Paylaş
Çünkü “mevcut sistem” Türkiye’yi taşıyamıyormuş, öyle söylüyor.
Doğrusunu isterseniz bu durum beni de ciddi olarak endişelendiriyor ama endişelerimizin kaynağı “demokratik sistem” olmakla birlikte, çözümde farklılaşıyoruz.
Bence de bu parlamenter sisteme, sistem diyemeyiz, “Türk tipi bir parlamenter sistemimiz” var, bunun değişmesi gerek.
Ama Erdoğan’ın çözüm olarak önerdiği, “Türk tipi başkanlık” sistemi, ki onun da bugünkü düzenden çok bir farkı yok, seçilecek başkanı bir tür seçilmiş padişah yapmaktan başka.
Hep diyoruz ya denge ve fren mekanizmaları çalışmayan, güçler ayrılığana dayanmayan bir sistemde demokrasi olmaz.
Varsayalım ki anayasa değişti ve başkanlık sistemi “Türk tipi” olarak kuruldu ve bu değişiklikten sonraki ilk seçimde Recep Tayyip Erdoğan, başkan oldu.
İşte endişelerim bundan kaynaklanıyor, çünkü Erdoğan’ı denetleyecek mekanizmalar olmazsa halimiz yaman olur.
Bir kere kendisi çok saf! Ben demiyorum, kendisi söylüyor.
Kolayca kandırılabiliyor.
Kendisine “yönet” diye emanet ettiğimiz memleketi kerameti kendinden menkul hocaların eline bırakabiliyor.
Nitekim hükümet ettiği 12 yılda bunu yaptı.
Ne istedilerse verdi, ne istedilerse verdi.
Polisi, adliyeyi, TÜBİTAK’ı, vilayetleri, eğitimi, ulaştırmayı, üniversiteyi ve aklınıza ne gelirse onları, şimdi “bir numaralı hain” dediği insanlara verdi.
Bizler uyardık, “Aman yapma, etme” dedik, kötü biz olduk.
Bugün “Paralel” diye dilinden düşürmediği insanlarla bir oldu, dönüp bizi dövdü.
Konuşmalarına bakarsanız, her şeyi en iyi bilen kendisi ama iki tane evraktan hangisi sahte, hangisi gerçek, onu bile ayırt edemiyor.
Bunu da kendisi söyledi, ben demiyorum.
Meğerse bu “Paralel” dediği insanlar, buna sahte belgeleri gerçek diye yutturmuşlar.
O da farkına varmamış, memleketin ordusunun neredeyse bütün parlak subaylarını elbirliği ile içeri tıkmışlar.
Dinleme ve okuma–öğrenme konusunda da sorunlar var.
“Kimse beni uyarmadı bunlara karşı” dedi, oysa bununla ilgili yazdıklarımız toplansa bir duvarı dolduracak kadar cilt çıkar!
Okumak eylemi ile başının hoş olmadığını biliyoruz ama belli ki dinleme eylemi ile ilgili de sorun var.
Onun için diyoruz ki güçler dengelensin, fren mekanizmaları olsun.
Birisi gelip başkan babamızı kandırıp, devleti ele geçirmek isterse ‘Dur’ diyecek mekanizmalar olsun! Yoksa milletçe yanarız, haberiniz olsun.
Fala inanmam, falsız da kalmam
ESKİ Finlandiya Başbakanı Esko Aho, Vahap Munyar’a, Nokia’nın telefon bölümünü satmasına yol açan gelişmeleri şöyle özetlemiş:
“Bizden iyisini kimse yapamaz havası, Nokia’yı mobil telefondan çıkma noktasına taşıdı.”
Öyle görünüyor ki “benden başka bu ülkeyi kimse yönetemez” havası da, birilerinin siyasi hayatının sonu olacak.
Sonu olmasa da, sonun başlangıcı diyebiliriz.
Onun için var gücüyle, bu seçime asılıyor ve kendisine tehdit olarak gördüğü HDP’ye veryansın ediyor.
Biliyor ki HDP barajı geçerse, başkanlık hayallerine veda edecek, yetkisiz cumhurbaşkanı olarak Saray’da kuru erik ve ceviz ile oyalanacak!
Onun için Diyadin’deki beş PKK’lının ölümü ve 4 askerin yaralanması ile sonuçlanan çatışma bana “anlamlı” geliyor.
Tıpkı adliye baskınının, polisin gözünün önünde cereyan edip, savcının şehit edilmesi olayı gibi bu da!
“Birileri düğmeye basmış olmasın” diye soracağım ama sormuyorum, böyle komplo teorilerine hiç inanmam.
Ama durumumuz da biraz “fala inanma, falsız da kalma” sözünü hatırlatıyor sanki!
Aaaaa ne ayıp!
TRT, CHP’nin “Milletçe Alkışlıyoruz” filmini yayınlamayı reddetmiş.
Gerekçe şu: “Bu film doğrudan iktkidarı hedef alıyor, yayınlamayız.”
Bir muhalefet partisi, seçim kampanyasında iktidarı hedef almayacak da neyi alacak diye sormanın bir anlamı yok.
“Yeni Türkiye” dedikleri böyle bir şey, işinize gelirse.
Ama şunu söylemeden de geçemeyeceğim:
TRT’yi yönetenlerin “Paralel Yapı’nın adamı” olduğunu düşündüm bu haberi okuyunca.
Çünkü bu film eğer seçim kampanyasının temel filmi olacaksa, ben AKP’li olsam “Bırakın istedikleri kadar yayınlasınlar” derdim.
Hiçbir şey anlatmayan, halka hiçbir şey vaat etmeyen bir filmi, reklam kampanyasının merkezine koyan CHP yöneticileri, belli ki bir “üst akıl” tarafından kandırılmışlar.
Hurşit Güneş
CHP Genel Başkanı, Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş’in önseçime girmesine engel oldu.
Güneş, önseçime girmiş olsaydı, kazanırdı-kaybederdi, bilemeyiz.
Büyük olasılıkla listenin birinci sırasını alırdı diye düşünüyorum, ama bu benim kendi fikrim.
Güneş’in önseçime girmesine engel olan parti yönetimi, onu kontenjandan listelere de koymadı. Neden?
Bence Kılıçdaroğlu, olası bir seçim yenilgisi nedeniyle kurultaya gidilecek olursa partide kendisine rakip istemiyor.
Umut Oran, Hurşit Güneş gibi isimlere yapılanın tek açıklaması bu olabilir.
Paylaş