GEÇEN hafta, ’Ankara trafiğinde kim suçlu’ başlığı ile yeni emniyet müdürü Orhan Özdemir’in trafiğe ilişkin hassasiyetlerinden bahsetmiş, sadece ’kural-ceza’ ilişkisinin gerçek bir çözüm olup olmayacağını irdelemiştim.
Hareket noktam, sürücüler kadar yayaların da kusurlu olduğu, ama şehir içi yolların hem sürücülerden hem de yayalardan kat be kat daha kusurlu olduğu idi..
O yazının ardından okuyuculardan çok sayıda elektronik posta aldım.. Örneğin Ali Kalaycı’dan..
Kalaycı, Başkent’e yakışmayan yollardan söz etmiş, ’milli servetimiz’ olan 183, 184, 186 ve 187 hat numaralı belediye otobüslerinin İlker’de gecekonduların arasında zik zak çizerek gittikleri güzergahı Melih Gökçek’in görüp görmediğini sormuş. Ben henüz gidip göremedim. Ancak Melih Bey gidip görüp de, "Problem yok" diye bir açıklama yaparsa, ben de gidip bakacağım.. Sonuçta gidip görmek bir gazeteciden önce, belediye başkanının işi..
Bir diğer okurumuz Ali Tan’ın elektronik postası ise çok daha ilginç.. Ali Bey, Ankara’nın sinyalizasyon sisteminin 1950’lerden kalma bir strateji ve plana (bunun adı aslında plansızlık) sahip olduğunu iddia ediyor.
Bu noktada benim de cevabını merak ettiğim bir soru var..
Kızılırmak suyunu her şeye rağmen Ankara’ya getirip, kırk defa kurban kesen ve kırk defa gurur açıklamaları yapan Büyükşehir Belediyesi’nin son 15 yıldır Ankara trafiği ile ilgili bilimsel bir açıklamasını/çalışmasını hatırlamıyorum.
Örneğin, "Akademisyenlerden ve dünya çapında trafik konusunda uzman kişilerden oluşturduğumuz bir çalışma grubu ile Ankara trafiğini masaya yatırıyoruz" gibi..
Moskova Sirki kadrosunda Ankara’ya şebek getirip çocukları eğlendirmek, ne yazık ki Türkiye’nin Başkenti’nde her geçen gün daha da çekilmez hale gelen trafik sorunlarını çözmüyor..
YÜRÜYEN MERDİVEN RANTI
Bugünkü söylenişi ile AVM (alışverişmerkezi), geçmişteki ismi ile ’çarşı’larda en büyük sorunlar yürüyen merdivenlerin yönünden çıkar.
Bir müşteri adayının çarşının içine girdikten sonra, yürüyen merdivenlerin onu hangi tarafa yönlendireceği önemli bir ticari denklemdir.
Yürüyen merdiven ve asansör stratejisi oluşturulurken, gizlice yönlendirilen yaya yürüyüş yolu üzerinde yer almayan mağazalar ağızları ile kuş tutsalar müşteri bulamazlar.
Gizli bir hesaptır, komplo teorilerine benzer. Ankara’da belediyenin tek yön - çift yön uygulamalarına, numarataj çalışmalarına ve trafiği etkileyen düzenlemelere bir de bu gözle bakmanızı tavsiye ederim..
Kuğulu Kavşağı ve Cinnah Caddesi üzerindeki radikal düzenleme sonrasında iflas eden, dükkanını kapatan, hatta intihar eden kaç esnaf var..?
Bahçelievler ve Emek’te aradan bunca yıl geçmesine rağmen insanlar hala 4. Cadde’nin, 8. Cadde’nin yeni isimlerini bilmiyorlarsa, tuhaflık insanlarda mı, yoksa belediyede mi, düşünmek gerekiyor..
Bir başka örnek..
Tunalı Hilmi Caddesi’nde trafiğin yönü değiştirilse, cadde üzerindeki dükkanlar bundan ticari olarak acaba nasıl etkilenir..
FARE YERİNE KOYULUYORUZ
Fareler, çıkışı olmayan kapalı bir alana konulduklarında, son nefeslerine kadar bir çıkış kapısı, alternatif yol ararlar.
Kemirirler, kazarlar..
Hatta atasözünde olduğu gibi, kuyruklarının sığdığı her deliğe girerler..
Bizler Ankaralı sürücüler ve yayalar olarak bugün, tıpkı fareler gibi karmaşık bir trafik labirentini çözmeye çalışıyoruz. İşin üzücü yanı, yöneticilerimiz labirenti ortadan kaldırmak yerine, her gün yeni bir parçayı labirente ekliyorlar.
Ankara’nın, Samsun - Konya Eskişehir ve İstanbul bağlantısı olan Söğütözü’ne bir bakın..
İmara, hukuka ve vicdana aykırı olarak inşaatına başlanıp yarım bırakılan bir sözde kongre merkezi hevesi, nelere mal oluyor..
Ve ne yazık ki, kimse hesap sormuyor..
Bu da yetmiyormuş gibi ’Akay Kavşağı’ gibi uzlaşarak kolayca çözülebilecek konular, ’kayıkçı kavgası’na dönüşüyor.
Fareler labirentlerde kıvranırken, yöneticiler angajman muhasebesi ile çekişiyor..
Kimi angajman siyasete, kimisi ranta göre dans ediyor..
Ve bizler, belirli deliklere zorlanan fareler gibi..
Çıldırmış vaziyette, yuvarlanıp gidiyoruz..
ORHAN BEY’İN İŞİ ÇOK ZOR
YENİ Emniyet Müdürü Orhan Bey’in işi gerçekten çok zor. Kendisini yakından tanımasam da, trafik ile ilgili hassasiyetlerinin samimiyetine inanıyorum. Ancak durum, bulvar üzerindeki büfelerde kontör kartı ile avanta transferi gibi şeytanın aklına danışmanının sokacağı yöntemler geliştirilmesine kadar uzanmışsa, işi gerçekten çok zor..
Cep to cep..
İnşallah öyle değildir..
Doğru trafik yönetimi için, önce trafiği doğru planlanmış şehir gerekiyor.
Belki de polisin, 1990 sonrasında yapılmış ana arterlerde güvenlik şeridinin neden olmadığı, okuyucumuz Ali Tan’ın yönelttiği gibi Ankara’nın topyekun trafik stratejisinin ne zaman, hangi çalışma grubu ile planlanmış olduğu gibi kritik bir - iki sorunun cevabını arayarak işe başlaması gerekiyor..
ASKİ’nin kartlı su sayacı gibi, içinden geçen her sıvıya para, bir anlamda para cezası yazmakla sorun çözülmüyor..