Sarah Adut İstanbul’da doğdu ama İsrail ve Kanada’da büyüdü. Nesim Adut’la evlenince 1992’de doğduğu kente döndü. Koşmayı hep seviyordu, en büyük maratonlar arasındaki Paris Maratonu’nda koşma hayalini de 2003’te gerçekleştirdi. Dönüşte yazlarını geçirdiği Kanada’da ayağında o zamana kadar bilmediği şiddetli ağrılar, şişlikler hissetmeye başladı. Önce maratondaki zorlamadan sandı. Derken elleri de şişmeye başladı. Kaşıntı, kızarıklık, şişkinlik ve şiddetlenen ağrı da vardı...
Ellerini muayene eden Kanada’daki doktorlar romatoid artritten (RA) kuşkulandı. Bütün belirtiler RA’yı işaret etse de tanı konamadı. Sabahları hemen tüm eklemleri tutuktu, hareket edemiyordu. Ağrıları dayanılmazdı ve hep yorgundu. İki oğlu henüz çok küçüktü; kucağına almak, kahvaltı ettirmek, giydirmek neredeyse imkansızdı. Gün içinde biraz rahatlıyor ama akşam saatlerinde ıstırap yeniden başlıyordu.
NEDEN BİZDE YOK
İstanbul’a döner dönmez tekrar doktora koştu, testleri yeniden yapıldı. Hastalığın adı kondu, RA’ydı. Hemen tedaviye geçildi. İnternette araştırmalar yaparken yurt dışında romatoid artritle ilgili çok sayıda hasta derneği olduğunu ve bunların web siteleri, lobi faaliyetleri ve başka aktiviteleriyle hastalara ‘sonsuz’ destek verdiğini gördü. Dernekler, hastanelerde romatoloji araştırma bölümleri açacak kadar güçlüydü. Adut, “Neden bizde yok?” diye düşünmekle kalmadı, ilk adımı atmaya karar verdi. Yurtdışındaki konferans ve kongreleri izlemeye başladı. Londra’da hasta dernekçiliğine yönelik bir eğitim programına katıldı. Romatoloji doktorlarının dernekleriyle iletişime geçti. Yedi artrit hastası daha bulup geçen martta Artritle Yaşam Derneği’ni kurdu. Yakın zamanda internette www.artritleyasam.org adresleri de oldu. Dernek sadece RA’lı değil, artrit grubunda yer alan diğer hastalıklarla mücadele eden hastaları da çatısı altında topluyor.
Artrit, basitçe eklemlerdeki enflamasyonla seyreden bir hastalık grubu. Romatoid artrit, ankilokozan spondilit, lupus, bursit gibi 100’den fazla hastalık, artrit genel adıyla anılıyor.
SPORDA İNAT EDİYOR
Adut’un ilk hedefi hastaları bilinçlendirmek, erken tanıya ve bütüncül tedaviye ulaşmalarını sağlamak. Sporu hiç bırakmayan Adut, artrit hastalarını da harekete teşvik ediyor. Adut, “Spor benim inadım, bırakmıyorum. Çok yüzüyorum. Bunun da faydasını görüyorum. İyi zamanlarımda yürüyorum, daha seyrek de olsa koşuyorum. Zaten bizim de spor yapmamız gerekiyor. Oturdukça eklemler kasılıyor. Daha zor açılıyor. Bilinçli yapılan sporun, fizik ve tedavinin hastalık üzerindeki olumlu etkisi çok büyük” diyor.
Kısa adı IBS olan ‘irritabl bağırsak sendromu’ zamane hastalıklarından. Çoğunluğu genç ve orta yaşta olan her yüz kişiden 20’si IBS nedeniyle sıkıntı yaşıyor. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülen hastalıklardan olan IBS hayati tehlike yaratmıyor ancak yaşam kalitesini bozuyor.
IBS şişkinlik, gaz ve dışkılama bozukluğu, karın bölgesinde huzursuzluk hissi ve karın ağrısı gibi belirtiler gösteriyor. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi gastroentereloji uzmanı Prof. Dr. Cengiz Pata, hastalığın kod adının ‘A.Ş.K.’ olduğunu söylüyor. Çünkü sendromu en iyi anlatan üç belirti, ağrının a’sı, şişkinliğin ş’si, kabızlığın k’si... Kısacası A.Ş.K.
STRES ARTTIKÇA ALEVLENİYOR
‘Psikiyatrik bir hastalık’ değil. Fakat bazı psikolojik ve psikososyal faktörlerin tetikleyici olduğu düşünülüyor. Prof. Dr. Pata, “Günlük stres arttıkça, hastalık karşımıza daha sık çıkıyor. Bazen hastalar son derece keyifli oldukları zamanlarda, tatillerde dahi IBS’den çekebiliyor. Hastaların büyük çoğunluğu, stresin belirtileri tetiklediğinden bahseder” diyor. Depresyon, anksiyete, somatoform bozukluk (fiziksel neden olmadan hastalık belirtilerinin ortaya çıkması) ve stresin de etkili olduğu biliniyor. Ayrıca göç eden toplumlarda, fiziksel veya cinsel suistimale uğrayanlarda yine daha sık görülüyor. Yaşam boyu farklı zamanlarda etkili olan başka psikolojik stresler etkili olabiliyor. Eşle geçimsizlik, okulda veya işte sorun yaşamak gibi sebepler gerginlik ve anksiyeteye yol açıyor.
Pata, IBS’lilerin beyindeki ağrı algılama merkezlerinin daha çok çalıştığını söylüyor. Ağrı eşikleri daha düşük. Ayrıca bağırsaklardaki gaza daha hassaslar. Başkasında ağrı yapmayan gaz, bunlarda ciddi sıkıntı yaratıyor. Sorunun kadınlarda daha sık görülmesi iki nedene bağlanıyor. İlki kadınların ağrı algısı daha fazla. İkinci suçlu progesteron hormonu. Nitekim yumurtlama dönemlerinde kadınların IBS şikayetleri artıyor.
TEK İLAÇ YETMEYEBİLİR
Nedeni ve mekanizması tam olarak bilinmediği için, etkili ve kesin tedavisi henüz bulunmuyor. Tedavide esas, kişiyi rahatsız eden bulguların kontrol altına alınması. Bunun için şikayetleri tetikleyen sebepler araştırılıp, uzak kalınması öneriliyor. Şikayetin türüne göre bağırsak spazm gidericiler, gaz azaltıcı ilaçlar, ağrı kesiciler, antidepresan tedaviler, dışkıyı yumuşatıcı ilaçlar ve yaşam tarzında yapılan değişiklikler kişiye özel olarak düzenlenen tedavide önemli bir yere sahip.
Ayak SPA’sını kendiniz yapın
Siirt’in yerlilerinden olan İnci Akan, Van’ın ünlü ailelerinden Soydan’lara gelin gittiğinde takvimler 1975’i gösteriyordu. Ev hanımıydı, mutlu yaşamını Şehnaz, Esen ve Gamze adını verdiği üç kızını büyüterek geçiyordu. “Aslında Van’da çok rahat bir hayatımız vardı. Beyler çalışır, biz hanımlar takar takıştırır, gezer tozardık. Öteden beri kendime bakardım. Eşim nereye gitse parfümler, kozmetikler, bakım setleri taşır dururdu.” Derken 1990’da KKTC’de tatildeyken, eşi Ömer Faruk aradı ve Antalya’ya yerleşmeye karar verdiğini açıkladı. Soydan ailece yerleştikleri Antalya’ya alışamadı. Van’daki arkadaşlarını özlüyordu. Derken eşi 44 yaşında ticareti bırakıp, emekli hayatı yaşamaya karar verdi. Rahatça yaşayabiliyorlardı ama Soydan, hazır yemek yerine bu kez kendi iş yaşamına girmeye karar verdi. Devam ettiği, pek de memnun olmadığı bir spor salonu vardı. 800 metrekare alana sahip merkezde cilt bakımı hizmeti de veriliyordu. Düşündü, daha iyisini yapabileceğine karar verdi. Eşiyle konuştu, desteğini alınca 33 yaşında ilk işini kurdu.
ÖNCE KIZININ AKNESİNİ İYİ ETTİ
Personelini kontrol edebilmek için cilt bakımını öğrenmeye başladı. Kurslara katıldı. Hazır öğrenmişken, uygulamaya da başladı. Bir yandan da kendini sürekli geliştirmeye devam etti. Ortanca kızı Esen’in aknelerle başı dertteydi. Önce onun bakımını yaptı. Doktorlara danışarak bakım reçetelerini güçlendirdi. Esen’in cildi düzelince, arkadaşları da geldi. Soydan başarı kazandıkça, işinden daha çok keyif alır oldu. Başlarda hazır kozmetikler kullanıyordu. Sonra yavaş yavaş cildin ihtiyacı olan her şeyin aslında doğada bulunduğunu kavramaya başladı. Geleneksel bazı reçeteler uyguladı. Okuyarak, araştırarak zenginleştirdi. Bıttım yağı, pirinç, yoğurt, yoğurt suyu, domates, hamur, nar ekşisi, hamur ve susam yağı kullanarak kendi formüllerini yarattı. Ünü kulaktan kulağa yayıldı. 1994’te Antalya’da özel estetik eğitim merkezi açtı. Özel bir havayolu şirketinin tüm hosteslerinin yıllık bakımlarını üstlendi ve makyaj dersleri verdi.
HAMDİ AKIN’DAN LOFT’UN SPA’SI
Ankara’dan çok müşterisi vardı ve Soydan’ı orada da bir merkez açmaya ikna etmeye çalışıyorlardı. Kızı Esen üniversite için Ankara’ya gidince ona ev tuttu. Esen’in yanına gittikçe, evin bir odasında bakımlarını yaptı. “Üst düzey akademisyenler, siyasetçiler müşterilerimdi. Ailece gelenler olurdu. Gün geçtikçe daha çok müşterim oldu. Önceleri ayda iki-üç gün Ankara’ya gidiyordum, giderek 15 güne çıktı” diyor. Tek odaya sığamaz olmuştu, Atakule’nin karşısında bir yer tuttu ve merkezini açtı. Sadık müşteri kitlesi zaten hazırdı.
Üç yıl önce işadamı Hamdi Akın Loft’taki SPA’nın işletmesini teklif etti. Soydan kabul etti ve buradaki SPA’nın başına da adını yazdırdı. Ailece bu kez İstanbul’a taşındılar. SPA’sında yine kendi ürünlerini kullanıyordu ve 2009 Day SPA ödülünü aldı. Ama Ankara ve Antalya’daki işlerini de sürdürüyordu. Bazı sağlık sorunları başlamıştı ve üç şehir arasındaki tempoyu daha fazla sürdüremeyeceğini karar verdi. Önce Ankara, sonra Antalya’daki iş yerini kapattı. Loft’tan da çıktı. Artık Bebek’de ahşap bir konakta hizmet sunuyor.
İHTİYACIMIZ OLAN HER ŞEY DOĞADA
Soydan, “Mucize doğanın kendisinde. Aslıda doğanın dilini kullanıyorum. Cildi iyi tanımaktan, bitkilerin birbiriyle uyumunu ve cilt üzerindeki yapılandırıcı etkisini keşfetmekten büyük keyif alıyorum” diyor. Soydan tüm krem, maske, peeling ve diğer malzemelerini kendisi üretiyor. Tüm malzemeleri yerinden temin ediyor. Bazen artık az bulunan bıttım gibi yağları köylüden alabilmek için araya adamlar koyuyor. Üzüm çekirdiği değirmende öğütülürken başında bekliyor. Biberiye, lavanta, zeytin ve dut yapraklarını kendi kurutuyor.
Aslında direnci düşük kişilere veremin bulaşması hiç de zor değil. Göğüs hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Kemal Tahaoğlu’nun verdiği bilgiye göre, hastalık solunum yoluyla bulaşıyor. Veremli bir hasta konuştuğunda, güldüğünde ve öksürük gibi solunum hareketleriyle hastalık etkeni tüberküloz basillerini havaya yayıyor. Bir verem hastası öksürdüğünde 1-3 mikron çapında 3-10 adet tüberküloz mikrobu içeren 3 bin 500 enfeksiyöz parçacığı havaya yayıyor. Bu mikroplar uzun süre havada asılı olarak kalıyor. Bir kaç tüberküloz mikrobunun sağlıklı bireyler tarafından solunmasından sonra hastalık başlayabiliyor.
UZUN SÜREN ÖKSÜRÜĞE DİKKAT
Üç haftadan uzun süren öksürük, verem hastalığını akla getirmeli. Halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, ateş, terleme, balgamla karışık kan tükürmek hastalığın diğer belirtileri.
Bağışıklık sisteminizi sağlam tutmak sadece verem değil, başka hastalıkları da sizden uzak tutacaktır. Sağlıklı beslenmek, alkol, sigara ve hatta mümkünse stresten uzak kalmak sizi sağlam tutar.
AŞIYA DEVAM
Çocukluk çağında tüberkülozdan ölümleri engellemenin en iyi yolu aşı. Doğru tedavinin hem hastaları kurtarıyor hem de hastalığın yayılmasının önüne geçiyor. Doç. Dr. Tahaoğlu, “Veremden korunmanın yolu hastaların tam ve eksiksiz tedavisinden geçiyor. Bu durum veremi birçok başka enfeksiyon hastalığından farklı kılıyor. Diğer yandan bebeklerde veremden ölümün önüne geçmek için aşının önemi çok büyük. Mutlaka yaptırılmasını tavsiye ediyoruz” diyor.