Mehmet Y. Yılmaz

Hurafelere inanmayan nesil!

20 Kasım 2014
ORTAYA çıktı ki bir süre daha Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İslamcı tarih tezleriyle meşgul olacağız.

Kerameti kendinden menkul “bilim adamlarının” yazdığı, kişisel tahminlere dayanan ama hiçbir somut kanıtla desteklenmeyen iddiaları dinlemeye devam edeceğiz.
Bunu “ezber bozma” diye tanımlıyor.
“Bize öğretilmiş bulunan hurafeleri sorgulama cesaretini gösterelim” diyor.
“Okuyan, araştıran, soran sorgulayan, ezberlere, kalıplara, dayatmalara itiraz edebilen bir gençliği, böyle bir nesli yetiştirmek istiyoruz” diye devam ediyor.
Böyle söylediğine göre “Kinine sahip çıkan gençlik yetiştirmekten vaz mı geçti” diye de düşünebiliriz.
Ne zaman ne söyleyeceğini kestirebilmek mümkün olmadığı için, emin olmamakta yarar var tabii!
Ama bu son söylediğinde samimi olduğunu varsayacak olursak, bir ortak noktada buluşabiliriz diye düşünüyorum.

Yazının Devamını Oku

Milli iradeye saygı unutuldu

19 Kasım 2014
İÇİŞLERİ Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken MHP’li Milletvekili Mehmet Günal, İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya bir soru sormuş:

“TOMA ihalelerini yapıyor musunuz? Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen bir işadamı aslan payını almış mıdır? Ne söyleyeceksiniz?”Bakan Ala bu soruya yanıt vermemiş.
Bunun üzerine milletvekili Günal “Cevap ver, saygı göster, saygısız” diye itiraz etmiş.
Bakan Ala’nın yanıtı şöyle: “Siz sorunuzu sorarsınız, hangisine cevap verip vermeyeceğimi ben bilirim, saygılı olun.”Tartışmanın iki tarafı da kuşkusuz ki saygıyı hak edecek kişilerdir. Birisi milletvekili, diğeri milletvekili olmasa bile hükümete dışarıdan atanmış bakan.
Ama bir de ortada Anayasa var ki “saygı” tartışmasında hepsini bir sıraya dizecek olsak, birinci sıraya onu koymamız gerekiyor.
Milletvekilleri, millet iradesini temsil eden TBMM’nin üyeleridir ve Anayasa, TBMM’ye hükümeti denetleme görevi de veriyor.
Anayasamıza göre, milletvekili Günal, Bakan Ala’ya bu sorusunu “sözlü soru önergesi” olarak yöneltmiş olsaydı, beş gün içinde yanıt verilmesi gerekirdi.
Soru yazılı olsaydı, 15 gün içinde yanıtlanmalıydı.

Yazının Devamını Oku

Dünya lideri ispat etmez, sadece söyler!

18 Kasım 2014
İSPANYA’da yayınlanan El Pais gazetesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Amerika kıtasını Müslüman denizciler keşfetti” sözleri üzerine “İddianı ispat et” çağrısında bulunmuş.

El Pais gibi ciddiyetiyle tanınan bir gazetenin, “bir dünya liderini” tanımıyor olmasına hayret ettiğimi söylemeliyim.Bir kere bizim Cumhurbaşkanımızın bir şey ispat etmeye ihtiyacı yoktur!
O her şeyi bilir, “büyük usta” unvanını bu nedenle kazanmıştır, ağzından çıkan söz kanun gibidir!
Mesela, Gezi protestoları sırasında, Kabataş’ta üstleri çıplak, siyah deri pantolonlu, başlarında siyah bandanalar ve ellerinde deri eldivenler olan 60–70 kişilik erkek grubunun, bir “başörtülü bacımızı” taciz ettiğini, dövdüğünü söyledi.
Bunun yalan olduğu, kadının fantezilerle süslü bir halüsinasyon görmüş olabileceği ortaya çıktı, ama o tınmadı bile! Aynı şeyi meydanlarda defalarca tekrarlayabildi. Yine aynı dönemde Wall Street’in işgalini gündeme getirdi, Amerika’da da polisin bu olaylar sırasında 17 kişiyi öldürdüğünü söyledi. ABD Büyükelçiliği bunu yalanladı ama bizim liderimizin bildiğini zaten kimse bilemez ki!
Gazetecileri işten attırdı, “İngiltere’de de hükümet gazete kapattı” dedi. İngilizler bunu yalanladı, ama biz kaçın kurduyuz, İngiliz’e mi inanacağız, Büyük Usta’ya mı?
Hayır Senor Antonio Cano!
Altı ay önce gazetenin Genel Yayın Müdürü oldunuz diye yürüyüşünüz değişse bize ne ama bir dünya liderini iddiasını ispata davet edemezsiniz, önce haddinizi bilin!

Yazının Devamını Oku

Bir konuşursa!

17 Kasım 2014
BU bir Türk klişesidir: Bir konuşursam yer yerinden oynar!

Toplumu o sıralarda ilgilendiren bir olayla ilgisi olduğu düşünülen kişiler tarafından kullanılır.
Bu klişeyi söylerler, ama asla konuşmazlar. Böylece bir şeyler bildiklerini ama bilinmeyen nedenlerle susmak durumunda olduklarını anlarız.
Toplumda böyle bir algı yaratan kişi de bir anda “önemli” bir insan haline dönüşür, bunun tadını çıkarır! Bu tipler genellikle palavracılar arasından çıkarlar.
Dört bakan ile ilgili soruşturma komisyonunda verilen ifadeleri gazetelerde okuyunca, bu sözü söyleme hakkına sahip olan bir tek kişinin aslında Reza Zarrab olduğunu düşündüm.Mesela “saatçisi” diyor ki “Reza Bey, her yıl bizden 1 milyon Euro’luk saat alırdı”!Reza Bey kardeşimiz yılda 20–30 saat alıyormuş.
Demek ki Ankara’da sadece Zafer Çağlayan’ın değil, başka birçok kişinin de kollarındaki saatlerin kaynağı burası.Bu saatler kimlere verilir? Yanıtı belli aslında, bakanlara, bürokratlara.
Niye verilir? Çarklar yağlansın, işler hızlı gitsin diye.
Sadece bu ifade bile, takipsizlik kararıyla kapatılan dosyanın yeniden açılmasını gerektiriyor ki anlayalım bu saatler kimlere verilmiş, ne amaçla verilmiş?

Yazının Devamını Oku

Bir öpücük her şeyi değiştirir

15 Kasım 2014
“LIP–O–SUCTION modelinde çiftlerden biri diğerinin alt dudağını emerken diğeri onun üst dudağını emiyor.”

Bu alıntıyı bir RTÜK uzmanının, bir filmle ilgili olarak yazdığı rapordan yaptım.
Buna lip–o–suction dendiğini bilmiyordum, bizim gençliğimizde buna “somurma” ya da “yumulma” derlerdi. İnsan her yaşta bir şeyler öğrenebiliyor, görüyorsunuz.
Benim yaşımdaki Türk erkeklerinin çoğu bu tür öpüşmenin varlığından filmler sayesinde haberdar oldu ve RTÜK uzmanının iddia ettiği gibi, o yaşta bir filmde böyle bir sahne izlemiş olmak “fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimimize zarar” vermiş gibi de görünmüyor.
Öyle olsaydı memleket sapıktan geçilmiyor olurdu ki böyle bir durum yok.
Ahlaksızlık, daha çok makam olanaklarından yararlanmak şeklinde ortaya çıkıyor ki ihtilas, irtikap, rüşvet gibi kelimelerle de tanımlanıyor.
Evet, bizim çocukluktan gençliğe geçme yıllarımızda bunu filmlerden başka bir yerden öğrenme hele de pratik yapma olanaklarımız çok sınırlıydı, o devir öyleydi.
Ama şunu bir türlü çözemedim: Böyle bir öpüşme sahnesi perdede belirince, öpüşme biraz uzarsa arkalardan bir bıçkın ses yükselirdi: “Eyi muuzzzz!”

Yazının Devamını Oku

Söz vermek kolay tutmak zor

14 Kasım 2014
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, yanına bakanlarını da alarak basın toplantısı yaptı ve işçi sağlığı, iş güvenliği ile ilgili olarak alınacak tedbirleri sıraladı.12 yıldır iktidarda olan bir partinin bu adımı atabilmesi için demek ki yüzlerce işçinin ölmesini beklememiz gerekiyormuş! Ama bu eleştiriyi daha önce yapmıştık, onu geçelim.

Burası “Zararın neresinden dönülse kârdır” ülkesi ve bunu da “kâr” hanemize yazalım, ama çaresizce ölüp gidenleri unutmadan!
Mayıs ayında Soma’da maden cinayeti işlendiğinde, madenler ile ilgili ILO sözleşmesini Türkiye’nin neden imzalamadığı gündeme gelmişti.
Hatırlayacaksınız o günlerde hükümet çevreleri müjdeyi vermişti, “Sözleşme en kısa zamanda imzalanacak” diye!
Kasım ayı bitiyor ortada imzalanmış bir sözleşme yok, Başbakan Davutoğlu sözleşmeyi bu hafta Meclis’ten geçirmeye çalışacaklarını söylüyor. İstedikleri her şeyi bir torba kanunun içine koyup kolayca geçirebiliyorlar ama belli ki sıra ILO sözleşmesine ancak gelecek!
Bakalım verdiği bu sözleri hayata geçirmesi ne kadar süresini alacak?Başbakan’ın açıkladığı önlemler içinde bir tanesi var ki nasıl uygulanacak, gerçekten merak ediyorum.
Bu, işyerinde iş kazası meydana gelen şirketlerin, kamu ihalelerine girmesine izin verilmeyeceği ile ilgili vaat.
Biliyoruz ki Türkiye’de yaygın bir taşeronlaşma var ve iş kazası meydana geldiğinde kim sorumlu olacak? Taşeron mu, ana şirket mi?Torunlar’ın Mecidiyeköy’deki kulesinde asansör katliamı yaşandığında nelerin olduğunu hatırlayalım.

Yazının Devamını Oku

Başbakan da kendi zalimini seviyor

13 Kasım 2014
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, muhalefetteki üç partiyi “zulüm seçici” davranmakla suçladı.

“Biz zalime zalim deriz, mazlumun da yanında dururuz, hiçbir fark gözetmeden” dedi.
Güzel sözler bunlar. Zalimin kimliğine bakmadan karşısına dikilmek, mazlumları savunmak önemli bir insani değer.
Ama keşke böyle şeyler sözlerde kalmasa, gerçek hayatta da tutulabilse ne kadar da iyi olurdu.
Özellikle de Başbakan Ahmet Davutoğlu için!
Yaşadığımız çağın en zalim iktidar sahiplerinden biri, Sudan’da hüküm sürüyor.
Sudan’ın Devlet Başkanı, Korgeneral Ömer Hasan Ahmet El Beşir!300 binden fazla sivilin öldürülmesinden ve 2 milyon 700 bin kişinin vatanlarını terke zorlanmasından sorumlu.Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soykırım suçlamasıyla aranıyor, medeni bir ülkeye giderse yakalanıp mahkemeye çıkarılacak.
Bu dünyadaki tek dostu Recep Tayyip Erdoğan! Birbirlerine adeta “bayılıyorlar”.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’yi takip etmedikleri belli

12 Kasım 2014
HER zaman söylemişimdir, bir politikacının kendi ülkesinde olup bitenleri izlemesi yeterli değildir.

Dünyada neler oluyor, dünyanın başka ülkelerinde neler cereyan ediyor, siyasi aktörler bu olaylar karşısında nasıl bir tutum takınıyor?
Bunları titizlikle izlemelidirler ki kendilerine dersler çıkarabilsinler, evrensel siyasetin öğrettiklerinden yararlanabilsinler.
Alın size bir örnek:
Meksika Devlet Başkanı Pena Nieto’nun eşi Angelica Riverna’nın 7 milyon dolar değerinde bir malikâne satın aldığı ortaya çıktı.İddialara göre hanımefendiye bu malikâneyi, tren ihalesini rakipsiz olarak kazanan Çin devlet şirketi ile ortak olan bir Meksikalı şirket satın almış.
Tabii ortalık ayağa kalkmış, devlet başkanı tren ihalesini iptal etmek zorunda kalmış.
Oysa dünyayı izleseydi, Türkiye gibi bir ülke bulunduğunu, bu ülkedeki iktidar siyasetçilerinin bu tür iddialarla mücadele için etkili yöntemler geliştirmiş olduğunu öğrenir, ona göre davranırdı.
Mesela diyebilirdi ki “o villa çok eski, 20 yıldır var”!“Zaten benim de değil, bir arkadaşımın, sağ olsun ailecek orada kalmamıza da izin veriyor” demeyi de ihmal etmezdi.

Yazının Devamını Oku