındaki hedef nabız hesaplanmalı. Yani kalp krizi geçiren kişilerde, düzenli egzersizin miktarı, kalp krizinin yarattığı hasarın boyutuna, hastanın genel durumuna ve efor testinde hastanın ulaşabildiği hedef kalp hızına göre ayarlanır. Kalp krizi geçirmiş bireyler de düzenli ve tempolu olarak haftada 3-5 gün, 30-45 dakika arası yürüyüş, yüzme ve bisiklete binme gibi egzersizler yapabilir.
Yazının Devamını Oku

Prezervatif bile kurtarmıyor

14 Mayıs 2011
Yıllardır erkeklerin bulaştırdığı HPV’nin (human papiloma virüs) rahim ağzı kanserine yol açarak, kadınları mağdur ettiği üzerinde duruldu. Ancak uzmanlar giderek daha yüksek sesle HPV’nin erkeklerde de siğille penis, anal kanal, baş ve boyun kanserlerine neden olduğunu söylüyor Lizbon’da yapılan ve kadın kanserlerinin tartışıldığı Eurogin 2011’in gazetecilere yönelik oturumlarından biri de HPV’nin yol açtığı hastalık ve kanserlerdi. MSD ilaç firmasının düzenlediği toplantıda konuşan ABD Lee Moffitt Kanser Merkezi Araştırma Enstitüsü’nden Prof. Dr. Anna R. Giuliano, şunları söylüyor:
“Bilim insanları olarak uzun süreden beri HPV’nin erkeklerde hastalıklara yol açtığının farkındaydık. 2007’de de Dünya Sağlık Örgütü bir açıklamasıyla HPV’nin erkeklerde de kanser yapıcı etkisine dikkati çekti. HPV hem kadınlar hem de erkeklerde aynı şekilde davranıyor. Fakat erkeklerdeki baş ve boyun kanserleri /images/100/0x0/55eb5f45f018fbb8f8bcd8c8(ağız boşluğu ve bademcik kanserleri) kadınlara göre daha yüksek oranlarda görülüyor. Erkeklerdeki kanserlerin büyük kısmını HPV 16 yapıyor. Tedavi esnasında ameliyat gerekebileceği için sonuçları çok daha ciddi. Kadınlarda rahim ağzı kanserini erken yakalamak için kullanılan pap smear tarama testinin birbenzerinin erkekler için bulunmaması dezavantaj. Erkeklerin de HPV enfeksiyonlarından ve yol açtığı kanserlerden korunmasının tek yolu aşı. Cinsler arasında ayrım yapılmadan, erkekler de kadınlar gibi HPV aşısı yaptırmalı.”
Prezervatif HPV’den korumaya yetmiyor çünkü hastalığın bulaşması için küçük bir ten teması bile yetiyor.

EŞCİNSELLERDE DAHA TEHLİKELİ

HPV enfeksiyonu, bölgenin yapısından ötürü anal kanalda uzun süre kalıyor. Bu nedenle de kanser oranları anal kanalda daha yüksek. Kadınlarda rahim ağzında kanser yapan virüs tiplerinden olan HPV 16, erkeklerde de anal kansere zemin hazırlıyor. Prof. Dr. Giulilano, “HPV’nin dış genital bölgedeki etkisi heteroseüksel erkeklerle, homoseksüel erkeklerde aynı. Ancak kendi cinsleriyle birlikte olan erkeklerde anal kanaldaki yıkım ve enfeksiyon riski daha yüksek” diyor.
ABD Georgia Augusta Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Daron Ferris de, HPV aşısının cins ayrımı yapılmadan, kız-erkek çocuklara uygulanması gerektiği görüşünde ve aşı yapılanların yaklaşık tümünde HPV’ye karşı antikor geliştiğini anlatıyor: “Cinsel faaliyet başlamadan uygulanması halinde aşı kişiyi dört HPV tipine karşı koruyor. Aşıyla ilgili herhangi bir güvenlik sorunu da yok.”

TEK ÇÖZÜM AŞI

ÖNERİLEN YAŞ 9-26 ARASI


Ergenlik çağındaki erkeklerle yapılan araştırmalar koruyuculuğunun kızlardan farklı olmadığını ortaya koydu. Dolasıyla hem kendileri hem de partnerlerini korumak isteyen erkeklere bu aşıyı yaptırması öneriliyor. Erkeklere de aynen kızlar gibi cinsel yaşam başlamadan 9-26 yaşlarında, üç doz (0-2 ve 6’ıncı aylarda) uygulanması öneriliyor.
HPV, canlı bir aşı değil. Aynen hepatit aşıları gibi genetik teknolojiyle hazırlanıyor. Bilinen ciddi bir yan etkisi yok. Sadece diğer aşılar gibi yapılan yerde lokal ısı artışı, kızarıklığa yol açabilir. WHO (Dünya Sağlık Örgütü) aşının yapılmasını öneriyor. HPV aşısı ABD ve Avustralya’da erkek çocukları için de rutin aşılama programına alındı. Türkiye’de aşıyla ilgili veriler takip ediliyor, ancak rutin aşılama programına ne kız ne de erkek çocuklar için henüz alınmadı.

Hijyen banyodan başlar

Banyo, tuvalet ve küvetler, mantar ve bakteriler için ideal üreme ortamı. Çünkü bunların içinde bol su ve vücut kirlerinin oluşturduğu birikimler var. Özellikle evde bebekler, yaşlı ve kronik bronşit hastaları varsa, buraları temiz tutmak şart.
Çünkü burada üreyen aspergillus cinsi mantarlar, bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde ağır enfeksiyonlar ya da alerjik reaksiyonlar ortaya çıkarabilir. Banyo hijyeni için:
* Banyoların, küvet ve duvarların, duşakabin panellerinin temizlenmesi havalandırılarak kurutulması gerekir.
* Duşakabinlerin kapıları kapalı tutulmamalı, aralık bırakılmalı.
* Mantar ve bakterileri engellemek kolay ancak yerleşmiş küf mantarını ortadan kaldırmak çok zor. Banyoyu en az bir ay hiç kullanmamak bile gerekebilir. Banyonun kurumasına fırsat vermek gerekir.
* Banyoların her gün tüm yüzeylerinin dezenfekte edilmesi ve havalandırılması gerekir. Temizliğin yapılamadığı kör noktalar da mantarlar için uygun ortamlar. Bu nedenle kör noktaların izolasyon bantlarıyla kapatılması da bir yol.
* Banyoda duvar kağıdı ya da küçük seramikler yerine geniş seramikleri tercih edin.
* Klozetler mümkünse her kullanımdan sonra dezenfekte edilmeli, kapakları kapalı tutulmalı.
* Klozet kapağı kapatıldıktan sonra sifon çekilmeli.
* Diş fırçası ve diş macunu gibi hijyen malzemeler klozetten olabildiğince uzakta durmalı.

ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Bel ağrısıyla ilgili her şey

Kitabın girişinde, bel ağrısı için “Soğuk algınlığı kadar yaygın ama ağrısı yirmi kaz daha fazla” yazıyor. Johns Hopkins Medicine ile Anadolu Sağlık Merkezi’nden iki doktorun yazdığı ‘Bel Ağrısı’ adlı kitap hem sorunu anlamaya hem de baş etmeye yardımcı. Dr. Ziya Gökaslan ve Dr. Lee Hunter Riley’in yazdığı kitap, 14 lira.

UZUN LAFIN KISASI

YANLIŞ: Kilo vermek için bol bol zeytinyağlı yiyorum.
DOĞRU: Zeytinyağıyla yapılan yemekler sağlıklı ama kalorisiz değil. Bir tatlı kaşağı tereyağıyla bir tatlı kaşığı zeytinyağının kalorisi aynı.

SAĞLIĞIM İÇİN
Sümer Ezgü

MUTLAKA YAPARIM: Sabahları yoga ve esneme hareketleri yaparak bedenimi açarım. Gıdama çok dikkat ederim. Dengeli beslenmeye özen gösteririm. Sekiz saat uykunun altına düşmemeye çalışırım. Gece hayatını sevmem, yıllardır uzak duruyorum. Düzenli yaşamaya gayret ediyorum. Her yıl sağlık kontrolünden geçerim.
ASLA YAPMAM: Sigara içmem. Sosyal alkol içicisiyim. Mümkünse sakin olmaya çalışıyorum. Sinir sistemimi olumsuz etkileyecek şeylerden kaçıyorum.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Mümkün olduğu kadar doğada olmaya çalışıyorum. Hayvan, bitki ve ağaçlara dokunmak için her fırsatta Karadeniz’e kaçıyorum. İki-üç ay Antalya’da yaşıyor, yaylalara çıkıyoruz. Böylece rekabet ortamından kaçabiliyoruz. Bu yaz da mutlaka gideceğiz.

TAMAMLAYICI TIP
Herkese hipnoz yaptırmayın


Hipnoz son yıllarda yeniden ‘hit’ olan, her derde deva olarak sunulan yöntemlerden biri. Doktorların yanı sıra, diş hekimleri, psikolog, sosyal hizmet uzmanları, astrolog, medyum ve yaşam koçu ilgili ilgisiz pek çok kişi hastalıkları hipnozla tedavi ettiğini öne sürüyor. Uygun sorunlar ve uygun kişilere uygulandığında gayet olumlu sonuçlar alınabilen hipnozu bu konuda gerçekten yetkili uzmanlara yaptırın, derim. Bazı durumlarda hipnoz yarar değil ciddi zararlar verebilir.
Yazının Devamını Oku

Kaynatın, pişirin, soyun veya unutun gitsin

9 Mayıs 2011
Seyahatlerden önce nasıl biletinizi, konaklayacağınız, göreceğiniz yerleri düşünüyor, çok kere aylar öncesinden planlar yapıyorsanız, sağlığınızı riske sokacak olası durumlara karşı da hazırlıklı olun. İyi hazırlık yapmakla yetinmeyin, gittiğiniz yerde de bazı riskli davranışlardan kaçının. Sağlık Bakanlığı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’nün web sitesinde özellikle uluslararası yolculuklara çıkacaklara aşağıdaki önerilerde bulunuluyor:
* Tatile çıkmadan önce gidilecek bölgeye özgü koşulları öğrenin, gereken sağlık tedbirleri hakkında bilgelenin.
* Yola çıkmadan bazı kontrolleri yaptırmanızda yarar var. Kalış süresine göre ilaç reçetesi temin edin ve doktorunuzdan uygun bir sağlık çantası oluşturmayla ilgili tavsiyeler alın. Diş kontrolü yaptırın. Gözlük kullanıyorsanız yedek gözlük alın. Bazı özel koşullara (hamilelik, şeker hastalığı gibi) bağlı diğer kontrolleri yaptırın.
* Ellerinizi sık sık su ve sabunla yıkayın.

ŞİŞENİN DIŞINDAKİ SU HASTA EDEBİLİR

* Gideceğiniz bölgede, içmek için güvenli olmayan suları mutlaka kaynatın. Özellikle musluk suyunun uygun şekilde klorlanmadığı veya hijyen ve sağlık şartlarının kötü olduğu bölgelerde, kaynatılmış suyla hazırlanan çay ve kahve gibi içecekler, kutulanmış veya şişelenmiş, ağzı kapalı ve mümkünse pastörize edilmiş meşrubatı tercih edin. Musluk suyu, doğal kaynak suyu ve hangi suyla yapıldığını bilmediğiniz buzlu içecekleri içmeyin. Eğer mutlaka içmek zorunda kalacağınızı düşünüyorsanız filtre veya iyot tabletleri kullanın.
* İçecek kutusu veya şişelerinin dış kısmındaki su kirli olabilir. Bu yüzden ıslak kutu ve şişeleri açmadan önce kurulayın, içerken ağza doğrudan temas edecek yüzeyi öncelikle silerek temizleyin.
* Suyun kirli olabileceği yerlerde, dişlerinizi musluk suyuyla fırçalamayın.
* Tazeliğinden ve kaynadığından emin olmadığınız gıdaları yemeyin.
* Çiğ veya iyi pişmemiş tüm yiyecekler bulaşık olma riski taşır. Bunları yemekten kaçının.
* Özellikle hijyen ve sağlık şartlarının yetersiz olduğu bölgelerde salata, pişmemiş sebze, pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri gibi yiyecek ve içeceklerden kaçının. Pişirilmiş ve hala sıcak olarak servis edilen yiyecekleri veya kendinizin soymuş olduğu kabuklu meyveleri yemeye özen gösterin.
* Sokakta satılan yiyecek ve içeceklerin tüketiminin hastalık riskini fazlasıyla artıracağını unutmayın.

HAYVANLARA TEMASTA DİKKATLİ OLUN

* Unutulmaması gereken kural: “Kaynatın, pişirin, soyun veya unutun gitsin”
* Bebekler için en güvenilir besin kaynağı anne sütü. Bebek memeden kesilmişse, mamasını kaynatılmış suyla hazırlayın.
* Ambalajlı olarak satılan tüm gıdaların son kullanma tarihlerine dikkat edin.
* Yeterince tanımadığınız kişilerle cinsel temastan mutlaka kaçının.
* Şüpheli durumlarda (meni, vajinal akıntılar ve kan gibi vücut sıvılarıyla teması önlemek için) mutlaka prezervatif kullanın.
* Herhangi bir nedenle sağlık kuruluşuna başvurmanız durumunda sizin için kullanılan iğnelerin tek kullanımlık (disposable) ve aletlerin steril olmasına dikkat edin.
* Haşerelere karşı gerekli önlemleri alın. Sinek kovucu spreyler kullanmak, gece yatarken cibinlikle yatmak faydalı olacaktır.
* Temizliği şüpheli sularda yüzmek veya bu sularla temas etmek çeşitli hastalıklara yol açabileceğinden temizliğinden emin olmadığınız havuz ve deniz sularında kesinlikle yüzmeyin.
* Tatlı sularda yüzmekten kaçının. Tuzlu sular, her zaman daha güvenlidir.
* Mantar ve parazit enfeksiyonlarından korunmak için ayaklarınızı temiz ve kuru tutun.
* Özellikle kedi, köpek, maymun gibi hayvanlarla temastan kaçının. Isırılmanız ya da yaralanmanız halinde hemen tıbbi otoritelere başvurun.
Yazının Devamını Oku

Depresyondayım depresyondasın, depresyonda

8 Mayıs 2011
Depresyonun uğramadığı ev az. Bazı araştırmalara göre her 4 kadından ve her 10 erkekten biri yaşamının belli bir döneminde depresyon geçiriyor.

EN YAYGIN HASTALIK HALİNE GELİYOR, ANTİDEPRESANLAR TARTIŞILIYOR

Türkiye Psikiyatri Derneği’ne göre başta antidepresanlar olmak üzere, psikiyatrik ilaçların kullanımı giderek artıyor. Ancak bu artışın vakalardaki artıştan mı, ilaçların gerekli gereksiz kullanımından mı kaynaklandığını net biçimde ortaya koyacak veri henüz yok

Herkesten ve her şeyden kaçmak, saçını bile taramak istememek, aynaya bakmamak, dişini fırçalamamak, uyumak, yememek, içmemek, ağlamak, resimlerle, giysilerle, duvarlarla konuşmak, dinlemek, anneden, arkadaştan, dosttan, kendinden, kalabalıktan, doktordan, konuşmaktan, susmaktan, düşünmekten kaçmak, kendine acımak, kendini yargılamak, kendinden korkmak, kendini kendine karşı korumaya çalışmak...
Issız ama gürültülü hayat köşesi “Kimseyi sevmediğin, kimsenin seni sevmediği, hatta herkesten nefret edebildiğin ve herkesin senden nefret ettiğini hissettiğin, bir şeylerin tepetaklak olduğu hatta bir şeylerin bir şey olamadığı, telefonların çalmadığı ya da susmadığı, kimselerin aramadığı her köşesinden ayrı rüzgar esen, tam ortasında da birleşip fırtınaya dönüşen, nefes almanın bile zor geldiği, elden gelse tuvalete gitmek için bile yataktan/sığınaktan/odadan/ya da her ne cehennemdeysen oradan çıkmak istenmeyen ıssız, gürültülü hayat köşesine Fransızcada verilen isim...”
Yukarıdaki cümleler, Ekşi Sözlük’ten. Belli ki yazanlar ya depresyonu bizzat yaşamış ya da bir şekilde depresyona yakından tanıklık etmiş. Depresyon sadece ruhsal, duygusal ve zihinsel çöküntüye yol açmakla kalmıyor. Davranışları değiştiriyor, bedeni hasta ediyor, ilgi ve zevk almayı bozuyor, yaşamı anlamlı olmaktan çıkarıyor. Depresyondan mustarip kişiler bilir: Hastalar duygusal açıdan mutsuz, karamsar ve ümitsizdir. En severek yapılan işler bile artık zevk vermez. Kendini sevmez, hüzünlü ve yalnız hisseder. Yine kendisine ve çevresine ilgisi azalır. İç sıkıntısı, daralma, huzursuzluk, uykusuzluk da eklenince yaşam iyice çekilmez hale gelir. Bazen de ölüm en iyi seçenek olarak görülür.

YOKSA SADECE MORALİNİZ Mİ BOZUK

Depresyon sağlık alanında içi en çok boşaltılan kelimelerden biri. “Depresyondayım” diyenlerden kaçı bu kuyuya gerçekten düşüyor? Aslına bakarsanız gündelik yaşamda hemen herkesin zaman zaman morali yerlerde sürünüyor. Çok küçük, basit olaylar bile moral bozabiliyor. Bu durumu eşe, dosta, arkadaşa anlatıyoruz. Çözüm yolları arıyoruz. Ama keyif verecek ortam ve faaliyetler, örneğin sinemaya gitmek, güvendiği bir arkadaşla sohbet etmek moral verebiliyor. O duygu ve düşüncelerden uzaklaşabiliyoruz. Yani aklımıza gelmediği anlarda tamamen normal hissediyoruz.

Yazının Devamını Oku

Ücretsiz seyahat sağlığı danışmanlığı

2 Mayıs 2011
Özellikle riskli bölgelere yapılan yurtdışı seyahatlerinde ve dönüşte hiç aklınıza gelmeyen hastalıklar başınıza gelebilir. Bunları sizi korkutmak için yazmıyorum. Niyetim sadece uygun önlemleri, zamanında almanızı hatırlatmak. Seyahat öncesi danışmanlık hizmeti almak için büyük bütçelere gerek yok. Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’nün farklı illerdeki 27 seyahat sağlığı merkezinden ücretsiz danışmanlık ve aşı hizmeti alabilirsiniz. Seyahatlerde karşılaşacağınız risk, gidilen bölgeye ve oradaki koşullara göre değişir. Barınma koşullarının kötü, hijyen ve sıhhi tesisatın yetersiz, tıbbi hizmetlerin sorunlu olduğu, temiz su bulunmayan bölgerde risk artar. Günümüzde seyahatlere bağlı hastalıklar ve bunların neden olduğu ölümler gözardı edilecek gibi değil. Örneğin öldürücü sıtmanın görüldüğü ülkelere seyahat eden Avrupalılardan her yıl 120 bini hastalanıyor.

RANDEVULU ÇALIŞIYOR, ÜCRET ALMIYORLAR

Sağlık Bakanlığı’na bağlı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’nün Türkiye genelinde yurt dışına çıkacaklara seyahat sağlığı hizmeti veren 27 Seyahat Sağlığı Merkezi var: İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Kuşadası, Bodrum, Marmaris, İzmit, Çanakkale, Bandırma, Aliağa, Mersin, İskenderun, Trabzon, Samsun, Rize, Tekirdağ, BOTAŞ ve Karadeniz Ereğlisi’nde. Müdürlüğün internet sitesinden (www.hssgm.gov.tr) tam listeye, adreslere ve telefonlarına ulaşmanız mümkün. Randevu almanız halinde buradaki doktorlara danışabilirsiniz.
Merkezlerde ücretsiz sarı humma, tifo aşısı yapılıyor ve sıtma tableti veriliyor. Ancak seyahatlere çıkmadan 3-4 hafta önce başvurmak en ideali. Zira gezi tarihinden en az 10-14 gün önce aşılar tamamlanmış olmalı. Bu süre yeterli bağışıklığın sağlanması ve gelişebilecek yan etkilerin gözlenmesi açısından önemli. Ancak son anda seyahate çıkılması gerektiyse, gidilecek tarihten bir gün önce olsa bile başvurabilirsiniz. Kronik hastalığı olanlar (örneğin diyabet), doktorlardan seyahatte dikkat etmeniz gerekenlerle ilgili destek alabilirsiniz.

GÜNCEL BİLGİLER VERİYOR

Bu merkezlerde hergün Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve ABD Hastalık Koruma ve Kontrol Merkezi (CDC) resmi sitelerinden güncel gelişmeler takip ediliyor. Dolasıyla en sıcak bilgi ve gelişmelere yine www.hssgm.gov.tr sitesinden ulaşabilirsiniz. Gideceğiniz ülkelerde karşılaşabileceğiniz hastalıklar ve almanız gereken önlemler hakkında, sitede karşınıza çıkacak listeden gideceğiniz ülkeyi seçerek bilgi alabilirsiniz. Bulaşıcı hastalıklar ve varsa aşıları hakkında güncel bilgiler edinebilirsiniz. Seyahat Sağlığı Danışma Hattı da (Tel: 212 4447734) her gün, 24 saat hizmetinizde.

Hangi hizmetleri alabilirsiniz?

* Seyahate çıkmadan gerekirse muayene edilerek seyahat etmenizde sakınca olup olmadığını öğrenebilirsiniz.
* Riskli bölgeler, yaş, cinsiyet, özel durumlar (gebelik vs.) varsa başka hastalık ve kullanılan ilaçlar açısından değerlendirilip, en uygun korunma yöntemi veya ilacı öğrenebilirsiniz.
* Gideceğiniz ülkede hangi tehlikeli ve bulaşıcı hastalıkların görüldüğünü öğrenebilirsiniz. Gideceğiniz ülke, kalacağınız şehir, konakladığınız yer, süre, yapmayı planladığınız aktiviteler göz önünde bulundurularak maruz kalabileceğiniz hastalıklara karşı alınması gereken önlemleri öğrenebilirsiniz.
* Gideceğiniz ülkede görülen bulaşıcı ve tehlikeli hastalıklardan korunmak için WHO’nun önerdiği, gerekli aşılarınızı yaptırabilirsiniz. Bazı ülkelere girişte zorunlu olan sarıhumma aşısını da yine Türkiye’de yalnızca bu merkezlerde, ücretsiz yaptırabilirsiniz.
* Merkezlerden öldürücü sıtmadan korunmak amacıyla kullanılan meflokin tabletlerini ücretsiz alabilirsiniz.
* Yanınızda bulundurmanız gereken ilaç ve malzemeler konusunda bilgi alabilirsiniz,
* Döndükten sonra ortaya çıkabilecek hastalıkların tanı, tedavi ve takibinin nasıl yapılacağı öğrenebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku