Sakın korkmayın, heyecanlanmayın.
Başbakan veya Belediye Başkanımızın “gereken önlemler alınacak, kimselerin gözünün yaşına bakılmayacak” açıklamaları var ya, hiç keyfinizi bozmasın.
Şimdiye kadar neler neler gördük, bunlar da gelip geçecek...Bizler yine eski filmleri göreceğiz.
Yine aniden büyük yağmurlarla karşılaşacağız ve seller olacak...
Yine dereler taşacak, dere yataklarına yapılmış binalar çökecek veya TIR kamyonları insanlara mezar olacak...
Yine Başbakanlar ve Belediye Başkanları kameraların önüne geçecekler ve halkı suçlayacaklar. Biraz insaflı olurlarsa, kendilerinden önceki ikitidarları yerden yere vuracaklar.
Yine ana haber veya haber kanallarındaki anchor’lar bar bar bağıracaklar, sokak röportajları yayınlanacak ve halk demediğini bırakmayacak...
Sonra ?
Çıldırmak işten değil.
Trakya ve İstanbul perişan durumda.
Yağmur yağdı, insanlar öldü.
Binaları seller götürdü.
Kendi kendime sorup duruyorum... Altından bakıyorum üstüne koyuyorum, yine de anlayamıyorum.
Siz bu ülkenin Başbakanı olsanız...Ardı ardına iki seçim kazanmış olsanız...Elinizin altında son derece önemli bir çoğunluk ve başka hiçbir iktidarın sahip olamadığı bir dost medya bulundursanız...Neredeyse bir eliniz bal da, bir eliniz yağ da olsa...Üstüne üstlük, bu ülkenin kaderini değiştirecek olan iki dev açılımı başlatmış ve o açılımlar için kamu oyu desteğine büyük ihtiyacınız bulunsa... Eleştirilerine sinirlendiğiniz medya grubu ile gerilim tam azalmış ve bir modus vivendi’ye girildiği bir sırada ve genel seçimlere 1.5 yıl kala, böyle mi hareket ederdiniz ?
Başbakan Erdoğan’ın hedefini artık çok açık şekilde anlıyorum. Ancak bunun nedenini, işin arkasındaki mantığı kavrayamıyorum.
İktidar, özellikle son attığı adım ile, hedefinin ne olduğunu çok net biçimde ortaya koydu. Emrindeki Maliye Bakanlığı denetimcilerini, Doğan gurubuna yazdıkları son cezanın (3 milyar 750 milyon TL) Türkçeye tercümesi çok açıktır.
İktidar, Doğan gurubunu yok etmek istiyor.
Bu guruba kesilen yeni ceza, bırakın ödenebilmesini, dava açmaya kalksanız dahi, gereken teminatı yatırmakta zorlanacağınız ağırlıkta. Bunun altından kalkmak, eğer imkansız değilse, çok çok zor.
Bu soğukkanlı bir şekilde planlanmış bir cinayettir.
İktidar, Aydın Doğan’a pes ettirmek istiyor.
Kürt açılımı ortaya atıldığından bu yana, hemen herkes görüş açıklıyor.
Bence son derece sağlıklı bir ortam yaratılmış durumda.
Kimse korkmuyor.
Kimse jandarma veya polisin kapısına dayanmasından kaygılanmıyor.
Kim ne düşünüyorsa açıkça söylüyor.
Federasyon isteyen de var, Bağımsızlık sinyallerı veren de...
Tartışmalar başladığından bu yana tüm yazılı ve sözlü açıklamaları bir araya topladım.
Ortak noktalarını aradım.
Kürt ve Ermeni açılımları tüm hızı ve heyecanıyla sürüyor. Yapılan onca eleştiri ve gösterilen tepkiye rağmen kamuoyunda genel bir beklenti var.
Gayet tabii, bu gelişmelere nereden baktığınıza bağlı. Ancak toplumun önemli bir bölümü yaşananlara hem tam anlamıyla inanamıyor, hem de gerçek olmasını istiyor.
Herşeyin lafta kalmasından, oynanan satrancın bozulmasından korkuluyor. Sık sık “canım bu iş yürümez. Ak Parti seçim manevrası yapıyor” diyenlere rastlıyorum. Halkın, genel bir güvensizliği, genel bir kötümserliği var. Bundan kurtulunamıyor. İstediğiniz kadar iyimserlik pompalamaya çalışın, içtenlikle kabullenenlerin sayısı kısıtlı.
Genel bir kuşku ve kaygı var.
Zaman zaman sizlerde aynı hislere kapılmaz mısınız ?
Denizden veya karadan dolaşırken, öylesine nefis tabii güzelliklerle karşılaşırsınız ve bunca güzelliğin yanında da öylesine çirkinlikler görürsünüz ki, içiniz sızlar.
Harika bir koya girersiniz. Etraf pislik içindedir. Birileri gelmiş, mangal yakmış, yemiş içmiş, s...mış ve herşeyi olduğu gibi bırakıp gitmiş.
İnanılmaz güzellikteki bir denizde yüzmeye başlarsınız. Dibi azür rengindedir. Değmeye korkarsınız. Birden bire, etrafınızı pislik atıkları gelir. Milarlık gezi tekneleri veya yatlardan atılmış dışkı veya çöp o güzelliği mahveder.
SAKİN VE CİDDİ BİR OYUNCU
Yıldızı yükselenlerin başında İçişleri Bakanı Atalay geliyor.
Kürt Açılımının adeta organizatörü ve sözcüsü olarak çalışıyor. Ak Parti iktidarı, sürecin sorumluluğunu Atalay’a verirken doğru bir seçim yapmış gibi görünüyor.
Basın toplantılarında olsun, konuyla ilgili görüşmelerinde kişiliğine çok uygun hareket ediyor.
Sesini yükseltmiyor. Kavga etmiyor. Sakin bir tonda konuşuyor.
Karşısındaki dinlemesini biliyor. Herkesi eşit görüyor.
Saygılı yaklaşımıyla karşısındakileri de kendisine saygı duymaya zorlayor.
Kendini ön plana çıkarmıyor. Kimseden rol çalmıyor.
İnsanoğlu alışkanlıklarının bozulmasından son derece rahatsızlık duyar. Alıştıklarımız kötü şeyler dahi olsa, bir defa alışmışızdır ve sonuçlarını benimsemişizdir ya, koşullar veya kurallar değişti mi, önce bir rahatsız oluruz. Sonra sonra değişime alışırız. Bu da zaman alır.
Şu anda bazı çevrelerde hissettiğimiz rahatsızlığın nedeni de işte budur.
Değişimin getirdiği belirsizlikten doğan huzursuzluk.
Bu kesimleri rahatsız eden Kürt ve ermeni Açılımlarıdır.
Ben, MHP gibi tamamen ideolojik ve muhalefet dürtüsüyle çıkarılan gürültüden söz etmiyorum. Bu parti kendi görüşlerini savunuyor. Kabul edelim veya etmeyelim, kendi çizgisinde tutarlı davranıyor. Zaman zaman gerilimi arttırıp, MHP’li olmayan ancak Kürt Açılımına muhalefet eden kesimleri de kendine bağlamaya çalışıyor.
Benim sözünü ettiğim kesimler, sorunun çözülmesi gereğine inanmasına rağmen, atılan adımları kuşku ve kaygıyla izleyen “ iyi niyetli” insanlar.
Belirsizlik onları rahatsız ediyor.