Mehmet Soysal

Dünyayı yönetenlerin gündemiyle bizdeki siyasi tartışmaların gündemleri o kadar farklı ki...

İngiliz istihbaratının eski başkanlarından Richard Dearlove koronavirüsün Vuhan’daki laboratuvardan kazayla yayıldığını iddia ediyor...

Koronavirüsün insan yapımı olduğuna dair delillerin olduğunu söyleyen Dearlove, Çin’i dünyaya verdiği zararın ödemeye zorlanacağının altını çiziyor.

*

Asya ülkelerinde ise kedi, fare, köpek, yılan gibi daha akla hayale gelmeyen ne varsa yenilmeye, pazarlarda satılmaya hâlâ devam ediliyor...

Koronavirüsü dünyaya yayan Çin’de, 10 gün sürecek köpek eti festivali tepkilere rağmen başladı...

Ve kimse dur diyemiyor!

*

Türkiye sağlık sisteminde, hastaneleriyle, doktorlarıyla ve tüm sağlık çalışanlarıyla olağanüstü bir çaba gösteriyor...

Bir yandan seçim kazanı kaynatılıyor, diğer yandan ırkçılık karşıtı gösterilerle yangın yerine dönen ABD, koronavirüs salgınıyla baş etmeye çalışıyor...

Dünyanın en iyi ilaç şirketleri, sağlık laboratuvarları, üniversiteleri ve bilim adamlarına sahip oluşu yüzünden herkes aşıyı ABD’nin bulmasını bekliyor...

Lakin her kafadan bir ses çıkıyor...     

*

Amerika’yı kim yönetiyor?

Bu soruya yıllardan beri farklı cevaplar veriliyor...

Efsaneleşen hikâyelerin sayısı o kadar çok ki...

Kimileri de karanlık güçlerden söz ediyor...

Irak’ın kuzeyindeki PKK kampları vuruluyor... Birleşik Arap Emirlikleri Türkiye’yi kınıyor...

35 yıldan beri PKK’nın saldırılarını, katliamlarını, cinayetlerini bir gün dahi kınamayan bazı Arap ülkelerinin gerçek yüzü bu...

Kardeşlik bir masaldan ya da bir türküden ibaret işte...

*

PKK’lılar ise Londra’da protesto gösterileri yapmış...

İngiliz polisi PKK’lı göstericilere müdahale ettiği için bazı medya kuruluşları olayı ABD’de yaşanan ırkçılık karşıtı eylemlere dahil etmek istiyorlar...

Türkiye’nin dinlerle, ırklarla, dillerle bir savaşı yok...

Terör örgütleriyle bir savaşı var...

Dışımızda ve içimizdeki terör bağımlıların anlayamadığı gerçek bu...

Amerika’daki ırkçılık karşıtı gösteriler Londra, Bristol, Brighton, Newcastle, Liverpool, Paris, Marsilya ve Lyon gibi şehirlerde de etkisini sürdürüyor...

“Adalet yoksa barış yok” sloganlarıyla eylemlerini devam ettiren göstericiler adeta bir  ‘Amerikan Baharı’ bekliyor...

Peki, böyle bir ihtimal var mı?

*

Eylemcilerin arasına karışarak işyerlerini yağmalayanlar ise Trump’un seçilme şansını daha da yükseltiyor...

Madalyonun öteki yüzündeki gerçekleri yani derin devletin oyunlarından sadece birini de Amerikalı beyaz bir kadın görerek yağmacılara isyan ediyor:

 Yapmayın, zarar vermeyin... Sizler böyle yaptıkça Trump’ı bir daha seçtireceksiniz!

*

“Dışlanmışlığa ve en altta kalmış olmaya”

İrlandalı gazeteci David McWilliams: Kapitalizm askıya alındı.

Koronavirüs salgını yüzünden yaşanan ekonomik krize çareler aranıyor... Farklı reçete arayışına giren ve çözüm sunanların sayıları da gittikçe artıyor...

Ve tüm arayışların bir çıkış yolu yok...

Guardian gazetesi ise sistemin geleceği açısından olasılıkları konunun uzmanlarıyla tartışmaya devam ediyor...

*

Gazeteci McWilliams, Yunanistan’ın eski maliye bakanı Yanis Varoufakis’e “Kapitalizm askıya mı alındı?” diye soruyor...

Varoufakis diyor ki:

 Batı’da kapitalizm son olarak İkinci Dünya Savaşı sırasında askıya alınmıştı.

 Savaş ekonomisi, fiyatları sabitleyen bir kontrollü ekonomi hâkim olmuştu.

Paulo Coelho, geçtiğimiz günlerde Twitter’da Türkçe paylaştığı mesajında diyordu ki:

En kusursuz cinayet, yaşama sevincini öldürmektir.

*

ABD’deki ırkçılık olaylarını sanki özetliyor gibiydi...

Dünyanın her ülkesinde yaşayan insanları tedirgin eden, korkutan, yerinden yurdundan eden, sömüren, karıştıran, yakıp yıkan, savaşan ve yaşama sevincini öldüren ABD’nin diğer yüzündeki gerçeği tarif ediyor...

*

Irkçılık karşıtı protestolar ABD’de devam ediyor...

Seattle’daki olaylarda göstericilerin belediye ve meclis binalarını işgal etmesiyle yaşananların ne anlama geldiğini herkes düşünmeye başladı...

İngiltere’ye de sıçrayan olaylar dünyanın paslanmış çivilerini çıkarıyor gibi...

Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panagiotopoulos, “Bir provokasyon olması halinde Türkiye’ye karşı askeri bir müdahale de dahil olmak üzere, ülkesinin egemenlik haklarını korumak için her şeye hazır olduklarını” söylemiş...

Yani, “Olması halinde” diyor...

Elbette, dünyanın her ülkesi “provokasyon olması halinde”  her şeye hazırlık yapar...

Lakin, provokasyon ne?

Söylemiyor...

*

Kaç asırdan beri Yunan halkını yalanlarıyla uyutmaya devam eden siyasetçiler Türkiye’ye savaş çığlıkları atarak iktidar olmaya ya da sürdürmeye çalışıyor bilmiyoruz ama “Kazanmak için düşman gerekiyor” stratejisini gelenekselleştiren Yunanistan’ın tehdit söylemleri yalan rüzgârı dizisi gibi...

Halkına gerçekleri söylemek yerine olayları çarpıtarak yalan söylemeyi tercih eden Yunan siyasetçiler ülkemiz üzerinden seçim sandıklarındaki oy oranlarını dizayn ediyor...

*

Libya’da kimin eli kimlerin cebinde? Akdeniz’deki gelişmelerin perde arkasına baktığımızda, Suriye’deki gibi herkesin varlığını görebiliyoruz...

Ve herkesin hesabını da...

*

Bin yıldan beri sahnelenen klasik oyun...

Saddam ve Kaddafi’nin öldürülmesi ve yönetimlerinin devrilmesiyle yeni bir oyunu kurmaya çalışan küresel güçler, bu ülkelere çöreklenmeye ve rantı paylaşmaya çalışıyor...

Küresel güçler, uzaktan kumanda edebileceği siyasi yönetimi işin başına getirmeye çalışıyor...

Çünkü Libya gaz ve petrol yataklarıyla oldukça zengin bir ülke...

*

Sadece Türkiye bin yıldan beri insani düşünüyor...