Kriz ve her türlü olumsuzluklara rağmen Pazar hızlı büyüyor. Bu büyüme içinde çok önemli gelişmeler de yaşanıyor, yerli üreticiler takdir edilmesi gereken performans ortaya koyuyorlar.
Bunu anlamak için 1990’lar ile günümüze ait verilere bakmak yeterli. Birincisi, o yıllarda yüzbinli satışlardan söz ediyorduk. Henüz dizüstü bilgisayar satışları emekleme dönemindeydi.
İkincisi ve en önemlisi yerli markalar bir elin parmakları kadar bile değildi. 1992 yılına ait veriler de bunu açıkça ortaya koyuyor. Tabloya dikkatle bakın… Sektörün en büyükleri sıralanmış. Sektörün büyükleri arasında yerli şirketlerden sadece Escort var. Liderlik, şimdi bu işten çekilmiş olan IBM’de. Diğer şirketlerin önemli bölümü ise ya yok oldular ya da bir başka şirket tarafından satın alındılar.
Şimdi tablo nasıl değişti?
Türkiey’de PC satışları 2007 yılında 2.6 milyon adete ulaştı. 2008 yılında hedef 3.4 milyonu yakalamaktı. Ancak, krizden en çok etkilenenler arasına bu sektör de girdi ve tahminler boşa çıktı. Kesin rakamlar çıkmadı ama büyük olasılıkla 2.7 milyon adetlik satış yakalanmış olacak.
Bu verilerle şekillenen PC sektöründe, 1990’larda ortaya çıkan tablo değişmiş durumda. 16 yıl önce en büyük ilk 10 şirket arasında sadece Escort vardı. Şimdi masaüstü ve dizüstü toplamından oluşan tabloya Casper, Exper, Arçelik ve Vestel gibi yerli üreticiler de giriyorlar.
Üstelik Casper, dünya devlerinin rekabet ettiği bu pazarda yüzde 10.1’in üstünde Pazar payına sahip. Diğerlerinin pazar payları da hiç yabana atılır düzeyde değil.
Yerli üreticiler, masaüstünde daha başarılı… Dizüstü ürünlerde Pazar payları düşük görünüyor. Sadece masaüstü açısından bakıldığında, ilk 5’den 4’ünün yerli olduğu dikkati çekiyor. Casper, Exper, Arçelik ve Vestel’in payları yüzde 30’u geçiyor.
Son dönemde Batı dünyasında en çok dikkatimi iflas dalgası çekiyor. Mağazalardan büyük şirketlere kadar geniş bir yelpazeyi etkisi altına alan bu dalga, örneğin ABD’de bireyleri de vuruyor.
Yapılan açıklamalar, 2007 yılında 800 bin civarında olan bireysel iflas sayısının, 2008 yılında 1 milyonu geçtiği yolunda… 2009 yılında ise rakamlar daha yukarıda gerçekleşecek gibi görünüyor.
Şirketler cephesinde de farklı bir tablo yok. 2009 yılında Avrupa Birliği’nde 200 bin şirketin iflas etmesi bekleniyor. ABD’da 61 bin 966, Japonya’da ise 17 binin üzerinde şirket aynı kaderi paylaşabilecek. Yani ABD, Avrupa ve Japonya’da, 3 coğrafyada 2009 yılında toplam 320 bine yakın şirket iflas etmiş olacak.
Son olarak bize benzeyen bir ülkeden, Macaristan’dan iflas rakamları geldi. 2008 yılında 11 bin 504 şirket iflas etmiş. 2009 tahmini ise yüzde 32’lik artış olacağı yönünde…
Perakende sektörüne dikkat
Gördüğüm kadarıyla Avrupa ve ABD’de perakende sektöründe ciddi bir sıkıntı yaşanıyor. İngiltere’de çok önemli mağaza ve gıda zincirleri zora girdiklerini açıklıyorlar. İngiliz perakendeciler, bu sıkıntıyı aşmak için ‘1 Pound’ kampanyası başlattılar. Bizdeki ‘Ne alırsan 1 Pound’ yaklaşımı ile satışlarını artırmaya çalışıyorlar.
ABD’de ise 1.1 milyon mağazadan 148 bini 2008 yılında kapandı. Bu gerçekten büyük bir oran. Tahminler, 2009 yılının ilk yarısında 73 bin mağazanın daha kapanacağı yolunda.
Bu yüzde 21 büyüme anlamına geliyor. Ancak, büyümenin önemli bölümü yılın ilk 3 ayındaki canlılıktan kaynaklandı. Son çeyrek ise ‘eksi’ büyüme olarak kapatılıyor. Bankaların verdikleri krediler, eski kredilerinin taksit ödemelerini karşılamaya yetmedi.
Yine de büyüme, geçmiş yılların performansının çok altında kaldı. Garanti Mortgage Genel Müdürü Cemal Onaran’dan aldığım bilgilere göre büyüme 2007’de yüzde 39, 2006’da yüzde 78 gibi önemli oranlarda gerçekleşmişti.
2009 biraz sıkıntılı olur
Bu olumsuz tabloya rağmen Merkez Bankası’nın faiz indiriminden sonra ufak çaplı hareketler başladı. Düşen faiz ve gerileyen konut fiyatlarından yararlanmak isteyen alıcıların arayışa yöneldiği söyleniyor. Cemal Onaran, ‘Bunu hem emlakçılardan gelen bilgilerden hem de bize başvurulardan görüyoruz. Ancak, canlılık, hala beklentilerin çok altında’ diye konuşuyor.
Kara haber yayanlar, konut kredilerinde geri ödenme sıkıntısının olduğunu, bunun 2009 yılında daha da artacağını ileri sürüyorlar. Ancak, şu an itibarıyla bankalarda olağan dışı bir sorun görünmüyor. Konuştuğum bankacılar, 2009 yılında bir miktar artış bekliyor. Ancak, kimse, ciddi bir sıkıntı beklentisi içinde değil. Cemal Onaran, ‘Hatta sorunun en sınırlı olacağı alan konut kredileridir’ diye konuşuyor.
Kaç konutta sıkıntı var?
Bankalar Birliği ve Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu’nun (BDDK) verilerine göre Türkiye’de Eylül 2008 sonu itibarıyla kullanılan konut kredisi miktarı 750 bine ulaşmış. Ancak, sorunlu kredi sayısı sektörde izlenmiyor, kurumlar da kayıtları tutmuyor. Ancak, tahminler 10-12 bin konutun sorunlu olduğu yönünde… BDDK’nın verilerine göre Eylül sonu itibariyle sorunlu kredi miktarı ise 412 milyon TL düzeyinde. Yani henüz rakamlar alarm düzeyine ulaşmış değil. Bence şirketlerden büyük bir işçi çıkarımı dalgası gelmez, çok sayıda beyaz yakalı işini kaybetmezse, ciddi bir sıkıntı oluşmayacaktır.
Belki dünyada ve Türkiye’de yeni büyük dalgalar göreceğiz, piyasalar yeni dipler yapacak. Ancak, adı üstünde bu bir durgunluk ve öncekiler gibi bunun da bir sonu var. Bütün sorun, ekonominin ne zaman canlanacağı…
Bunun yanıtını önde gelen ekonomistlerinde ve rakamlarda aradım. Prof. Martin Feldstein, Nouriel Roubini, Barry Eichengreen, Bart Van Ark ve Bradford de Long gibi önemli isimlerin görüşlerini aldım. Bu görüşler ve geçmiş durgunluklardan çıkan mesajlarla birlikte, 2009’a yönelik beklentileri özetlemek istiyorum.
Kötümserlerin tahmini
-ABD’de 1929 yılından bu yana 14 büyük durgunluk yaşandı. Bunlardan 1929’daki ‘büyük buhran’ 43 ay, yani 3.5 yıldan fazla sürdü. İkinci en uzun durgunluk ise 16 ay idi. Bunu 13 ve 11 aylık olanlar izledi.
- Şimdiki durgunluğun başlangıcını Ekim 2007’den ya da Aralık 2007’den başlatanlar var. Yani süresi 12-14 ay arasına ulaştı. 2009’un ilk yarısında sona ererse, 18-20 ayı bulmuş olacak. 2009 sonunda ise 24-26 aya ulaşacak.
-Daha kötü yönetilen 1929 buhranının 43 ay sürdüğü dikkate alınırsa, bu sürelerin bile uzun olduğu düşünülebilir. Çünkü, işin başında en kötümserler bile 18 aya işaret ediyorlardı. Şimdi onlar tahminlerini 24 aya çektiler.
-‘Kötümserlerin önde geleni’ Nouriel Roubini, ‘Dünya 2009 yılını çok kötü geçirecek ve yıl sonunda düzelme işaretleri gelecek’ diyor. Bir başka kötümser Prof. Martin Feldstein ise ‘Eğer şanslıysak, Aralık 2009’da iyileşme başlar’ tahminini yapıyor.
Capital’in Ocak sayısı ile birlikte dağıtılacak Geniş Açı dergisinde yayınlanacak bu toplantıya şu isimler katıldı: Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Doç. Dr. Yavuz Cabbar, Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci, Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Yılmaz Kanbak, Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Ahmet Nakkaş ve İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Adnan Bali…
Çok ayrıntılı ve uzun bir konuşma oldu. Konuşmacılar reel sektördeki son tabloyu çok iyi ortaya koydular. Ben konuşmalardan çıkan 10 önemli saptamayı sizler için özetledim. Bir ölçüde reel sektördeki son durumu gözler önüne sermesi açısından bu başlıkların önemli olduğunu düşünüyorum:
1. Bu kriz, geçmişteki gibi değil. 2001 yılında bilirdik ki, dışarıya çıkınca pazar bulabiliriz. Şimdi öyle değil, ihracatta zorlanıyoruz.
2. Şimdi malı verince parayı alamama riski var. Herkes nakitte kalmaya çalıştığı için ödeme döngüsü büyük ölçüde durdu.
3. Çok sayıda şirket krize yüksek maliyetli stoklarla yakalandı. Demir-çelik, bunların başında geliyor. Türkiye’deki 16 demir-çelik fabrikasından 7’sinde üretim durdu
4. Tekstil ve konfeksiyonda işletme sayısı 10 bin düzeyinde. Son birkaç yıldır sektörde doğal seleksiyon yaşanıyor, çok sayıda kişi işsiz kaldı. Önlem alınmazsa reel sektörün yüzde 30’u tasfiye olabilir.
Yeni önlemler kapıda mı?
5. Aslında şu anda zora giren ya da batan şirketlerde krizin etkisi yok. Onlar geçmişten gelen sorunlar nedeniyle zora girdiler. Global krizin hasarları henüz başlamadı.
Son büyük satın almayı Hürriyet Gazetesi, Trader Media East’in yüzde 67.3’ünü 336.5 milyon dolara alarak gerçekleştirdi.
Bütün bu alımlar büyük yankı uyandırdı, devamının gelmesi gerektiği üzerine görüşler ileri sürüldü.
Gerçekten de devamının gelmesi gerekiyor. Daha önce burada Hint ve Çinli şirketlerin dünya çapında gerçekleştirdikleri satın almaları paylaşmıştım. İngiltere ve ABD başta olmak üzere ciddi marka ve şirket satın almalarına, krize rağmen devam ediyorlar.
Global satın almaya destek
Geçen hafta içinde gerçekleştirdiğimiz CEO Buluşmaları’nda, Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Aka Gündüz Özdemir’den önemli bir öneri geldi. ‘Turquality Projesi’yle global marka yaratma çabaları destekleniyor. Biz de önemli buluyoruz’ diye söze başlayan Özdemir, şöyle bir öneride bulundu:
‘Hükümetten, global düzeyde şirket satın almalarına destekte bulunmasını istiyoruz. Nasıl global marka olacak şirketlere tanıtım desteğinde bulunuyorlarsa, benzer bir girişimi satın alma için de yapabilirler.’
Bu gibi önerilere, ‘Her şeyi hükümetten beklemeyin’ eleştirisi gelebilir. Ancak, Godiva’nın alım dönemini, dünya basınına yansımasını hatırlayın. Etkisi müthiş idi. Bunun ötesinde, Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin, global oyuncu olmaları için ‘eşik’ atlamaları, yeni bir ‘faz’a geçmeleri gerekiyor. Bunun yolu da büyümekten, satın almalardan da geçiyor.
‘Kuruşluk’ hisse sayısı hem ABD hem Türkiye’de artıyor
CEO Club toplantısında, ekonomi yönetimi, iş dünyasını yöneten CEO ve işadamlarıyla bir araya geldi. Prof. Ekren, iş dünyasının sorunlarını ve taleplerini dinledi, notlar aldı.
Bu önemli toplantıya Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Ekren, bütün ekonomi bürokratlarını getirmişti. Yaklaşımı ve çözüm önerileriyle iş dünyasının takdirini topladı. ‘işbirliğine açık’ bir profil çizdiği için, konuştuğum çok sayıda yöneticinin olumlu izlenimlerle ayrıldığını gördüm.
Toplantıdan öne çıkanlar
Prof. Dr. Ekren, toplantıya bir hayli hazırlıklı gelmişti. Uzun ve kapsamlı bir sunuş yaptı. Sunuşundan ve sohbetlerimizden öne çıkan bazı başlıkları paylaşmak istiyorum.
-Başbakan Yardımcısı Ekren’e, ‘Bize ekonomi ne olacak’ sorusu çok geliyor. Size de soran oluyordur’ dedim. Bu soruları çok duyduğunu ama işinin kolay olduğunu söyledi. Yanıtı şöyle oluyormuş: ‘Ben koordinatör bakanım, icracılara sorun.’
-2009 büyüme tahmini için, dünyaya bakılması gerektiğini söylüyor. ‘Dünya yüzde 3 büyürken, biz yüzde 7 büyüdük’ diye konuşuyor ve ekliyor: ‘Orada küçülme olacaksa, biz de sınırlı büyüyeceğiz.’
-Sorunlar Mortgage krizi olarak başladı. Sonra likidite krizi, kredi krizine dönüştü. Sonra ‘İletişim krizi’ dendi. Ardından ‘mükemmel fırtına’, şimdi de ‘Kasırga’ tanımı yapıldı.
-Canlanmanın 2009’un ikinci ya da üçüncü çeyreğinde başlayacağına dikkat çekti, ardından da Türk iş dünyasının bu canlanmaya hazırlanması gerektiğini vurguladı.
Aslında bu sorun Türkiye’de zaman zaman kendini gösteriyor. Geçen ay içinde açıklanan Türkiye’deki ‘işletme sayıları’ da bana bu konuyu hatırlattı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, uzun süredir yapılması gerekeni yaptı ve ‘Türkiye’nin Girişim Haritası’nı çıkarttı. Çok başarılı bir çalışma… ‘Girişimci Bilgi Sistemi’ adı verilen bu yeni proje, Türkiye’deki girişimcilerin sayısını da ortaya koydu.
Açıklanan rakamlara göre Türkiye’de toplam 2 milyon 10 bin 377 adet girişimci faaliyet gösteriyor. 2007 sonu itibariyle bunların 530 bin 833’ü şirket, 241 bin 104’ü birinci sınıf tüccar, 1 milyon 238 bin 440 adet ikinci sınıf tüccardan oluşuyor.
Bir yılda neler değişti?
Oysa geçtiğimiz yıl Sanayi Bakanlığı’ndan aldığımız rakamlar farklı bir tablo ortaya koyuyordu. 2006 yılı rakamlarına göre Türkiye’de 2 milyon 480 binin üstünde girişimci vardı. Yani ‘Girişimci Bilgi Sistemi’nin ortaya koyduğundan neredeyse yarım milyon daha fazla…
Yine 2006 yılı rakamlarına göre, Türkiye’deki sermaye şirketi (Anonim, limited gibi) sayısı 728 bin düzeyindeydi. Bunun 504 bin kadarı anonim şirketten oluşuyordu.
Son açıklanan verilerde ise 530 bin 833 olarak hesaplanmış. Bir başka deyişle 2006 yılından 200 bin kadar daha az rakam… Buradan birkaç sonuca ulaşmak mümkün:
1. Girişim Bilgi Sistemi, Türkiye’nin gerçek girişimcilik haritasını ortaya koydu. Geçmiş rakamlar bir miktar hatalıydı.
2. Hataların yanı sıra son birkaç yıldır artan rekabet ve kriz nedeniyle, özellikle küçük işletmelerde ciddi kapanmalar oldu. Ancak, aradaki farkın sadece kapanmadan kaynaklanmadığı da kesin…