Oysa bugüne kadar kimsenin farkında olmadığı başka kayıp trilyonlar, bugünkü para birimi ile ‘milyonlar’ var. Üstelik bu paranın kaybolduğu yer ASKİ’nin kasası.. Kayıp, Refah Partisi ile ilgili davadakinden nitelik olarak çok farklı olsa da, sonuçta devletin kasasına girmeyen trilyonları ‘kayıp’ kabul etmek yanlış olmayacaktır.
ASKİ’nin kasasından kaybolan trilyonların öyküsüne gelince..
Turistik İşletme Belgesi’ne sahip otel ve işletmeler, 2634 sayılı Turizm Teşvik Yasası gereğince, kullandıkları suyun bedelini bulundukları ilin en düşük tarifesi üzerinden ödüyorlardı. Ancak 2002 yılında Bülent Ecevit başkanlığındaki hükümet, bir Bakanlar Kurulu kararı çıkartarak tasarruf tedbirleri gereği hiçbir kişi ve kuruma imtiyazlı tarifelendirme yapılamayacağını karar altına aldı.
2002 yılındaki Bakanlar Kurulu kararını atlayarak uygulamayan Büyükşehir Belediyesi ASKİ Genel Müdürlüğü, Ankara’da bulunan turistik işletmelerden 2006 yılına kadar 30 metreküp ve üzeri su harcayan konut abonelerine uyguladığı tarife ile ücretlendirme yaptı.
Söz konusu Bakanlar Kurulu kararından tam dört yıl sonra, 2006 yılının ortasında durumu fark eden ASKİ Genel Müdürlüğü, turistik işletmelere Bakanlar Kurulu kararını da hatırlatarak bundan sonra işyerleri için uygulanan ve en yüksek fiyat olan tarife üzerinden ücretlendirme yapacağını bildirdi. Bildirimle birlikte, doğru faturalandırma 4 yıl sonra gerçekleştirilmiş oldu.
ASKİ’nin ‘bürokratik unutkanlığı’ nedeniyle, toplamda bir yıllık geceleme sayısı 2 milyonu geçen Ankara otellerinden, 2002 yılından 2006 yılına kadar olan dört yıllık sürede metreküp başına yaklaşık 1 TL az ücret alınmış oldu.
Otellerin yine yıllık bazda toplam 700 bin tona yakın su tüketimi göz önüne alındığında, ASKİ’nin otellerden tahsil etmediği ve Hazine zararı olarak ortaya çıkan toplam para 3 milyon TL’yi geçiyor. Yasal faiz ve enflasyon farkı gibi unsurlar da göz önüne alınırsa, rakam daha da artıyor.