Mehmet Y. Yılmaz

Siyasetçinin özel hayatı olmaz!

29 Kasım 2014
TBMM Soruşturma Komisyonu’ndaki ifadeler için yayınlanmasına yayın yasağı koyan yargıç, kararının yanlış okunduğunu, hatta hiç okunmadan üzerine konuşulduğunu söyledi.

Evet, yargıç haklı, koyduğu yasak bu konuyla ilgili yapılacak yorumlara ve eleştirilere yönelik değil.
Ama sorunumuz şu ki ne konuşulduğunu bilmiyorsak, neyi nasıl eleştireceğiz, yorumlayacağız?
Hadi biz gazeteci olarak konuşulanları öğrendik ve bu bilgilerimize dayanarak yorumlar yaptık. Ne konuşulduğunu bilmeyen halk, o yazılanları nasıl anlayacak?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türk yargıcı Prof. Dr. Işıl Karakaş, Cumhuriyet gazetesine bir demeç verdi.
Karakaş, dört eski bakan ile ilgili soruşturmayı yürüten komisyonun faaliyetleri ile ilgili haberlere yayın yasağı konulmasının basın özgürlüğünün ihlali olduğunu söylüyor.
“Demokratik toplumda yayın yasağı kabul edilebilir bir şey değildir. Aslolan basın özgürlüğüdür biliyorsunuz, yani toplumun her konudan haberdar olma hakkı” diyor.
Karakaş’ın bu konudaki sözlerini dikkatinize sunmak istiyorum.

Yazının Devamını Oku

Aynaya bakmadan sokağa çıkma

28 Kasım 2014
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, CHP’nin “Türk Baas’ı” olduğuna karar verdi.

Güleceğim ama gülemiyorum!
“Baas” kelimesi, Arapçada “diriliş” anlamına geliyor. “Yeniden diriliş” gibi algılamak gerek.
Cennet vatanımıza baktığımızda bir şeyleri “yeniden diriltmeye çalışan” bir partiyi gözlerimiz arayacak olursa, göreceğimiz de AKP’den başkası değil.
Müthiş bir Osmanlı dirilişi özlemi, pan-İslamist bir vizyon!Öte yandan Baas partilerinin iktidarda olduğu ülkeler ile Yeni Türkiye de birbirine çok benziyor!
Tek parti iktidarı, bürokrasinin, yargının, emniyet güçlerinin bu iktidarı korumak için katı uygulamaları.
Bakın “güvenlik” paketi TBMM’den çıktığında, polis sizi sokakta çevirebilir, evinize girebilir, işyerinizde arama yapabilir, sizi alıp iki gün karakolda tutabilir!
Yazarken aklıma Mısır geliyor!“Muhaberat” dedikleri kuruluş, ki bizdeki karşılığı MİT oluyor, o her şeye kadirdir!

Yazının Devamını Oku

Öngörülebilir bir hukuk düzeni :)

27 Kasım 2014
TBMM Soruşturma Komisyonu Başkanlığı istedi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı mahkemeye gitti, nöbetçi Sulh Ceza Hâkimi de “rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasına” yayın yasağı getirdi!

Yaşasın Türk adaleti!
“Niye bu kadar beklediler” diye merak içindeydim!
Kararı görünce rahatladım:
Hakkı Bey görevini yaptı diye sevindim, savcı bey raporlu değil diye mutlu oldum. Yargıcın kararını da okuyunca göğsüm gururla doldu!
Bir de bu ülkede “Öngörülebilir bir adalet düzeni yok, kanunlar çok sık değişiyor, mahkeme kararları ve savcılık uygulamaları standart değil” diye eleştiriler yapıyorlar!
Hayır, efendim!
Bu ülkede öngörülebilir bir hukuk düzeni var, savcılık uygulamaları standart, yargıçların kararları üst düzey bir hukuk metni niteliğinde! Eğer iktidar partisinin yolsuzluk ve rüşvete batmışlarını korumak söz konusuysa savcıların ve mahkemelerin ne yapacağını kolayca öngörebilirsiniz:

Yazının Devamını Oku

Çarpık olan sözlerin kendisidir

26 Kasım 2014
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, ırkçı nefret suçu işleyen ve vatandaşlar arasında dini ayrım yapan Edirne Valisi’ne sahip çıktı, “Valimiz yanlış yapmıştır, hissi davranmıştır” dedi.

Sorun da bu zaten Bülent Bey: Vali’nin “hisleri!”Valinin bu şekilde yansıttığı hisleri “ırkçı, ayrımcı ve nefret dolu”!Zaten kendisi de söylüyor, “İçimde büyük bir kinle söylüyorum bunu” diyor!
Ve Başbakan Yardımcısı, Vali’nin “açıklamasını yeterli görüyorum” diyor!
Vali, “beyanının yanlış anlaşılmasından dolayı üzüldüğünü” söylüyor!
Nesini yanlış anlamışız o sözlerin?
Ne diyordu Vali hatırlayalım: “Mescid- i Aksa’nın içinde savaş rüzgârları estiren o eşkıya kılıklı insanlar Müslümanları katlederken, biz de onların sinagoglarını yapıyoruz. İçimde büyük bir kinle söylüyorum bunu.”
Bu sözü gazetecilerin önünde söyledi, görüntülü kayıtları bile yayımlandı!
Bu sözlerin yanlış anlaşılacak nesi var?

Yazının Devamını Oku

50 yıl öncesinden ışınlanmış gibi

25 Kasım 2014
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneği’nin düzenlediği Kadın ve Adalet konulu toplantıda konuştu.

Konuşmasında yeni bir şey söylemiyor aslında.
Kadına bakışı eski mi eski bir demagojinin etkisi altında.“Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir” diyor.
Ve verdiği örneğe bakın: “İş hayatında hamile bir kadını, erkekle aynı şartlara tabi tutamazsınız. Çocuğunu emzirmek zorunda olan bir anneyi, bir erkek ile eşit konuma getiremezsiniz.”
Herhangi bir mahalle kahvesinde duyabileceğiniz kadar bir “felsefi derinlik”!“Kadın kadına eşitlik doğru olandır, erkek erkeğe eşitlik doğru olandır diyor ve bir de
yeni kavram icat etmiş:
“Kadınların ihtiyacı olan eşitlikten ziyade eşdeğer olabilmektir!”Kadınların bir türlü çözülemeyen “Eşit işe eşit ücret” taleplerine değinmiyor bile.
Çünkü onun kafasındaki kadın tanımı, iş hayatında, toplumsal ilişkilerde erkekler ile eşit bir kadın tanımı değil.

Yazının Devamını Oku

O vali orada kalmamalı

24 Kasım 2014
NORMAL ve medeni bir ülkede yaşıyor olsaydık, Edirne Valisi Dursun Şahin şimdiye kadar çoktan görevinden alınmış olurdu.

Vali, ırkçı nefret suçu işlemekle kalmıyor, aynı zamanda bir mülki yönetici olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında açık ayırımcılık yapıyor.Neler söylediğini daha önce okumuşsunuzdur ama tekrarlayalım ki unutulmasın:
“Mescid-i Aksa’nın içinde savaş rüzgârları estiren o eşkıya kılıklı insanlar Müslümanları katlederken, biz de onların sinagoglarını yapıyoruz. İçimde büyük bir kinle söylüyorum bunu. Biz de onların mezarlıklarının etrafını temizliyor, projelerini kurula gönderiyoruz. Buradaki tadilatı sona gelen sinagog sadece müze olarak tescil edilecek. İçinde bir sergileme, vitrinleme yapılmayacak.”
Trakya Yahudilerine karşı uygulanan ve “furtuna” ismiyle de bilinen etnik temizlik eylemi, Cumhuriyet tarihimizin hâlâ resmi özrü dilenmemiş, utanç sayfalarından biridir.Aradan geçen 80 yıldan sonra, öyle görünüyor ki kamu yönetimindeki zihniyet hâlâ aynı.
Vali’nin bu konuşmasından sonra İçişleri Bakanı’nın çıkıp, Edirne Valisi’ni hemen görevden almasını beklerdim.
Ama o bırakın bunu yapmayı “Vali yanlış düşünüyor” bile demedi.
Yoksa Bakan Bey de, valisi gibi mi düşünüyor?


Yazının Devamını Oku

Bir resmin kalmış bende, tam ortadan yırtılmış!

22 Kasım 2014
İKİ genç oyuncunun geçen yaz başlayan aşkları, geçen gün bitmiş. Haberi gazetede okudum, ikisi de son derece tanınmış oyuncular, kız güzel, oğlan yakışıklı.

Dışarıdan baktığınızda “Birbirlerine ne kadar yakışmışlar” diyebileceğiniz bir çift.
İsimlerini burada tekrarlamıyorum, muhtemelen artık isimlerinin bir arada yazılıp çizilmesinden de hoşlanmayacaklarını düşündüğüm için. Amacım kimseyi kırmak değil çünkü.
Çiftin ayrıldıklarını gazeteciler takip ettikleri sosyal medya hesaplarından öğrenmişler.
Birbirlerini sosyal medyada takip etmeyi bırakmışlar, “arkadaş” listesinden çıkarmışlar, Instagram’daki fotoğrafları silmişler.Bunun artık yeni oluşmakta olan bir davranış biçimi olduğu anlaşılıyor. Yakında “gelenek” demek zorunda da kalabiliriz.
Çünkü bunu ilk kez duymuyorum, daha önce de magazin dünyamızın kahramanlarının biten ilişkilerinden sonra böyle yaptığını okumuştum.
Eskiden, yani dijital fotoğraflar çağı başlamadan önce, ayrılan çiftler birlikte oldukları fotoğrafları keserlerdi.Kadın ya da erkek, ayrıldıktan sonra eldeki fotoğrafları tarar, elde makas dekupaj işlemine girişirlerdi.
Kafası oyuk vücutlar, omza atılmış bir kol ama kolun sahibinin kim olduğunu anlayamıyoruz, çünkü o kesilip atılmış!

Yazının Devamını Oku

Gül’ün ifadesi belli ki rahatsız etmiş

21 Kasım 2014
ESKİ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kendi isteğiyle gitti ve “kayıp trilyon” davası ile ilgili olarak ifadesini verdi.

Bırakın devlet yetkililerinin, sıradan sivillerin bile ifade vermekten kaçındıkları bir ülkede, bir eski Cumhurbaşkanı’nın, buna zorlanamayacağını bildiği halde gidip savcıya ifade vermesi, sembolik bir değer taşıyor.
Kimsenin hukukun üstünde olamayacağını zarif bir şekilde vurguluyor.Gül’ün bu tavrının, “bir yerlerde” de değerlendirilmiş olduğunu tahmin etmek zor değil.
Hatta bir adım daha ileri giderek “Ne yapmak istiyor, böylece bir mesaj vermeye mi çalışıyor” diye öfkeyle karşılandığını bile tahmin edebiliriz.
Nitekim “yandaş medyanın” bu haber ile ilgili tutumu, bu tahmini kolaylaştırıyor.
Belli ki bu gazetelere yerleştirilmiş “Alo Fatih” türü siyasi komiserler de aynı değerlendirmeyi yapmış.
Haber, Akşam, Habertürk ve Yeni Akit’te hiç yok!Sabah, 15. sayfasının en dibine gizlemiş, belli ki kimse okuyup üzerinde düşünmesin istenmiş.
Star da aynı yoldan gitmiş, haber 16. sayfasında küçücük verilmiş.

Yazının Devamını Oku