22 Ağustos 2011
Anne-babaların en korktuğu şeylerden biri sinek, arı, kene gibi böcek ısırık ve sokmaları. Bazen ciddi sorunları beraberinde getiren ısırık ve sokmalardan sonra yapılacak ilk iş bölgeyi sabunlu suyla yıkamak ve üzerine antiseptik, mikrop kırıcı bir solüsyon sürmek. Çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Hilal Mocan, ısırık ve sokmalarda yapılması gerekenlerle ilgili bilgi verdi.
Sokma ve ısırıklardan ve buna bağlı ciddi alerjik reaksiyonlar, zehirlenmeler ve ölümcül tablolardan çocukları koruyabilmek basit bazı tedbirler almak mümkün. Özellikle çayır-çimende oynayacak, pikniğe gidecek çocuklar için çantanızda böcek, sinek ve kenelerin yaklaşmasını önleyecek bitkisel-doğal yapısı olan, kimyasal içermeyen losyonları taşıyabilirsiniz. Bunu açıkta kalan vücut kısımlarına sürmeniz, hayvanların uzak durmasını sağlar. Ayrıca alerji önleyici bir şurup ve alerjik reaksiyonu hafifletecek, kaşıntıya karşı krem ve losyonları da yanınızda bulundurmanızda yarar var.
KORUNURKEN ZEHİRLENMEYİN
Piyasada bulunan cilde sürülen kovucu bazı maddeler uygulanmadan önce doktora danışılmalı. Bunların bazılarında cildi tahriş edici veye sürüldüğü yerden emildiği takdirde reaksiyon yapabilen bazı kimyasallar mevcut. İdeal olan doğal, bitkisel kökenli lokal olarak emilip kana karışma riski olmayan maddelerin kullanılması. Özellikle küçük bebeklerin ciltleri hassas olduğu için kullanılacak losyonlar çok önemli. Kullanılan maddelerin ciltten emilmemeli. Deriyi tahriş etmemeli. Ağıza-dile bulaşırsa zehirlememeli. Ve solunum yollarını tahriş etmeli.
PRİZE TAKILANLAR GÜVENLİ Mİ
Ailelerin en sık sorduğu sorulardan biri, prize takılan kovucuların sağlıklı olup olmadığı. Prof. Dr. Mocan, “Prize takılan sinek kovucularında doktora danışılarak kullanılması gerekir. Hakkında yeterli bilimsel emniyet çalışmaları olmayan hiçbir ürün bebek ve çocuklar için kullanılmamalı” uyarısında bulunuyor.
ALERJİLERE KARŞI DİKKATLİ OLUN
Genellikle sadece ısırık yerinde kızarma, şişme, kaşıntı ve yanma olsa da ısırık sonrası özellikle alerjisi olanlarda aşırı duyarlılık reaksiyonu, anafilaksi denen, hayatı tehdit eden ani, şiddetli alerjik reaksiyonlar gelişebilir. Zehirli böcek ısırıkları özellikle küçük çocuklarda ağır zehirlenmeye yol açabilir. Kırsal kesimde yaşayanlarda veya piknik amacıyla kırsal alana gidenlerde kenelerden bulaşabilen KKKA (Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi) de ölümcül risk taşıyan diğer bir tablo.
Yazının Devamını Oku 15 Ağustos 2011
Yaz tatillerinin kendine özgü, keyifli, adrenalin artırıcı aktiviteleri bol. Ancak bazı konularda dikkat etmezseniz, ciddi sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Beyin ve sinir cerrahisi uzmanı Dr. Bülent Fahri Kılınçoğlu, yazın başınıza gelebilecek kazalar, kafa travmaları ve sıcaktan korunmak için şunları öneriyor.
* Su parklarındaki su kaydıraklarında, özelikle yüksek hıza ulaşılan inişlerde bacaklarınızı kapalı tutun. Bacaklar açık ve hızlı bir şekilde havuza düşmek, genital bölge yaralanmalarına neden olabiliyor.
* Derinliğini bilmediğiniz havuz veya sığ sulara özellikle balıklama (baş aşağı) atlamayın. Omurilik yaralanması felce yol açabilir.
* Su altı solunum aygıtı kullanılarak dalış yapmak (skuba) özel eğitim ve ekipman gerektirir. Bu nedenle, yalnız başına veya eğitmen olmadan dalmayın. Aletlerin tam, çalışır durumda ve yeterli olmasına dikkat edin. Kullanılan aletlerin hijyenik temizliği yapılmış olmalı.
* Aletli veya aletsiz dalış yaparken iç kulak basıncının dengelenmesi gerekir. Üst solunum yolu enfeksiyonu geçiriyorsanız, dalış yapmayın.
* Bisiklet, kaykay, paten ve scoter kullanırken mutlaka uygun, kaliteli kask kullanın. Tüm yaş grubunda ancak özellikle çocuklarda darbelere dayanıklı sert dizlik, dirseklik ve eldiven kullanımı alışkanlık haline getirilmeli.
* Sürücüler, bisiklet, kaykay, paten ve scoter gibi araçları kullananlara çok dikkatli olup, onlara diğer araçlardan daha fazla özen göstermeli. Her an sağa veya sola düşme ihtimalleri göz önünde bulundurarak onlara bir araç gibi davranarak uçaktan geçiş yapmaları gerekir. Aynı kurallar motosiklet kullanıcıları için de geçerli. Bir kaza anında yolcuyu ve sürücüyü arabanın kaportası belli bir düzeye kadar korurken, motosiklet bisiklet, kaykay ve paten gibi araçları kullananları koruyacak olan sadece üzerlerindeki ekipmanları. Onların korumasız ve dengesiz oldukları unutulmamalı.
SU KAYAĞI AÇIKTA YAPILMALI
Bazı tatil beldeleri, parasailing, jet-ski, skuba, su kayağı, rüzgar sörfü, muz ve aquaparklar gibi su sporlarına uygun konumda. Bu noktalarda su kayağı ve jet ski kullanımı konusunda hassas davranılmalı. Plaj ve yüzülen alanların en az 400 metre uzağından geçilmeli. Bu tür araçların kullanımında mutlaka can yeleği giyilmeli. Ayrıca su sporları yapanlar da saat 11.00-15.00 arasında vuran direk güneş ışınlarından uzak durmalı.
Yazının Devamını Oku 13 Ağustos 2011
Magazin gündeminden düşmeyen Kim Kardashian geçtiğimiz günlerde, ekranlardan sedef hastalığına yakalandığını açıkladı. Kardashian, cilt üzerindeki kırmızı lekelerle kendini gösteren hastalığının mesleğinin sonunu getirmesinden endişe duyduğunu da paylaştı. Sedef, deride döküntülerle seyreden bir bağışıklık sistemi hastalığı. Kardashian yalnız değil, yaklaşık 125 milyon sedef hastası var Sedef hangi yaşta çıkarsa çıksın, hastaların en büyük endişesi görünümleri. Ciltte yaygın olan pul pul görünen, kızarıklıklar hastalardan ötürü hastalarda özgüven sorununa bile yol açabiliyor. Televizyon programı, modellik dahil pek çok uğraşı olan ve kameralarla yaşamaya alışkın Kasdashian’ın kaygısı herhangi bir sedefliden farklı değil. “İnsanlar mükemmel görünmek zorunda olduğumu düşünüyor, bu da üzerimde baskı yaratıyor” diyor.
BULAŞICI DEĞİL
İstanbul Tıp Fakültesi cilt hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Güzin Özarmağan, hastalığın uygun tedavilerle kontrol altına alınabildiğini söylüyor. Ancak tedaviyle kaybolsa bile yeniden başlama ihtimali bulunduğundan kronik bir hastalık kabul ediliyor. Sedefin deri ya da tırnak lezyonları göze hoş görünmeyebiliyor. Ama şu kesin ki, bulaşıcı değil. Özarmağan, “Hastaların pek çoğu toplumdaki bu yanlış kanı nedeniyle günlük hayatlarında çok zorlanıyor. Alışveriş alanlarında, toplu taşıma araçlarında hatta denize girerken dahi, çevrelerindeki insanların kendilerinden uzak durduklarını anlatıyor. Topluluk içinde insanların bakışlarıyla, hatta zaman zaman sözlü uyarılarıyla karşılaşıyor. Bu hastalığı hiç bilmeyenler sedef hastalarına endişeyle yaklaşıyor. Örneğin bir hastam otobüste giderken koltuğunun kenarını tuttuğu hamile bir hanımın kendisine ‘Lütfen elinizi çekin, hamileyim görüntüden çok rahatsız oldum, bana ve çocuğuma geçmesinden korkarım’ dediğini çok üzülerek anlatmıştı” diyor.
TÜRKİYE’DE 700 BİN KİŞİ
Hisar Intercontinental Hospital’den cilt hastalıkları uzmanı Dr. Burçak Bozdemir Aral, Türkiye’de 700 binin üzerinde sedef hastası bulunduğunu söylüyor. Stresin hem tetikleyici olduğunu hem de tedavi başarısını etkilediğini belirten Dr. Aral, “Hasta stresli ve depresyondayken tedaviye direnç gelişebiliyor. Kendini iyi ve mutlu hissettiğindeyse tedavisiz olarak kendiliğinden geçebiliyor. Hastaların asıl sorunu derilerindeki kırmızı lekeler. Özellikle genç hastalar daha fazla etkileniyor. Hastalık kesinlikle işin bırakılmasını ve izole yaşamayı gerektirmiyor. Seyri hastadan hastaya değişse de hiçbir zaman günlük işlerini aksatacak, mesleğini yapmasına engel olacak boyutta olmaz” diyor.
İLKOKUL ÇAĞINA İNDİ
Sedef giderek daha küçük yaşlarda başlıyor. Bunun en önemli sebeplerinden birinin çocukların üzerindeki ders ve sınav stresi olduğu düşünülüyor. Prof. Dr. Özarmağan, “Artık ilkokul çağlarından itibaren başlayan devamlı bir ders ve sınav stresi var. Bu nedenle çocuklarda sedefi daha sık gördüğümüzü ve hastalığın görülme yaşının ilkokul çağına kadar düştüğünü söyleyebilirim” diyor.
ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Bu kitabı indirebilirsiniz
Çocuk endokrinolojisi ve diyabet uzmanı Prof. Dr. Şükrü Hatun, ‘Şekerli Çocuğun Günlüğü’ kitabını, tip 1 diyabet hastası çocuğun ağzından yazdı. Diyabet teşhisi konan çocuğun yaşadıklarını adım adım anlatan kitaptan, tüm diyabetli çocuklar ve ailelerinin öğreneceği çok şey var. Asuman Küçükkantarcılar’ın çizimleriyle renklenen kitap www.arkadasimdiyabet.com’dan ücretsiz indirilebilir.
UZUN LAFIN KISASI
YANLIŞ: Alkol ve sigaranın kısırlıkla ilgisi yok. İnsanlar doğuştan ya kısırdır ya da değildir.
DOĞRU: Sigaranın kısırlaştırıcı etkisi o kadar kesin ki, tartışılmıyor bile. Ayrıca haftada 60 ml.’nin üstündeki alkol kullanımı da sperm üretimini olumsuz etkiliyor.
SAĞLIĞIM İÇİN
Cengiz Abazoğlu (modacı)
MUTLAKA YAPARIM: Kardiyo ve pilates yapıyorum. Az yağlı, sebze ve meyve ağırlıklı beslenirim. Zaten ağır yemekler hoşuma gitmez. Gece hayatım yoktur, düzenli uyurum.
ASLA YAPMAM: Alkolü abartmam, sosyal içiciyim.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Periyodik aralıklarla detoks, tatil yaparım. Sakin deniz tatilleri tercihim. Enerjimi toplamam lazım. Sigarayı bırakmak istiyorum.
TAMAMLAYICI TIP
Bebek gazıyla baş etmek için
Tıbbi Bitkileri Doğru Kullanma Rehberi’nde Nazım Tanrıkulu’nun, bebeklerin gaz sorununu rahatlatacak reçetesini paylaşıyorum: 5 gram rezene tohumu, 5 gram tıbbi papatya, 5 gram nane yaprağını bir kaba alarak karıştırın. İhtiyaç duydukça, 100 ml. sıcak suya, 2 gram bu karışımdan katın ve çalkalayın. Günde 2-3 kez birer çay kaşığı doğrudan veya anne sütüne karıştırarak verin.
Aşırı terleten sinire klipsli fren
Her bin kişiden üçü yaz-kış, aşırı terlemeden (hiperhidroz) şikayetçi. Aşırı terleme kişisel bir sorun olmanın ötesinde. Çok kere sosyal sorunlara da yol açıyor. Kurtulmak için farklı yöntemler denediği halde sonuç alamayanlar için tedavide kullanılan yöntemlerden biri de ameliyat. Aşırı terlemeyi durdurmaya yönelik uygulanan ameliyat yönteminin kısa adı ETS yani endoskopik torakal sempatektomi.
Yöntemi uygulayan göğüs cerrahisi uzmanı Prof. Dr. Semih Halezeroğlu, yaklaşık bir saat süren ve genel anestezi altında yapılan ameliyattan çıkar çıkmaz terlemenin kesildiğini söylüyor. Ameliyat edilecek bölgeye koltuk altında bir santimetrelik kesi açılarak ulaşılıyor. Buradan içeriye 5 milimetre çapında bir kamera sokuluyor. Büyük ekrana yansıtılan görüntüden kesilecek siniri görmek daha kolay oluyor. Kaburganın her iki yanından aşağı doğru inen ve vücutta terlemeyi kontrol eden sempatik sinire ulaşılıyor. Mandala benzetilen bir klips takılıyor. Klipsin yaptığı; sinirden ter bezlerine aşırı ter salgılanmasına neden olan sinyali kesmek.
Yazının Devamını Oku 8 Ağustos 2011
Havuzlar, nemli ve havasız ortamları seven mikroorganizmaların (mantar) bulaşması için gayet uygun ortamlar. Ayrıca ayakların ve ellerin nemli, ıslak bırakılması, yıkadıktan, havuz ve denizden sonra yeterince kurulanmaması mantar hastalığı için gerekli nemi sağlıyor.
Ayak sağlığı uzmanı Özgül İşgör, mantarın bulaşıcı bir hastalık olduğunu ancak bazı ortamların bulaşmasını kolaylaştırdığını söylüyor ve aşağıdaki önerilerde bulunuyor:
* Havuz yerine mümkün olduğunca denizi tercih edin. Eğer mutlaka havuza girecekseniz, temizliğine güvendiğiniz yerleri seçin. Havuzdan çıktıktan sonra su ve sabunla yıkanın.
* Şezlongta ise mutlaka havlu kullanın. Daha sonra bu havluyu kullandığınızda yine aynı tarafını kullanmaya, yani şezlongla temas eden bölüme oturmamaya dikkat edin.
* Çıplak ayakla havuz kenarında ya da iskelelerde yürümeyin. Havuz kenarındaki taşlara oturmayın.
* Başkalarının terliklerini giymeyin.
* İkinci bir mayo, bikini taşıyın. Havuzdan çıktıktan sonra kuru olanıyla değiştirin.
* Pamuklu çorap ve pamuklu iç çamaşırları tercih edin.
Yazının Devamını Oku 6 Ağustos 2011
İznik Gölü kıyısında farklı illerden 81 çocuk kampta. Hem onlar hem de 9 grup liderinin tümü tip 1 diyabet hastası. Tatil ama sabahın 7.30’unda kalkıyor, parmaklarından aldıkları bir damla kandan şeker düzeylerini ölçerek güne başlıyorlar. Buldukları değere göre insülin iğnesi oluyor, yiyebileceklerini hesaplıyorlar. Bu işlem günde en az dört kez tekrarlanırken, sadece birbirleriyle değil, hastalıklarıyla da arkadaş olmanın yollarını arıyorlar
Tip 1 diyabet, yaşam boyu süren bir hastalık. Yönetmenin ve yenik düşmemenin tek yolu iyi geçinmek. Bunun için de hastalığı her yönüyle tanımak şart. Aynen arkadaşlarımız gibi. Kocaeli Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı tarafından bu yıl 15. kez ‘Arkadaşım Diyabet Kampı’ düzenleniyor. Amacı, diyabetle yaşamak, baş etme, kan şekerini izleme ve iyileştirme, kendi kendine tedavi, insülin ayarlaması yapmak ve komplikasyonlardan korunmaktan ibaret değil. Çocuklara bağımsız hareket becerisi ve sosyal yaşamda kendine güven kazandırmak da hedefleniyor.
Kocaeli Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Şükrü Hatun, Türkiye’de her yıl bin 700 çocuğa tip 1 diyabet tanısı konduğunu söylüyor. 20 bin çocuk da (çoğu okul çağında) tip 1 diyabet hastası. Prof. Dr. Hatun, “Tanı konduktan sonra en büyük sorun, aile ve çocuğun yaşadığı şok. Diğeri de hastalığın yaşam boyu sürmesi. Çocuğun hastalığını kabullenmesi; tedavisinin gereklerini yerine getirmek, gizlemeden, sıkılmadan, içinde büyütmeden yaşamak anlamına geliyor. Dolasıyla diyabet ekibinin önemli görevlerinden biri, başlangıç tedavisini planlamak, çocukları evde bakıma hazırlamak. Diyabeti kabullenmeleri, yani arkadaş olmaları da onun kadar önemli. İnsan arkadaşına özenli ve sabırlı davranır, iyiliğini ister. Çocukların diyabetle böyle bir bağlantı kurmalarını, sürekli didişmemelerini, kaygı konusu yapmamalarını sağlamaya çalışıyoruz. Kamptan yenilenmiş, güçlenmiş ve hastalıkla barışık ayrılıyorlar” diyor.
KAĞAN EGE KARAKUŞ (13)
Benimle aynı ne çok çocuk varmış
Yedi yıl önce tanı kondu. Çok su içip sık sık tuvalete gittiğim için annem şüphelendi. Testte kan şekerim 700’ü geçmişti. Hemen hastaneye yatırıp, yoğun bakıma aldılar. O zaman küçüktüm, şimdi belki zorlanırdım. Günde 4 kez şekerimi ölçüyorum. Bazen düşüyor, o zaman testler 5-6’ya çıkıyor. Önceleri rehberlik öğretmeninin odasında insülin iğnemi yapardım ama artık yemekhanede yapıyorum. Diyabeti hiç düşman gibi görmedim, dostça yaşıyoruz. Ama ikinci sınıftayken kermeste çikolata yiyemediğim için çok üzülmüştüm. Bu kampa gelene kadar bu kadar çok diyabetli çocuk olduğunu bilmiyorum. Benimle aynı durumda ne çok çocuk varmış.
PELİN SUDE CENGİZ (13)
İğnelerimi arkadaşlarım vuruyor
Yaklaşık 10 ay önce tip 1 tanısı kondu. Hastalığı ilk duyduğumuzda annemle haftalarca ağladık. Aslında çok kötü değil ama olmasa daha iyi. Çünkü tatlıyı çok severim. Arkadaşlarım iğne yaparken görünce kötü bir hastalık olduğunu söylüyor, bu da moralimi bozuyor. Bazı yakın arkadaşlarım da ilgileniyor hatta insülin iğnemi vuruyor. Tatlı yememe engel oluyorlar.
RAMAZANDA HİPOGLİSEMİYE DİKKAT
Araştırmalara göre tip 2 diyabet hastası her 10 Müslüman’dan 8’i oruç tutuyor. Ramazan’da hastanelerin acillere başvuran hastaların önemli bir kısmı yine tip 2 diyabet. Halbuki, bu grubun ramazanda hastalıklarını kontrolde daha da titiz davranması şart. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız şunları söylüyor: “Oruç, tip 2 diyabet hastalarında önemli sağlık risklerine neden olabiliyor. Bu risklerin yönetimi açısından ramazan öncesi ve süresince hastaların doktorlarıyla yakın iletişimde olması şart. 13 Müslüman ülkeden 12 bin 243 diyabet hastasının dahil edildiği EPIDIAR çalışmasına göre oruç tutan tip 2 diyabet hastalarında hastaneye yatış gerektiren ciddi hipoglisemi (kan şekeri düşmesi) riski 7.5 kat artıyor. Terleme, baş dönmesi, açlık ve asabiyet gibi belirtilerle ortaya çıkan hipoglisemi acil müdahale edilmediği takdirde bilinç kaybı ve hastalık nöbeti gibi ciddi sorunlara yol açabiliyor.”
ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Çocuğunuzu bekleyen tekno-riskler
Adnan Tönel’in yazdığı Uzaktan Kumandalı Çocuklar, çocukları bekleyen teknolojik riskleri, TV, bilgisayar ve internetin bilimsel araştırmalarla belirlenmiş tehlike ve korunma yöntemlerini anlatıyor. Hayykitap’ın Hap Kitaplar serisinden, 8 lira.
UZUN LAFIN KISASI
YANLIŞ: Çok pahalı güneş gözlükleri kalitelidir. Gözleri iyi korur. Önemli olan markası, yüzde nasıl durduğu ve yakışıp yakışmadığı.
DOĞRU: İyi bir güneş gözlüğü, marka demek değil. Ultraviyoleyi tamamen, ışığıysa yüzde 75-85 oranında azaltmalı. Uluslararası güvenlik sertifikaları yeterli.
SAĞLIĞIM İÇİN
Göksel Kortay (oyuncu)
MUTLAKA YAPARIM: Tatile çıkarım. Düzenli spor alışkanlığım yok ancak yazları yüzüyorum. Maalesef çok az uyuyorum.
ASLA YAPMAM: Çok ender sosyal ortamlarda bir kadeh şarap içerim. Her gün alkol peşinde koşmak gibi bir alışkanlığım yok.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Göcek dünya üzerindeki en güzel yer. Kirlenmedi, bozulmadı. İlk fırsatta Göcek’e koşacağım.
TAMAMLAYICI TIP
Vitamin A’nın fazlası bebek düşürüyor
Yüksek doz A vitamini, gebelerde düşüklere, bebekte kalp ve kafa anomalilerine yol açabilir. Kilo almamak için beta karoten içeren havuçla bol bol beslenen çılgın hamilelere duyurulur. Ayrıca yaşlılar, alkolikler ve karaciğer hastaları vitamin A zehirlenmesine daha duyarlı. Klinik çalışmalarda akciğer kanseri gelişme riski olanlarda (ailede olması, sigara içmesi ve kanserojen maddeye maruziyet gibi) yüksek doz beta karoten alımının riski artırdığını söylüyor.
Yazının Devamını Oku 1 Ağustos 2011
Kirli havuzlar gerek çocuk gerekse yetişkinler için bir çok sağlık sorununa zemin hazırlıyor. Size önerim denizi tercih etmeniz.
Havuzdan vazgeçmiyorsanız, hastalıklardan korunmak için bazı önlemler almanız gerekiyor. Girdiğiniz havuzda, ilgililere temizliğinin nasıl sağlandığını ve korunduğunu mutlaka sorun. Bu sorular daha titiz bir bakım için baskı oluşturabilir.Kimi uzmanlar bir, kimi de iki yaşından önce çocukların kesinlikle havuza sokulmaması uyarısı yapıyor. Umumi havuz yerine, kendi şişirme havuzlarını temiz suyla doldurarak çocuklarınızı serinletip, eğlendirebilirsiniz. Yeri gelmişken uyarıyım, bir an olsun yalnız bırakmayın. O yaştaki çocuklar bir kova suda bile boğulabiliyor.
Yeterince temiz olmayan havuzdan, mide, bağırsak, üst solunum yolu, göz ve cilt, idrar yolu, genital enfeksiyonlar bulaşabilir. Bu nedenle havuzda, su yutmamaya çalışın. Suya girerken burnu tutmak, ıslak mayo ile oturmamak, kulak tıkacı kullanmak, yüzme gözlüğü takmak, ciltte sıyrık ya da kesik varsa yüzme sonrası su ve sabunla temizlemek gibi basit önlemlerle hastalıklardan korunmak mümkün.
ÇOCUĞUNUZU HAVUZA SOKMADAN TUVALETİNİ YAPTIRIN
Havuzun temiz kalması için her kullanıcının dikkat etmesi gerekenler kurallar var. Bunlar:
* Suya girmeden duş almak,
* Ateşli hastalık veya ishal geçirirken suya girmemek,
* Tuvalete gittikten sonra mutlaka ellerinizi yıkayın.
Yazının Devamını Oku 30 Temmuz 2011
Geçen hafta gazetelerde Çin malı yapay kızlık zarlarının yakalandığı haberi yer aldı. Antalya Gümrük Muhafaza Müdürlüğü ekipleri, 45 yapay kızlık zarına el koysa da, başka ülkelerden ithal edilen yapay kızlık zarları piyasada. Ayrıca, bekaret konusunda cerrahi müdahale de hala sık başvurulan yöntemler arasında Geleneksel toplumlarda kadınların kızlık zarlarını kocaları için muhafaza etmeleri ‘birinci vazifeleri’nden. Oldu da isteyerek veya istemeyerek zar yırtılırsa, düğün öncesi büyük telaş yaşanıyor. Zarın bozulması en basitiyle iffetsizlik anlamına geliyor. Terk edilme, intihar, cinayet, aile kavgalarının önüne geçilemiyor. Bunu göze alamayan pek çok genç kadın ya internetten yapay zarlar satın alıyor ya da jinekologlar ve plastik cerrahlardan zarın dikilmesini istiyor.
BU İŞİN DERSİ YOK
Bazı doktorlar kızlık zarı onarımları yapmada hiçbir beis görmüyor. Bazılarıysa konuya mesafeli durmayı tercih ediyor. Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil, meslektaşlarına kızlık zarı onarımlarıyla ilgili çok soru ve talep geldiğini söylüyor: “Sadece Türkiye’de değil, Müslümanların yaşadığı bütün ülkelerde yoğun talepler oluyor ve buna yönelik klinikler açılıyor. Ne Türkiye ne de dünyada ‘kızlık zarı dikilmeli mi, dikilmemeli, sınırları nedir’ gibi sorularla ilgili etik bir kural bulunmuyor. Bunun temel olarak tıbbi değil, sosyal bir konu olduğunu düşünüyorum. Adli boyutu da olabilir” diyor. Ve ekliyor, aslında kadın hastalıkları ve doğumculara kızlık zarı tamiri eğitimi verilmiyor.
KADIN DA HAKLI AMA
Aslında doktorların da kafası karışık. Bir yanda çok zor dorumda genç bir kadın, diğer yanda bir yalana ortak olmak var. İstinye Devlet Hastanesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Bahadır Yılmaz, “Yakın gelecekte bir çözüm bulunacağını düşünmüyorum. Ahlaken bakıldığında zarı onarmak yalan söylemek. Ama kadını haklı görmek de mümkün. Dayak mı yesin, ölsün mü? Kızlık zarı onarımı yapan doktorların adları hemen duyulur, bu taleple sık sık gelenler olur. Yıllar önce zar onarımı yaptım ama artık yapmıyorum. Riskli buluyorum. Huzursuzluk yaratıyor, işin yasal boyutunu bilmiyoruz, dolandırıcılığa mı giriyor? Ondan para geleceğine hiç gelmesin daha iyi” diyor.
Bahçeci Klinik’ten kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Bora Cengiz, çocuklarını kızlık zarı onarımı için getiren anne-babalar olduğunu söylüyor: “Ben mesleğe başladığımda çok yapılıyordu, ileride de olacak.”
ZAR DOSTU AMELİYATLAR
Jinekologlar, talep üzerine kızlık zarına hasar vermeden ameliyat, biyopsi örneği alma yöntemleri geliştirdi. Şişli Etfal Hastanesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Doç. Dr. Alpaslan Baksu, kızlık zarı korunarak rahim ağzındaki poliplerin tedavi ettiklerini ve yine rahim içinden biyopsi amaçlı doku örneği alınabildiğini söylüyor. Bunun için çok ince çaplı aletler kullanılıyor. Doç. Dr. Baksu, “Vajinal operasyonların tamamında dikkat edilmezse kızlık zarı hasarlanır. Toplumunun önemli bir kısmı muhafazakar. Kızlık zarının hasarlanması hoş karşılanmıyor. Bu nedenle tıbbi gerekçelerle de olsa zarar görmesi psikolojik baskı oluşturabiliyor. Aşırı kanama yakınmasının tanı ve tedavisi yapılırken yapılan operasyonlarda kızlık zarı da hasarlanır. Tıbbi gerekçelerle kızlık zarı zarar görenlere, tıbbi zorunluluktan gerçekleştiğini belirten bir doktor raporu veriyoruz. Buna rağmen tercihleri kızlık zarlarının zarar görmemesi” diyor.
DİKİŞLİ Mİ, DİKİŞSİZ Mİ OLSUN
Japonya’dan ithal edilen ve iki yapay kızlık zarı bulunan paketler internet üzerinden 39-59 liraya pazarlanıyor. Cinsel birleşmeden 20-30 dakika önce vajina içine yerleştiriliyor. Zarın içindeki kırmızı boya, kan gibi algılanabiliyor. Cerrahi işlemse iki şekilde yapılıyor. Ya zar onarılıyor ya da dikiş atılıyor. Başarı oranı daha düşük olan onarımda zaman önemli değil. Ancak dikiş atılacaksa birleşmeden (düğünden-nikahtan vs.) 2-3 gün önce yaptırmak gerekiyor. Bu zaman, dikiş iplerinin erimeden, yırtılabilmesi ve kan gelmesi için önemli. Fiyat değişiyor. Bir doktor dikiş atılması için 700, onarım için 1200 lira fiyat verdi. Genel anestezi talep edilmesi halinde 300 lira daha ekleniyor.
ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Az görenler için
Göz hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Pınar Aydın O’Dwyer, az gören çocukları ve ailelerini düşündü ve ‘Az Gören Çocukların Aileleri İçin El Kitabı’nı yazdı. Bol fotoğraf ve basit çizimlerle bu alanda büyük bir açığı kapatıyor. Arkadaş Yayınları, 13.5 lira.
UZUN LAFIN KISASI
YANLIŞ: Protein ve kalsiyum oranı yüksek yiyecekler şişmanlatır. Özellikle süt ve ürünleri aslında uygun gıdalar değil.
DOĞRU: Süt, yoğurt, ayran, kefir yıldız olması gereken yiyecekler. Besleyici özelliklerinin yanı sıra, kilo vermeyi kolaylaştırdığı için mutlaka tüketilmeleri öneriliyor.
SAĞLIĞIM İÇİN
Yasemin Yalçın (oyuncu)
MUTLAKA YAPARIM: Yazın üç saat denizden çıkmıyorum. Kışın arada küçük yürüyüşler yapıyorum. Rollerimden ötürü beni hep şişman sandılar. Ama hiçbir zaman çok şişman olmadım. Balık, tavuk, et sevmem, yemeklerde çok seçiciyim.
ASLA YAPMAM: Evimiz diyet evi gibi. Yemeklerimiz yağ konmadan pişirilir, tuzu az kullanırız.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Detoks demeyeceğim çünkü böyle moda laflardan sıkıldım! Kadın hastalıklarıyla ilgili ve kandan yapılan kontrolleri yaptırıyorum. Maalesef sigara içiyorum. Her gün bırakmayı düşünüp yeniden başlıyorum.
TAMAMLAYICI TIP
Kabak da kanser savaşçısı
Kabak, kolay sindirilebilen bir sebze. Bu nedenle hasta ve yaşlıların sofralarında bulunması öneriliyor. Ayrıca başta akciğer kanseri olmak üzere; yemek borusu, mide, mesane (idrar torbası), gırtlak ve prostat kanserlerine yakalanma riskini azaltıyor.
Yazının Devamını Oku 25 Temmuz 2011
Sıcak ve nem iyiden iyiye kendini hissettiriyor. Sadece yaşlı, çocuk, hamile ve kronik hastalıkları nedeniyle risk grubunda bulunanlar değil, herkes için yaşamı zorlaştırıyor. Dahiliye uzmanı Prof. Dr. Birsel Kavaklı, aşırı sıcaklarla baş etmenin yollarını anlattı.
Güneş çarpmasını, yaz aylarının klasiklerinden saymayın, korunun. Yüksek ateş, terleyememe, komaya kadar giden sinir sistemi bozuklukları, halsizlik, baş ağrısı, baş dönmesi, kusma, bulantı, nabız hızlanması ilk belirtileri. İleri düzeydeki belirtileri ise koordinasyon yeteneğinin, görme netliğinin bozulması, göz çukurlarının belirginleşmesi, bilincin kaybolması. Bu belirtileri yaşıyorsanız zaman kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurun.
Sıcak kramplarını önleyin. Genellikle kol ve bacaklarda veya karında aşırı sıcaktan tuz kaybıyla birlikte sıcak krampları görülebilir. 1-2 bardak tuz içeren sıvı içilmeli. Bu arada kramp girmiş kasa masaj yapılmamalı.
GÖLGENİZ BOYUNUZDAN KISAYSA GÜNEŞE ÇIKMAYIN
Öğle saatlerinde mümkün olduğunca dışarı çıkmayın. Güneş ışınlarının uzun vadede deri kanserlerine neden olabileceğini bir kez daha hatırlatalım. Özellikle güneş ışınlarının dik olarak geldiği saatlerde korunun. Çocuklar, yaşlılar, hamileler, kalp, şeker ve tansiyon hastaları zorunlu olmadıkça sıcaklığın en belirgin olduğu saat 11.00-15.00 arasında dışarıya çıkmamalı. Güneş ışınlarının dik geldiği bu dönemi gölge boyunuza bakarak da anlayabilirsiniz. Gölgeniz boyunuzdan kısaysa o saatte güneş altında fazla kalmayın.
Sıvı tüketiminizi havaya göre ayarlayın. Bol su ve sulu gıdaların tüketilmesi gerekiyor. Sindirimi kolay hafif besinler tercih edilmeli. Günde en az 2-2.5 litre su tüketilmeli. Gazlı içeceklerden uzak durulmalı. Çok sıcak havalarda ve aşırı egzersiz durumlarında bu miktar artırılabilir. Susamasanız bile su için. Susamak vücudun su ihtiyacını belirten güvenilir bir işaret değil.
Kronik hastalığı olanlar dikkat! Kalp hastalığı veya hipertansiyonu olanlar dışında gıdalarla tuz alımını artırmalı. Tuz kısıtlaması yapmak zorunda olanlarsa sıvı ve tuz kaybı konusunda dikkatli olmalı.
Aşırı egzersizden kaçının. Hava sıcaklığının yüksek olduğu günlerde aşırı egzersizden kaçının. Açıkta çalışmak zorunda olanlar mümkün olduğunca güneş altında korunmasız kalmamaya, sık sık bol sıvı ve mineral almaya dikkat etmeli.
Kıyafet seçimini doğru yapın. Hafif, teri emen, ince, pamuklu, bol giysileri tercih edin. Geniş kenarlı şapkalar güneş ışınlarından korunmada yararlı olabilir. Ayaklarda mantar oluşumunu engellemek için pamuklu çoraplar giyilmeli, ayaklar her gün yıkandıktan sonra iyice kurulanmalı.
Yazının Devamını Oku