PaylaÅŸ
Son dönemde Batı dünyasında en çok dikkatimi iflas dalgası çekiyor. MaÄŸazalardan büyük ÅŸirketlere kadar geniÅŸ bir yelpazeyi etkisi altına alan bu dalga, örneÄŸin ABD’de bireyleri de vuruyor.Â
Yapılan açıklamalar, 2007 yılında 800 bin civarında olan bireysel iflas sayısının, 2008 yılında 1 milyonu geçtiği yolunda… 2009 yılında ise rakamlar daha yukarıda gerçekleşecek gibi görünüyor.
Şirketler cephesinde de farklı bir tablo yok. 2009 yılında Avrupa Birliği’nde 200 bin şirketin iflas etmesi bekleniyor. ABD’da 61 bin 966, Japonya’da ise 17 binin üzerinde şirket aynı kaderi paylaşabilecek. Yani ABD, Avrupa ve Japonya’da, 3 coğrafyada 2009 yılında toplam 320 bine yakın şirket iflas etmiş olacak.
Son olarak bize benzeyen bir ülkeden, Macaristan’dan iflas rakamları geldi. 2008 yılında 11 bin 504 şirket iflas etmiş. 2009 tahmini ise yüzde 32’lik artış olacağı yönünde…
Perakende sektörüne dikkat
Gördüğüm kadarıyla Avrupa ve ABD’de perakende sektöründe ciddi bir sıkıntı yaşanıyor. İngiltere’de çok önemli mağaza ve gıda zincirleri zora girdiklerini açıklıyorlar. İngiliz perakendeciler, bu sıkıntıyı aşmak için ‘1 Pound’ kampanyası başlattılar. Bizdeki ‘Ne alırsan 1 Pound’ yaklaşımı ile satışlarını artırmaya çalışıyorlar.
ABD’de ise 1.1 milyon mağazadan 148 bini 2008 yılında kapandı. Bu gerçekten büyük bir oran. Tahminler, 2009 yılının ilk yarısında 73 bin mağazanın daha kapanacağı yolunda.
Risk altındaki bir başka grup ise küçük ölçekliler… Sadece İngiltere’de 20 KOBİ’den 1’nin battığı tahmini yapılıyor. 2009 yılında ise ülkedeki 4.7 milyon işletmeden 200 binin kapısını kapatabileceği hesaplanıyor. 1991-92 yılındaki durgunlukta 100 bin işletmenin battığı dikkate alınırsa, bu seferki tablo daha iyi ortaya çıkıyor.
Türkiye’de neler oluyor?
Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim. Türkiye’deki sıkıntı 2007 yılında başlamıştı. 2008 yılının ilk yarısındaki büyümeye rağmen, bazı sektörlerde, özellikle KOBİ cephesinde işler hiç iyi gitmiyordu.
Bunu Türkiye’de kurulan-kapanan şirket ve şahıs işletmeleri sayısından da görmek mümkün.
Rakamları iyi inceleyince, durumu daha iyi anlayacaksınız. 2004 ve 2005 yıllarında 25 binin altında olan kapanan işletme sayısı, 2007 yılında 34 bine yaklaşmış. Kasım 2008 sonu verilerine göre ise 43 bin düzeyini aşmış. Neredeyse her 2 kurulan yeni işletmeye karşı 1 işletme kapanmış.
Peki 2009 yılında neler olabilir? Esas yanıtı aranan soru bu… Benim gördüğüm kadarıyla Türkiye’deki şirketler esas zararı son 2 yılda gördü. 2009 yılında zorlananlar olacaktır. Ancak, kapanan şirket sayısında, iflas masasına gidenlerde müthiş bir artış beklemiyorum.
612 para birimi nasıl yok oldu?
Geçen hafta içinde bir araştırma elime geçti. Daha önce benzer bir çalışma görmediğim için bir hayli ilgimi çekti. Araştırma, dünya yüzünde şimdiye kadar kullanılan para birimi sayısı ve bunlardan ne kadarının ayakta kaldığını ortaya koyuyordu.
Araştırmacılar, dünyada 785 para biriminin kullanıldığını, bunlardan şimdi sadece 173’ünün hayatta olduğunu, kalan 612’sinin ise öldüğüne dikkat çekiyorlar. Ortalama para birimi ömrü ise 39 düzeyinde…
Para birimlerinin yok olmasının nedenlerini bu sayfadaki tablo ortaya açıkça koyuyor. Ancak, sayılara inince daha dramatik verilere ulaşılıyor. Örneğin 145 para birimi savaş, yine aynı sayıdaki para da hiper enflasyon nedeniyle ortadan yok olmuş.
Avrupa Birliği (AB) benzeri birlikler nedeniyle sirkülasyondan kalkan para birimi sayısı da 68 gibi önemli rakama ulaşmış. Bu sayı Afrika’daki birkaç para birliği nedeniyle yüksek görünüyor. Bir çeşitli nedenlerle kullanımdan kalkan para birimleri var. Onlar da sayı ve oran olarak ilk sırada yer alıyorlar. Tam 176 para birimi değişik nedenlerle tarihin sayfalarındaki yerini almış.
Şimdi ‘Orada olmak’ daha önemli
Son kitabım ‘Teşekkürü Borç Bilirim’de Türkiye’nin önde gelen işadamı ve CEO’larının ilginç yönlerini öykülendirdim. Başarıya giden yolda onların hayatını değiştiren, yol gösteren, yardım eden ya da ellerinden tutan insanları ortaya koymaya çalışmıştım. Kitabın girişinde kendi hayatımı etkileyen bir öyküye yer vermiştim.
Kitabı okuyan Twigy’nin sahibi Sinan Öncel, beğenisini belirttikten sonra, ‘Senin hikayesinde, orada olmak faktörü var. Buna biz de şirket olarak çok önem veriyoruz’ demişti. Ardından da açmıştı: ‘Satış işinde orada olmak çok önemlidir. Satışçının oralarda, müşterinin yanında bulunması gerekir. Bunun için sahada olmasına, hayatın içinde yer almasına özen gösteriyoruz.’
Şimdi orada olma zamanı
İçinde bulunduğumuz dönemi ‘Orada olmak’ yaklaşımı ile sürdürmek gerekiyor. Hangi sektörde olursanız olun, mutlaka buna dikkat edin. Peter Sellers’in 1979 yılındaki filminin adı da böyle idi: ‘Being There’ (Orada Olmak)… Benim dikkat çektiğimden farklı olarak filmin kahramanı, bir dizi tesadüf ve yanlış anlamaların ardından zengin olmuştu.
Burada ise ben fırsatları kollamanın, işin ve hayatın geçtiği yerlerde bulunmanın önemini vurgulamak istiyorum. Tanju Çolak’ı hatırlayın… Hep oralarda, yani kale sahası içinde dolaşıp, golü iyi koklaması ile ‘Kral’ olmuştu.
Şimdi bunun daha önem kazandığı bir dönemdeyiz. Satışçılardan işadamlarına, CEO’lardan MT’lere kadar herkesin hayatın içinde, işin tam ortasında, fırsatın etrafında yer alması gerekiyor. İş aktivitesi düştü diye kapanmak, içeride kalmak yapılacak en büyük hata olacak gibi geliyor.
PaylaÅŸ