Mesude Erşan

Dünya ısındı, sperm sayısı 5 milyon azaldı

23 Temmuz 2011
Dünya Sağlık Örgütü, sperm sayısıyla ilgili yayınladığı rehberinde, ‘normal’ değerleri değiştirdi. Sperm sayısını, mililitrede 20 milyondan 15 milyona düşürdü. Sperm hareketliliği için de normal değeri yüzde 50’den, yüzde 30’a çekti. Örgüte bu yeni düzenlemeyi yaptıran sperm sayısı ve kalitesinde yıllar içinde meydana gelen düşüş Çevresel faktörler ve yaşam şeklindeki değişiklik spermleri de bozuyor. 20 yıl önce normal sperm değeri, 1 mililitrede 40 milyon olarak kabul ediliyordu. Bu değer 10 yıl önce bir mililitrede 20 milyona düşürüldü. En son geçen yıl 15 milyona kadar düşürüldü. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Prof. Dr. Gürkan Uncu, sperm sayısındaki azalmanın büyük oranda çevresel kirlilik ve yaşam şeklinde yıllar içinde meydana gelen değişiklikten kaynaklandığını söylüyor. Prof. Dr. Uncu, “Literatürde çok sayıdaki çalışmayla sperm konsantrasyonunun, hareketinin ve şeklinin etkilendiği gösterildi. Özellikle radyasyon ve yüksek ısı, sigara ve hava kirliliği, spermin içinde genetik şifreyi sağlayan DNA’yı bozuyor” diyor.

DİZÜSTÜ BİLGİSAYAR

Üroloji uzmanı Dr. Emre Bakırcıoğlu, hızlı bölünme döngüsüne sahip hücrelerden olan spermlerin, kimyasallar, ısı, ışınlar gibi çevresel faktörlerden kolayca etkilendiğini söylüyor. Sürekli sıcak ortamda bulunan erkeklerde varikosel (testis varisi) veya inmemiş testisin maruz kaldığı sıcak etkisine bağlı sperm sayısında ve hareketliliğinde azalma görülebiliyor. Dizüstü bilgisayarların uzun süre kullanımı da testislerin ısınmasına ve sperm kalitesinin bozulmasına neden. Jakuzi ve sıcak banyoların da aynı etkiyi gösterdiği biliniyor. Yüksek sesli, titreşimli ortamlarda çalışmak, boya maddelerinde kullanılan çözücü ve uçucu sıvılar, benzen, kurşun gibi maddelere maruz kalmak yine sperm yapımını bozabiliyor. Tarımda kullanılan böcek ilaçları, yediğimiz besinlerdeki ağır metaller erkeklerde östrojen (kadınlık hormonu) seviyesini arttırarak sperm yapımında azalmalara neden olabiliyor. Ha keza sigara dumanı içerisindeki toksinler... Elektromanyetik alan içerisinde çalışanlar, nükleer santral işçilerinde de sperm kalitesinde bozukluklar görülüyor. Dr. Bakırcıoğlu, “Klinikte testosteron kullanımına bağlı ve yüksek ateşli hastalık sonrası gelişen sperm azalmalarına da sık rastlıyorum” diyor.

KÜRESEL ISINMA

Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Serhat Partalcı ise spermlerdeki azalma ve bozulmayı global ısınmaya bağlıyor: “Biz doktorlar, sperm sayısındaki bu azalmayı hastaya anlatırken zaman zaman sıkıntılar yaşıyoruz. Hastalar çok kez, ‘Neden önceden yoktu, erkekler daha mı sağlıklıydı?’ diye soruluyor. Cevabı çok basit. Vücut dışındaki testisler, vücuttan 1-1.5 derece daha soğuk. Ancak son 15 yılda dünya da ısınınca testislerdeki, spermler lehine olan bu avantaj ortadan kalktı. Buna başka faktörler eklenince spermleri kaybettik” diyor.

TEK ANALİZ YETMEZ

Dr. Bakırcıoğlu, sadece bir sperm analizine bakarak, erkeğe “kısırsın” demenin doğru olmadığını düşünüyor: “15-20 gün arayla en az iki sperm analizini görüp değerlendirmek gerek. Bu analizlerde hücre veya spermlerde hiç hareket görülmüyorsa veya sperm yapılarıyla ilgili çok ileri düzeyde bozukluk görülüyorsa (mesela çok iri başlı/küçük başlı/yuvarlak başlı spermler) doğal yoldan çocuk sahibi olma şansı yoktur” diyor.

SPERM KALİTESİNİ YÜKSELTEBİLİRSİNİZ

Yüksek kaliteli spermler için yukarıda sayılan sperm kalitesini bozucu ortamlar ve yaşam tarzlarından uzaklaşmak gerekiyor. Ayrıca erkeğin mutlaka aşırı kilo ve yağlanmadan uzaklaşması için düzenli spor yapması ve beslenmesine dikkat etmesi gerekiyor. Sigara ve alkol gibi alışkanlıklardan uzak durmak sperm kalitesini arttırmak için çok önemli. Testislerin ısınmasına zemin hazırlayan dar giyeceklerden kaçınmak da şart.

MENİDE SPERM YOKSA TESTİSTE ARANIYOR

Baba olmak isteyen ancak menisinde hiç sperm bulunmayan erkeklere kısa adı IVF olan yardımla üreme yöntemleri uygulanıyor. Mikroenjeksiyon yöntemi (spermin yumurtanın içine zerk edilerek döllenmenin sağlanması) erkek kısırlığında çığır açtı. Bu yöntem, menisinde hiç spermi olmayan erkeklerin testis dokusundan bulunan spermlerle çocuk sahibi olmalarına şans tanıyor. Hatta bir dönem bu vakalarda, olgunlaşmamış spermlerin kullanılması da denendi. Ancak başarısız bulununca vazgeçildi.

ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Kalbin sırları bu kitapta


Dr. R. S. Blumenthal ve Dr. S. Margolis, birlikte yazdıkları ‘Kalp Krizini Önlemek’ isimli kitapta, ‘Kim kalp krizi geçirir, kalp krizinin nedenleri neler?’ gibi temel soruların yanıtlarını ve kalp sağlığını korumanın ipuçlarını veriyor. Anadolu Sağlık Merkezi Yayınları, 9 lira.

UZUN LAFIN KISASI

YANLIŞ: Bazen kadınların yüzü ve vücudu erkekler gibi kıllanabilir. Kıllar alınır, sorun biter.
DOĞRU: Böbrek üstü rahatsızlıklar, bazı hormon etkili ilaçların alımı, beyine ya da yumurtalıklara bağlı hormonal yetersizlikler de kadınlarda kıllanma yapabilir. Doktor kontrolü şart.

SAĞLIĞIM İÇİN
Beyhan Murphy (koreograf)


MUTLAKA YAPARIM: Bir kural doğrultusunda değil, kendimi dinleyerek yerim. İçimden bir ses yeşillik derse yeşillik, et derse et, balık derse balık yerim. Ayrıca spor yapmıyorum ama dans ve provalar yetiyor.
ASLA YAPMAM: Balık dışındaki deniz ürünlerini ve sakatat yemiyorum.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Yılda bir kez check-up yaptırıyorum.

TAMAMLAYICI TIP
Vişne kas ağrılarını hafifletiyor


Vişne, içerdiği antosiyaninden dolayı kas ağrılarını hafifletir. Ateş düşürür, susuzluğu giderir. İdrar söktürücü özelliği var. Şeker oranı düşük olduğu için az kalori içerir.
Yazının Devamını Oku

Yılda 333 milyon kişi cinsel yolla bulaşan hastalığa yakalanıyor

18 Temmuz 2011
Geçen hafta, Japonya ve İsveç’deki iki kliniğin ortak çalışmasında antibiyotiklere dayanıklı yeni bir belsoğukluğu bakterisi türü saptandı. Japonya’da görülen, H041 bakterisini, belsoğukluğu tedavisinde kullanılan, bilinen hiçbir antibiyotik öldüremiyor. Belsoğukluğu cinsel yolla bulaşan 40’dan fazla hastalıktan sadece biri. Gelişmiş ülkelerde bu hastalıkların büyük çoğunluğu, seyahatler sırasında rastgele ve korumasız cinsel temastan kaynaklanıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün rakamlarına göre, dünyada yılda yaklaşık 333 milyon kişi cinsel yolla bulaşan hastalığa yakalanıyor. 40 milyon kişiye AIDS/ HIV (+), 62 milyon kişiye bel soğukluğu, 12 milyon kişiye frengi, 89 milyon kişiye klamidyoz, 170 milyon kişiye de trikomoniyazise hastalığı bulaşıyor. Cinsel eş sayısının artması, hastalık bulaşma riskini de artırıyor. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar kadınlara erkeklere göre daha kolay bulaşıyor. Kadınların anatomik yapısı sadece bulaşmayı kolaylaştırmakla kalmıyor. Daha şiddetli belirtelere neden oluyor. Daha kalıcı hasar bırakıyor.

YÜZÜNE BAKARAK KARAR VERMEYİN

Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmanın en etkili yolu cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanmak. Kadın veya erkeklerin yüzüne, üstüne, başına bakarak, “Temiz, hastalık bulaşmaz” diye fikir yürütmeyin, önleminizi alın. Cinsel ilişki sırasında penis vajinayla temas ettiğinde, cinsel yolla bulaşan hastalıklar meniden vajina dokusuna veya vajina salgısından penisteki idrar deliğinin uç kısmına ulaşıyor. Vajinada veya peniste yara varsa, bulaşma riski daha çok artıyor. Anal ilişkide de cinsel yolla bulaşan hastalıklar meniden anüs dokusuna veya anüs dokusundaki kandan penisteki idrar deliğinin uç kısmına geçebiliyor. Anüs dokusu vajene göre daha ince bir mukozaya sahip olduğundan ilişki sırasında tahriş meydana geliyor ve dolayısıyla bulaşma riski daha da yüksek olabiliyor. Bu arada hatırlatmakta yarar görüyorum, prezervatif oldukça etkili korunma yöntemi olsa da bazı hastalıklardan yüzde 100 koruduğunu söylemek zor. Sperm öldürücü krem, köpük ve fitillerin prezervatifle birlikte kullanılması halinde koruyucu etki artıyor.

HİÇ BELİRTİ VERMEYEBİLİR

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar bazen hiç belirti vermez. Bazen de kişiyi rahatsız etmeyecek kadar hafif olur. Özellikle kadınlarda bazen belirtisiz seyredebilir. Tedavi edilmediği sürece, belirtisiz enfeksiyonu olanlar bilmeden hastalığı başkalarına bulaştırır. Cinsel temastan sonra hastalık belirtilerinin ortaya çıkması için geçen süre hastalıktan hastalığa değişir. Örneğin bel soğukluğunda günler, klamidyoz, hepatit B’de haftalar, frengide aylar ya da AIDS’te yılları bulabilir.

TEDAVİSİ ZOR

Cinsel yolla bulaşan hastalıkların tedavisi zor. Başka hastalıklara da zemin hazırlıyor. Özellikle karın içindeki organların mikrobik hastalıkları, karın zarı ihtihapları, kısırlık, bunların en önemlileri. Bazıları da ileri aşamalarda ölümlere dahi yol açabiliyor.

SIK EŞ DEĞİŞTİMEK RİSKİ ARTIRIYOR

* Prezervatif kullanmamak, * Sık sık cinsel eş değiştirmek, * Birden fazla cinsel eşle birlikte olmak, * Cinsel eşin birden fazla cinsel eşi olması, * Seks işçileri, müşterileri veya kiminle ilişkisi olduğu belli olmayan kişilerle ilişkide bulunmak, * Hastalık halinde tedavi ettirmemek, * Cinsel yolla bulaşan hastalık belirtisi olanlarla ilişkiye devam etmek.

AŞAĞIDAKİ BELİRTİLERE DİKKAT EDİN

* Erkekler: Penis ucundan akıntı, genital bölgede siğil, ülser tipi lezyonlar, idrar yaparken yanma.
* Kadınlar: Kasık ağrısı ve beraberinde akıntı, tek başına akıntı, idrar yaparken yanma, genital bölgede siğil, ülser tipi lezyonlar.
Yazının Devamını Oku

Canım ciğerim kulübü

16 Temmuz 2011
Canım Ciğerim farklı bir kulüp. Doğal üyeleri, küçücük bedenleriyle, büyük sınavlar veren karaciğer nakilli çocuklar. Kimi anne-babasından, kimi teyzesinden kimi de hiç tanımadığı uzaklardaki hastanede ölen birinden alınan karaciğer parçasıyla hayata tutunuyor Geçen yıl Türkiye’de toplam 695 karaciğer nakli yapıldı. Bunların 90-100 kadarı çocuk hastalar. Kimi el kadar çocukların gülen yüzüne bakınca, kısa zaman önce ölümün kıyısından döndüklerini anlamak zor. Doktorları, anne-babalarını dinleyince karaciğer nakli olmak dışında, hayatta kalmak için başka şansları kalmayan, zorlu ameliyat ve tedavileri geride bırakarak büyük badireler atlatan bu çocukların her birinin kocaman yürekli kahramanlar olduğunu düşünüyorum.
Çocukların 53’üne karaciğeri nakleden ekip, İzmir Kent Hastanesi’nde. 2011’de 32 çocuğa (çoğu bir yaşın altında) karaciğer naklederek, bir şans daha verdi. Genel cerrahi uzmanları Dr. Zafer Önen, Doç. Dr. Murat Zeytunlu, Dr.Cahit Yılmaz, estetik plastik cerrahi uzmanı Prof. Dr. Mehmet Alper ve çocuk gastroenteroloji uzmanı Doç. Dr. Çiğdem Arıkan’dan oluşan ekibin başında genel cerrahi uzmanı Doç. Dr. Murat Kılıç var. Ekip, yetişkinlere de karaciğer nakli yapıyor ancak çocukların nakilleri daha özellikli ve zor.
Çocukların karaciğeri, doğumsal anomaliler veya genetik hastalıklar nedeniyle iflas ediyor. Mantar veya çatapattan (sarı fosfor) zehirlenen çocukların da karaciğeri ölüyor. Tek şansları karaciğer nakli. Bunun için vericiyle çocuğun aynı kan grubunda olması yeterli. Doku uyumu aranmıyor. Karaciğer hem verici hem de alıcıda kendini yenileyebilen tek organ. Çocuklarda hayat boyu iş görüyor. Böbreğe göre daha ender reddediliyor. Ekip, 3 ay 10 günlük, 5 kilo ağırlığında bir bebeğe bile karaciğer naklini gerçekleştirmiş. Beş kilonun altında (4.4 kg) karaciğer naklettikleri minik hastaları da var.

Hayata tutunma öyküleri

İşte her biri farklı şehirlerde yaşayan, hastaneye kontroller için gelişlerinde kulüpte zaman geçiren kulübün birkaç üyesi:

* Yasin Koçarslan (4 yaşında)
Ailesinden o dahil dört kişi yedikleri mantardan zehirlendi. 18 yaşındaki abisini karaciğer yetmezliğinden kaybetti. Annesi Antalya’da karaciğer nakli oldu. Baba şanslıydı, atlattı. Hastaneye Antalya’dan getirildiğinde, durumu ağırdı ve saatler içinde kaybedilebilirdi. Kadavradan alınan karaciğer Yasin ile bir başka yetişkin hastaya paylaştırıldı. Ağabeyinin öldüğünü bilmeyen Yasin hastanenin maskotu./images/100/0x0/55ea9154f018fbb8f8887388

* Şeref Samet Akmandor (16 aylık)
Babası Bülent Akmandor’dan alınan alınan karaciğer parçası takıldığında 8 aylık ve 6 kiloydu. Ankara, Antalya ve İstanbul’da hastane hastane dolaştıktan sonra ekibe ulaştılar. Doğuştan safra yolları olmayan Samet, saatlerce süren ameliyatla sağlığına kavuştu.

* Nahide Kenç (13 aylık)
Enzim eksikliğine bağlı karaciğerde biriken tirozinin karaciğer yetmezliği ve karaciğer kanseri yaptığı Nahide, 10 aylık ve 6.8 kiloyken ameliyat masasına yattı. Karaciğer tümörü henüz yayılmamıştı, bekleseydi metastas yapabilirdi. Babası Erdal Kenç’den alınan karaciğerle hayata döndü.

* Yiğit Efe - Döndü Sıla Sarıkaya (7.5 aylık)
İki kardeşin de hastalığı aynı. Karaciğerdeki enzim eksikliği nedeniyle vücutta biriken kalsiyum, oksalat Yiğit Efe’nin karaciğer, Döndü Sıla’nın böbrek ve karaciğerini bitirmiş. Anne Cemile’den alınan karaciğer Efe’ye takıldı. Sırada Döndü Sıla var. Önce baba Levent Sarıkaya’dan alınan karaciğer takılacak. Ardından da anneden alınacak böbrek nakledilecek.

* Zeynep Keskin (9)
Karaciğer yetmezliği ve sirozu vardı. 11 ay önce baba Halil İbrahim Keskin’den alınan karaciğerle kelimenin tam anlamıyla yaşama tutundu.

Mustafa Kırşan (10 aylık)
Doğuştan safra kesesi yolları yoktu. Ameliyat olduğunda 5 aylık ve 4.4 kiloydu. Anne ve babasının kan grubu uymayınca 20 yaşındaki teyzesinden alınan karaciğer nakledildi. Artık gelişimi yoluna girdi, yüzü gülüyor.

Aşk ve öfkeye karşı yaz okulu

Aşk ve öfke iki güçlü duygu. Birbirine uzak gibi duran bu güçlü iki duygunun ortak özelliği, kontrolden çıktığında kişinin hem kendisi hem de çevresine büyük zararlar vermesi. Klinik psikolog Esin Nur Akyıldız, aşk ve öfkeyle ilgili sorunu olup, baş etmek isteyenlere yönelik, 23-24 Temmuz’da ‘Aşk ve Öfkenin Savaşı’ başlığıyla iki günlük yaz okulu düzenliyor.
Akyıldız Polenezköy’de bir otelde yaptığı yaz okulunda aşk ve öfkeyle başı dertte olanları topluyor ve grup terapisi yapıyor. Kişinin aşk ve öfkeyle ilgili yaşadığı sorunlarda yalnız olmadığını fark edip, hissettiği çaresizlik, anlaşılmazlık duygusuna farklı açılardan bakmasına olanak veriyor. Akyıldız, yaz okulunun insanların bu iki duyguya yüklediği anlamı çözmeye yardımcı olacağını söylüyor.
Akla ilk gelen sorulardan biri, gayet doğal olan aşk ve öfke duygularını neden tedavi edelim? Akyıldız, “Aşk ya da öfke, bu iki güçlü duygu, kişinin gündelik hayatında kendine ve çevresine zarar vermesine neden olacak şekilde kontrolünden çıkmadığı sürece, sağlıklı duygular. Eğer kontrol edilemez bir halde, kişinin hayatını olumsuz yönde etkiliyorsa ve başka herhangi bir şeye konsantre olmasını engelliyorsa, psikoterapi desteğine ihtiyaç var demektir. Çünkü bu iki güçlü duygu kişiye yararlı olduğu gibi son derece zararlı da olabiliyor” diyor. Yaz okulu kadın ve erkek yetişkinlere açık, konaklama dahil 800 lira. e-mail: ena@enatherapia.com

ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Bellekle ilgili her şey

Dr. Peter Rabins tarafından kaleme alınan ‘Bellek’; bilişsel gerilemeden, Alzheimer hastalığına kadar bellek sorunlarının önlenmesi, tanısı ve kontrol altına alınması için bir rehber niteliği taşıyor. Anadolu Sağlık Merkezi Yayınları, 9 lira.

UZUN LAFIN KISASI

YANLIŞ: Hipertansiyon yaşlı hastalığı. Gençlerde, çocuklarda görülmez.
DOĞRU: Obezite, hipertansiyonun görülme yaşını çocuklara kadar indirdi.

SAĞLIĞIM İÇİN
Leman Sam (şarkıcı)


MUTLAKA YAPARIM: Bol su içerim. Evde koşu bandına çıkıyorum. Pilates ve yoga yapmaya çalışıyorum.
ASLA YAPMAM: Et yemem. Sigara içmedim, arada bir içki içerim. Çok öğüne inanmıyorum. Günde bir defa yemek yemek yeterli, uzun yaşatır.
MUTLAKA YAPACAĞIM: İstanbul’u terk edeceğim... Konser ve albümden sonra Fethiye tarafındaki evime geçeceğim. Kalabalıktan uzaklaşmak istiyorum.

TAMAMLAYICI TIP

Hava değişimlerinden ve zayıflama programlarından kaynaklanan yorgunluğu ve halsizliği gidermek için mate çayından yararlanabilirsiniz. Yeditepe Üni. Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, mate yaprağındaki kafein ve kafein türevi maddeler sayesinde dinçleşmenin mümkün olduğunu söylüyor.
Yazının Devamını Oku

Sıcak çarpmasın

11 Temmuz 2011
Yaz iyiden iyide kendini hissettiriyor. Bir yandan sıcaklık, diğer yandan nem vücudu zorlamaya başladı bile. Risk grubundakiler sıcağı zor tolere ediyor. Bu nedenle bazı önlemler almaları gerekiyor. İç hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Sunay Sandıkçı aşırı sıcaklarla başetmek için aşağıdaki önerileri yaptı. Aşırı sıcaklarda vücudun ısı ayar sistemi bozulur. Aşırı su ve tuz kaybı olur. Ateş, tansiyon düşüklüğü, nabızda hızlanma, aşırı yorgunluk, bitkinlik, vücut ağrıları, kramplar, kalbte ritm bozukluğu, baş ağrısı, huzursuzluk, havale, bilinç bulanıklığı olur. Bu tabloya zamanında müdahale edilmezse ölüme neden olabilir. Özellikle çocuklar, yaşlılar, kronik hastağı (kalp-damar hastalığı, hipertansiyon, ritim bozukluğu , solunum sistemi, böbrek, karaciğer, diyabet ve diğer endokrin hastalıklar, Alzheimer, Parkinson, depresyon yaşayanlar, alkolikler, yalnız yaşayanlar, muhtelif ilaç (diüretik gibi) alanlar, hamile kadınlar ve şişmanlar ile sıcakta ağır fizik aktivitede bulunanlar risk altında. Risk, bireysel durum, sıcağa maruz kalma düzeyi, sıcak havaya adaptasyon yeteneğine göre değişiyor.

BİLİNÇ KAPALIYSA HEMEN HASTANEYE

Sıcakta veya güneşte olan birinde ateş, aşırı halsizlik, bayılma veya ciltte aşırı kuruma olduğu fark edilirse hemen serin ve hava akımı olan bir yere alınmalı. Giysileri çıkarılmalı, ciltten buharlaşma sağlayacak şekilde soğutulmalı. Bu nedenle vantilatör önünde cildi ıslatılabilir, soğuk su banyosu yaptırılabilir veya koltuk altı, boyun ve kalçalarına soğuk kompres uygulanabilir. Ancak alkolle soğutulmamalı. Bilinci açıksa bol su ve tuzlu ayran vermeli. Şuur bulanıklığı, havale geçirme gibi belirtiler varsa vakit geçirmeden hastaneye götürmelidir. Ateş düşürücülerin faydası yok. Hastanın soğutulması ve yeterli sıvının verilmesi önemlidir.

İDRAR KOYU SARIYSA DAHA FAZLA SIVI ALIN

* Sıcak havalarda kaybedilen su ve tuzu yerine koymak gerekli. O nedenle bol sıvı almalı, susamayı beklemeden günde en az 2-2.5 litre sıvı tüketmeye özen gösterin. Susamak vücudun su ihtiyacının bir göstergesi değil. İdrar rengi daha güvenilir bir gösterge. İdrarın koyu sarı renkte olması vücutta su eksikliğini gösterir. Yanınızda su şişesi taşıyın.
* Bol miktarda ayran tüketin.
* Alkollü ve kafeinli içeceklerden uzak durun.
* Ağır ve yağlı yiyeceklerden kaçının. Sık aralıklarla ve az az, sebze ve meyve ağırlıklı beslenin.
* Dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin tüketiminden kaçının. Çabuk bozulma riski olan besinler (et, yumurta, süt, balık) açıkta bekletilmemeli.
* Açık renkli, pamuk ya da keten gibi kumaştan yapılmış, bol ve rahat giysiler tercih edin. Sentetik kumaştan giysiler ciltten buharlaşmaya izin vermediğinden hissedilen sıcağı artırır. Dışarı çıkarken geniş kenarlı şapka, şemsiye, uygun güneş gözlüğü kullanılmalı.
* Güneşin dik geldiği günün en sıcak saatlerinde (10.00-16.00) mecbur kalınmadıkça dışarı çıkmayın. Bu saatlerde denize, havuza girmeyin, güneşlenmeyin. Dışarıda spor ve yürüyüş yapmayın. Bronzlaşmak için güneşin altında saatlerce yatmayın.
* Sabah ve ikindi saatlerinde bile güneşten koruyucu krem kullanın ve kısa sürelerle güneşlenin.
Yazının Devamını Oku

Diyetkolik misiniz

9 Temmuz 2011
Literatürde böyle bir bağımlılık tanımı yok. Ama yanlış diyet listeleri sonucunda oluşmuş bir davranış bozukluğu var artık

Zayıflamak ciddi bir sağlık sorunu haline geldi. Şok diyetler, düşük kalorili, yıpratıcı listeler, internet veya bazıları eczanelerde satılan haplar, yağı eriten, emen çeşit çeşit yöntemi çekinmeden deneyen birçok insan aslında fark etmeden çoktan ‘diyetkolik’ oldu bile.
Diyetisyen Elvan Odabaşı Kanar, sağlığı için zayıflamaya çalışanlardan, yanlış yöntemler yüzünden sağlığını kaybedenleri hatırlatıyor. “Şişmanlık milyonlarca insanın ortak sorunu. Bir yandan durmadan artan vücut ağırlığı, diğer yandan incecik olma hevesi, soluğu diyet listelerinde aldırıyor. Yanlış uygulamalarsa kiloları değil, sağlığı eritiyor!” diyor.

EN AZ 1200 KALORİ

Hem beden hem de ruhu hırpalamasına rağmen, neden hâlâ bu sağlıksız diyetleri yapmaya devam ediyoruz? Kanar, “Çünkü farkında olmadan diyetkolik olduk. Bu bir çeşit bağımlılık. Yüksek dozda, düşük kalorili diyet kullanan bireylerde karşılaştığımız, beraberinde aşılamayan kilo problemleri ve besinlerle ilgili obsesif tutumlara davetiye çıkaran bir bağımlılık. Evet, literatürde böyle bir bağımlılık tanımı yok. Ama uygulanan yanlış diyet listeleri sonucunda oluşan böyle bir davranış bozukluğu var artık” diyor. 
Özellikle de 1200 kalorinin altındaki diyetler fizyolojik ve psikolojik açıdan çok ciddi sağlık problemlerine yol açıyor. Hızlı kilo kaybı ve bedenin alıştığı besinlerin günlük beslenmeden uzaklaştırılması, psikolojik açlığa da neden oluyor. Kanar, “Bütün bunlara karşın, birbirini takip eden başarısız diyet programları ne yazık ki yüzyılın bağımlılığı haline geldi. İnternetten, arkadaşından ya da komşusundan bulduğu her diyeti uygulama hastalığı. Bu düpedüz bedenine takıntılı bir halde yaşamak ve beden algısını yitirmek. Yani diyetkoliklik!” diyor.

En sık kullanılan yöntemler

İşte, hiçbir bilimsel çalışmayla işe yaradığı desteklenmeyen ancak diyetkoliklerin en sık kullandığı yöntemler:

Yazının Devamını Oku

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu: Bizdeki EHEC farklı

4 Temmuz 2011
Geçen hafta sorduğum, “Türkiye EHEC’den muaf mı” sorusuna yanıt Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Doç. Dr. Hürrem Bodur’dan geldi. Bodur, Türkiye’de bugüne kadar, Avrupa’da hastalık yapan EHEC O104:H4’ün görülmediğini söyledi.

Bodur’un verdiği bilgiye göre, Almanya’da başlayan ve halen bazı Avrupa ülkelerine yayılım gösteren Enterohemorajik E.Coli (EHEC) salgınının sebebi, 2001 yılında yapılan bir çalışmayla Türkiye’de tespit edilen O157:H7 değil, farklı bir alt grup: O104:H4. Zaten bu alt grup, dünyada da yeni tanımlandı. Şu ana kadar Avrupa’da görülen EHEC vakalarının hemen hepsi Almanya’da yaşıyor veya Almanya ile bağlantılı. Komşumuz Yunanistan’da tespit edilen vaka da bir Alman turist.
Bu salgını yakından izlemek üzere Sağlık Bakanlığı tarafından Su ve Besinlerle Bulaşan Hastalıklar Bilim Kurulu oluşturuldu. Kurul zaman zaman toplanarak durum değerlendirmesi yapıyor. EHEC, 2005 yılından bu yana ülkemizde bildirimi zorunlu hastalıklar arasında yer alıyor ve izleniyor.
HASTALANAN HERKES ÖLMÜYOR
Gıdalarla, ağız yoluyla bulaşan ve kanlı ishalle seyredebilen EHEC, 7 gün içinde herhangi bir tedaviye ihtiyaç olmadan kendiliğinden düzelebiliyor. Vakaların yaklaşık yüzde 2’sinde böbrek hasarına neden olan hemolitik üremik sendrom gelişebiliyor.
Şüpheli EHEC vakası, kanlı ishali olan ve son 10 gün içerisinde Almanya başta olmak üzere vakaların görüldüğü ülkelerde yaşayan veya bu ülkelere seyahat eden kişiler olarak tanımlanıyor. Bu tanıma uyan kişiler en yakın sağlık kuruluşuna müracaat ettiklerinde gereken numuneleri alınarak laboratuvarda inceleniyor ve EHEC vakası olup olmadıkları belirleniyor.

DOKTORA DANIŞMADAN İSHAL DURDURUCU İLAÇ KULLANMAYIN

EHEC dahil su ve besinlerle bulaşan diğer hastalıklardan korunmak için:

Yazının Devamını Oku

Kadınlık hormonunu taklit edip kısırlık yapan madde Dioksin

2 Temmuz 2011
Hayatımızda öyle zeki bir düşman var ki, bizi kanser etmekle kalmıyor, çok iyi rol yaptığı için kadınlarda kısırlığı da yol açıyor Plastik malzemelerin ısıyla veya sıcak suyla temasıyla ortaya çıkan, tarım zararlılarına karşı kullanılan dioksinin kanserojen olduğunu zaten biliyoruz. Ancak farklı araştırmalar, dioksinin kadınları kısırlaştırdığını da ortaya koyuyor. Dioksin ve türevleri, vücuda girdikten sonra dışarı atılamıyor, östrojen hormonunu taklit ediyor ve yağ dokusunda birikerek, orada kalıyor.
Uludağ Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Uncu, dioksinin kadınlardaki kısırlığın önemli nedenlerinden olan endometriozis hastalığına (çikolata kisti) yol açtığını söylüyor. Endometriozis kısaca, rahmin içini döşeyen ve sadece rahmin içinde olması gereken tabakanın vücudun diğer yerlerinde gelişmesi hali. Normalde bu tabakayı oluşturan hücrelerin vücut tarafından engellenmesi gerekiyor. Ancak dioksin bu mekanizmayı bozuyor. Prof. Dr. Uncu, “Dünyada endometriozis görülme ve saptanma sıklığı gittikçe artıyor. Özellikle endüstrileşmiş ülkelerde ve ülkelerin endüstrileşmiş kentlerinde daha sık görülüyor. Bu hastalıkla çevresel faktörler arasında ilişki kurmamızı sağlayan maddeyse ‘dioksin’. Çevre kirlenmesinde önemli rol aldığı ve kanser sebebi olduğu için çok tehlikeli. Kadınların çok kullandığı günlük pedlerde de bile bulunuyor” diyor.
Endüstrileşmiş bölgelerde endometriozis daha ve giderek daha erken yaşlarda görülüyor. Prof. Dr. Uncu, “Endometriozis daha çok 30’lu yaşlardaki kadınlarda görülürdü. Ancak son yıllarda vakaların yaşı 17-18’e kadar düştü. Bulunduğum bölgede (Güney Marmara) çok sık endometriozise rastlıyoruz” diyor.

YAĞDA DEPOLANIYOR

Günümüzde dioksin üretilmiyor ama kimyasal sanayide örneğin PVC ve kağıt üretiminde ara ürün olarak çıkıyor. Hepimiz gün içinde dioksine maruz kalıyoruz. Dioksinin metabolitleri olan PCDD, PCDF, PCB ciddi toksisite içerir. Çevrede ve yiyeceklerde depolanabilirler. En toksik dioksin çeşidi PCDD. Özellikle endüstrileşmiş ülkelerde dioxin ve PCB’ye yiyeceklerle maruz kalınıyor. Bu maddeler yağ dokusunda depo ediliyor. Tetradioksin, 2004’te Ukrayna Başkanı Viktor Yuschenko’nun zehirlenmesiyle tekrar gündeme geldi ve kandaki TCDD düzeyi normalin 50 bin katı bulundu. Avrupa’daki altı ülkeyi kapsayan önemli bir başka çalışmada, endometriozis hastalığınin en fazla Belçika’da olduğu ve kadınların kanlarındaki dioksin düzeyinin en fazla olduğu bulundu.

SİGARA DA YUMURTALARI BOZUYOR

Çevre kirliliğinin bir diğer sonucu, yıllar içinde kadınların yumurta kapasitesinin azalması ve buna bağlı yumurtalık fonksiyonlarının bozulması. Yumurtalık kapasitesine zarar veren en bilindik çevresel faktör sigara. Prof. Dr. Uncu, “Sigara içiciler daha fazla yumurta tüketir ve erken menopoza girer. Ayrıca sigara içenlerde aylık üretilen yumurtanın döllenme kapasitesi de düşüyor. Ağır metaller, solventler, pestisidler, plastik ve endüstriyel atıkların hormonal ve bağışıklık sistemini bozarak yumurtalık fonksiyonlarını ve buna bağlı olarak gebelik oluşumunu engelledikleri bilimsel çalışmalarda net olarak gösterildi” diyor.

Çocuklar gölgede bile yanar

Çocuğunuz açık tenli, sarışın veya kızıl saçlı, renkli gözlü ve çilliyse güneş yanıklarına karşı daha hassas demek. Güneşin zararlı etkilerinden korumak için:
* Çocukları güneş ışınlarının en yoğun geldiği saatler olan 11.00-16.00 arasında güneşe çıkartmayın.
* Açık renk, pamuklu kumaştan, bol giysiler giydirin ve geniş siperlikli şapka takın.
* Güneşe çıkmadan en az 20 dakika önce güneş koruyucu faktörü 30’dan yüksek (açık tenli çocuklar ve bebekler için koruma faktörü 50’nin üzerinde olmalı) koruyucu losyon sürün ve 3-4 saat arayla tekrar edin.
* Çocuğunuz gölgede bile olsa kum ve denizden/havuzdan yansıyan ışınlarla yanabileceğini unutmayın.
* Ergenler de mutlaka koruyucu losyon kullanmalı, ilk gün güneşte 15-20 dakika kalmalı, daha sonra bu süreyi her gün beş dakika arttırmalı.
* Çocuğunuzun gözlerini de güneşten koruyun ve UV korumalı güneş gözlüğü alın.
* Unutmayın, uzun süre güneşe maruz kalındığında ciltte önce kızarıklık oluşur (birinci derece yanık), daha uzun süreli hasarlarda cilt üzerinde su dolu kabarcıklar izlenir (ikinci derece yanık).

İtalyanlar da fast-food’dan şikayetçi

Diyabet hızla yayılan salgın bir hastalık gibi. 2030’da diyabetli sayısının 450 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Diyabete karşı teyakkuza geçen ülke sayısı da her geçen gün artıyor. Bunlardan biri de İtalya. Diyabet sıklığı son 10 yılda yüzde 3.5’tan yüzde 5’e çıkınca kollar sıvandı.
Roma’da yapılan ve bu mücadelenin konuşulduğu dördüncü İtalya Diyabeti Değiştirmek Barometro Forumu’nu, Türkiye Diyabet Önleme ve Kontrol Programı Koordinatü Doç. Dr. Serdar Güler ve çalışma arkadaşları da izledi. Projenin sahibi İtalyan Diyabet Birliği. Ama politikacılar, sivil kuruluşlar, doktorlar ve ilaç sektörü tarafından da sahiplenilmiş. İlaç firması Novo Nordisk’in destek verdiği son forumda, tüm taraflar konuştu. İtalyanları dinlerken bir kez daha anladım ki, diyabete zemin hazırlayan etkenler aslında global. En önemlisi yanlış beslenme ve şişmanlık. Yetişkinler gibi çocuklar da şişmanlıyor. Ergen yaşlarda, yaşlılık tipi diyabet (tip 2) başlıyor. Bu arada, İtalyanlar da geleneksel yemek alışkanlarının (Akdeniz tipi beslenme) yerini almaya başlayan fast-food’lardan şikayetçi.

ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Hemşireliğe gerçekçi bakış


Meslek hayatına hemşire olarak başlayan, halen Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde çalışan Leyla Şimşek Rathke, Dünden Kalanlar - Türkiye’de Hemşirelik ve GATA TSK Sağlık Meslek Lisesi Örneği kitabında, hemşirelik mesleğini en gerçek ve yalın haliyle anlatıyor. 45 hemşireyle görüşen Rathke, ‘kızkardeş’lerin sağlık sektörü ve toplumdaki konumu ve emeğini, cinsiyet ve sınıf açısından da inceliyor.

UZUN LAFIN KISASI

YANLIŞ: Yazın havuza, denize girenlerin kulak enfeksiyonu olması normal. Abartmaya, tıkaç kullanmaya ve kulağı kurutmaya hiç gerek yok.
DOĞRU: Kulağın nemli olması özellikle hassas olan dış kulakta sorunlara yol açarak, işitme kayıpları ve önemli hastalıklara neden olabilir. Kulağınızı kurutun, hassasiyetiniz varsa havuza, denize girerken tıkaç kullanın.

SAĞLIĞIM İÇİN
Murat Evgin (şarkıcı)


MUTLAKA YAPARIM: Düzenli beslenmeye dikkat ediyorum. Hamur, ekmek ve şekerli ürünlerden kaçınıyorum. Vaktim oldukça yürüyüş yapıyorum.
ASLA YAPMAM: Sigaranın tadına bile bakmadım.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Check-up yaşım geliyor, yaptıracağım. Sakin bir tatil planlıyorum.

TAMAMLAYICI TIP
Ozon vajinaya da uygulanıyor


Ozon; vajinadaki enfeksiyonlarla baş etmek ve hormonal durumu düzelmek amacıyla da kullanılıyor. Sistemi uygulayan hekimlerden Dr. Kürşat Gül, ozonun hücre ve dokulara giden kan dolaşımını arttırdığını, kan ve lenf sistemini temizlediğini söylüyor: “Ozonterapi alanlarda cinsel fonksiyonlarda artış gözleniyor. Vajinal uygulamalarda, ya ozon-oksijen karışımı püskürtülüyor ya da ozonlu su vajinanın içine gönderiliyor. Bunlar dezenfektan etki yapıyor.
Yazının Devamını Oku

Türkiye EHEC’den muaf mı?

27 Haziran 2011
Avrupa’da ölüme yol açan, sınır komşumuz Yunanistan’a kadar ulaşan EHEC (enterohemorajik E.coli) bakterisinin Türkiye’de bulunmaması mümkün mü? Hastalık etkenleri de insanlarla, sebze ve meyve ticareti yoluyla oradan oraya taşınıyor. İstanbul Üniversitesi Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı ve Adli Tıp Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vecdet Öz, “EHEC’in bu kadar çiğ köfte, pastörize edilmemiş süt tüketilen bir ülkede bulunmaması olanaksız” diyor. Prof. Dr. Öz, 10 yıl önce yaptıkları bir araştırmada, kanlı ishalle ölümlere yol açan EHEC yani E.coli 0157:H7 serotipine rastladıklarını hatırlatıyor.

4 Haziran - 20 Temmuz 2001 arasında İstanbul’un Avrupa Yakası’nda 30 ilçedeki 50 alışveriş merkezi, kebap ve lahmacun salonları, market ve seyyar olarak çiğ köfte yapan ya da satan iş yerlerinden tüketime sunulduğu biçimde toplam 100 numune alındı. Alınan örneklerde yapılan bilimsel çalışmalar sonunda 100 çiğ köfte örneğinden 13’ünün normal bağırsak bakterisi olan E.coli içerdiği saptandı. Örneklerden bir tanesinde ise E.coli O157:H7 serotipine rastlandı.
Prof. Dr. Öz, şunları söylüyor:
“Bu bakterinin ülkemizdeki varlığı açık gıdalardan örnekler alınmak suretiyle Sağlık Bakanlığı tarafından araştırılmalı. Salgının sınır komşumuz Yunanistan’a gelmesi ve geçmişte ülkemizde araştırmalarımızla ortaya çıkarılmış olmasına rağmen görmezden geliniyor. Tehlikenin ülkemizde halen olup olmadığı konusunda endişelerimiz bulunuyor. Bir bilim adamı olarak tehlikeli bir salgının ülkemizde de var olabileceği konusunda ilgili makamların duyarlı olması gereğini belirtmekte yarar görüyorum.”

EHEC GÖRÜLEN ÜLKEYE GİDİYORSANIZ DİKKAT

Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açılmaya göre, EHEC 2005’ten bu yana bildirimi zorunlu hastalıklardan. EHEC, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı’nca yakından izleniyor. Bugün itibariyle Türkiye için endişe edecek bir durumun söz konusu değil. Bilim Kurulu, EHEC dahil su ve besinlerle bulaşan tüm hastalıklardan korunmak için şu önerilerde bulundu:
* Yemeklerden önce eller bol su ve sabunla yıkanmalı.
* Çiğ sebze ve meyveler iyice yıkandıktan sonra tüketilmeli.
* Süt ve et gibi hayvansal ürünler yeterince pişirildikten sonra tüketilmeli.
* Son iki hafta içerisinde EHEC’in görüldüğü ülkelere seyahat eden kişilerden kanlı ishal görülenler ve hastalıktan şüphe duyanlar, en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmeli.

BÖBREKLERİ VURUYOR

EHEC yoğun ishale bağlı olarak ölümlere yol açabilir. Ancak daha tehlikeli etkisi, hastalığın HUS’a dönüşmesi. Yani bakterinin bağırsakta iltihap oluşturması, bakterinin salgıladığı toksinin (zehirin) kılcal damarlardan dolaşım sistemine geçmesi, kalın bağırsağı çevreleyen damarların hasar görüp kanaması (kanlı dışkı görülmesi) ve devamında böbrek kılcal damarları aracılığıyla toksinin böbrekte iltihap yapması. Böbreğin hasar görmesi, akut böbrek yetmezliğine neden olur ve sonuçta kan yeterince temizlenemez, idrar üretimi azalır ve giderek yüksek tansiyon ve akciğer ödemi görülür. EHEC serotiplerinin neden olduğu enfeksiyonların tamamında HUS görülmez. Benzer şekilde tümüyle sağlıklı insanların bağırsaklarında EHEC serotiplerine rastlanılabildiği 1996 yılında Japonya’daki EHEC salgınında gösterildi. HUS, mutlak öldürücü değil ancak, bu serotiplerin neden olduğu ölümlerin büyük bölümünden sorumlu.
Yazının Devamını Oku