Ankara’nın değil, tüm Türkiye’nin önemli bir markası olan Mekteb-i Mülkiye, yani Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin yetiştirdiği sayısız önemli isimden bir tanesi olan Nedim Türkmen, okulunda öğrenip başarılı iş yaşamında yoğurdukları ile spor dünyasına farklı bir bakış açısı getirmek için kolları sıvadı. Son 25 yıldır istediği başarı grafiğini yakalayamayan Orduspor, artık O’na emanet.. Türkmen aynı zamanda Ankaragücü Başkanı Yıldırım’dan sonra, futbol dünyasındaki ikinci ’Mülkiyeli’ başkan.. Yaşamı pırıltılarla dolu Türkmen, bir ’mülkiyeli’ olarak Anadolu sporuna bakış açısını Ankara Hürriyet’e anlattı.
n LEVENT SEĞMEN: Spor konuşmaya başlamadan önce, kısaca Ankara günlerinize değinmek istiyorum. Maliye kökenli bir kişi olarak Ankara, yaşamınızda bir kayıp mı yoksa kazanç mı..? Muhasebesini yaptınız mı..?
n NEDİM TÜRKMEN: İlkeli bir yaşamı tercih eden herkesin, zaman zaman geçmişine dair muhasebe yapmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Yanlış yapılanlar, doğru yapılanlar.. Yanlışların tekrarlanmayacağı bir sistemi, kendi yaşamı içinde kurabilmeli insan.. Bu açıdan baktığımda, eski adıyla Mekteb-i Mülkiye, bugünkü adıyla Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuduğum, Maliye Bakanlığı’nda görev yaptığım yılların bana çok şey kattığını görüyorum. Ankara bürokrasinin, siyasetin, devletin merkezi.. O dönemde kurduğumuz güzel arkadaşlıklar var. O arkadaşlarımızın hemen hepsi bugün önemli görevlerde, makamlardalar. O yılların ardından medyada çeşitli kuruluşlarda yürüttüğüm görevlerle birlikte, dağarcığımda önemli bir ’know-how’ın oluştuğunu düşünüyorum.
n Sporla ilgilenmeye başlamanız nasıl oldu..? Hobi, merak, trend ya da sizi iten bir başka şey..?
n Hobi, merak, trend, elbette insanı bir ilgi alanına iten şeyler.. Ancak yaşamda öyle tutkular var ki, insanın içine sıraladığınız kavramların henüz şekillenmediği çocukluk yıllarında işler. 35 yıldır top oynuyorum. Ordu’da köyümüz Eyuplü’de, kardeşlerimle evimizin salonunda top oynardık. Üstelik bir topumuz bile olmamasına rağmen. Evde bulduğumuz çorapları iç içe geçirir, kendimize top yapar öyle oynardık. Ortaokula geldiğimde bir gün anneme, ’Ben futbolcu olacağım’ dedim. O da dedi ki, ’Sen küçükken zatürree geçirdin, terlersin, hasta olursun. Bir de ayağını kırarlar.’ Beni vazgeçirdi. Geçenlerde dedim ki, ’Sen beni vazgeçirdin anne ama, şimdi de kulüp başkanı oldum.’
n Futbolla yakın temasınız, köydeki evinizde mi kaldı..?
n Elbette değil. Her hafta düzenli bir şekilde İstanbul’da arkadaşlarımızla top oynuyoruz. Bugüne kadar Futbol Federasyonu’nun yanı sıra, üç büyük kulübe de danışmanlık yaptım. Hep sporun içinde oldum. Bundan önceki 5 yıllık dönemde yine Orduspor’un yönetimi içindeydim, ama İstanbul’da olduğumuz için çok fazla olayların içine giremedik. Geçtiğimiz Mayıs ayında gelinen noktada, kulübün borçları başta olmak üzere karşı karşıya olduğu güçlükleri görünce, Mülkiyeli bir maliyecinin işe el atması gerektiğine inandım.
GENÇLER GÜZEL BİR ÖRNEKn Mülkiye kökenli başka kulüp başkanları da var mı sizin gibi..?
n Ankaragücü Başkanı Cengiz Topel Yıldırım benden bir dönem önce mezun olmuş. Maliyeci değil ama o da mülkiyeli. İkinci örnek bildiğim kadarıyla ben oldum. Spor kulübü yönetmek çok ciddi bir iş. Kıt kaynaklar var ve bu kıt kaynakların en verimli biçimde kullanılması gerekiyor. Buna da bir maliyeci disiplini gerekiyor. Tabi bakış açısı ve vizyon da çok önemli. Bir kulübün başına geldiğinizde çok iyi karar vermelisiniz. Mevcut durumu sürdürecek misiniz, yoksa kulübünüze çağ mı atlatacaksınız? Türkiye’de bunun güzel bir örneği Gençlerbirliği. İlhan Cavcav 32 yıldır başkan ama, yaptıkları ortada. Gençlerbirliği tesislerini, futboldan para kazanabildiğini görebiliyorsunuz. Anadolu’dan bir de Sivasspor örneği var. Çok iddialı bir yapılanma ile gelip, önce kadro istikrarını sağlayıp, süper ligde tutunup, sonra da ikici olmak. Biraz şanslı olsalardı, şampiyon da olabilirlerdi.
n Kötü örnek olan yönetim anlayışlarını da tahlil edip, kendinize göre sonuçlar çıkarıyor musunuz..?
n Kötü örnekler de yok değil. Aydınspor amatör kümeye düştü. Karagümrük öyle, Samsunspor’a, Malatya’ya bakıyoruz. Bunlar hep kötü yönetimler, denk bütçe yapmamak, geliriniz üçken dokuz harcamak, futbolcunun parasını ödememek, bunlardan kaynaklanıyor. Üstelik bu denli borçlanmak da zorlaşmışken. Önümüzde bir Samsunspor örneği duruyor. Sporcuların ücretleri ödenmediği için transfer yapamıyor, transfer tahtası kapalı. Lisans çıkarmasına izin verilmiyor, bu nedenle geçen yılki kadro ile devam ediyor. Bunu ne kadar sürdürebilirsiniz? Malatyaspor bir alt lige düştü, 28 milyon TL borcu var.
n Peki Orduspor’u şaha kaldırmak için sizin elinizde sihirli bir değnek mi var..?
n Ben Ordusporu seven sorumlu bir Ordulu olarak şunu düşündüm. Orduspor’un geldiği noktada borçlar 4.5 milyon TL civarındayken, burada müdahale edersek grafiği tersine çevirebiliriz. Üç yıllık dönem için seçiliyoruz. Denk bütçe yapar, Ordusporu da çok başarılı hale getiririz diye düşünüyorum. Özkaynaklarımıza döneceğiz. Alt yapıya önem vereceğiz. Gençlerimize sahip çıkacağız. Alt yapıdan her yıl en az beş oyuncu A takımına verilecek. İzleme birimleri kuruyoruz. Futbol akademisi benzeri bir oluşum kuracağız. Türkiye’nin her yerinde, Karadeniz bölgesinde yetenekli adamları bulacağız. Futbol için Karadeniz çok uygun. İnsanlarının hırslı, yırtıcı olması, sürekli başarılı olmayı istemeleri, futbolun mizacına uygun. Bunları harekete geçireceğiz. Sihirli değnek ne bir sorunu çözer, ne de bizim buna ihtiyacımız var.
n En önemli hedefiniz, doğal olarak Orduspor’u Süperlig’e taşımak.. Bu sezonda Ordu sokaklarında bayram olacak mı?
n Herkes başarı istiyor, bekliyor. Yöneticiler de bunun baskısı altına giriyor. Halka gerçekleri söylemeniz lazım. Öncelikle başarılı olmanın koşullarını yaratmanız lazım. Dikkatle bakın. Takımlar Süper Lig’e çıkıyor, öbür yıl tekrar geri düşüyorlar. Niye? Çünkü hazırlanmamış, koşullar oluşmamış. Süper Lig’e çıktığınızda eğer ’kadromu yeniden yapacağım’ derseniz küme düşerseniz. Siz Bank Asya’da öyle bir takım kurmalısınız ki, Süper Lig’te de yarısından fazlası sizi götürebilmeli. Geçen yılın, bir önceki yılın örneklerine bakın, beni daha iyi anlayacaksınız. Politikacı gibi halkın duymak istediğini söylerseniz, sizi alkışlarlar. Ama olmuyor, olamaz da. Bugün, 25 yıl sonra Orduspor’u Süper Lig’e çıkardık diyelim. Öbür yıl aşağı düşeceksem bunun bir anlamı yok ki. Benim o takımı orada tutacak altyapıyı oluşturmam lazım. Denk bütçe yapmam lazım. Çok iyi bir genç takımının olması lazım. Bunları yapamazsam, anlamsız birşey ve bütün emekler boşa gider.
Ankara Ankara duy sesimizi
"BU sezonda Ordu’ya milli maç istedik. Federasyon’u buraya davet ettik, ’Gelin toplantılarınızı burada yapın, burayı bir görün’ diye. Ankara’yı da göreve davet ediyoruz. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Ordu Stadı’nın ışıklandırmasını kapsama almadığı için yapılamıyor. Bank Asya Ligi’nde üç kulübün ışıklandırması yapılmıyor. Birisi Ordu, birisi Giresun, birisi de yanlış hatırlamıyorsam Bolu Stadı. Bu ay maçlar başlıyor. Şimdi biz 35 derecede saat 16:00’da maç yapacağız. Işıklandırma çok büyük maliyet de değil. Maliyet bir tarafa, bunların yapılması lazım. Kurumları ’kıyak’ yapmaya değil, görevlerini yapmaya, Anadolu’da spora sahip çıkıp hak edilen hizmetleri vermeye çağırıyoruz."
Real Madrid’in hatasını asla tekrarlatmam
Sihirli değneğiniz olmadığına göre, cebinizde formüller olmalı..
Nasıl bir yapılanma sürecinde olurlarsa olsunlar, spor kulüplerinin çok kurumsal bir yapıya kavuşması gerekiyor. Çok iyi bir kayıt düzeni, daha ileri dönemlerde şirketleşmenin de gündeme gelmesi gerekiyor. Bu çok ciddi bir iş. Spor kulübü başkanı olduğunuzda, o şehrin bütün sorumluluğun alıyorsunuz. Bakın bugün Ordu kütüğüne kayıtlı 1 milyon 700 binin üzerinde vatandaşımız var. İstanbul’da, Ankara’da, yurtdışında.. Bunların hepsi hafta sonu geldiğinde, memleketlerinin takımı ne yapmış diye açıp bakıyorlar. Biz bu dinamikleri de harekete geçireceğiz. Orduspor’un yakın geçmişinden bir örnek vereyim. Orduspor’da yıllık sözleşmeler yapılıyordu. Biz bunu değiştirdik. En az 2, 3 ve 5 yıllık sözleşmeler yapmayı hedefliyoruz. Başarının temel şartı kadro istikrarından geçer. Real Madrid bunu denedi, dünyanın en iyi oyuncularını topluyor, ama başarılı olamıyor. Takım olmak başka bir şey. Dolayısıyla 3 yıl boyunca bir takımı bir arada oynattığınızı düşünün, çok güzel şeyler ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. Real Madrid’in düştüğü hataya düşmek istemiyorum. Geçen yıl Rizespor da aynı hatayı yaptı, 18 milyon TL borcu var. Ben sisteme inanıyorum. Sistem düzgün kurulup o sistemi işletecek insanları bulursanız, siz kulüp başkanı olarak maçlara gidip gelirsiniz, sadece gözetim ve denetim görevinizi yaparsınız.
Osman hoca Hacettepe mucizesinin mimarı
Birlikte çalışacağınız teknik adamlar da sizinle aynı projeksiyonu paylaşıyor mu?
Çok iyi bir hoca seçtik. Osman Özdemir. Geçmişte Hacettepe’yi 20 yaş ortalaması ile Süper Lig’e çıkarmış, orada bir yıl tutmuş bir insan. O da Süper Lig’ten de teklifler olmasına rağmen, tanıştık, inandı bana. Gençleri ona emanet ettik. Paylaşmacı, insanları motive edebilen bir yapısı var. Bunun dışında taraftarı da eğitmemiz gerekiyor. Birisi pet şişeyi atarken, yanındakinin engel olması lazım. Taraftar eğitimi ile ilgili çeşitli programlar düzenleyeceğiz. Seminerler verilecek. Bunun dışında Ordu Üniversitesi’nde kızlı erkekli kalabalık bir grup var. Orduspor taraftarları olarak bir model olacaklar.
n Çalışmalarınızın, el yordamı ile birşeyler yapmaya çalışan Anadolu kulüplerine ışık tutacağını iddia edebiliyor musunuz..?
n Evet, böyle bir beklentimiz var. Öncü olmak, olmayanı yapmak istiyoruz. Hep benim üniversitede öğrencilerime söylediğim birşey var. Sıradan olmak, dünyanın en kolay şeyi. Hiçbirşey yapmanıza gerek yok. Önemli olan farklı olmak. Güzel, farklı ve doğru şeyler yapabilmek. Onlara da öncü olacağımızı düşünüyoruz. İyi şeyleri sadece Ordu’ya değil, diğer Anadolu takımlarına da gösterip onlara fayda sağlayabilirsek, çok mutlu oluruz.