CHP, Kürt sorununa sahip çıkıyor…

Bir ara korkmuştum. CHP’nin Kürt sorununa tümüyle “AKP’ye muhalefet” açısından baktığı, çözüm olasılığına veya önümüzde açılan fırsatın kullanılmasına sırf AKP’ye prim getireceğinden dolayı pek destek olmadığı izlenimi vardı. Deniz Baykal’ın bölgeye gideceğinin açıklanması ve yapılan yeni öneriler, bu partinin kendine yakışan bir politikayı benimsediğinin önemli işaretleri sayılmalı.

Haberin Devamı

Kürt sorunuyla ilgilenenler çok iyi bilirler.

 

Deniz Baykal ile birlikte CHP, Kürt raporu hazırlatan ve sorunu kamuoyunun önünde tartışmaya açan ilk partiydi.

 

Son derece cesur bir adımdı.

 

Ardından, birşeyler oldu ve CHP, Kürt sorunundan adeta elini eteğini çekti. Zaman içinde daha milliyetçi ve çatışmacı bir tutum takındı. PKK terörü ile Kürt sorununu birbirinden ayıramadı.

 

Güneydoğu’nun yıldızıydı.Büyük oy kaybına uğradı. Hele bazı sözcüleri, öylesine militer bir dil kullandı ki, bölgeyi tümüyle kaybetti.

 

Haberin Devamı

AKP öylesine adımlar attı ki, CHP’nin kaybettiği prestiji kendi kanatları altında topladı.

 

Son gelişmeler, beni korkutmuştu.

 

Türkiye’nin önüne önemli bir fırsat çıkmış, genel konjonktür, belki sorunun tümünün çözülmesini sağlamayacak veya PKK terörünü tamamıyla yok edemeyecek ancak önemli bir açılım getirecekti ve CHP’nin tutumu merak konusuydu.

 

Acaba, AKP’ye muhalefet etme adına, her açılıma karşı mı çıkacaktı, yoksa eleştiri çerçevesinde kalıp, olumlu katkı da mı bulunacaktı?

 

Genel izlenim, CHP’nin MHP gibiherşeye HAYIR diyeceği şeklindeydi.

 

Ancak son açıklamalar, Deniz Baykal’ın orta yolu tercih ettiğini, iktidarı hem uyarma, hem de destekleme politikası uygulayacağının sinyalini veriyor.

 

Doğrusu da budur.

Kürt sorunu, CHP’siz çözülemez.

 

Türkiye’nin geleceği de, bu sorunun hiç değilse “yaşanabilir” bir noktaya indirilmesine bağlıdır.

 

Haberin Devamı

Deniz Baykal’ın haftaya bölgeyegitme kararı alması sembolik açıdan olduğu kadar, insanların nabzını tutmasıaçısından da önemlidir.

 

Parti’nin, bölge gençlerine öncelik verilmesi ve devlet dairelerine Kürtçe tercüman alınması önerileri de dikkat çekicidir.

 

CHP, bu tutumunu sürdürürse, ülkenin önü daha kolay açılacak, demektir.

 

Ortadaki sinyaller, birşeylerin olabileceğini gösteriyor. Hayal kırıklığına uğrayabiliriz. Sonunda hiçbir şey çıkmayabilir. Ancak, tüm partilerin çaba harcanması gerekir.

 

MHP’de Kürt sorununun çözülmesini istiyorsa, hiç değilseönümüzdeki fırsatın kullanılmasına bir şans vermelidir. Devlet Bahçeli’den, Öcalan’ın idamının ertelenmesi dönemindeki sorumlu davranışını tekrarlamasını beklemek hakkımızdır.

Haberin Devamı


Arınç, AKP'nin vicdanı oluyor...
                                          

 

Bülent Arınç hakkında galiba çok çabuk karar verdik. O da, iktidara geldikten sonra öylesine “alışmadığımız” çıkışlar yaptı ve duymak istemediğimiz şeyleri öylesine yüksek sesle söyledi ki, bizi kendine düşman etti. Belki de, böyle bir niyeti yoktu ve biz onu düşman gibi görmek istedik. Düşüncelerini anlatım şekli çok farklıydı. 

 

Zaman içinde ya bizler Arınç’a alıştık veya Arınç söylemini değiştirdi.

 

Neyse, bugün yaptığı konuşmalara bakıyorum ve Arınç’ıbaşka türlü değerlendiriyorum.

 

Herşeyin başında Arınç, kamuoyunu Erdoğan’dan daha doğru okuyor.

 

AKP’yi yönetenler de kamuoyunun nabzını iyi tutuyor olabilirler, ancak hiçbiri Başbakanı uyarma cesaretinde bulunamadıklarından veya açık demeç veremediklerindendolayı, değerlendirmeleri kendilerinde kalıyor.

 

Haberin Devamı

Bülent Arınç ise, gördüğünü açıkça söyleyebiliyor. Gerektiğinde, korkmadan Başbakanı uyarabiliyor. Özetle, Arınç Başbakanı sayıyor, ancak lafını sakınmıyor.

 

Bu da, Arınç’ı AKP’nin vicdanını seslendiren bir konuma sokuyor.

 

Yaptığı açıklamaları alt alta koyduğunuz zaman, belki önemli bir bölümüyle hem fikir olmayabilirsiniz, ancak büyük bölümünü de “sağduyunun sesi” olarak nitelersiniz.

 

Örneğin, seçim sonuçlarını en iyi şekilde değerlendiren o oldu.

 

Zahid Akman kusura bakmasın, ancak ne kadar suçsuz olursa olsun, siyasi açıdan istifa etmesi gerektiğini söyleyen de Arınç oldu.

 

Aynı şekilde, Dişli’nin istifasını da Arınç  gündeme getirdi.

 

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun Türkan Saylan’ın cenazesine gitmesinin iyi olacağını tek akıl edip açıklayan da yine Arınç oldu.

 

Haberin Devamı

Başbakan ile Arınç arısındaki en önemli farkı, Erdoğan’ın kamuoyunu veya siyasi nabız gibi unsurları önemsememesi, Arınç’ın ise kamuoyu vicdanı ve siyasi nabzı çok iyi ölçmesidir.

 

Bu “yeni Arınç”ın AKP içindeki yeri de giderek değişiyor. Önümüzdeki yıllarda daha da değişecek gibi görünüyor. Hele Erdoğan, geçenler de söylediği gibi 6-7 yıl sonra aktif siyaseti bırakacaksa, Arınçşimdiden bu bu partinin liderliğine adaydır.

Yazarın Tüm Yazıları