Mehmet Ali Birand

Şimdi de Ermeni açılımı gündemde…

2 Eylül 2009
Ermenistan ile ilişkilerin görüldüğü ve Bakü’nün vetosu üzerine rafa kaldırıldığı sanılıyordu ki, son açıklama gerçekten büyük bir süpriz oldu. Azerilerin gösterdikleri anlayışlı tepki, ümitleri daha da arttırdı. Kürtlerden sonra, şimdi de Ermeni Açılımı gündemi esir aldı. Ancak daha gidilecek çok uzun bir yol var. Protokoldeki sınır belirsizliği çok derin...

Ermeni Açılımı ile ilgili haber gelir gelmez, kendi kendime “ Demek ki doğrusu buymuş “ dedim.

           

Önceki gece yapılan açıklamanın tarihine bakacak olursanız, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız: Tarih: 7 şubat 2009. Yani bu açıklama şubat ayından bu yana rafta tutuluyor ve Bakü’nün gönlünün alınmasına çalışıyormuş.

           

Ermeni Açılımı, hatırlayacaksınız ilk defa 2008 sonu ve 2009 başında gündeme oturmuştu. İsviçre’nin arabuluculuğu ile gerçekleştirilen çalışma bir protokole dökülmüş, ancak açıklanacakken, Bakü ayaklanmıştı.

           

Aliyev öylesine sert bir tepki göstermişti ki, apar topar işin üstü örtüldü.

           

Yazının Devamını Oku

Erdoğan, pandora kutusunu açtı artık kapanmaz …

1 Eylül 2009
Merhaba…Yeniden işbaşı yaptık. Son haftalarda, Türkiye Cumhuriyetinin en heyecan verici bir sürecinin başlangıcını yaşadık. 22 yıldır durmadan yazdığım şeyler gerçekleşmeye başlıyor. T.C Devletinin kaderini değiştirecek adımlar atılıyor. Heyecan içindeyim. Henüz işin başındayız ve açılımın içeriğini bilmiyoruz. Ancak ne olursa olsun,artık pandora kutusunun kapağı açılmıştır ve kolay kolay kapanamaz. Bugünkü haliyle dahi olsa, bu süreci bütün kalbimle destekliyorum. Aksi halde kendimi inkar etmiş olurdum. Kendime saygım kalmazdı.

3 Mart 1987 günkü Milliyet Gazetesindeki köşemde ilk defa –özetle- şunları yazmıştım:   
“Resmi söyleme göre, son olayları dağdaki eşkiyalar çıkarmış ve askeri harekat planlanıyormuş. Gizlilik perdesini artık yırtalım ve olayın adını koyalım: Bunun adı Kürt Sorunudur ve çözümü sadece asker gücüyle olmaz…”         

Türk basınında ilk defa “Kürt Sorununu” telaffuz ettiğimden dolayı fırtına kopmuştu.O dönemlerde resmi Devlet Politikasına uymadığınız taktirde, Devlet size ya haddinizi bildirir veya cezalandırırdı.           

Ben de nasibimi aldım.           

Tam 22 yıldır, Kürt Sorunu ve PKK bağlamında yazılar yazdım.           

İlk Defa Abdullah Öcalan ile görüşüp, Suriye’deki Beka vadisindeki PKK kampında röportaj yaptığımdan dolayı, Milliyet toplatılmış ve 15 yıl hapis istemiyle mahkemelere verildim.           

Boyun eğmedim ve inandığımı yazmayı sürdürdüğm.           

Kürt Sorununun sadece askeri yöntemlerle çözümlenemeyeceğini, Kürt varlığını içimize sindirmemiz, onları insan yerine koymamız gerektiğini ve başta Ana Dilleri olmak üzere tüm haklarını vermeden Pkk terörünü durduramayacağımızı, bu sorun çözümlenemediği taktirde de ülkemizin çok daha fazla bölünme tehdidiyle karşı karşıya kalacağını hem köşe yazılarımda,hem de 32 inci Gün programında ısrarla savunduğumdan dolayı Andıçlandım . Arkama Yeşil kod adlı katil takıldı, aleyhime sayısız mahkeme açıldı. Büyük baskılar altında kaldım.

Yazının Devamını Oku

Bu yasa Bodrum ve Göcek’i kurtarır

1 Ağustos 2009
Bazıları için çok iyi bir haberim var. Bazıları için ise, kötü bir haber. Rahatı bozulacak bazı yat sahibi zenginler ile sıkı bir disipline girmek zorunda kalacak olan günübirlik tekneleri bu gelişmeyi önlemeye çalışacaklar. Ancak başaramayacaklar. Nihayet, Göcek ve Bodrum koylarının bir sahibi olacak onun adı da TURMEPA...

Türkiye, nihayet tabii güzelliklerinin kıymetini “galiba” bilmeye başladı. Göcek-Dalaman-Bodrum  koyları artık son derece sıkı bir denetime girecek. Doğrusunu söylemeliyim, şaşırdım. Ancak öyle gelişmeler yaşanıyor ki, şaşırmamaya imkan yok.

 

T.C Çevre ve Orman Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı tarafından Fethiye- Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi Göcek Körfezi ile Göcek - Dalaman Koyları koruma ve kullanma usul ve esaslarını belirlemiştir. Söz konusu koruma ve kullanım esasları 2872 sayılı Kanunla Değişik 9. ve 21. maddeleri ile 383 sayılı KHK hükümlerine istinaden hazırlanmıştır. Koruma ve kullanma usul ve esasları bugünden itibaren yürürlüğe girecektir.

 

Nasıl memnunum tahmin edemezsiniz.

 

Bu uygulamalar, büyük olasılıkla 2010 yılı içinde başlayacak. Engellemek, hiç değilse geciktirmek  için ayaklanmalar olacak. Örneğin, bazı yeni bitme ve tabii görgüsüz zenginlerimiz, yatlarıyla istediklerini  yapamayacakları için ayaklanacaklar. Bunların yanı sıra, günlükçü diye  adlandırılan tekneler taşlı sopalı eylem düzenleyecekler.

 

Yazının Devamını Oku

Bugün, AB’ye ilk başvurunun 50. yılı

31 Temmuz 2009
Türkiye Cumhuriyeti tam 50 yıl önce bugün, o zamanlarki adı “Ortak Pazar” olan 6 üyeli AB’ye ilk başvurusunu yaptı. 50 yıl süren ve hala devam eden bir rüya. Bir bilanço yaptığımızda çok önemli mesafe aldığımız anlaşılıyor, ancak halen tünelin ucunu görebilmiş değiliz.

Bundan 50 yıl önce, 31 Temmuz 1959’da, dönemin Başbakanı Adnan  Menderes, gazetecilerin önüne çıktığında Türkiye’yi nasıl bir maceranın (1) içine soktuğunu bilmiyordu. Salonu dolduran küçük bir gazeteci gurubu da, Başbakan’ın söylediklerinin ne anlama gel diğini anlamamışlardı. Menderes, Türkiye’nin Avrupa’ya ilk adımını attığını söylüyordu. İçlerinden biri kalktı ve “Yani artık Avrupaya gidip bol bol alış veriş yapabilecek miyiz?” diye sordu. Başbakan’ın yanıtı, “Paranız varsa, tabii yapabilirsiniz. Ancak bizim yaptığımız Türkiye’yi Avrupa kulübüne üye etmektir” oldu.

 

Kimse birşey anlamadı.

 

Aslında, Menderes de  o günlerde işin tam boyutunu bilmiyordu. Haziran başlarında Ankara’ya Brüksel’den bir haber gelmiş ve Yunanistan’ın 6 üyeden  (Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Lüksemburg, Hollanda) ve adına ORTAK PAZAR denen bugünün Avrupa Birliğine tam üyelik için başvuruda bulunduğu belirtilmişti.  Ankara panikledi. Böyle bir  gelişmeye hazırlıklı değildi. Önceden  haberi de olmamıştı. Süpriz yarattı.

 

Türk Dışışleri Bakanlığı derhal harekete geçti. Ardı ardına yapılan toplantılarda, derhal harekete geçilmesi ve Yunan başvurusunun aynının gerçekleştirilmesi isteniyordu. Gerekçeler hazırdı:

 

Yazının Devamını Oku

Devlet nihayet bir Kürt politikası hazırlıyor

30 Temmuz 2009
İçişleri Bakanı Atalay’ın açıklamasını hayal kırıklığı ile karşılamamak gerekir. Tam aksine, ilk defa T.C Devleti bir Kürt politikasının hazırlığı içinde olduğu açıkladı. Devletin orta ve uzun vadeli adımlar atmaya hazırlandığını duymak çok kişinin içini rahatlattı. Umudumuz, bundan sonra ortaya çıkacak olan çözüm paketinin de yeteri dolgunlukta olmasıdır.

İçişleri Bakanı Atalay’ın dün yaptığı açıklama, bazılarında hayal kırıklığı yarattı. Zira genel olarak beklenen, Atalay’ın Kürt sorunu ve PKK konusunda bir yol haritasını açıklamasıydı. Oysa Bakan, sadece yapılan çalışmalarla ilgili bilgiler verdi ve planın içeriği hakkında konuşmadı. Zira çalışmaların devam ettiğinin işaretini verdi.

 

Ben bu açıklamayı dahi olumlu buldum.

 

Nedeni de, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin artık bir Kürt ve PKK  sorunlarının varlığını kabul etmesi ve çözüm için kapsamlı bir çalışma başlatmasıdır.

 

Şimdiye kadar, bu sorunlar hem kabul edilir, hem de görmezden gelinirdi. Hele temele inen çözümler aranmaktan kaçınılırdı. “PKK terörüne karşı önlem almak için” çalışmalar yapılmakla yetinilirdi. Kürt sorunu ile PKK birbirinden ayrılmadan ele alınır ve sorunun işin sadece güvenlik yönüyle yetinilirdi.

 

Yazının Devamını Oku

Bu kadar itişmede kim ne kazandı, ne kaybetti

29 Temmuz 2009
Şimdiye kadar böyle bir şey görülmedi. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile İktidar Partisi arasında inanılmaz bir meydan savaşı yaşandı. Belki başka iktidarlarda da olmuştur, ancak biz duymadık. Şimdi kendi kendime soruyorum: Sonuçta ne oldu ? Kimin dediği yerine geldi, kim kazandı,kim kaybetti? Galiba tek bir kazanan veya kaybeden yok. Her iki taraf yara aldı.

Gazeteleri önüme koydum ve anlamaya çalıştım.

 

Haftalardan beri süren, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile hükümet arasında, ne denmesi gerektiğini dahi tam saptayamadığım, kavga mı gerilim mi ne olduğu anlaşılamayan büyük mücadele noktalandı. Belki bundan önce de aynı durumlar yaşanmıştır, ancak bize hiç yansımadı. Bu defa resmen Adalet Bakanlığı ile HSYK arasında kıyasıya bir pazarlık yapıldı.

 

Peki ne oldu ?

 

Kim ne kazandı, kim ne kaybetti ?

 

Yazının Devamını Oku

Halı dükkanından milyarderliğe…

28 Temmuz 2009
Fettah Tamimce adını bundan böyle çok daha sık duyacağız. 40 yaşlarında gencecik bir işadamı 15-20 yılda, küçücük bir halı dükkanından, bugün toplam 5 milyar dolarlık bir turizm-inşaat devi yaratmış. Haftasonu Dubrovnik’teki otelinin açılışına katıldık. Gurur duyduk.

Bizde, para kazanan adam sevilmez. Mutlaka bir bit yeniği aranır. Başarılı bir iş yapamayacaksın, senden  iyisi yok. Adın “namusluya” çıkar.

 

Cumartesi günü, Hırvatistan’ın incisi sayılan Dubrovnik’te 220 odalı müthiş bir otelin açılışındaydık.  Sahibi, Fettah Tamimce. 38 yaşında, gencecik, güler yüzlü bir iş adamı.

 

Rixos’ların sahibi.

 

Türkiye’de 6, dünyada 7 Rixos var. (Kazakistan’da 2, Dubai, Viyana, Hırvatistan, Ukrayna ve Bahrein) Turizm ve inşaat şirketiyle birlikte yaklaşık 5 milyar dolarlık bir dev.

 

Yazının Devamını Oku

Yargıda son tango

25 Temmuz 2009
YSYK (Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu)’daki büyük kavga, bu kurul ve daha da önemlisi tüm sistemle ilgili görüşleri alt üst etti. Kafalar daha da karıştı. Bu kavga, yargıda reform ihtiyacının ne kadar derin olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Sokakta dolaşırken, sade vatandaşlarımızdan birini çevirip “ Hakim-Savcı Kurulunda ne yaşanıyor?”  diye sorsanız, doğru dürüst bir yanıt alamazsınız. Oysa, açıkça bir “zihniyet savaşı”  yaşanıyor. 

 

Peki, neyin kavgası yaşanıyor?

 

Kim siyaset yapıyor?

 

Bence, her iki tarafta siyasetin içinde.

 

Yazının Devamını Oku