Hurafelere inanmayan nesil!

ORTAYA çıktı ki bir süre daha Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İslamcı tarih tezleriyle meşgul olacağız.

Haberin Devamı

Kerameti kendinden menkul “bilim adamlarının” yazdığı, kişisel tahminlere dayanan ama hiçbir somut kanıtla desteklenmeyen iddiaları dinlemeye devam edeceğiz.
Bunu “ezber bozma” diye tanımlıyor.
“Bize öğretilmiş bulunan hurafeleri sorgulama cesaretini gösterelim” diyor.
“Okuyan, araştıran, soran sorgulayan, ezberlere, kalıplara, dayatmalara itiraz edebilen bir gençliği, böyle bir nesli yetiştirmek istiyoruz” diye devam ediyor.
Böyle söylediğine göre “Kinine sahip çıkan gençlik yetiştirmekten vaz mı geçti” diye de düşünebiliriz.
Ne zaman ne söyleyeceğini kestirebilmek mümkün olmadığı için, emin olmamakta yarar var tabii!
Ama bu son söylediğinde samimi olduğunu varsayacak olursak, bir ortak noktada buluşabiliriz diye düşünüyorum.
“Okuyan, araştıran, hurafeleri sorgulayan, kalıplara itiraz eden” bir gençlik yetiştirmek istiyorsak, işe nereden başlayacağımız çok açık aslında.
Başlayacağımız yer eğitim sisteminin ta kendisidir.
Ama gelin görün ki eğitim sistemini dini bir temel üzerine oturtmak, bütün okulları imam hatiplere çevirmek isteyen de bizzat Cumhurbaşkanı’nın kendisinden başkası değil.
Hem hurafeleri sorgulayacak ve kalıplara itiraz edecek bir gençlik yetiştirmek isteyeceğiz, hem de bunu dini bir eğitim sistemi içinde yapacağız!
İkisinin bir arada olabileceğinin bir örneği var mı acaba?
Dini eğitim sorgulamamayı, tartışmamayı gerektirir.
Söz konusu olan bir inanç sistemiyse ve o inanç sisteminin içinde yetiştiriliyorsanız, sizden sorgulamanız değil, söylenenlere inanmanız beklenir.
O söylenenlerin içinde bolca hurafe olduğunu da biliyoruz.

Haberin Devamı


Seviyor ama kılını kıpırdatmıyor


BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, Alevilerin nasıl olup da CHP’ye oy verdiklerine hayret ediyormuş!
Dersim’de olup bitenlerden CHP’yi sorumlu tutuyor. Bununla da kalmayıp Maraş ve Madımak Otel katliamlarından da Bülent Ecevit’i ve SHP’yi suçluyor.
“Ecevit, Maraş olayları sırasında başbakandı, SHP de Madımak Otel katliamı sırasında koalisyon ortağıydı” diyor.
“Kontrgerilla yaptıysa Ecevit araştırsaydı” diye de ekliyor.
Şimdi kendisi Başbakan, TBMM’de de çoğunluğa sahip, madem Ecevit bunu yapmadı, kendisi neden bu işe bir el atmıyor diye merak ettim.
Madımak Otel’de insanların yakılarak, dumandan boğularak öldürülmesinin sorumluluğunu da SHP’ye yıkıyor.
Evet, o dönemde SHP koalisyon ortağı olarak hükümetteydi ama olayın faillerinin baş savunucuları da şu anda TBMM’de AKP sıralarında oturuyorlar.
Madımak katliamının sorumlularının avukatlarının önemli bölümünün AKP’li olmaları bir tesadüf mü?
Katliam sırasında Sivas’ta yerel yönetimde olanlar ile siyasi akrabalığını unutuyor.
Davutoğlu, bütün demagoglar gibi insanların hafızalarının zayıflığına güvenerek gerçekleri çarpıtmaya çalışıyor.
Kendisine önerim şudur: Madem Alevilerin sorunları konusunda bu kadar hassas ve şu anda da yetkili olarak bir hükümetin başında, neden Alevilerin temel isteklerini yerine getirmek için kılını kıpırdatmıyor?
Bugünün sorunu Dersim katliamı mı yoksa Alevilerin mesela cemevleri ile ilgili talepleri mi?

Haberin Devamı

Mahkemede ‘iyi hal’!

İSTANBUL’da, boşanma davasının sonuçlanmasının hemen ardından eski eşini üzerine benzin dökerek yakmaya çalışan adamın mahkemesi sonuçlandı.
Adam, işe gitmek üzere evinden çıkan kadına yaklaşmış, tekme atarak yere düşürmüş, sonra elindeki bidondan üzerine benzin döküp çakmağı çakmış.
Kadın yanmaya başladığında “Sana bunu yanına bırakmayacağımı söylemiştim. Oh oh ne güzel” diye de bağırıyormuş.
Savcılık, adam hakkında “Canavarca hislerle adam öldürme” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiş.
Suç teşebbüs halinde kaldığı için 20 yıla kadar hapis cezası öngörülmüş.
Mahkeme adamı 16 yıl 8 ay hapse mahkûm etmiş.
Buraya kadar normal bir yargılama süreci.
Verilen ceza hiç de az değil, demek ki yargıç öyle takdir etmiş.
Sadece anlamakta zorlandığım şu ki bunu sadece bu dava ile ilgili olarak da söylemiyorum:
Sanık için istenen cezada indirim yapılmasının nedeni, adamın “mahkemedeki iyi hali”!
Yani duruşmalara kravat takarak geldi, sesini çıkarmadan, boynunu büküp öylece oturdu diye cezasında indirim yapılabiliyor.
Yargıçların takdir yetkisini elbette tartışmıyorum ama bu “iyi hal” değerlendirmesini de bir türlü anlayamıyorum!

Yazarın Tüm Yazıları