PaylaÅŸ
Aslında bu sorun Türkiye’de zaman zaman kendini gösteriyor. Geçen ay içinde açıklanan Türkiye’deki ‘işletme sayıları’ da bana bu konuyu hatırlattı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, uzun süredir yapılması gerekeni yaptı ve ‘Türkiye’nin Girişim Haritası’nı çıkarttı. Çok başarılı bir çalışma… ‘Girişimci Bilgi Sistemi’ adı verilen bu yeni proje, Türkiye’deki girişimcilerin sayısını da ortaya koydu.
Açıklanan rakamlara göre Türkiye’de toplam 2 milyon 10 bin 377 adet girişimci faaliyet gösteriyor. 2007 sonu itibariyle bunların 530 bin 833’ü şirket, 241 bin 104’ü birinci sınıf tüccar, 1 milyon 238 bin 440 adet ikinci sınıf tüccardan oluşuyor.
Bir yılda neler deÄŸiÅŸti? Â
Oysa geçtiğimiz yıl Sanayi Bakanlığı’ndan aldığımız rakamlar farklı bir tablo ortaya koyuyordu. 2006 yılı rakamlarına göre Türkiye’de 2 milyon 480 binin üstünde girişimci vardı. Yani ‘Girişimci Bilgi Sistemi’nin ortaya koyduğundan neredeyse yarım milyon daha fazla…
Yine 2006 yılı rakamlarına göre, Türkiye’deki sermaye şirketi (Anonim, limited gibi) sayısı 728 bin düzeyindeydi. Bunun 504 bin kadarı anonim şirketten oluşuyordu.
Son açıklanan verilerde ise 530 bin 833 olarak hesaplanmış. Bir başka deyişle 2006 yılından 200 bin kadar daha az rakam… Buradan birkaç sonuca ulaşmak mümkün:
1.    Girişim Bilgi Sistemi, Türkiye’nin gerçek girişimcilik haritasını ortaya koydu. Geçmiş rakamlar bir miktar hatalıydı.
2.    Hataların yanı sıra son birkaç yıldır artan rekabet ve kriz nedeniyle, özellikle küçük işletmelerde ciddi kapanmalar oldu. Ancak, aradaki farkın sadece kapanmadan kaynaklanmadığı da kesin…
Nereden bakarsanız bakın Girişimci Bilgi Sistemi çok önemli bir boşluğu doldurdu. Artık bu sistemin sürekli güncellenmesi ve bu tür hataları ortadan kaldırması gerekiyor.
Bir işadamının banka isyanı
İsmail Durucu, Samsun’da şirketi olan bir işadamı… Fındık işleme sektöründe faaliyet gösteriyor. 40 yıllık bir aile şirketi. Krize rağmen işleri yolunda gidiyor.
Bir gün çalıştığı bankalardan birinin şube müdürü ziyaretine geldi. Biraz morali bozuktu, kötü haber vereceği belli idi. Çünkü, şube müdürünün mesajı açıktı:
‘İsmail Bey, kredileri 30 Eylül 2008 tarihi itibariyle kapamamız gerekiyor.’
İsmail Durucu, tam isyanlarda… ‘Bilançomda yükselme var. İhracatım geçen yıla göre artıyor’ şeklindeki itirazı da para etmemiş. Şube müdürünün açıklaması kısa ve net: ‘Küresel kriz var, önlem almak zorundayız.’
‘İhtiyati haciz dalgası var’
Hangi banka, hangi şube olduğunu da paylaşıyor. Nereye, kime başvuracağını, ne yapacağını bilmediğini söylüyor. Ardından da isyanına devam ediyor:
‘Bankalar kuralcı gibi davranıyor, keyfi kararlar alıyorlar. Bilançoları değil, küresel krizi gerekçe gösterip, kredileri kesiyorlar. Terme ilçesinde 2001 krizinde bile sallanmayan firmalar teker teker dökülüyor.
Banka krediyi geri çağırıyor, işletme karşı çıkınca bu kez ihtiyati haciz devreye giriyor. Trilyonluk cirosu olan firmalara hacizler geliyor. Bankalar, bir işletmeyi tarihin sayfalarına bu kadar basit bir şekilde düşürüyorlar. Nasıl telafi olacak bu itibarlar?’
İsmail Durucu’nun isyanına katılmamak mümkün değil. ‘Her şey yolundayken’ kredi çağırmak, işletmeyi batmaya zorlamakla eş anlamlı… Bankaların bu işe dur demesi gerekiyor. En azından işleri iyi gidenlerin tekerine çomak sokulmamalı… Bunun vebalı de faturası da ağır olur.
3 otomobil şirketinin batışı Türkiye’yi de yakından ilgilendirir!
Türkiye ekonomisinin yarınına yönelik tahminler yapmak için dünyayı, özellikle de ABD’yi yakından izlemek gerekiyor. O nedenle borsalardan büyük şirketlere kadar her şeye dikkat etmekte yarar var. Tıpkı 3 büyük otomobil üreticisiyle ilgili haberler gibi… General Motors (GM), Ford ve Chrysler’in başına gelenler ve gelecekler, ABD’den Güney Afrika’ya bütün dünyayı, bu arada Türkiye’yi de etkileyecek. O nedenle, ‘Amerikalı otomobil üreticilerinden bize ne’ diye düşünenlerle birkaç bilgiyi paylaşmak istiyorum.
Bu şirketlerin iflası, ardından da batışa gitmeleri öncelikle bütün otomobil endüstrisini sarsar. Mali durumları iyi olanlar bile bundan zarar görür, 5 kıtadaki borsalar yeni ‘dip’ düzeylerini bulur.
Hepsinden önemlisi zaten derin bir durgunluk içinde olan ekonomilerin işsizler ordusunu büyütür. Ben de rakamlara bakmadan bu kadar büyük olduklarını bilmiyordum. O kadar işten çıkarma, yeniden yapılanma hamlesine rağmen birkaç yüzbinlik çalışan nüfusuna sahipler. 1979 yılında 3 büyük şirketin çalışan sayısı 410 binlerin üstündeydi, şimdilerde 255 binlere geriledi.
Ancak, bu doğrudan çalışan sayısı… Bir de dolaylı istihdam etkisi var. Hesaplamalara göre doğrudan yarattığı istihdam ise 2.3 milyona yakın. İkisini üst üstte koyduğunuzda, 2.5 milyonun üstünde ABD’de istihdam etkisi var. Yani her Amerikalı çalışandan yüzde 1.9’u bu 3 şirkette istihdam ediliyor.
Bunun üstüne dünyanın dört bir yanındaki fabrikalarını, onların tedarikçilerini (küçük ve orta ölçekli üretim yapan şirketleri) ve onların çalışanlarını koyun. Dev bir eko sistem. Yani 3 şirket deyip geçmemek lazım.
Â
Â
Â
PaylaÅŸ