Mehmet Ali Birand

DTP de yardımcı olmalı…

27 Mayıs 2009
Yaşamakta olduğumuz sürecin bir yere varabilmesi ve olumlu yönde ilerlemesi için herkesin destek vermesi gerekiyor. Nasıl, siyasi iktidar, asker, yargı ve medya’dan beklentilerimiz varsa, DTP’de kendi açısından katkıda bulunmalı.

İçinde yaşadığımız süreci daha belirginleştirmek istiyorsak, şu cümleleri kullanmak daha doğru olur:

 

-         PKK terörünü etkisizleştirme

-         Kürt sorunuyla ilgili yasakları azaltmak ve Kürt kökenli vatandaşlarımızın beklentilerini olduğunca karşılamak, kalplerini kazanmak.

 

İki noktayı içimize sindirmemiz gerekiyor.

 

Biri, PKK’nın tümüyle silinmesi ve bir daha adından söz edilmez konuma sokulmasının imkansızlığıdır.

Yazının Devamını Oku

CHP, Kürt sorununa sahip çıkıyor…

26 Mayıs 2009
Bir ara korkmuştum. CHP’nin Kürt sorununa tümüyle “AKP’ye muhalefet” açısından baktığı, çözüm olasılığına veya önümüzde açılan fırsatın kullanılmasına sırf AKP’ye prim getireceğinden dolayı pek destek olmadığı izlenimi vardı. Deniz Baykal’ın bölgeye gideceğinin açıklanması ve yapılan yeni öneriler, bu partinin kendine yakışan bir politikayı benimsediğinin önemli işaretleri sayılmalı.

Kürt sorunuyla ilgilenenler çok iyi bilirler.

 

Deniz Baykal ile birlikte CHP, Kürt raporu hazırlatan ve sorunu kamuoyunun önünde tartışmaya açan ilk partiydi.

 

Son derece cesur bir adımdı.

 

Ardından, birşeyler oldu ve CHP, Kürt sorunundan adeta elini eteğini çekti. Zaman içinde daha milliyetçi ve çatışmacı bir tutum takındı. PKK terörü ile Kürt sorununu birbirinden ayıramadı.

 

Yazının Devamını Oku

Sakın inanmayın, bayrak reformu yapılmadı...

23 Mayıs 2009
Geçen hafta tekne sahipleri havalara sıçramıştı. Türkiye, uzun yıllardır sürdürdüğü hatalı bir politikadan vaz geçiyor ve teknesi olanlar artık kolaylıkla Türk Bayrağı dalgalandırma imkanına sahip olabiliyorlardı. Açıklamayı Bakan yapmıştı. Ancak, aradan birkaç gün geçince, bu yasanın TBMM’ne girdiği şekliyle oradan çıktığı şekli arasında büyük fark olduğu anlaşıldı. Ortada açıkça bir aldatma vardı. Devlet yine kendi kendini aldatıyordu.

Bir Türk vatandaşı 5 metreden uzun, motorlu bir tekne satın alır ve buna Türk bayrağı çekmek isterse yandı demektir. Örneğin, 200 bin Tl’lik bir tekne için yüzde 18 kdv (36.000 Tl), yüzde 8 Ötv ( 16.000 Tl) ödemek zorundadır. Ayrıca her yıl  MTV – Motorlu Taşıt Vergisi- (Orta boy bir tekne için yaklaşık 30- 40 bin Tl) ödemek zorunda bırakılıyor.

           

Buna karşılık, aynı vatandaş, aynı tekneyi yabancı bir bayrağa tescil ettirmek istediği taktirde, ne KDV ne de ÖTV ödüyor. Yani yüzde 26’lık bir kar elde ediyor. Başka bir ülke bayrağını taşımanın yıllık masrafı da sadece ve sadece ,  450 ile 1.100 Tl arasında değişen bir miktarla sınırlı kalıyor.

           

Aradaki büyük farkı görüyorsunuz değil mi ?

           

Üstelik, yabancı bayrakla Türk karasularında istediği gibi dolaşabiliniyor. Hiçbir kısıtlaması yok. Ne vergi, ne başka bir harcaması oluyor.

           

Yazının Devamını Oku

Türkiye, Ruhban Okulu fırsatını kaçırıyor…

22 Mayıs 2009
Geçenlerde tarihçi İlber Ortaylı nefis bir makalesinde “Türkiye makamını dolduramıyor” diyordu. Ne kadar doğru bir saptama. Küçük düşünen insanlar tarafından yönetilmenin acısını çekiyoruz. Ne Uluslararası alandaki ağırlığımızın, ne de etkinliğimizin farkındayız. Gölgesinden korkan bir toplum olduk. Bunun en son örneği de, Heybeliada Ruhban Okulu konusunda yaşıyoruz. Yarın belki anlayacağız ancak o zaman da çok geç olacak...

Bu yazıyı yazmadan edemezdim. Çok geç olmadan bunları söylemem gerekirdi.

 

Gazeteci olarak Türkiye’nin politikalarını izlerken, kendi kendime üzerinde en çok düşündüğüm ve bir türlü yanıt bulamadığım konu, “Bizi yönetenlerin, bazı adımları neden zamanında atamadıkları ve gereksiz şekilde mağdur duruma düşmeleri” olmuştur.

           

Defalarca aynı filmi görürüz.

           

Zamanında atılmayan adımlar, bir süre sonra bumerang gibi geri dönüp bizi vurur. Önemli bir sorun ile karşı karşıya iseniz ve bunu çözmek için bugün alacağınız bir kararı geciktirir ve sürekli ertelerseniz, sadece o sorunun kangren olmasına yol açarsınız. İşin içine başkalarını da sokarsınız ve iş arap saçına döner. Ne zaman ki, geciktirdiğiniz kararı atmaya karar verirsiniz, bir de bakarsınız ki, beklediğiniz sonuç çıkmaz. Zira çok geç kalmışsınızdır. Hem ödün vermiş, büyük çaba harcamış, hem de sonuç alamamış, kimselere yaranamamış olursunuz.

           

Yazının Devamını Oku

Kürt sorununda bu fırsat kaçacak mı?

21 Mayıs 2009
İster “tarihi fırsat”, ister sadece bir “fırsat” diyelim. Ortada, 25 yıllık bu kavganın bitmesini isteyenler arttı. Ayrıca, kavganın iki cephesinde bulunanlar da sıkıştılar, bıktılar ve bir şeyleri değiştirmek ihtiyacı duymaya başladılar. İki türlü senaryo var. Biri, Türkiye’nin önünü açmak için medyasıyla, muhalefetiyle atılacak adımlara destek olmak veya sırf AKP’ye muhalefet etmiş olmak için, herşeyi engellemek .

Son derece “ince bir yolda” yürüyoruz.

 

İlk defa, 25 yıllık kanlı terör mücadelesinde bir dönüm noktasına gelindi.

 

PKK, silahla bir yere varılamayacağını gördü. Uluslararası konjonktür ve Irak’taki gelişmeler yön değiştirdi. Artık terörün bitmesi isteniyor. Mücadele edilecekse, bunun siyasi yollar denenerek  yapılması  üstünde duruluyor. Washington’ da,  Brüksel de, bu konuda aynı görüşleri paylaşıyorlar. PKK’ya silah bırakması için baskı yapıyorlar. Örgüt de bu durumun farkında ve büyük kayıplara uğramadan silah bırakmanın  yollarını arıyor.

 

Türkiye de, artık sürekli kan dökülmesi, şehit cenazelerinde göz yaşı akıtılmasından yoruldu. Eğer önemli  kayıplara  uğranılmayacaksa, PKK’nın silah bırakmasını kolaylaştıracak adımlar atılması kabul edilebilir  bir noktaya geldi.

 

Yazının Devamını Oku

Silahlar susacak diye sanki korkuyoruz…

20 Mayıs 2009
Çok garip bir durumla karşı karşıyayız. Bir yandan hem Asker, hem de iktidar, tarihi bir fırsatla karşı karşışa oldğumuzu söylüyor, Cumhurbaşkanı birşeyler hazırlandığının haberini veriyor ve bu gelişmeler büyük bir rahatlık veya iyimser bir hava verecek yerde, kaşlar çatılıyor ve tepkiler artıyor.

Kimin ne hesabı olduğunu anlayabilmek için, gelişmeleri biraz daha yakından izlemek gerekiyor.

 

PKK terörünün azalacağı ve Kürt sorununun eski ağırlığını kaybedeceği havası eyior.

 

Yaklaşık 6 aydan beri hazırlıklar var.

 

Bu köşeyi izleyenler eminim okumuşlardır.

 

Yazının Devamını Oku

DP’de Cindoruk kazandı ancak Bayar büyüdü…

19 Mayıs 2009
DP Kurultayı, Merkez Sağ’ın gelecek seçimlerdeki liderinin seçimine dönüştü. Herkes sahaya indi. Demirel, tam saha press yaptı. Cindoruk’un seçilmesini sağladı, ancak yeterince oy bulamadı. Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz’ın ekipleri de yarışa girdiler. Haberal da DP’nin liderliğine hazırlandığını ortaya koydu. Kurultay’da belki kazanamadı, ancak M.Ali Bayar, önümüzdeki seçimlerde bu partinin başına geçme şansı en yüksek adaylardan biri olduğunu ortaya koydu.

DP kurultayı kelimenin tam anlamıyla bir kaos görüntüsü verdi. Hiçbir hesap tutmadı ve yaşananlar, Merkez sağ’daki büyük kavgayı çok net şekilde ortaya koydu. En sonda söyleyeceğimi baştan açıklayayım: DP’deki liderlik mücadelesi daha yeni başladı.

           

Kimse  bu sonucu beklemiyordu.

           

Ben de Hüsamettin Cindoruk’a fazla şans vermemiştim.

           

Kamuoyunun eski politikacıların tekrar sahneye çıkmalarını pek istemediği izlenimi vardı. Hele Hüsamettin beyin, tüm yeteneklerine karşı, uzun süre politika dışında kalmasını ve DP kadrolarıyla teması kaybetmiş olmasının önemli bir dezavantaj sayılacağını hesaplamıştım. Buna karşılık Demirel’den destekliydi. Ancak bu desteğin ne kadar etkili olacağı da sorgulanıyordu.

           

Yazının Devamını Oku

Erdoğan, DTP’nin ambargosunu kaldırıyor

16 Mayıs 2009
Başbakan’ın Kürt sorununa yaklaşımındaki en önemli gelişmelerden biri de, DTP’ye dönük ambargosunu kaldırmaya karar vermesi. Bugüne kadar Erdoğan DTP’yi görmezden geldi. Ellerini sıkmamaya dikkat ederdi. DTP lideri Ahmet Türk, Başbakandan bir süre önce randevu istemişti, geçen gün yanıt gelmiş. Başbakan’ın kendisiyle görüşeceğini, randevu gününün yakında kendilerine bildirileceği söylenmiş. Bunun anlamı apaçık ortada: Ambargolar kalkıyor.

Şimdi Kürt sorunuyla ilgili birşeylerin değiştiği ve PKK’ya silah bıraktırmak amacıyla ciddi adımlar atılmaya başlandığı tartışılıyor. Ancak  bunun ne anlama geldiği tam olarak anlaşılamadı.

           

İktidarın söylemleri değişmeye başladı.

           

Kürt sorunundaki dayatmalar teker teker kaldırılıyor.

           

TRT’nin Kürtçe yayınlarından sonra, şimdi de köy isimlerinin geri verilmesinden başlayın da, PKK’ya yönelik yeni adımlara karşı herkesi merak ettiren bir sürece girildi.

           

Yazının Devamını Oku