Ne değişti de, bugün çözüm aramaya başladık

Zaman zaman kendi kendinize soruyorsunuzdur. Daha kısa bir süre öncesine kadar, Kürt Sorunu diye birşey tanımıyorduk. PKK’yı Kürt sorunuyla karıştırıyorduk. Tek amaç, kim daha fazla insan öldürüp gücünü ispat edeceğiydi. Sonra bir şeyler değişti. Birden bire, farklı düşünür olduk. Herkes değişti. PKK da değişti, TSK da. İktidar partisi de, DTP de. ABD de değişti, Barzani de. Gelişmelere kronolojik olarak baktığımızda, nelerin nasıl farklılaştığı ortaya çıkıyor.

Haberin Devamı

Henüz daha işin başındayız.

Henüz bu açılımın nasıl ve nereye gideceği de belli değil.

Ancak, ne olursa olsun, ister umut dolu olalım ister karamsar, bu ülke bir yere doğru gidiyor.

Özellikle Kürt Sorunu- Pkk ikileminde önemli değişimler yaşanıyor.

Nereden nereye geldiğimize baktığımızda, insan şaşırıyor.

Kısa bir süre öncesine kadar, herşeyi siyah-beyaz görürdük. 

PKK terörist idi ve teröristleri yok eden Tsk’nın her harekatı alkışla karşılanırdı.  

Kürt toplumunun beklentileri veya gereksinimlerine pek önem verilmez, sadece PKK’nın cinayetleriyle ilgilenirdi. Kan döküldükçe kızgınlığımız artar ve Kürt sorununu PKK ile mücadele olarak görürdük. 

Sonra birşeyler değişmeye başladı. 

Geriye dönüp baktığımızda, hem içerde hem de dışarıda ortamın nasıl değiştiğini anlayabiliyoruz... 

Haberin Devamı

TERÖRÜ YENİDEN BAŞLAYINCA, KAMU OYU SORGULAR OLDU... 

Öcalan’ın 1998’de yakalanmasıyla birlikte, Pkk’nın K.Irak’taki Kandil dağına çekilmesi ve terörün durması, sorunun çözümü için en ideal ortamı oluşturmuştu. Ancak Ankara harekete geçemedi. Nedeni de, Türkiye’yi yönetenler arasındaki görüş ayrılıklarıydı.

Ecevit-Bahçeli-Yılmaz koalisyonunun, çözümün gerektirdiği cesur adımları atacak gücü yoktu. 

Asker farklı, Çankaya’da Cumhurbaşkanı Sezer farklı düşünüyordu. Ak Parti iktidarının ilk yıllarında da bu görüş ayrılıkları sürdü. Sonuçta 7-8 yıl süresince hiçbir adım atılamadı.  

Güneydoğu başta olmak üzere, ülke rahatladı ancak temelde yatan Kürt sorunu ile ilgili hiçbir çalışma yapılamadı. 

2006’da terörün yeniden başlaması, Türk kamu oyunda şok etkisi yaptı. Oysa, terör bitince sorunun da kendi kendine yok olacağı sanılmıştı. Hayal kırıklığı büyük oldu ve insanlar kendi kendilerini sorgular oldular.

Ardı ardına büyük Askeri harekatlara rağmen, bir türlü kesin sonuç alınamaması, kamu oyunda, bu işin silahla çözülemeyeceği kanısını güçlendirdi. 

ASKER DE, SADECE SİLAHLA SONUÇ ALINAMAYACAĞINI SÖYLER OLDU... 

Asker yine aynı dönemde, gerçekleri en iyi bilen kesim olarak, eskiden daha kısık sesle söylediklerini, ilk defa son derece net ve açık biçimde “Bizden bu kadar. Sadece silah kullanarak sonuç alınamaz. Yan önlemler de gerekir” diye vurgulamaya sivil iktidarı uyarmaya başladı. 

Haberin Devamı

Güvenlik güçleri (Asker-Jandarma- Polis- Mit), PKK’nın değişen taktiği karşısında sıkıntıya düşmüşlerdi. Eskiden guruplar haline terör yapan PKK, şimdi uzaktan kumandalı mayınlarla vuruyor ve kamu oyunu rahatsız edebiliyordu. Türkiye, Kuzey Irak’a girip Kandil dağına kadarki bölgeyi işgal edemeyeceğini biliyor ve çaresiz kalıyordu. 

2006-2009 döneminde Güvenlik ve İstihbarat birimleri de açıkça “artık farklı birşeyler yapılması gerektiğini ” vurgular olmuşlardı. 

ABD- AB ve BARZANİ TUTUM DEĞİŞTİRDİLER... 

Bölgedeki dengelerin ve algılamaların farklılaşmasına yol açan diğer en önemli gelişme, Amerika’nın Irak’taki başarısızlığı ve geri çekilmeyi içine sindirmesiydi. Bu politika değişikliği, hem Washington’un hem de Barzani- Talabani ikilisini de tutumlarını yeniden gözden geçirmeye zorladı. 

Haberin Devamı

Türkiye’nin , hem ABD, hem de Kuzey Irak Kürtleri için önemi birden bire arttı.. Şii-Sunni-Kürt sürtüşmesi ve İran’ın bu boşluktan yararlanma olasılığı, gözlerin Ankara’ya dönmesine yol açtı. ABD’nin çekilmesiyle birlikte doğacak boşluğu, Türkiye doldurabilir ve istikrarı koruyabilirdi.  

Ancak bunun da bir karşılığı vardı. O da, PKK terörünün bitmesi... 

Önce, Washington istihbarat verdi, ardından PKK’ya baskı, Barzani’ye de tavsiyede bulunmaya başladı. Avrupa Birliği de, yaklaşımını değiştirdi ve PKK’yı ilk defa sert şekilde eleştirmeye, teröre son verilmesini ister oldu. 

Bu durum PKK’yı yönetenlerin de kafalarını karıştırdı. Avrupa’daki PKK yanlısı gurupların baskısı da artınca, örgüt ilk defa “silah bırakma ve barışçı bir son”dan söz etmeye başladı. 

Haberin Devamı

2007 SEÇİMLERİ, AK PARTİ’Yİ UYANDIRDI... 

2007 Genel seçimlerinde Ak Parti’nin Güneydoğu’dan büyük oranda Kürt oyu toplaması, hatta  DTP’den daha fazla oy elde etmesi, iktidarı uyandırdı. Kürt kökenli vatandaşlar iktidardan beklentilerini ortaya koymuşlardı. PKK‘yı desteklemekle birlikte, terörden artık bıktıklarını ve birşey değişecekse bunu ancak Ak Parti’nin yapabileceği mesajını vermişlerdi. Bölge halkı Akp’yi, diğer muhalefet partilerinden kendine daha yakın görüyordu. 

Hele 2007 seçimlerinden sonra, Gül’ün Çankaya yerleşmesi ve Kürt sorunuyla ilgili o zamana kadar duyulmamış açıklamalar yapması, soruna çok insancıl açıdan yaklaşması, ortamı daha da elverişli bir noktaya getirdi. Ankara’da ilk defa, farklı değil, aynı yere bakan odaklar oluşmuştu. 

Haberin Devamı

Sivil İktidar- Çankaya- Mit ve belirli oranda da güvenlik güçleri aynı pencereden bakar olmuşlardı. 

Ortam mükemmeldi. 

“Tarihi fırsat ”işte buydu. 

Erdoğan bu inisiyatifi başlatma kararı alırken kafasında bir çözüm planı var mıydı, yoksa çözümü yolda mı bulmayı kararlaştırdı, belli değil. 

Belli olan, Türkiye’nin tarihi fırsat olarak nitelediği bu süreci ciddi biçimde denemeye başladığı, bu fırsatı kaçırmak istemediğidir.

Yazarın Tüm Yazıları