Aslına bakarsanız, hepimizin başına gelir. “Bu gece iyi uyayamadım cümlesi” çok tanıdıktır. Yabancı bir yerde yatmak, uzun yolculuklar, az veya fazla yeme-içme, geçici hastalıklar, ağrı gibi nedenlerle uyuyamıyor olabilirsiniz. Bu faktörler ortadan kalktığındaysa uyku bir-iki hafta gibi bir sürede normale dönüyor. Ancak bu yazıda verilecek bilgiler bundan çok daha fazlası için: Çağın hastalığı ‘İnsomnia!’... Türkçesi ‘uyuyamama sendromu’, yani uykusuzluğun kronikleşmiş hali.
Amerikan Hastanesi Uyku Sağlığı ve Hastalıkları Bölüm Başkanı Dr. Sabri Derman, insomnia sıklığının son 20-25 yıldır hızla arttığını söylüyor: “Özellikle genç ve çocuklarda uyku sorunları endişe verici boyutlarda. Sorunun bildirilenden çok daha yaygın olduğundan eminim.”
90 DAKİKALIK EVRELER
Yaygın kanının aksine uyku, vücudun ve beynin dinlenme’ süreci değil. Sadece dışarıdan gelen uyaranlardan çok, kendi iç işlerini yapmaya öncelik verdiği bir süreç. Vücut ve özellikle beyin, çok sıkı bir protokol içinde, yaşamak için olmazsa olmaz işlerini yapmaya yoğunlaşıyor. Sabah uyanınca hissetiğimiz ‘dinlenmiş olma’ duygusu, bu işlemlerin doğru sırayla ve yeterince yapılmış olmasının işareti. Dr. Derman, “Uzun rüyalarımızın çoğunu vücut kaslarının en gevşek olduğu ama beynimizin en yoğun çalıştığı REM adı verilen evrede görüyoruz. Vücudumuz yaklaşık 90 dakikalık evreler halinde uyur. Yüzeyselden, derine doğru ilerler ve sonunda rüya uykusuna (REM) dönüşür. Gece ilerledikçe REM evreleri uzar, derin uyku evreleri azalır. ‘Kaliteli uyku’ için en önemli şart, yeterli süre uyumak ve derin uykuyla REM uykusunu doğru sırayla, doğru sürelerde ve oranlarda almak” diyor. Doktor Derman’a göre, 12 saat uyuyup bitkin uyanmak, kalitesiz uyuduğumuzun işareti.
İDEALİ SEKİZ SAAT
Her insanın toplam kaç saat uyuması gerektiği genetik olarak belirlense de alışkanlıklarla modifiye oluyor. Bireysel gereksinim yaklaşık 4-12 saat arasında değişiyor, ortalaması sekiz saat. İnsomnia’ya yatkınlık hem genetik olarak, hem de büyüme/gelişme çağındaki alışkanlıklarla biçimleniyor. Bu konuda fiziksel rahatsızlıklardan çok endişe, stres, yaşam tarzı, alışkanlıklar, ruh ve sinir hastalıkları etkin faktörler... İç çatışmalarını kendi çözemeyen, dış etkenlerin yarattığı rahatsızlıklarla başa çıkamayan kişilerde daha çok görülüyor. Özellikle kadınlarda...
Ayrıca, psikiyatrik hastalıklar, endişeler, maddi ve manevi açmazlar uykusuzluğa neden olabiliyor. Uykuyu bölen veya azaltan bütün tıbbi sorunlar, mesela reflü, ağrılar, huzursuz bacak sendromu, reçeteli ve reçetesiz alınan bazı ilaçlar bunlara örnek. Birçok insan, kahve, tütün, alkole karşı duyarlı. Ama en sık rastlanan ve en az göz önünde tutulan konu yatağın fiziksel şartları.
İYİ UYKUNUN YOL HARİTASI
Embriyoların izlenme ve görüntülenmesine olanak veren aletin adı ‘embriyoskop’. Aslında anne rahmini ısı, nem gibi özellikleriyle taklit eden bir cihaz. Tüp bebek yöntemleriyle anneden alınan yumurtaya, babadan alınan spermin enjekte edilmesiyle elde edilen embriyolar önce embriyoskopa konuyor. Anne rahmine transfer edilinceye kadar üç gün bu cihazın içinde gözlemleniyor.
Cihaz, kameralı mikroskoplar yardımıyla 15 dakikada bir embriyoların fotoğraflarını otomatik olarak çekerek dışındaki monitöre görüntüyü aktarıyor. Bu görüntüler de ‘bebek adayı’ embriyoların gelişimlerini izlemek için hekimlere kolaylık sağlıyor. Aralarında en kaliteli, sağlıklı görünenleri ve tutunma şansı en yüksek olanları seçilip anne rahmine yerleştiriliyor.
EMBRİYOYA KONSÜLTASYON
İşte bu aşamada aile isterse bilgisayar ekranına yansıtılan bebeğin ilk saatlerini izleyebiliyor. Eurofertil Tüp Bebek Merkezi Medikal Direktörü Uzm. Dr. Hakan Özörnek, embriyoskobun embriyoların tüm görüntülerinin kesintisiz bir şekilde depolanmasına olanak tanıdığını söylüyor. Embriyoyu yakından izleyebilen uzman, başka meslektaşlarıyla görüş alışverişinde bulunarak, ‘konsültasyon’ bile yapabiliyor. Uzman laboratuvarda bulunmasa da, örneğin plajda güneşlenirken bile internet üzerinden bağlanarak embriyoları uzaktan takip edebiliyor.
İLK ALBÜM DOKTOR AMCADAN
Özörnek, “Embriyonun bölünmesini başka bir deyişle insan hayatının başlangıç filmini, bir mucizeyi aileyle birlikte görüyoruz. Bu görüntüleri izlerken çok etkilenip ağlayan baba adayları bile var. Bir bebek adayının büyüdüğünü gözlemlemek aileler için çok heyecan verici. Embriyolarının gelişimini gösteren video CD’leri kendilerine vererek doğacak bebeklerinin ilk albümünü başlatıyoruz” diyor.
Peki kaliteli bebek adayı nasıl olur? Dr. Özörnek, “Embriyonun kalitesini daha iyi anlayabilmek için önemli olan, embriyoların bölünme zamanları, simetrik olarak bölünüp bölünmediği veya bölünme hızları. Tüm bu detaylı incelemeleri, embriyoskoptan embriyoyu hiç dışarı çıkarmadan yapabiliyoruz. Görüntüleri tekrar tekrar izleyip karşılaştırıyoruz. Hatta hastanın daha önceki tedavilerinde embriyo gelişimleriyle karşılaştırma imkanı sağlıyor. Kaliteli embriyo, yüksek gebelik oranı demek” diyor.
ŞİFA NİYETİNEDepresyona karşı selenyum
Güçlü bağışıklık sisteminin sırrı, yeterli ve dengeli beslenmek. Bir de antioksidanlardan zengin besinleri tüketmek. Diyetisyen Merve Yüksek şu önerilerde bulunuyor:
* Antioksidan vitaminler yönünden zengin besinler tüketin. Önemli antioksidanlardan biri olan C vitamini, vücuttan zararlı maddelerin atılmasında ve savunma sisteminin güçlendirilmesinde önemli. Yeşilbiber, maydanoz, tere, roka, karnabahar, ıspanak, portakal, limon, mandalina, kuşburnu gibi besinlerde bol miktarda bulunuyor. C vitamini kaybını önlemek için salata ve meyve sularını tüketmeden hemen önce hazırlayın. Limonu salatayı tüketeceğiniz zaman eklemeyi unutmayın.
* Bir diğer önemli antioksidan E vitamini. Fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar, sıvı yağlar, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagillerle tahinde bolca var.
BALIK, ZEYTİNYAĞI, CEVİZ BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİRİR
* Anti-enfeksiyon vitamin olarak da bilinen A vitamini de güçlü bir antioksidan. Yumurta, süt, balık, ıspanak, portakal, havuç, yeşilbiber, kayısı gibi sarı, turuncu ve yeşil sebze-meyvelerde bulunur.
* Balık zeytinyağı ve ceviz bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Omega 3 yağ asitlerini içeren balık, balık yağı, fındık ve ceviz ile omega 9 içerikli zeytinyağı, fındık yağı gibi sıvı yağlar bağışıklık sistemini olumlu etkiler. Haftada 2-3 kez balık, 6-7 fındık, 2-3 ceviz tüketilmesi, zeytinyağlı salata ve sebze yemeklerinin her gün düzenli yenmesi bu faydalı yağ asitleri ile antioksidan vitaminlerden yararlanmanızı sağlar.
* Çinko eksikliği enfeksiyonlara karşı zaaf yaratır. Kırmızı et ve kabuklu deniz ürünleriyle karaciğer gibi hayvansal kaynaklı besinler, fındık, ceviz, fıstık gibi kuruyemişler, süt, peynir ve kuru baklagiller çinko zengini. Haftada 2-3 kez kuru fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagilleri sofranızda bulundurmanızda fayda var.
YOĞURT VE KEFİRDEN KALKAN ETKİSİ
ÖĞÜN ATLAMAYIN
Unutmayın sağlıklı beslenme kilo kontrolünü de beraberinde getiriyor. Uzman diyetisyen Şefika Aydın Selçuk şunları öneriyor:
-Yanlış beslenme zayıflık, şişmanlık, bağışıklık sisteminin düşmesine bağlı enfeksiyon hastalıkları, gıda zehirlenmeleri, ishal-kabızlık vb. sindirim sorunlarına yol açabilir.
-En sık yapılan yanlış öğün atlama. Bu başta obezite olmak üzere bazı vitamin-mineral yetersizliklerini beraberinde getiriyor.
-Geç yatmak, uyku düzensizliği, derse yetişme telaşı, canı istememe, bulma ve hazırlama güçlüğü gibi birçok neden öğünleri aksatıyor. Bunların birer bahane olduğunu unutmayın. Zamanında yatın, uykusuz kalmayın, güne kahvaltıyla başlayın. Öğün atlamayın ve geç saatlerde yemeyin.
-Kahvaltı hazırlamanın hiçbir zorluğu yok. Sofranızda süt, peynir, yumurta bulunsun. Süt veya yoğurtla birlikte müsli gibi kahvaltılık gevrekler pratik ve doyucu. Poğaça, simit, börek, gözleme ve benzerlerini az sıklıkta yiyin.
-Hazır gıda yerine yemekhane ve tencere yemeklerini tercih edin. Sebze ve meyve yemeyi ihmal etmeyin. Akşam yemek sonrası kuruyemiş, cips, çikolata, tatlı yerine her gün en az iki porsiyon meyve yiyin.
Önlemler gidilen bölgenin özelliklerine göre değişebilir. Bu nedende önceden bilgi edinmek önemli. Neyse ki internet size bu konuda çok yardımcı olacaktır. Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Seyahat Sağlığı Merkezi seyahat edenlere aşağıdaki önerilerde bulunuyor...
* Kalış süresine göre ilaç reçetesi temin edin. Doktorunuzdan sağlık çantası oluşturmayla ilgili tavsiyeler alın. Diş kontrolünü yaptırın. Gözlük kullanıyorsanız yedek gözlük alın. Bazı özel koşullara bağlı diğer kontrolleri (hamilelik, diyabet gibi) tamamlayın.
* Suyun temizliğinden emin değilseniz kaynatın. Musluk suyunun uygun şekilde klorlanmadığı veya hijyen ve sağlık şartlarının kötü olduğu bölgelerde, kaynatılmış suyla hazırlanan çay ve kahve gibi içecekler, kutulanmış veya şişelenmiş, ağzı kapalı ve mümkünse pastörize edilmiş meyve sularını tercih edin. Musluk suyu, doğal kaynak suyu ve hangi suyla yapıldığını bilmediğiniz buzlu içecekleri içmeyin. Eğer mutlaka içmek zorunda kalacağınızı düşünüyorsanız filtre veya iyot tabletleri kullanın. Suyun kirli olabileceği yerlerde, buzun da riskli olabileceğini göz önüne alarak içeceklere koymayın.
* Islak kutu ve şişeleri açmadan önce kurulayın. İçerken ağza doğrudan temas edecek yüzeyi silerek temizleyin. Suyun bulaşık olabileceği yerlerde dişlerinizi musluk suyu ile fırçalamayın.
* Tazeliğinden ve kaynadığından emin olmadığınız gıdaları yemeyin.
* Çiğ veya iyi pişmemiş tüm yiyecekler bulaşık olma riski taşır. Bunları yemekten kaçının.
* Özellikle hijyen ve sağlık şartlarının yetersiz olduğu bölgelerde salata, pişmemiş sebze, pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri gibi yiyecek ve içeceklerden kaçının. Pişirilmiş ve sıcak servis edilen yiyecekleri veya kendinizin soymuş olduğu kabuklu meyveleri yemeye özen gösterin.
KAYNAT, PİŞİR, SOY VEYA UNUT GİTSİN
Cinsel yolla bulaşan 30’dan fazla bakteri, virüs ve parazit var. DSÖ’nün tahminine göre mevcut vakalara her yıl 174 milyon trikomonas, 92 milyon klamidya, 62 bel soğukluğu, 12 milyon sifiliz vakası katılıyor. HIV gibi virüslerin de eklenmesiyle yıllık toplam sayının milyara yaklaştığı tahmin ediliyor. CYBE’lere yol açan en büyük etken (yüzde 80) korunmasız cinsel ilişki.
- CİNSEL BÖLGEDE KALMIYOR, KANSER YAPIYOR: Bu hastalıkların bu kadar önemli olmasının sebebi sadece cinsel bölgelerle sınırlı kalmaması, kısırlık, dış gebelik, kanser veya düşük gibi başka sağlık problemlerine de yol açması. Hatta anneden bebeklere geçmesi. Bu nedenle korunmak, şikâyetler ortaya çıktığında acilen tedavi olmak şart.
- KADINLAR DOĞUŞTAN ŞANSSIZ: Kadınlar genital organlarının yapısı nedeniyle enfesiyona karşı daha duyarlı. Hastalık taşıyan bir erkekten kadına CYBE geçme olasılığı, hastalık taşıyan bir kadından erkeğe geçme olasılığından daha fazla. Ayrıca kadınların erken yaşta
evlendikleri ve erken yaşta cinsel ilişki kurdukları toplumlarda yine kadınların enfeksiyonu kapma riski artıyor. Bu şanssızlıklara, uğradıkları cinsiyet ayrımcılığı ve sağlık hizmetlerinden daha az yararlanmaları da eklenince sorun büyüyor. Kadınlardaki seyrinin farklı olması da hastalığın gizli kalması ve tedavi olamamasına zemin hazırlıyor.
- 19 YAŞ ÜSTÜ ERKEKLERDE DAHA SIK: Araştırmalara göre 19 yaş üzeri erkeklerde CYBE sıklığı kadınlara göre daha fazla. Erkeklerin cinsel açıdan daha aktif olması, kadınlara göre sık eş değiştirmesi, paralı seks yapmaları bu riski artıran faktörler.
- ÇAPKINLIK YAPARKEN DÜŞÜNÜN: CYBE’nin bulaşmasında baş sorumlu cinsel ilişki. Birden çok partnerle korunmadan cinsel ilişkiye girilmesi CYBE yayılmasının en önemli nedeni. Bu tür ilişki biçimleri genellikle kadın veya erkek seks işçileriyle müşterileri arasında yaşanıyor.
SAĞLIK BAKANLIĞI SAYILARI VERMİYOR BÖYLE BİR ŞEY YOKMUŞ GİBİ DAVRANIYOR
- Prof. Dr. Nuray Özgülnar (Halk sağlığı uzmanı): İnsanların CYBE konusunda bilgili ve bilinçli olduğu söylenemez. Hastalıkların isimlerini sayabiliyorlar, nasıl bulaştığını ise bilmiyorlar. Korunma konusunda durum çok vahim. CYBE’lerin Türkiye’deki sıklığını bilmiyoruz. Bu konuda istatistikleri bulmak güç. Sağlık Bakanlığı’nın sağlık istatistik yıllığında veri yok. Sağlık kuruluşları ve Sağlık Bakanlığı da konuya gereken önemi vermiyor. Örneğin CYBE önleme amaçlı kurulmuş izleme destek komiteleri düzenli çalışmıyor.
HASTALIKLARA KARŞI
Aşı, hijyen, spor ve dengeli beslenme
Sonbaharla birlikte açık havadaki etkinliklerimizden, kapalı ortamlara çekiliyoruz. Kalabalık mekânlar enfeksiyon bulaşmasını kolaylaştırıyor. Bu koşullarla baş etmenin en etkili yolu bağışıklığı güçlü tutmak. Bunun için atacağınız en önemli adım yeterli ve dengeli beslenmek. Riskli gruptaysanız, grip ve zatürree aşılarını yaptırmanın tam zamanı. Yeri gelmişken hatırlatayım, SGK kronik hastalığı bulunan 65 yaş üstü kişilerin aşılarını karşılıyor. Artık sıcağı bahane edemezsiniz, her fırsatta yürüyün veya egzersiz yapın. Uykunuzu iyi alın, bol su için. Enfeksiyona karşı en iyi önlemlerden biri de ellerinizi sık sık sabunlamak. Parmaklarınızı burun ve gözlerinize sürmeyin. Kapalı ve havasız ortamlarda uzun uzun zaman geçirmeyin.
SONBAHAR DİYETİ
Bağışıklığın üç silahşörü
Birçok kişi sağlığını korumak için vitamin-mineral tabletleri alıyor. Örneğin antioksidan vitaminler A, C, E bağışıklık sistemini güçlendirir. Hücre ve doku hasarına yol açan serbest radikallerin vücuttan uzaklaştırılmasını sağlar.
Yumurta, süt, balık, ıspanak, havuç, kayısı gibi sarı, turuncu ve yeşil sebze ve meyvelerde bulunan A vitamini güçlü bir antioksidan. Vücutta savunma sisteminde görev alıyor, lenfosit yapımı ve antikor oluşumunu artırıyor. Böylece enfeksiyonlara karşı vücudu koruyor.
2.5 yıldır yerli sıtma vakası görülmediği, az sayıdaki hastanın ise enfeksiyonu yurtdışından aldığı belirtildi. Tropikal ve hemen yakınındaki astropikal diye adlandırılan bölgelerde yaygın olan sıtma, yaşamı tehdit eden, tedavi edilmezse ölüme yol açabilen bir hastalık.
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Seyahat Sağlığı Merkezi’nden Dr. Tunç Özcan, özellikle Plazmodium Falcifarum sıtmasına karşı uyarıyor. Türkiye’de görülmeyen, yurtdışında bulaşabilen bu sıtmaya karşı önlem olarak seyahat öncesi koruyucu tedaviye başlanıyor. Döndükten sonra da bir süre ilaç tedavisi sürüyor. Seyahate çıkmadan en geç 3 hafta önce merkeze danışarak, koruyucu tedavinizi planlayabilirsiniz.
SAHRAALTI AFRİKA ÜLKELERİNE DİKKAT
Her yıl dünya çapında 350-500 milyon sıtma vakası görülüyor. 1 milyonun üzerinde hasta bu nedenle hayatını kaybediyor. Ölenlerin çoğu Sahraaltı Afrika ülkelerindeki çocuklar. Her yıl toplam 125 milyonun üzerinde ziyaretçi kabul eden 100’den fazla ülkede bu hastalık görülüyor. Hastalığın görüldüğü ülkeleri ziyaret edenler sıtmaya yakalanabiliyor. 10 binin üzerinde ziyaretçi ülkesine döndükten sonra hastalanıyor. Dr. Özcan, “Sıtmanın yaygın olduğu bölgeden ayrıldıktan sonra ateş yükselirse dikkatli olun. Bu acil tıbbi bir durumdur ve derhal araştırılmalı” diyor.
Sıtma parazitleri, Anofel sivrisineklerinin çeşitli türleriyle bulaşıyor. Bu sinekler daha çok güneşin batışından doğuşuna kadar olan zaman diliminde ısırırlar. Sıtmanın kuluçka süresi ortalama 7 gün sürüyor. Akut, ateşli bir hastalık. Muhtemel bir sinek ısırığını izleyen ilk hafta içindeki ateşli hastalık sıtma değildir. En ağır sıtma hastalığına P.Falciparum neden olur, yukarıda yazdığım gibi Türkiye’de görülmüyor.
Hastalık ateş, titreme, baş ağrısı, kas ağrısı ve güçsüzlüğü, kusma, öksürme, ishal ve karın ağrısıyla seyrediyor. Tablo organ yetmezliğine kadar ciddileşebiliyor. Bunu koma ve ölüm izliyor. Hafif olabilen ilk belirtilerin sıtmadan kaynaklandığı kolayca anlaşılamayabilir. Dr. Özcan, “Sıtmaya ilk maruz kalma olasılığı sivrisinek ısırığının yedinci günü, son maruz kalma olasılığı iki ay sonrasıdır (nadiren daha geç). Bu zaman diliminde ortaya çıkan ve açıklanamayan ateş durumlarında ilk olarak P. Falcifarum sıtması olasılığı düşünülmeli. Bu zaman aralığında ateşi çıkan bir kişi en kısa zamanda teşhis ve etkili bir tedavi için bir sağlık kurumuna başvurmalı” diyor.
ERKEN TANI VE TEDAVİ HAYAT KURTARIYOR
P. Falciparum sıtması, eğer tedavi 24 saatten fazla gecikirse ölüme yol açabilir. Hamile kadınlar ve küçük çocuklar bu hastalığa karşı daha dirençsiz. Hamile kadınlarda sıtma görülmesi anne ölümü, düşük, ölü doğum ve yeni doğan ölümü riskini artırıyor. Diğer Plazmodium türlerinin (özellikle P.vivax) yol açtığı sıtma formları daha hafif ve nadiren yaşamı tehdit ediyor. P. Falciparum sıtmasının önlenmesi ve tedavisi ise daha zor hale geliyor. Çünkü P. Falciparum çeşitli sıtma önleyici ilaçlara karşı giderek direnç kazanıyor. Diğer sıtma türlerinden bugüne kadar sadece P.vivax için direnç gelişmesi vakaları bildirildi. Bunlar da Endonezya ve Papua Yeni Gine başta olmak üzere Brezilya, Guatemala, Guyana, Hindistan ve Myanmar’da gözlendi.