24 Eylül 2005
<B>TRABZONSPOR </B>için eskilerin deyimiyle ‘<B>Hayati ehemmiyeti haiz’</B> bir maçtı Vestel Manisaspor karşılaşması... Aslında hiçbir şey eskisi gibi değildi Avni Aker’de.. Takım o keyifli futbolu oynamıyor, mücadele eski dozuna asla ulaşmıyor, kazanma alışkanlığı yitiriliyordu git gide..
Bir şeylerin değişmesi gerekiyordu. Yoksa çok şeyler değişecekti Trabzonspor’da.. Değişimin ilk adımları, Jun ve Celalettin’in yedek kulübesine çekilmesiyle başlatılmıştı. Celalettin’in yedeklik serüveni, topu topu 22 dakika sürdü, Lee sakatlanınca kendisini sahada buldu.
Demiray’a öfke
Savunmasını sağlam beşli kuran, sertlik sınırlarını ciddi biçimde zorlayan Manisaspor, Yattara’yı Tufan, Fatih’i D’Hanne, Mehmet Yılmaz’ı da Johanna ile sarıp sarmalamıştı. Markaj anlayışı, tutma-çekme-itme-vurma eylemleriyle gerçekleşiyor, tribünlerin öfkesi de ‘Oyna’ diyerek futbol oynatmayan Oktay Demiray’a yönleniyordu. Oyun itiş kakış giderken, Trabzon takımı da saçma sapan geri paslar yaparken, olmayacak bir iş gerçekleşti, savunmada birbirinin dilinden anlayan iki Brezilyalı Jefferson ve Eller’in anlaşmazlığı, Meduna’nın ilk golünü getirdi.
İlk yarıda Johana’nın Mehmet Yılmaz’ı çekip düşürmesinde penaltıyı çalamayan hakem Demiray, yine Johanna’nın 55. dakikada Celalettin’e taktığı çelmede penaltı noktasını gösterdi.
Ama başkan Aktuğ’un ‘Kovarım’ korkusundan 3-4 hafta top oynayan Yattara penaltıda topu, direğe vurdu.
Trabzon saldırırken ikinci golü bulan Vestel Manisa oldu. Defans anlamsız bir gerileme içindeyken Meduna, Jefferson’u ikinci kez mağlup etti. Ve sonrada tribünlerde kıyamet koptu ‘Atay Aktuğ istifa’ sesleriyle. Evet.. Sihir bozuldu Trabzonzspor’da.. Szmykowiak mı Gökdeniz mi yoksa beyinlerle yürekler miydi işin tılsımı, bilinmez, ama bir şeylerin değişmesi gerek burada.. Hem de hiç vakit geçirmeden..
Yazının Devamını Oku 17 Eylül 2005
<B>GÖKDENİZ Karadeniz </B>yok, <B>Szymkowiak </B>da.. Sadece o kadar mı? Heyecan yok, hırs yok, pres yok, lider yok, futbol da yok Trabzonspor’da.. Düşünün, gencecik ama dipdiri Sivasspor karşısında ilk 45 dakikada pozisyonu yok bordo mavili takımın. Üstelik, bir topu direkten dönen Sivas’ın Trabzonsporlu Hüseyin’in elinde gezen top nedeniyle verilmeyen bir de penaltısı var.
Trabzonspor kötü, çok kötü.. Gaziantep maçında da öyleydi ama şansı yaver gitmişti. Şimdi şansı da terk etti. Frikikten çarpmalı-yanıltmalı bir golle kazanılan skor avantajı bile sadece 15 dakika sürdü. Bağıra bağıra gelen gol, hem beraberlik, hem de şaşkınlık getirdi. Uyku halindeki şampiyon adayı ikinci yarı başında Balili’nin 50 metre sürüp, iki vuruşta attığı golle uyanıyor. Sonra saldırıyor, Sivasspor aslan gibi direnmeye devam ediyor.
Dün akşamki maçtan çıkarması gereken çok ders var Trabzonspor’un. Mücadale etmeden kazanılamayacağı bunlardan biri. Artık herkesin Trabzonspor’u çözmeye başladığı, bu arada Szymkowiak’la Gökdeniz gibi rakibin konsantrasyonunu bozan iki önemli oyuncunun da bir süre olmayacağı herkesin bilmesi ve önlemini alması gereken gerçekler. Kısacası akılcı olmaktan başka çaresi yok Karadeniz ekibinin.
Yazının Devamını Oku 12 Eylül 2005
<B>MİLLİ </B>maç nedeniyle süreklilik sıkıntısı çeken Süper Lig’in zirve abonesi Trabzonspor’un üç başlığı vardı Gaziantepspor maçına çıkarken.. İlki, tartışılan bahis’in popüler disiplin kelepçeli zanlısı Gökdeniz Karadeniz’in yokluğunda ne olacağı. Daha doğrusu onun yerine forma giyecek Thomas Jun’un acemilik gösterisine devam edip etmeyeceği. İkincisi, geçen yıl önce 5 puan, ardından da şampiyonluğa malolan Gaziantep sendromunun bu yıl da devam edip etmeyeceği. Üçüncüsü ise, yeni transfer Kürşat’ın Erdinç’e alternatif olup olmayacağı..
Avni Aker’de herkes bunlara bakarken, maça bir hakem imzasını attı. Hakem Zafer Önder İpek’in yardımcısı Aleks Taşçıoğlu idi bu. Birinci dakikada Jun’un atağında Erman’ın eliyle buluşan topta penaltıya yöneltti İpek’i..
KARTINI AKLADI
Ardından 55. dakikada Eller’in Lazarov’u kucaklayıp düşürdüğü son adam pozisyonu öncesi ofsayt olduğu görüşüyle bayrak kaldırıp, İpek’in ikinci sarı karttan kırmızıya dönen kartını akladı. Elbette yanlıştan dönmek bir erdemdi ama daha önce yardımcı hakemine bakıp, yanlışı yapmamak daha önemliydi.
İşin doğrusu, birkaç enstantene dışında kayda değer hiçbir şey oynamadı Trabzonspor. Jun, S.Prag’ın 9 numarası gibi değil, bizim mahallenin 10 numarası gibi acemice oynadı, Kürşat durumu idare etti, Trabzon da yok gibi görünen Fatih, Emrah’ın ortasına vurduğu kafayla ‘ben bu maçta oynadım’ dedi.
Kısacası geçtiğimiz sezonun keyif veren takımı Trabzonspor, yine ‘bekleyin, bir sonraki haftayı’ Sivas maçı öncesi İstanbul’a selam yolladı.
Yazının Devamını Oku 29 Ağustos 2005
<B>İŞİN </B>rengi, baştan belliydi ama görünen oydu ki, Trabzonspor kulübesine yansımadı. Şenol Güneş, ortada Fatih, onun arkasında Szymkowiak, sağdan Yattara, soldan da Gökdeniz’le 3 koldan Malatya kalesine akarken, bu takımın yakın geçmişte aldığı 5’er gollü yenilgileri de düşünmüştü.
Ancak dün akşamın gerçeği sarı kırmızılı ekibin genç kalecisi Bora idi. Bordo mavili ekibin 10 net gol pozisyonundan 7’si genç eldivene takılıyor ve Trabzonspor, forvetinin beceriksizliği ile birlikte Bora’nın ellerine teslim oluyordu.
Feyyaz Uçar, Yattara’ya önde Ramazan, arkada da Aytaç’la ikili markaj uygularken, bu oyuncuyu durdurmakta güçlük çekiyor ancak Gineli’nin ortaları takım arkadaşlarıyla bir türlü buluşmuyordu.
Karşılaşmanın son 30 dakikası Trabzonspor’un 4, Malatyaspor’un da 3 forvetle oynadığı bir şekle dönüştü. Sanki, ‘Atan kazanır’ gibi bir oyun oynandı. Şenol Güneş, Yattara’yı oyundan alarak Malatya’nın işini kolaylaştırıyor daha rahat çıkmasına ortam sağlıyordu.
Gökdeniz konusu
Son dakikalardaki 2 önemli pozisyon da golle sonuçlandı. Erdinç’in Effa’ya yaptığı hareket, Erol Ersoy’un penaltı düdüğü Mert’in ayağından Malatyaspor golüne dönüşüyor ancak bu hakemin çizgi dışındaki hareketi ceza alanına taşıması gerçeğini değiştirmiyordu. Bu karardaki tek doğru, kırmızı karttı.
5 dakikalık uzatmanın son 30 saniyesinde Eller’in ortasına Fatih Tekke’nin iki hamlelik mükemmel golü Trabzonspor’a kaybettiği bir maçı 1 puan olarak geri getiriyordu.
Malatya’daki futbol akşamında Bora’nın yıldızlaştığı karşılaşmanın bir başka sorusu da Gökdeniz konusundaydı. Gökdeniz’i oynatmak, kazanmak mı yoksa kaybetmek midir sorusunun yanıtı; İyi bir Gökdeniz’in her takıma ve özellikle de Trabzonspor’a çok gerekli olduğu idi. Ve tabii, Yattara gibi bir tehlikenin sakatlanmadıkça sahada kalmasının nedenli önemli olduğu da.
Yazının Devamını Oku 21 Ağustos 2005
<B>TRABZONSPOR</B>, lig stratejisi açısından belki de en önemli maçına çıkmıştı dün akşam.. Ankaragücü maçı, yaşamsal bir karşılaşmaydı. Maçın ilk 15 ve hatta 20 dakikası, tempolu bölümüydü. Trabzonspor oyunu özellikle Yattara’nın kanadından Ankaragücü yarı alanına yıkmış, sağdan sağdan geliyordu. Geçtiğimiz hafta Galatasaray karşısında kıran kırana mücadele eden, son dakikaya kadar direnen o Ankaragücü’nden eser yoktu.. Başkanı yanlış transferler yapıp, boş zamanlarında sağla solla kavga etmekten başka iş yapmayan, teknik direktörü Adnan Şentürk ve oyuncularının özel çabasıyla dik durmaya çalışan Ankaragücü’nün direnci, 8. dakikadaki Fatih’in kafasına kadar sürdü.
Yattara mahkumu Zengue’nin belki de futbol yaşamında bir daha hatırlamak istemeyeceği zor anlarıydı. Sağ tarafta Yattara, Szymkowiak ve Emrah, birbiri ardına orta çalışması yapıyordu Ankaragücü kalesine..
İşi rolantiye aldılar
Fatih Tekke, skorboard 11. dakikayı gösterirken takımını 2-0 öne geçiriverdi. Üstelik bu işi, sadece 3 dakika içinde yaptı.
Sonra Yattara, Fatih ve Gökdeniz ile üç mutlak gol şansını kullanamadı ve işi rölantiye aldı bordo mavililer..
İkinci yarıdaki 15 dakikalık baskı, üçüncü golü getirdi.
İkinci golde Fatih’e asisti yapan Yattara’ya kaptan, bir karşı asistle teşekkür ediyor ve yeni bir ikili doğuyordu.
Trabzon’un alışılmış Fatih-Gökdeniz ortaklığı, dün akşam Fatih-Yattara A.Ş.’ye dönüşüyordu.
Trabzonspor, zaman zaman iyi oynadığı maçta Ankaragücü’nü farklı yenerken son 21 dakika forma giyen Jun, acemice hareketler yaptı. Ancak bu, onun iyi bir santrfor olduğu gerçeğinin yakın zamanda ortaya çıkmasına engel olmayacak.
Tıpkı geçmişte Aurelio, yakın dönemde Jefferson ve Eller’de olduğu gibi..
Yazının Devamını Oku 15 Ağustos 2005
<B>HATIRI </B>sayılır bir süredir Mevlana Diyarı’nda galibiyet yüzü görmediğinden midir bilinmez, bir ürkek, tedirgin ve çekingen idi Trabzonspor... Belki de Kayseri galibiyetine karşın hala Famagusta şokunu atlatamamıştı. Konyalı taraftarlar, bunu unutturmamak için ellerinden geleni yaptılar.
Özellikle ilk 45 dakikada saldırmaktan çok savunmayı yeğlediler. Öylesine negatif bir anlayış içindeydi ki, bordo mavililerin en iyileri stoper Eller, sağbek Emrah ve kaleci Jefferson idi.
Sinirini rakipten çıkardı
Konyaspor ise tüm umudunu Tayfun ve Zafer’in kafasına atılacak uzun yüksek toplara bağlamıştı. Orta alanı kalabalık tutup, Gökdeniz ve Yattara’yı boğmak, bunun devamında Fatih Tekke’ye gidecek pasları önleme planını başarıyla uyguladı.
İkinci bölümde Konyaspor’un saldırıları, Trabzonspor’un çok sevdiği kontratakları vardı.
Golü bulamayan evsahibi Konyaspor, son 20 dakikalık bölümde sinirini rakipten çıkarmaya başladı. 70. dakikada Erhan Albayrak’ın Yattara’ya arkadan yaptığı kamikaze dalışı dünyanın tüm hakemlerince kırmızı kartla cezalandırılırdı ama Cüneyt Çakır sarıyla yetindi.
Uzun lafın kısası, Trabzonspor iyi oynamadı ve bir kez daha Konya Ovası’ndan üç puanı çıkaramadı. Ve Bol Kayıplı Ligde ‘biz de varız’ dedi.
Yazının Devamını Oku 7 Ağustos 2005
<B>TRABZONSPOR’</B>un tüm birimlerinin ortak imalatı olan Famagusta faciasının 3 gün sonrası çok önemliydi. Şampiyonlar Ligi’nin kapı tokmağını tutamadan ‘Elveda’ diyen bordo mavililer için ligin ilk haftasındaki Kayserispor karşılaşması ölüm kalım maçı değilse de hedefler ve lig stratejisi açısından belirleyiciydi. Özellikle seyircinin tavrı çok önemliydi. Terk edilmek ya da sahiplenilmek adına önem taşıyordu bu tepkinin biçimi. Çok az bir bölüm dışında her yer doluydu Avni Aker Stadı’nda. Trabzonspor’un taraftarı tribünde yerini alarak takımını sahiplendiğini ilan etmişti.
Aslında unutulmaması gereken bir gerçekte ‘Her krizin bir fırsat olduğu’ idi. Tıpkı geçen sezonki Cem Papila imzalı F.Bahçe maçındaki gibi. Ligin ilk haftasında F.Bahçe ve Beşiktaş’ın kayıpları Karadeniz ekibinin yolbaşı avantajlarıydı.
Sahanın yıldızı
İlk 45 dakikada canlıydı Trabzonspor. Yattara ile Szmykowiak’ın ortak yapımı iki gol vardı Kayserispor filelerinde. Sahanın en kötüsü hakem Bülent Demirlek’in vermediği 2 penaltıyla, Yattara’nın yan direklerden dönen iki şutu akıllarda kalanlardı. Dün gece, geçtiğimiz sezonda birçok kez olduğu gibi yine sahanın yıldızı Yattara’ydı. Yaptıkları da yapamadıkları da olay olan siyahi yıldızın bir an önce sıkıntı yaratan para işinin halledilmesi lazım. Stoper Özgür’ün 1 trilyon, sağbek Emrah’ın 900 milyar, yedek oyuncu Hasan Üçüncü’nün de 600 milyar aldığı bir takımda Yattara’nın gerçek bir yıldız değeriyle oynatılması gerekir. Elbette kovmak ve satmak gibi talihsiz, duygusal açıklamalar bir kenara bırakılarak. Trabzonspor zaman zaman iyi oynadığı bazen de sıktığı maçta Kayserispor’u 2-1 yenerek bu sezonda şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olduğunu ilan etti. Hem de bağıra çağıra.
Yazının Devamını Oku