Mehmet Y. Yılmaz

Siyasi ahlak sorumluluk ve istifa gerekliliği

31 Ekim 2014
BİR demokraside siyasi ahlakın ayrılmaz bir parçası da siyasi sorumluluktur.

Vatandaşlar seçimlerde oylarını kullanırlar, belli bir süre için ülkeyi yönetecek olan insanları seçerler.
Ülkeyi iyi yöneteceğini düşündüğümüz insanları seçeriz.
Onlar seçmene sözler verirler, seçmen hangi sözün sahibini inandırıcı buluyorsa, onu seçer.
Bunun karşılığında beklenen, seçilen siyasetçinin verdiği sözü tutmasıdır.Seçim ile işbaşına gelen siyasetçinin, bütün bu işleri tek başına yapmasını da kimse beklemez elbette.
Ama biliriz ki, en iyisini seçtik, o da işleri birlikte yapacağı adamların en iyilerini seçer, ülke böylece iyi yönetilir.
Siyasi ahlak, verilen sözlerin tutulmasını gerektirir, sözünü tutmayan bunun bedelini siyasi olarak öder.Bunun için tekrar yeni bir seçimi beklemek de gerekmez.
“İstifa” diye onurlu bir müessese vardır, verdiği sözü tutamayan, ülkeyi iyi yönetemeyen siyasetçi bunun gereğini yerine getirir.

Yazının Devamını Oku

Kaçak sarayın bize gösterdiği şey

30 Ekim 2014
DÜN itibariyle bir gelenek de son buldu, artık Çankaya denildiğinde aklımıza Cumhurbaşkanlığı makamı gelmeyecek.

Yeni kaçak binaya ne denilecek, gazetelerden takip edebildiğim kadarıyla ortak bir isim üzerinde anlaşılmış değil.
Ak Saray diyen de var, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ya da bulunduğu semt nedeniyle Beştepe diyen de!
Adı ne olursa olsun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet’in geçmişten kalan izlerini silmek yolunda bir adım daha atmış olacak.Atatürk Orman Çiftliği’nin önemli bölümünü katlederek yapılan bu kaçak binanın bana neyi hatırlattığını düşünüyordum ki yanıtını dün Cengiz Çandar’ın yazısında buldum: Çavuşesku’nun Bükreş’teki başkanlık sarayı!
O binayı gördüm, içine girdim, Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı’ydı, Çavuşesku’nun izleri Romanya’dan silinmeye çoktan yüz tutmuştu ama o bina bir diktatörlüğün simgesi olarak Bükreş’in kalbinde dikilip duruyordu.
Bu bina da gelecekte öyle bir sembol olarak hatırlanacak.
Türkiye’de, Recep Tayyip Erdoğan döneminin, onun iktidar anlayışının bir sembolü olarak.
Mimari ile iktidar gücü arasında bir ilişki olduğu, ilk çağlardan beri biliniyor.İktidarlar kendi güç ideolojilerini topluma dayatırken bundan fazlasıyla yararlanıyorlar.

Yazının Devamını Oku

‘Yabancı parmağı’ bahanesine sığınmak

29 Ekim 2014
ÖNCE Cumhurbaşkanı (yoksa “Cumbaşbakan” mı deseydim?) Recep Tayyip Erdoğan “Sınırlarımızda başka bir oyun oynanıyor” dedi.

O böyle deyince, Başbakan da (yoksa “Cumhurbaşkanıbaşyardımcısı” mı deseydim?) durduğu yerde durmadı tabii, bir adım ileri attı.
“Gelişmelerin arkasındaki aktörleri doğru okumak lazım. Yerli akıl değil. Son saldırılar, Kobani ile yerli süreci dış aktörlerle irtibatlandırarak yabancılaştırmayı hedefliyor” dedi.
“Yerli süreci dış aktörlerle irtibatlandırarak yabancılaştırmayı hedeflemek” cümlesindeki kargaşa, Başbakan’ın kafa karışıklığını da yansıtıyor.
Belli ki kafasının içinde tam olarak şekillenmemiş, ama madem Cumhurbaşkanı böyle bir şeye dikkat çekti, ben de üzerine gideyim diye düşünmüş!
Şimdi biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı esasen bir dünya lideri!Vizyon, misyon, öngörü, akıl, ne isterseniz hepsinden fazlasıyla var, adeta aklın cisimleşmiş hali!
Başbakan da zaten bir “strateji” uzmanı, kitapları bile var, kitaplarında, makalelerinde yazdığını önce danışman olarak, sonra Dışişleri Bakanı olarak gerçekleştirme fırsatını da buldu.
Ama bu kadar “donanımlı” yöneticilerimize rağmen, “yerli süreci dış aktörlerle irtibatlandırarak yabancılaştırmayı hedefleyenler”, Cumhurbaşkanı’nın sözleriyle, “sınırlarımızda başka bir oyun” oynayabiliyorlar!Oynayabiliyorlar, çünkü bu kadronun Suriye krizinin ilk gününden beri attıkları her adım, yaptıkları her iş, aldıkları her karar buna yol açtı!

Yazının Devamını Oku

Süreç konusunda kafaları karışık

28 Ekim 2014
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, kamu düzenini tehdit eden saldırıların sürmesi halinde çözüm süreci için “Her konuda tutumumuz değişir” dedi.

“Asker–gerilla gibi karşıtlık üzerinden çözüm süreci yürümez” diye de ekledi.
Bu yeni bir durum değil, daha önce de PKK’nın saldırılarından sonra benzer değerlendirmeleri hükümet yetkililerinin ağzından duyduk.
Kamu düzenini bozacak eylemlerin, barış sürecinin yürümesini zorlaştıracağından söz ediyorlar.
Sokak eylemlerinin ve saldırılarının sürmesi durumunda İmralı ziyaretlerinin de yeniden değerlendirilebileceğini Başbakan açıkça söylüyor.
Sonra da “Süreç dediğimiz şeyde muhatap PKK ya da HDP değil. Esas muhatabımız Kürt vatandaşlarımızdır” demeyi ihmal etmiyor.
Bu süreçte hükümetin muhatabı Abdullah Öcalan vasıtasıyla PKK ve TBMM’de temsil edilen Kürt siyasi hareketi değil de, doğrudan doğruya Kürt halkı ise, çözüm süreci niye terör eylemlerinden etkilensin?
Niye “Kamu düzenini bozarlarsa tutumumuz değişir” diyorsunuz o zaman?

Yazının Devamını Oku

Milli iradeye ‘Hadi git işine’ dediler!

27 Ekim 2014
DÖRT bakan ile ilgili yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürütecek komisyonun üç kişilik bir grubu, İstanbul’da, Reza Zarrab, onun adamı Abdullah Habbani ve Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’i “tanık olarak” ifade vermeye çağırdı.

Savcılık takipsizlik kararı vermemiş olsaydı, bu kişiler aslında aynı davanın sanığı olarak mahkemede yargılanacaklardı, şimdi “tanık” sıfatını kazandılar.
Bu “tanıkların” hepsi, komisyona ifade vermeyi reddetti.
Hiçbir şey söylemeden çekip gittiler.
Baktım, AKP sözcüleri “milli iradeden” dem vuracaklar mı diye, tıs yok!
Milli iradenin temsilcisi TBMM komisyonu ifade almak istiyor, bunlar “Hadi işinize gidin, size ifade mifade yok” diyorlar!Benim açımdan bu işin ilginç olan yönü Barış Güler’in tanık olarak ifade vermeyi kabul etmemiş olması.
İfade verseydi, hangi bilgisiyle Reza Zarrab’a “danışmanlık” yaptığını açıklamak zorunda kalacaktı, bu bir.
Evinde çıkan kasaları, para sayma makinesini ve 93 bin dolar artı 325 bin Euro ve artı 395 bin liranın kaynağını açıklaması da gerekebilecekti.

Yazının Devamını Oku

Aman ateşle oynama!

25 Ekim 2014
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, milletvekili ve belediye başkanlarının haksız imar kazancı elde edip etmediklerini araştırmak için bir Etik Araştırma Merkezi kuracağını söyledi.

Şöyle diyor: “Adam bir yerden imar geçeceğini öğreniyor, gidip oradan arsa alıyor. Bu haram kazançtır, görevini kötüye kullanmasıdır, ahlaksızlıktır.”
Doğrusunu isterseniz bunları okuyunca Davutoğlu’nun siyasi geleceğinden endişe ettim.
Biliyorsunuz memleketin en büyük “kupon arsa uzmanı”, bu işlere bakıyor!
Müstafi Şehircilik Bakanı ne demişti, hatırlayın:
“Ne yaptıysam, Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla yaptım”.
Yaptığı işleri biliyoruz: İmar planını değiştirmek, arsalara yapılacak inşaatlarda emsalleri yükseltmek...
Davutoğlu’na birisinin “Cıss” demesi gerekiyordu, ben söylemiş oldum!

Yazının Devamını Oku

Arınç, niye tahammül ediyor?

24 Ekim 2014
HAK-İŞ’in düzenlediği kısa film yarışmasında ödül alan 12 dakikalık “Fıtrat” filmi, törende gösterilirken Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, filmin erken bitirilmesini istemiş.

Sinirlerinin biraz bozuk olduğu anlaşılıyor, çünkü son zamanlarda bu tür çıkışlarına sıkça rastlıyoruz.
Bu müdahalesi üzerine çıkan tatsızlığı Başbakan Ahmet Davutoğlu yatıştırmış.
Arkasından kürsüye Arınç çıkmış, şöyle diyor: “Emeğe nasıl değer verilmesi gerektiğini Sayın Başbakanımız, inancımızı da ortaya koyarak ifade etti.”Bilmiyorum sizin de dikkatinizi çekti mi, Bülent Arınç, son zamanlarda “inanç” konusuna sıkça vurgu yapıyor.
Yukarıya aktardığım konuşmadaki gibi mesela.
Konuyu bir şekilde döndürüp dolaştırıp buraya getiriyor.
Dini bütün bir insan olduğunu biliyoruz, ama bunu her seferinde adeta gözümüzün içine sokmak ister gibi davranıyor.
Acaba bunun nedeni vicdanında duyduğu bir rahatsızlık mıdır diye merak etmiyor da değilim.İnanmış bir Müslüman olarak, memleketin soyulup soğana çevrilmesinden rahatsızlık duyuyor olmalı.

Yazının Devamını Oku

İşte bu şüphe çok makul!

23 Ekim 2014
OYUNCU Deniz Tunca, Ortaköy’de otomobiliyle giderken polis çevirmesinde durdurulmuş.

Kendisine alkol kontrolü yapılmış, bir şey çıkmamış.
Bunun üzerine oradaki görevli polislerden biri, “Çok neşelisin, uyuşturucu mu kullandın” diye sormuş ve uyuşturucu testi yapmış.
Ardından da “Uyuşturucu kullanmışsınız” deyip ehliyetine 5 yıl süreyle el koymuş, 3 bin 474 lira da para cezası kesmiş.
Tunca, “Hayatımda hiç kullanmadığım bir maddeyi kullandığımı söylediler” diye anlatıyor.
Bunun üzerine, Tunca, kan testi yaptırıp mahkemeye başvurmuş. Kan testinin sonucu, Tunca’nın herhangi bir uyuşturucu kullanmadığını gösteriyor.
Mahkeme, Tunca’yı haklı bulup cezanın kaldırılması kararını vermiş.
Normal olarak bizim memlekette herkesin başına gelebilecek bir olay bu, onun için aslına bakarsanız ilginç de değil.

Yazının Devamını Oku