Meriç Enercan

Atan kazanamadı

13 Mart 2006
O formasını, tribünler de onu çok özlemişti.. Her gencin yapabileceğinden çok büyük ve zor kabul edilebilir bir hata yapmış, bedelini bir ölçüde ödemişti.. Ve dönüş günüydü Gökdeniz Karadeniz’in.. Kimbilir belki de ikinci doğum günüydü..

Avni Aker’in tribünlerinde açılan pankartta "Biz seni affettik, sana güvendik. Şimdi sıra sende Gökdeniz" diyordu.. Bir başkası da "Büyük taraftara af, Gökdeniz’e affettirmek yakışır" yazıyordu.. Bu, karşılıksız sevginin hak edilen karşılığını istemekti.. Bu sezon, büyük çile çeken Trabzonsporlunun küçük bir isteğiydi..

Gökdeniz uğruna bu formayı son dönemdeki müthiş çabasıyla daha çok hak eden Ömer Rıza bile yedek kulübesindeydi. Liderliği Galatasaray’a kaptıran ve Konyaspor galibiyetiyle ödünç alan Fenerbahçe’nin bir çok üyesi, en koyu Trabzonsporlu’dan daha bir fanatik bordo mavili idi dün akşam.. Karadeniz’den gelecek iyi haber, keyif demekti onlar için..

Bunun için rakibin yan yüksek ortalarını etkisiz hale getirip, yerden çabuk hücum ederek kazanabilirdi Trabzonspor.. İlki için Stepanov ve Fatih Akyel yeterli idi.. Üstelik giderek olgunlaşan kaleci Tolga da yükseklere sevdalıydı. Topu orta alanda kapıp, en kısa yoldan Szymkowiak, Gökdeniz kanalıyla Fatih’e ulaştırarak.. Çünkü kritik maçlarda saçma sapan kırmızı kartlarla kendisine izin veren Gineli Yattara yine yoktu sahada.. Bu sezon çoğu kez olduğu gibi yine tam takım olmayı başaramamıştı Karadeniz ekibi..

Savunma hataları

İlk 30 dakikayı boş geçen hatta Ümit Karan ve Necati’den iki pozisyon yiyip ucuz atlatan bordo mavililer, Djokaj ve Lee ile soldan gelip pozisyon bulmaya başladı. Fatih Tekke, Szmykowiak ve Djokaj üç şansı da kullanamadı. Gökdeniz’in iştahının fazlalığının yanı sıra maç kondisyonunun yetersizliği de sırıtıyordu. Futbol az, gol yoktu ilk bölümde.. İkinci yarıya Hasan’ın mükemmel asistine Gökdeniz’in golüyle başlayıp, geniş alan sorununu halleden Trabzonspor kontratak çalışmasına geçti.. Buna Hakan Şükür-Aydın karşı hamlesiyle yanıt veren Gerets, topu iyice yükseltti. Ancak ilk yer pozisyonunda İliç’in ara pası Necati’nin golüne dönüştü.

İki savunmanın sadece birer hata yaptığı ve bunların da golle sonuçlandığı bir maçtı.. Yani Song-Tomas ile Stepanov-Fatih Akyel testinde kazanan çıkmadı. "Atan kazanır" havası veren bir maçtı Trabzonspor Galatasaray karşılaşması.. Ne yazık ki sahada atanlar değil, evinde "Ne olacak acaba?" diye bakanlar kazandı dün akşam..
Yazının Devamını Oku

Gazozuna değil

5 Mart 2006
İŞLER her ne kadar ters gitmişse, sezon hedefi şaşmıssa da birileri bu Trabzon takımının oyuncularına ’Gazozuna maç oynama alışkanlığını artık bırakması gerektiğini’ söylemeli.. Ve tabi ligin henüz bitmediğini..

Görüntüye bakılırsa gerçek, genel anlamda derlenme toparlanma olsa da Trabzonspor’un yokluğuna bir türlü alışamadığı Fatih ve Gökdeniz’i mumla aradığı.. Dünkü Vestel Manisa maçında bu iki oyuncu olsa, bir de işi ciddiye alsa, Karadeniz ekibi en az 6-7 gol atardı. Yattara, Ömer Rıza ve Szmek’in kaçırdıklarının en az yarısı gol olurdu.

Manisa’da ortaya çıktı ki, Trabzon savunmasının göbeği çok iyi.. Hatta test maçı olan Galatasaray karşılaşmasından sonra ’Türkiye’nin en iyi ikilisi’ gibi çok iddialı bir ifade bile kullanılabilir ama henüz erken.. Çünkü Galatasaray’da bu unvanın sahibi Tomas-Song ikilisiyle çıplak göz karşılaştırmasını yaparak bu değerlendirmeli Fatih Akyel-Stepanov organizasyonunu.. Nuri Albayrak yönetiminin en önemli icraatı Fatih’i transfer edip, yanına Stepanov’u bulması.. Tolga-Erdinç ikilisinin dağılmasından sonra yapılabilecek en iyi icraat.

Trabzon’un dişlileri

Bu arada Hüseyin çok yararlı, Ömer Rıza gün geçtikçe tırmanan iyi grafikle sahada artık.. Doğrudan katkı sağlıyorlar takıma.. Djokaj ise tam tersine etkisiz eleman.. Geriye gidiyor gün geçtikçe.. Uyum sorununu tersine yaşıyor Sırp oyuncu. Lee ve Tayfun ile Szmek bu takımın önemli dişlileri.. Eline ayağına hakim olan Yattara da..

Karadeniz ekibi, paldır küldür saldırma alışkanlığa sahip rakibi karşısında topu orta saha ve savunmada tutmak yerine, rakip defansın arkasına uzun oynadı. Bu sistemle Yanal’ın keyif veren takımının yumuşak karnını olabildiğince zorladı. ’Dakika bir gol bir’ türünden Ömer Rıza sayısıyla öne geçen Trabzon, Szmek’in kaçırdığı inanılmaz golün ardından karambolde beraberlik şokunu yaşadı. Ancak ’sırtı sıkıntılı’ Vestel’i Ferhat’in aşırtma golüyle bir kez daha yıktı ve üç puanın sahibi oldu.

Hakem Cem Deda, Johana’nın kırmızı kartında haklı, Yattara da bunun etkisiyle abartılıydı. Tabi bu arada Vestel’in mutlak penaltısını verememek gibi bir önemli hataya da imza attı.
Yazının Devamını Oku

Hüzünlü veda

24 Şubat 2006
YÖNETİM bir çuval prim sözü vererek Fortis Türkiye Kupası hevesini belli etmişti. Teknik direktör Vahid Halilhodzic’in maça forvet özellikli 5 oyuncuyla başlaması da açık bir saldırı işaretiydi. Trabzonspor takımı, çeyrek finalist olmak için en az 3 farklı kazanması gerektiği bilinciyle saldırarak başladı. İlk 15 dakikada Djokaj, Yattara ve Fatih Tekke ile 3 net pozisyonu gol yapamadılar. Oysa maç, o dakikada bitebilirdi. Golü bulmak için 19. dakikayı beklemeleri gerekti. Bunun sonrasında yine saldırdılar, pozisyonlar buldular, pozisyon verdiler ama ikinci golü atamadılar. Üstelik rakiplerine de gollük pozisyonlar verdiler.

Boşa kürek çekti

İkinci Lig A Kategorisi’nde zirve mücadelesi veren ve eski günlerine dönmek için çaba harcayan Altay, 3 gün sonra oynayacağı Sakaryaspor maçını düşünerek 5-6 oyuncusunu tribüne yollamıştı. Ancak sahadaki gençlerin mücadelesi müthiş idi. Maçı televizyondaki şov olarak görmeseler, sonuç farklı da olabilirdi.

Bunun en belirgin kanıtı ise ikinci yarıda Haydar ve Saffet Akyüz ile kaçırdığı 2 mutlak gol idi.

İkinci 45 dakikada Trabzon’dan çok şey, daha doğrusu çok gol bekleyenler yanıldı. Çok iyi kapanan rakibi karşısında "Boşa kürek çekmek" dışında bir şey yapmadılar. Bu bölümün Trabzon adına en net pozisyonu Szymkowiak’ın aşırtma vuruşunda topun çizgiden çıkarılması idi. Bu pozisyonun devamında topun kaleci tarafından elle alınışı kurallara göre "Kaleciye pas" olarak değerlendirilmeliydi. Ancak "Maçı pozisyonlara en uzak noktadan nasıl yönetebilirim" çalışması yapan hakem Yılnur Önen’in yanlışlarından sadece biriydi bu.

Trabzonspor, Kayseri yenilgisiyle başladığı, sonradan kazanmayı akıl ettiği kupa macerasına İzmir Atatürk Stadı’nda veda etti. Maçı kazandı, kupadaki turla birlikte ayak bileğinden sakatlanan Fatih Tekke’yi kaybetti.
Yazının Devamını Oku

Ufaklık Ali

13 Şubat 2006
UFAKLIK Ali, maçın bitimine üç dakika kala, gözünü karartıp ceza alanına topla daldığında zor bir maçın anahtarı olacağını ummuyordu herhalde.. Ergin Keleş ile yapılan verkaçın, kan ter içinde bir türlü atılamayan golün başlangıcı olacağını ve üç puan getiren gole bu kadar sevineceğini de.. Trabzonspor, bir taraftan Yattara diğer yandan Djokaj ile defalarca deneyip golü bir türlü bulamadı. Bunda Yattara’nın çok kötü gününde olması ve tüm ortalarını dışarı atması kadar, içeri gidenlere Ömer ve Mert’in çok iyi direnmesi de etkendi.

Bir de herkes unutmuştu ama Ziya Doğan bu takımın eski teknik direktörü, Emrah ile Volkan da eski beklerdi.. Yani gerek Yattara gerekse Fatih’in ne yapacağını ezbere bilenlere karşı oynadı bordo mavililer..

Öylesine yoğun bir çaba içindeydi ki, Malatya’nın nitelikli santrforu Masek ile Stepanov ve Fatih’in verdiği kıran kırana mücadele bile dikkat çekmez olmuştu..

Viyana Kuşatması

Tam 87 dakika Viyana Kuşatması gibi dövdü Malatya surlarını Trabzonspor..

Szymek ve Fatih ile pozisyonlar buldu ama golü atamadı.

"Her şey bitti" derken, stajını Akçaabat Sebatspor takımında yapan Ufaklık Ali girdi devreye, kimsenin belki de kendisinin bile ummadığı bir anda golü atıverdi. Bu sezon iki maç üst üste kazanmayı başaramayan Trabzonspor takımı açısından çok önemliydi galibiyet.. Bu nedenle de Ufaklığın golüyle iki kere karlı çıktı..

Ali’nin çok öne çıktığı maçta herkesin merak ettiği, yeni solak Sırp Djokaj’ın nasıl bir oyuncu olduğu idi.. Dünkü karşılaşma gösterdi ki, kumaş iyi.. Özellikle böylesine hücumu seven bir kentte, ofansif takımda çok iş yapabilir.. "Yapabilir" diyorum çünkü sadece kumaşla, dikişle olmuyor bu iş..

Çünkü terzi de çok önemli.. Terzinin neler yapacağı..

Bu takımın da oyuncuların da vitrini, terzinin eline bakıyor..
Yazının Devamını Oku

Yattara ile Fatih

6 Şubat 2006
19 Mayıs’ın zemini, ligin zemininden daha kaygan değildi. Ama yine de ayakta durmak da, futbol oynamak da zordu Başkent’in ayazında. Üstelik iki takımın da "Hayat Suyu" misalinden üç puana ihtiyacı vardı. Trabzonspor, kazanırsa canlanacak, Ankaragücü’nün galibiyeti, Başkent ekibine hayat verecekti. Tayfun Cora’nın rakibe orta yaptırma yanlışıyla başlayıp, Ufukhan’ın ters kademeyi bilmemesiyle süren iki halkalı hatalar zinciri, Niyazi’nin çarprazdan şık volesiyle Ankaragücü golüne dönüştü. Trabzonspor’un üzerine bir kova buzlu su dökülmüştü sanki. Kısa süre sonra kendilerine gelip saldırdılar. Kalan 34 dakikada, baskılıymış gibi görünen, ancak topu ayağında gevelemek dışında iş yapmayan bordo mavililer, savunmasını 6 kişilik setle ören ve çok başarılı direnen Ankaragücü karşısında pas yapmaktan başka bir şey başaramadı.

Adrese teslim

İkinci yarıda Yattara kozunu oynadı Halilhodzic. Gineli, hem sağ kanada, hem de takımına hareket getirdi. Trabzonspor’un beraberlik golü, Yattara’nın kaptanın kafasına attığı adrese teslim bir korner topunun sonucuydu. Bununla yetinmedi. Aslında herkesin "Yahu bu Yattara da boşa koşuyor" dediği anda. Petkov’u bir kez daha devre dışı bırakıp, bir başka teslimatı ulaştırdı Fatih Tekke’nin kafasına. Golcü, teşekkürünü Orkun’un yanından Ankaragücü filelerine gönderdiği topla yaptı.

Trabzonspor, büyük dalgalanmalar, sıkıntılar ve sorunlar yaşadığı bir sezonun kırılma haftasında, zorlu rakibi Ankaragücü karşısında çok önemli bir galibiyet aldı. Karadeniz ekibi kazanırken, kaleci Tolga, savunmadaki Fatih-Stepanov, özellikle orta alandaki Hasan Üçüncü ve kalitesi tartışılmaz gol ustası Fatih Tekke’nin galibiyete katkısı çok büyüktü. Elbette yorgun Yattara’nın da önemli hamlelerini, bir parantezle özel olarak eklemek gerek.
Yazının Devamını Oku

Yeni fiyasko

23 Ocak 2006
"Her yeni başlangıç, yepyeni bir umuttur.." Yeni yönetimin, yeni transferleri ile yeni bir yarıda, yeni beklentilerle çıktığı Kayserispor maçı, sadece "Yeni bir fiyasko" oldu Trabzonspor için. Kayserispor 2-0 geriye düştüğü anlarda bile rakip alanda etkili, kazanmak için hırslı, çok istekli ve hepsinden önemlisi yeterli idi. Yani Trabzonspor’da olmayan her şey vardı rakibinde. Öncelikle Karadeniz ekibini çok iyi inceleyen teknik direktör Ertuğrul Sağlam’ın, bordo mavili ekibin yumuşak karnı olan sol kanadını kullanması akıllıca idi. Ahmet Şahin’in özel imalatı olan 4. gol dışındaki tüm gollerde bu bölgenin sorumlusu Celalettin’in doğrudan hatası vardı. Bülent rakibin sol kanadını Karadeniz otobanına çevirirken, stoper Erdinç de kabul günündeki ev sahibini andırıyordu.

Elbette bahane olabilecek şeyler de vardı Karadeniz ekibi için. Örneğin çok önemli oyunculardan Yattara, Lee ve Gökdeniz yoktu. Kaleci Jefferson da son anda sakatlanıp devre dışı kalmıştı. Ama onlar da olsa ne değişirdi ki bu kafayla. Zaten 2-0 galipken, 4-2 yenilmeyi ancak bu kafa başarırdı.

Düş kırıklığı

Bir şeylerin değiştiği umudundaydık. Ama kötü bir düş kırıklığı yaşadık Kayseri’de. İstikrarın sadece bu sezonun klasiği olan "Keyifsizlikte sürdüğünü anladık bir kez daha. Kazanırken kaybeden, tam futbol heyecanını yaşadılar, havayı buldular" denirken eskiye dönen bir futbolcu grubu vardı sahada. Farklı yenik durumdayken rakibi tarafından alenen uyutulan, aslında özel bir çabaya gerek kalmaksızın mışıl mışıl uyuyan bir takım.

Trabzonspor maçın son dakikalarında yaptığını, işin başında yapmalıydı. Yani Stepanov, Ergin ve Ali gibi gençleri takıma koyup oynatmalıydı, Halilhodziç. Yöneticiler de, her maçta canlarını yakan usta gölcü Gökhan Ünal’ı, kanatlarını paramparça eden Bülent’i ne yapıp edip transfer etmeliydi.

Trabzonspor her şeye rağmen kendisini sürklase eden rakibini alkışlamalı ve yaptıklarından ders almalı. Bir de kendisine "Trabzon kümeye" diye bağıranları susturabilmenin bir yolunu bulmalı.

Yazının Devamını Oku

Un-elek meselesi

19 Aralık 2005
UN ile elek ikilemini duvarla bütünleştirmiş, iki takımın sıradan mücadelesinde, heyecan verici tek şey atılacak gollerin keyfiydi. Ancak öylesine kişiselleşmiş, tamamıyla ‘Bu maçta ben öne çıkayım’ arzusu vardı ki, iki takım futbolcuları da serisonu indirimin en göz alıcı malı olmak için çaba sarfediyordu. Yönetim değiştiren Trabzon, yeni başkanı Albayrak’a bir hoşgeldin hevesindeydi. Bu nedenle savunmayı sağlam, orta sahayı da kalabalık tutup, Yattara’nın sağ kulvarından iş yapmayı hedeflemişti. İlk 45 dakikada karşısındaki Adem Dursun’un içini dışına çıkaran Yattara, 2. yarı başındaki golü de bu oyuncuya çarptırarak attı ve Adem’i fena yaptı. işin doğrusu Tigana, hafta içinde çok iyi çalışmadığına inandığı Adem Dursun’a sanki Yattara cezası kesmişti.

Genç savunmacılar

Trabzonspor’un golün ardından Beşiktaş’ı topu tüfeğiyle saldırtan futbol görüntüsü Karadeniz ekibinin arayıp da bulamadığı bir tarzdı. Beşiktaş sağdan, soldan, ortadan saldırıp tüm gücüyle gerip arkasını boş bıraktıkça Trabzon Yattara ve Szymkowiak ile birbiri ardına gol şanslarını yakaladı. Ancak ya Cordoba’ya vurdular ya da direğe. Beşiktaş’ın hücum hevesi ise her seferinde Trabzon’un genç savunmacılarına takıldı. Tayfun ile Erdinç, sergiledikleri müthiş performansla kazanılan maçın öne çıkan isimleri oldu. Genç Ufukhan, başarılı bir görüntü çizerken, kaleci Jeferson, ikinci yarıda yaptığı iki kritik kurtarışla alkış topladı.

Türkiye’nin tartışmasız en iyi hakemi Serdar Tatlı, kolay gibi görünen zor maçta sıfır hatayla düdük çaldı. Ne uygulamalarda hatası vardı, ne de değerlendirmelerde. Belki de kalitesi yüksek olmasa da mücadele katsayısı hayli yüksek olan bu maçta en iyiler arasında yerini aldı.
Yazının Devamını Oku

Laubaliliğin sonu

12 Aralık 2005
KAZANMAYI unutan Ankaraspor’a, galibiyeti yeni yeni hatırlayan Trabzonspor karşısında maç öncesi seçenek sunsanız ‘beraberliği alıp gideyim’ derdi.  Hele karşılaşmanın son 28 dakikasını 10 kişi oynayan rakibi karşısında yaptıkları akıl almaz işler vardı. Mesela, Fatih Tekke’nin 77. dakikada skor 2-1 takımı lehineyken kaçırdığı gol, ‘laubaliliğin zirve yapması’ idi. Ve maç orada gitti.

Trabzonspor, ilk bölümde kazanmak için istekli, gereğini yapar bir görüntü içindeydi. Ancak, Ç.Rizespor’u yenip, F.Bahçe beraberliği ile ‘haftanın takımı’ olmayı yeterli gören bordo mavililer, ligin dibinden kurtulmak için mücadele eden, çok eksikli rakipleri karşısında aslında futbol adına çok iyi şeyler de yapmadılar. Skorda 2-0’ı yakaladıkları ilk bölümün bitiş düdüğü öncesi sergiledikleri mücadeleyi ikinci yarıda sürdüremediler.

Galibiyeti getiren hamle

Rakibi çok ciddiye almadıkları dönemde Musa Büyük’ün ayağından ilk golü yediler. Ahmet Yıldırım golü önlemek topu tutup kırmızı kartla saha dışı kaldı. Aslında bu yaptığı takımına galibiyeti getiren çok önemli bir hamleydi. 10 kişi kalan rakibine karşı baskı kurmayı beceremeyen, saldırgan olamayan, iyi hücum edemeyen Trabzonspor, bir de hatalar zincirini birbirine ekleyince pozisyon vermeye, olumsuz koşulları kendi olumsuzluğuna dönüştürmeye başladı. Hücumda geçen sezon da zaman zaman nükseden ofansif laubalilik hastalığı, defansın gayri ciddi tutumuyla iç içe geçince, bu sonun başlangıçı oldu. Halilhodziç’in Yattara ve Szymkowiak değişikliklerinde hatalara eklemek gerek.

Ersen ve Emre ile iki doğru hamle yapan Rıza Çalımbay, çok sıkıntılı bir dönemde ‘adı büyük’ rakibinden 3 puanı alıp gitti. Ve bir Trabzon masalı da böyle bitti.
Yazının Devamını Oku