Mehmet Ali Birand

Bu kafayla, açılım filan yapılamaz…

29 Eylül 2009
Bizler galiba boş yere açılımlardan söz ediyoruz. Boş yere zaman harcıyoruz. Açılım yapabilmek sadece Başbakanların veya Bakanları bu kelimeyi sık sık tekrarlamaklarıyla olmuyor. Yasalar değişmedikçe ve daha da önemlisi kafalar değişmeden ne Kürtlere ne de Ermenilere açılabiliriz. Bakın, direniş noktaları nerelerde karşımıza çıkıyor.

Bazen gazetelerdeki haberleri gördükçe,inanın yüreğim daralıyor.

           

Bizler neler yapmak istiyor, Türkiyeyi nasıl daha ileriye götürebileceğimizi düşünüyor ve bu yönde mücadele veriyoruz, öte yanda ise öylesine derin bir direnme ile karşılaşıyoruz ki, insanın tüm hayalleri yok oluyor.

           

Açılım diyoruz, değil mi ?

           

Kürt kökenli vatandaşlarımızı kucaklamaktan ve dökülen kanın artık durması gerektiğini söylüyoruz. Kanın durdurulması için de neler yapılması gerektiğini tartışıyoruz.

           

Yazının Devamını Oku

Ey Türkler, Merkel’e oy vermeyin…

26 Eylül 2009
Yarın Almanya’da genel seçim var. Eğer Merkel beklenenden büyük bir oy kazanır ve koalisyon ortağı Sosyal Demokratları bırakıp, Hür Demokratlarla iktidar olabilirse, Türkiye’nin AB’ye üyelik ümitleri daha da kırılacak. Türkiye açısından bu hafta sonunun en önemli olayı, bu seçimlerden çıkacak iktidarın rengi olacak.

Yarın Almanya’da son derece önemli bir seçim var. Sadece Almanya değil, Türkiye açısından da, ortaya çıkacak olan sonuç çok şeyi değiştirecek.

Alman Başbakanı Merkel, büyük koalisyon ile yaşıyor. Yani   Sosyal Demokratlarla  birlikte iktidarı yürütüyor. Sıkıntısı da, Sosyal Demokrat partinin politikalarıyla ülkeyi istediği gibi yönetememesinden kaynaklanıyor.

Eğer, Merkel’in lideri olduğu Hristiyan Sosyal Demokratlar bekledikleri oranda oy alabilirlerse, artık Sosyal Demokratlara ihtiyaç  duymayacaklar ve yeni koalisyonu Hür Demokrat Parti   ile kurabileckeler. Bu olasılıkta  da Merkel,  Almanya’yı istediği gibi yönetebilecek. Ekonomiyi daha bileralleştirecek, yabancılara karşı daha katı önlemler alabilecek.

Tabii böylesine önemli değişikliklerden Türkiye de payını alacak.

Merkel

Yazının Devamını Oku

YÖK, AB kürsülerini kapatmamalı

25 Eylül 2009
YÖK, önümüzdeki günlerde önemli bir karar verecek. Hukuk fakülteleri Yöneticilerinin istekleri kabul edilecek ve Üniversitelerdeki Avrupa Birliği Hukuku Ana Bilim Dalları (AB Kürsüleri) kapatılacak veya aynen devam edecek. Üniversite içi, bürokratik, bu kararmış gibi görünen, oysa aslında önemli siyasi, psikolojik ve teknik yankıları olacak bir adım atılacak.

Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) önümüzdeki günlerde önemli bir karar verecek. Dışardan bakıldığında, Üniversitelerin bürokratik iç düzenlemesiymiş gibi görünen, oysa son derece olumsuz yankılara yol açacak bir  karar olacak.

 

Bu kararla, üniversitelerdeki Avrupa Birliği (AB kürsüleri) kapatılacak.

 

Bu fikir, Hukuk Fakülteleri yöneticilerinden çıkmış, AB Hukukunun Bağımsız Bilim Dalı olarak okutulmasına karşı çıkmışlar. Bugünkü uygulamada, AB Hukuku için ayrı kürsüler var. AB uzmanı yetiştiriyorlar.

 

Hukuk fakülteleri herhalde, bizim ülkede çokça görüldüğü gibi, ellerindeki fonların, yani gücün  erimesi ve başka  kürsülerle  paylaşılması anlamına gelen bu  uygulamaya karşı çıkıyorlar. AB Hukuku için ayrı kürsüye gerek olmadığını, örneğin Ceza hukuku veya İdari Ceza  okutulurken, AB hukukunun bu bölümlere eklenmesiyle bu ihtiyacın giderilebileceğini ileri sürüyorlar.

 

Yazının Devamını Oku

Başbakan yorgun ancak özgüven doluydu

19 Eylül 2009
Perşembe akşamı Başbakan, İstanbul’da 41 Genel Yayın Yönetmenine verdiği yemekte çok renkli anlar yaşandı. Başbakanın neler söylediğini haberlerden izlemişsinizdir. Ben bu tatil günü sizlere işin dedikodulu tarafını anlatmak istiyorum. Örneğin, Doğan grubu Genel Yayın Yönetmenlerine nasıl davrandı, Ceza konusunda herhangi bir soru soruldu mu ? Neler yenildi? Yemekler güzel miydi?

Yarın Bayram başlıyor. Şimdiden tüm okurlarımı kutlar, sağlıklı nice bayramları birlikte geçirme dileklerimi sunmak isterim.

           

İşin protokol yanını bitirdikten sonra, sizlere bugün Başbakan’ın iftar yemeğinin perde arkasından söz etmek istiyorum. Haftasonu ve Bayram bir araya gelince, 4 günlük uzun tatil çıktı. Kimse ciddi konularla ilgilenmek istemez.

           

Başbakan ile uzun süredir karşılaşmamıştım.

           

Bilinçli olarak araya mesafe koyduğunu biliyordum. İftara davet gelince, gitmemezlik edemezdim. Ancak biraz çekimserdim. Başbakan’ın günü  hiç belli olmaz. Eğer size kızdıysa gün olur yüzünüze bakmaz ve görmezden gelebilir.

Yazının Devamını Oku

PKK etrafındaki çember daralıyor

18 Eylül 2009
Suriye ile ilişkiler öyle bir noktaya getirildi, Irak ve Kuzey Irak yönetimleriyle öylesine olumlu bir yakınlaşma yaşanıyor ki, PKK’ya karşı adeta bir cephe oluşturuluyor. Militan güçlerin rahatça hareket edebilecekleri sahalar ortadan kaldırılıyor. Yepyeni bir döneme giriliyor.

Hepimiz merak içindeyiz.

 

Birşeylerin hazırlandığı apaçık ortada. Baksanıza,  hem içerde hem de dışarda öylesine yoğun temaslar yapılıyor ki, birşeylerin hazırlandığı apaçık ortada.

 

Suriye, Irak ve Kuzey Irak ile ilişkiler öylesine iyileştiriliyor ki, adeta PKK’nın yararlandığı tüm coğrafya çembere alınıyor. Adeta bir  ortak cephe kuruluyor. Suriye  bu açıdan kilit  ülke konumuna giriyor.

 

Asıl önemli olan, ekim başında ortaya çıkarılacağı söylenen paketin içeriği.

 

Yazının Devamını Oku

Ne değişti de, bugün çözüm aramaya başladık

17 Eylül 2009
Zaman zaman kendi kendinize soruyorsunuzdur. Daha kısa bir süre öncesine kadar, Kürt Sorunu diye birşey tanımıyorduk. PKK’yı Kürt sorunuyla karıştırıyorduk. Tek amaç, kim daha fazla insan öldürüp gücünü ispat edeceğiydi. Sonra bir şeyler değişti. Birden bire, farklı düşünür olduk. Herkes değişti. PKK da değişti, TSK da. İktidar partisi de, DTP de. ABD de değişti, Barzani de. Gelişmelere kronolojik olarak baktığımızda, nelerin nasıl farklılaştığı ortaya çıkıyor.

Henüz daha işin başındayız.

Henüz bu açılımın nasıl ve nereye gideceği de belli değil.

Ancak, ne olursa olsun, ister umut dolu olalım ister karamsar, bu ülke bir yere doğru gidiyor.

Özellikle Kürt Sorunu- Pkk ikileminde önemli değişimler yaşanıyor.

Nereden nereye geldiğimize baktığımızda, insan şaşırıyor.

Kısa bir süre öncesine kadar, herşeyi siyah-beyaz görürdük. 

PKK terörist idi ve teröristleri yok eden Tsk’nın her harekatı alkışla karşılanırdı.  

Kürt toplumunun beklentileri veya gereksinimlerine pek önem verilmez, sadece PKK’nın cinayetleriyle ilgilenirdi. Kan döküldükçe kızgınlığımız artar ve Kürt sorununu PKK ile mücadele olarak görürdük. 

Yazının Devamını Oku

Silahlar susmadan paket açılmamalı

16 Eylül 2009
İktidar, Kürt Açılımını girişiminde göz boyama ve ufak tefek, rötuşlarla işi kapamak niyetinde değil de, eğer gerçekten ciddiyse, eğer gerçekten bir süreci yürütmeyi arzuluyorsa, o zaman herşeyden önce silahların susmasını sağlamalı. Önce silahlar sussun, ondan sonra paket tartışmasına girelim. Bakın neden?

İki gündür sizlere Güneydoğu’nun havasını yansıtmaya çalışıyorum. Bugün, sadece bölge değil hem Türk kamuoyununun hem de Kürt kamuoyunun paylaştığı bir saptama ile devam etmek istiyorum.

 

Bu saptama çok önemli. Zira  herşey bu saptamanın üzerine inşa  edildi. O da, artık silahla bir yere varılamayacağı saptamasıdır.

 

Kürt kamuoyu, artık çocuklarının, akrabalarının ölmesini istemiyor. İstemiyor, ancak o çocukları dağa çıkmaktan da da alıkoyamıyor.

 

Türk kamuoyu da, silahların susmasından yana. Cenazelerde yaşananların bitmesi isteniyor.

 

Yazının Devamını Oku

Gelin, biraz da Kürtler ne düşünüyor, onları dinleyelim

15 Eylül 2009
Bizler genelde kendi kendimizi dinliyoruz. Kendi yarattığmız sloganlara öncelik veriyoruz ve bir süre sonra hiç sorgulamadan bunları kabul ediyoruz. Güneydoğu halkının ne düşündüğünü dahi resmi ağızlardan öğreniyoruz. Zahmet edip, yerinde incelemiyoruz. Söyledikleri hoşumuza gitmediğinde de "Bunlar PKK'lı" deyip geçiyor, kulaklarımızı kapatıyoruz. İlk defa bu alışkanlığımız değişmeye başladı. İlk defa bölgeye giden gazetecilere daha başka kulak vermeye başladık. Bakın, Kürt kökenli vatandaşlar son gelişmeler hakkında neler söylüyorlar...

Bazı okurlarım bu yazıyı okuyunca sinirlenebilirler.

Lütfen kızmayın ve gelin birlikte düşünelim. 

Tartışmak istediğim konu, Kürt kökenli vatandaşlarımızı anlayıp anlamadığımız, onları anlamak isteyip istemediğimizle ilgili...   

Gerçekten Kürtleri anlıyor muyuz ?   

Bu insanların neler düşündüğünü merak ediyor muyuz ? 

Yoksa onların ne düşündüklerini de kendi kendimize mi şekillendiriyoruz?   

Bunca yıllık gözlemlerime dayanarak sunu söyleyebilirim:  

Hayır, bizler özellikle Güneydoğu da yaşayan insanlarımızın neler düşündüğünü tam anlamıyla bilmiyoruz. Hatta pekte ilgilenmiyoruz.    

Yazının Devamını Oku