Paylaş
Gazeteleri önüme koydum ve anlamaya çalıştım.
Haftalardan beri süren, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile hükümet arasında, ne denmesi gerektiğini dahi tam saptayamadığım, kavga mı gerilim mi ne olduğu anlaşılamayan büyük mücadele noktalandı. Belki bundan önce de aynı durumlar yaşanmıştır, ancak bize hiç yansımadı. Bu defa resmen Adalet Bakanlığı ile HSYK arasında kıyasıya bir pazarlık yapıldı.
Peki ne oldu ?
Kim ne kazandı, kim ne kaybetti ?
Gazetelere bakılacak olursa “ Orta Yol bulunmuş! “
O ne demek anlayamadım.
Neyin orta yolu ?
Tamamen gazetelere yansıyan haberlere bakarak, Köşe yazarları ve Tv tartışmalarından edindiğim bir izlenimi yansıtmak istiyorum:
1- Daha önceki yazılarımdan birinde de değinmiştim. Bu olay, HSYK ’nın iktidarın emrindeki bir kurul olmadığını bize gösterdi. Demek ki, Bakanlık şak deyince Kurul da tak diye emri yerine getirmiyormuş. Kafamdaki imaj değişti.
2- Ergenekon savcı ve yargıçlarının hiç değilse soruşturmalar tümüyle bitene kadar yerlerinden alınmamaları konusunda bir görüş birliğine varıldığı anlaşılıyor. Yani iktidar, Ergenekon soruşturması tamamlanana kadar, işi başlatan ekibi dağıtmak istemiyor. Soruşturma bitip, konu tümüyle mahkemeye devredilince, o zaman tayinleri düşünülebilecek.
3- Savcılar hakkındaki şikayetlerin işleme alınması konusunda görüş birliğine varılmış. Demek ki, bundan önce biriken ve yüzü aştığı söylenen şikayetlerden hiçbiri dikkate alınmamış.
Özetlememiz gerekirse, Adalet Bakanlığı ısrarında etkili olmuş durumda.
Buna karşılık HSYK da, bu özel yetkili savcıların istedikleri gibi hareket edip, hukuka ve bazı teamüllere aykırı şekilde hareket etmeleriyle ilgili duyarlılığını göstermiş ve gereken önlemlerin alınmasını sağlamış.
HSYK’nın bundan önceki tutumu incelendiğinde, dikkatleri çeken en önemli unsur, Ergenekon soruşturmasında uygulanan yöntemlerden hiç hoşlanmadığı ve genelde de Devlet adına gerçekleştirilen bazı eylemleri görmezden geldiği idi. İster kabul edin veya reddedin, ancak kamu oyunda böyle bir izlenim var.
Şimdi kendi kendimize sormamız gereken soru, “bundan sonra Bakanlık-HSYK ilişkileri nasıl gelişecek?” sorusudur.
Bu birkaç haftalık maraton, HSYK’nın sonunu mu getirdi, yoksa yeni bir denge mi kurulacak?
Buna karar verebilmek için birkaç ay beklemek gerekiyor. Zira yeni listeler önümüzdeki aylarda düzenlenecek ve sözünü ettiğimiz dengeler yavaş yavaş yerine oturacak.
* * *
ÇÖZECEKSENİZ, ÇÖZÜN. KONUŞMAYIN...
Hayretler içinde izliyorum.
Kürt Sorunu ve PKK konularındahepimizi bir çözüme götürebilecek olan yol haritası hazırlıklarının artık son noktasına gelinirken, piyasada bir telaştır gidiyor.
Öcalan’ın başlattığı hazırlık, anlaşılan Ankara’yı rahatsız etmiş. Baş rolün kaçabileceğini gören resmi yetkililer “çözersek, sadece biz çözebiliriz” diyorlar.
Gayet tabii, eğer bir çözüm olacaksa, bu ancak Ankara’nın inisiyatifiyle olacak. Ancak, eğer birazcık bir katkısı olacaksa, bırakalım Öcalan da kendi açısından görüşlerini açıklasın.
“Başbakan ve Cumhurbaşkanının mesajları oldu” diyor. Demek ki, Gül ve Erdoğan’ın bazı konuşmalarını “bir mesaj” şeklinde okumuş.
Bırakalım öyle okusun.
Yeter ki, gerilim düşsün ve bir orta noktada buluşalım.
Bakın, Kuzey Irak Kürdistan Yönetimi de bu gelişmeyi ne kadar yakından izliyor. Barzani’ninen yakın danışmanlarından sayılan Safin Dizai’nin Hürriyet’teki demeci çok önemliydi. Onlar da bu sorunun biran önce çözüme ulaşmasını istiyorlar.
Başkaları da yazdılar; sakın yanlış anlaşılmasın, ortaya çıkacak olan formül veya yol haritası bir anda çözüm getirmez. Bu harita ile yola çıkılır ve ardından gelecek olan “uzun-ince bir yol” geçilip sonuca gidilir.
Söylemek istediğim, önümüzdeki günlerde bu yol haritaları açıklandıktan sonra hemen her işin bittiğini ve çözüm sürecine girileceğini sanmamalıyız. Sabırlı davranmakzorundayız. Bu tip olaylar kolay kolay çözülmez. Yıllar boyunca kemikleşmiş sorunlardaorta yol bulmak çok güçtür. Hele Kürt Sorunu ve PKK gibi, hem içerde hem de dışarıda uluslararasıpazarlıklara konu olan gelişmeler, çok daha uzun zaman alır.
Paylaş