Mehmet Y. Yılmaz

Başbakan bu işe ne diyor acaba?

20 Nisan 2015
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, Diyarbakır’a gitti ve imam hatip okullarının müdürleriyle bir toplantı yaptı.

Bilal Erdoğan’a bu toplantıda Vali Yardımcısı da eşlik etti. Gazetelerden öğrendiğime göre toplantıda Dicle Üniversitesi Rektörü ve AKP Diyarbakır İl Başkanı da bulunmuş.
Bilal Erdoğan, bu toplantıyı hangi “sıfatla” yapmış, tam olarak belli değil ama bir süredir kurduğu vakıf TÜRGEV aracılığıyla eğitimi yönlendirme işinde olduğunu biliyoruz.
Kız–erkek ayrı eğitim verilen okul kampuslarının kurulması talimatını, imam hatipli sayısının milyonu geçmesi gerektiği fikirlerini de daha önce eğitim dünyamıza bahşetmişti.
Milli Eğitim Bakanlığı bürokratlarına talimatlar verdiğini, bu gücü “babasının siyasi iradesinden aldığını” da biliyoruz.
Şunu sormak istiyorum: Bilal Erdoğan, Cumhurbaşkanı’nın oğlu olmasaydı, böyle bir toplantı düzenleyebilir miydi?Kuşkusuz düzenleyemezdi, eğitimle ilgilenen birçok vakıf var ve hiçbirinin yöneticisine böyle bir olanak sağlanmıyor.
Hadi diyelim ki konu eğitimdir, eğitimcilerle birlikte toplanmasında, ne yapılması gerektiği ile ilgili görüş alışverişinde bulunmasında bir sakınca olmasın.
Peki o zaman AKP İl Başkanı’nın o toplantıda işi ne?

Yazının Devamını Oku

Tanrı seni korusun Mrs. Robinson!

18 Nisan 2015
LONDRA’daki O2 Arena’da Paul Simon ile Sting, arkalarında muazzam bir orkestra ile sahnede Mrs. Robinson’u söylemeye başladıklarında çevreme alıcı gözle baktım.

Bu şarkı The Graduate filmi için Paul Simon tarafından bestelendiğinde sene 1967 idi.
Ben ilkokulu yeni bitiriyordum, daha Paul Simon ve Art Garfunkel’in isimlerini bile duymamıştım.
O vakitler Türkiye’de pop müzik çalan “il radyosundan” başka bir radyo da zaten yoktu, plaklar deseniz sanki uzaydan geliyormuşçasına geç ulaşırdı.
Sting ve Paul Simon, şarkıya “And here’s to you, Mrs. Robinson / Jesus loves you more than you will know” diye başladıklarında şarkının devamını salonu dolduran sanırım 12–13 bin kişiyle birlikte getirdik: “God bless you, please Mrs. Robinson / Heaven holds a place for those who pray / Hey, hey, hey.”
Salonu dolduranların ezici çoğunluğu benim yaşlarımdaydı. Belki benden beş yaş küçük, belki benden on yaş büyük, en fazla o kadar.
Aynı kuşağın insanlarıydık, yetişme çağında hepimizin hayalinde bir Mrs. Robinbson vardı.

Yazının Devamını Oku

Kuzu’dan intihal!

17 Nisan 2015
“İNŞALLAH seçimi kazanırsa”, koltuğunu bir başkasına bırakıp gidecek Başbakan Ahmet Davutoğlu, seçim beyannamesini açıkladı.

Partilerin seçim beyannamelerini ciddiye almak gerekir mi, doğrusunu isterseniz ben gerekmez diyenlerdenim.
Oraya yazarlar, zaten oy veren kimse de okumaz, sonra unutulur gider.
Tıpkı AKP’nin 2007 seçim beyannamesinde yazdıklarının tam tersini yapmaya niyetlenmesi gibi!
Başbakan, seçim beyannamesinin “Başkanlık Sistemi” ile ilgili bölümünü kendisinin bizzat yazdığını söylediğinde heyecanlanmıştım.
Bir akademisyen olarak yazacağı sistem ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öfkesini üzerine çekebileceğini düşünmüş, dertlenmiştim.
Boşuna meraklanmışım, “Ben yazdım” dediği şey, Burhan Kuzu’dan intihal!
Başkanlık sistemini “yetki karmaşasını gidermek için” istiyormuş.

Yazının Devamını Oku

O makamda ‘dedikodu’ yapılmaz

16 Nisan 2015
ÖNEMLİ mevkilere gelmiş politikacıların ve kamu görevlilerinin dedikodu yapması makbul karşılanacak bir durum değildir.

Çünkü onlar “bilgiye” dayanarak konuşurlar, işlerini öyle görürler. Ya da en azından böyle yaptıklarını varsaymamız gerekir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu en temel “yazısız kural”dan habersiz görünüyor.
Ekonomik gidişatı eleştiren TÜSİAD Başkanı’na veryansın etti.
Cumhurbaşkanı’nın sesine ve konuşma üslubuna artık tahammül edemediğim için konuşmalarını ancak ajanslar geçince, gazeteler yayınlayınca filan okuyarak öğrenebiliyorum, dinleyemiyorum.
Eminim benim gibilerin sayısı bu ülkede hiç az değil, onun için TÜSİAD Başkanı hakkında ne söylediğini buraya da aktarıyorum:
“TÜSİAD gibi kurumun başında olan insanlar ağızlarından çıkanı kulakları duyması gerekir. Çok açık söylüyorum, ben bazı konularda çok hassasımdır ve her şeyi belki somut olarak ortaya koymam ama kendisi onu düşünmesi lazım. TÜSİAD Başkanı’nın geçmişte Türkiye’ye ne tür bedeller ödettiğini gayet iyi bilen birisiyim. Onu değerli arkadaşlarımın inceleyip ortaya çıkarması mümkündür. Hangi işle iştigal etmişse o iş sebebiyle yaptıkları ve ödettikleri bedeller ortadadır. Hangi denetim kurumunda ne gibi görevler yaptılar ve oralardan ne tür bedeller ödettiler bunun üzerinde iyi durulması lazım. Bundan sonra bu tür yeni bedellere biz fırsat vermeyeceğiz, bunu da bilmeleri lazım. Sorumluluğunun bilinciyle hareket etmeyen bunun da hesabını verir.”Şimdi bu sözlerin neresinden tutalım?
Önce “İnsanların ağzından çıkanı kulakları duyması gerekir” diyor ardından da “somut olarak ortaya koyamayacağını” söylediği bir suçlamada bulunuyor.

Yazının Devamını Oku

Dediğini yap yaptığını yapma!

15 Nisan 2015
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Süper Lig’de oynayan takımların kaptanlarını topladı ve öğütler verdi.

“Hakemlere bağırıp çağırmak... Bunlar doğru davranışlar değil” dedi.
“Birlik ve beraberliği koruyun” diye ekledi.
“Yöneticiler bundan böyle demeçlerine çok dikkat etmeliler. Başkanlar büyük kitlelere hâkim, bu bakımdan demeçleri çok önemli” diye dikkat çekti.
“Bugünkü gibi davranışlar bizim zamanımızda yoktu. Maçtan sonra hakeme teşekkür eder, birbirimize sarılırdık” diye tamamladı.
Tabii futbolcular genç çocuklar, karşılarında Cumhurbaşkanı’nı görünce heyecanlanmışlardır.
Ayrıca kravat takmaktan da pek hoşlanmadıklarını biliyoruz, o heyecanla bu sıkıntı bir araya gelince dikkatleri dağılmıştır.
Onun için Cumhurbaşkanı’nın söylediklerini örneklerle açalım ki bu güzel fikirler hafızalarına kazınsın!

Yazının Devamını Oku

‘Çatışmasızlık’ askıya mı alınıyor?

14 Nisan 2015
ÇATIŞMASIZLIK diye de bilinen “barış sürecinin” en belirgin özelliği neydi, hatırlayalım.

Asker ve polis, PKK ile sıcak temasa girmekten kaçınıyordu, deyim yerindeyse “göz yumuyordu”.
Operasyonlar durdurulmuştu, PKK da fazla göz önünde olmadan, bildiğini yapmaya devam ediyordu.
Bu talimatı veren siyasi iradeydi, hükümetti.
Hatırlarsınız, bu nedenle çok tartışmalar yaşandı, ülke sınırları içinde ellerinde silahlarıyla bazı kişilerin serbestçe dolaşabiliyor olması çok eleştirildi.
Bu sürecin pratik sonucu gencecik insanların ölmüyor olmasıydı, bu nedenle çatışmasızlık süreci halktan da destek almıştı.
Geçtiğimiz cumartesi sabahına kadar! Ağrı Valiliği, Diyadin’e bağlı Yukarı Tütek köyündeki “bahar şenliğinde”, PKK’nın propaganda yapacağı istihbaratını almış.
Bu istihbarata göre PKK’lılar, şenlik bahanesiyle köye gelecekler ve vatandaşlara seçimde destekledikleri adaylara oy vermesi için baskı yapacaklarmış.

Yazının Devamını Oku

Erdoğan’ın geçmişine bak, sistemi tercih et!

13 Nisan 2015
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan dedi ki, “Başkanlık sistemi bir tercih değil, zorunluluktur”.

Çünkü “mevcut sistem” Türkiye’yi taşıyamıyormuş, öyle söylüyor.
Doğrusunu isterseniz bu durum beni de ciddi olarak endişelendiriyor ama endişelerimizin kaynağı “demokratik sistem” olmakla birlikte, çözümde farklılaşıyoruz.
Bence de bu parlamenter sisteme, sistem diyemeyiz, “Türk tipi bir parlamenter sistemimiz” var, bunun değişmesi gerek.
Ama Erdoğan’ın çözüm olarak önerdiği, “Türk tipi başkanlık” sistemi, ki onun da bugünkü düzenden çok bir farkı yok, seçilecek başkanı bir tür seçilmiş padişah yapmaktan başka.
Hep diyoruz ya denge ve fren mekanizmaları çalışmayan, güçler ayrılığana dayanmayan bir sistemde demokrasi olmaz.
Varsayalım ki anayasa değişti ve başkanlık sistemi “Türk tipi” olarak kuruldu ve bu değişiklikten sonraki ilk seçimde Recep Tayyip Erdoğan, başkan oldu.
İşte endişelerim bundan kaynaklanıyor, çünkü Erdoğan’ı denetleyecek mekanizmalar olmazsa halimiz yaman olur.

Yazının Devamını Oku

Hem kel hem fodul!

11 Nisan 2015

BU seçim döneminin AKP medyası açısından bir kampanya konusunun Aydın Doğan ve Doğan Medya Grubu olacağı artık belli oldu.
Devlet ihalelerinde oluşturulan havuz ve kamu ilanlarıyla beslenen AKP medyası, bir yerlerden bir işaret almadığı hiçbir şeyi yazmaz biliyorsunuz.
O işareti veren her kimse, onun da herhangi ahlaki bir çekincesi yoktur.
Onun için yalan gırla gider.
Onlar “Çamur at, izi kalsın” prensibi ile çalışırlar, yalanlarını desteklemek için sahte belgelerden yararlanırlar.
Zaten, Siyasal İslam’ın en sık başvurduğu şey budur.
Gözlerini kırpmadan akıl, hayal almayacak yalanlar uydururlar. “Kaç kişi inanırsa o kadar kârdır” diye hesaplarlar.

Yazının Devamını Oku