Zehirli domuz gribi kokteyli

KENTİN üzerine ne zaman bir kabus çökse içim daralıyor, moralim bozuluyor. Ankara bugüne kadar ‘yerleşik’ kabuslar yaşadığı gibi, dönemsel kabuslar da yaşadı..

En yakın örneklerinden birisi, geçtiğimiz yıl ‘susuzluk’ yüzünden kavrulan Başkent oldu.. “Suyumuz bitti” denildi, kavrulduk.. Borular patladı, meğer suyumuz varmış.. Kızılırmak suyu bizi ölümden kurtaracak dedik, getirdik.. Bizi ölümden kurtaracak su gelince, o suya ihtiyacımız kalmadı..
Paralar..? Uçtu..
Su deposu ve bidon sektörü patladı, kentimizin yer altı su kaynaklarını pipetle hüpletir gibi vahşice çekip sömürdük.. Cadde ve sokakları çirkin su tankerleri istila etti..
HOŞGELDİN KABUS
Ve bugün..
Kentin üzerine, bu sefer de bir başka kabus çöktü.. Domuz gribi..
Önümüz kış..
Ölümcül olabilen salgın ile ilgili düşüncelere dalmışken, elim telefona gitti. Geçmiş dönemde sergilediği son derece başarılı yöneticilik profilinin yanı sıra, bir bilim insanı olarak da güvendiğim ve değer verdiğim ODTÜ’nün bir önceki rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut’u aradım..
Merak ettiğim, Ankara’nın kirli havasının domuz gribi virüsünün yayılmasında nasıl bir rol oynayacağı idi..
Geçen yıl Çevre ve Orman İl Müdürü Haluk Özder’in “Ankara’da hava kirliliği sorunu yok. Sadece partikül oranı açısından bazı sıkıntılar yaşıyoruz” dediğini hatırlıyorum..
Ural Hoca, hava kirliliğinin domuz gribinin daha hızlı yayılmasını tetikleyebileceğini söyledi ancak, kendi uzmanlık alanı olmadığı için bilimsel bir çıkarım yapmasının doğru olmayacağını hatırlattı.
Kendisi konuşmak yerine, ODTÜ Kimya’nın bir başka değerli hocasına, Prof. Dr. Semra Tuncel’e yönlendirdi. Semra Hoca’nın beni dehşete düşüren ‘bilimsel’ açıklamalarını  aynen aktarıyorum:
ACIKLI GÜNLER
“Ankara’yı ne yazık ki acıklı bir kış mevsimi bekliyor. Bütün enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi grip hastalığında da kirli hava, virüsün çoğalmasının en önemli nedenlerinden birisi. Ankara’daki hava kirliliğinin üzerine  partikül oranındaki yüksek değer eklendiğinde domuz gribi virüsünün daha hızlı yayılması tetiklenecektir. Geçtiğimiz kış ayında yaptığımız araştırmada, havadaki arsenik oranının son 15 yıl boyunca görülmemiş bir noktaya tırmandığını, halk sağlığını tehdit ettiğini açıklamıştık. O araştırma kapsamında, havadaki civa değerlerini de incelemeye almıştık. Ancak, araştırmanın civa ile ilgili kısmı yeni tamamlandı. Ne yazık ki Ankara’nın havasındaki civa oranı da, aynı arsenik oranı gibi görülmemiş, korkutucu bir yükseklikte çıktı. Allah hepimizin yardımcısı olsun.”
HUKUK NE İÇİN
Prof. Dr. Semra Tuncel’in ismini hatırlayan okurlarımız olabilir. Semra Hoca, geçen yıl Ankara’nın hava kalitesi üzerine titiz bir çalışma yapmış ve arsenik oranlarındaki artışın ancak kömür kullanımındaki anormal ve kontrolsüz artıştan kaynaklanabileceğini açıklamıştı.
Bir ‘bilim insanı’ sıfatıyla yaptığı açıklama sonrasında, belediyenin kömür firması BELKO tarafından mahkemeye verilmişti.
Semra Hoca hem bir bilim insanı hem de bir insan olarak, halk sağlığı açısından büyük tehlike oluşturan bir konuda yine ‘bilimsel’ bir uyarıda bulunuyor..
Dava açılsa kaç yazar, açılmasa kaç yazar..
KÖMÜRÜN KARASI
Semra Hoca ile konuştuktan sonra, 20 yıl öncesine gitti aklım..
Bütün Ankara kazılmıştı. Sokak sokak doğalgaz boruları döşenmişti. Maltepe’deki havagazı fabrikası emekliye ayrılmıştı. Bütün apartmanların ve binaların  kömür ile çalışan kazanları doğalgaza dönüştürülmüştü. Gecekondularda yakılan kaçak kömüre karşı amansız bir mücadele başlamıştı. Belediyeler “Hanım kardeş lokali açtık” haberleri değil, “Kaçak kömür yakaladık” haberleri gönderiyorlardı gazetelere..
Kömürün karası, 20 yıl önce Ankara semalarından kazınıyordu..
Bugün hangi noktadayız..?
Belediye Ankara’da kömür ticareti yapıyor. BELKO’su var..
Hayat okulu, her zaman gerçek okulun yerini tutmuyor..
Bilim yuvası olan üniversitelere içinden yol geçirilecek rant kapıları olarak bakmak yerine, bilime ve bilim insanlarına saygı duymak gerekiyor. Üniversite ile ortaklaşa dikiş-nakış kursu düzenlemek, bilime bir katkıda bulunmuyor..
DUANIN TRENDİ
Peki şimdi ne olacak..?
Ankara’da bu kış da geçen yıl olduğu gibi berbat bir hava soluyacaksak eğer.. Zehirli domuz gribi kokteyli gibi..
Hastalık alıp başını giderse, insanlar ölürse, domuz gribi önü alınamaz bir salgın haline gelirse..
Ölen her 10 insandan kaç tanesinin katili domuz gribi olacak, kaç tanesinin katili kömür karası..?
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ne açıklayacak.?
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu önlem almak için bu kadar çaba gösterirken, öğrencileri kömür karasına tutunup havada uçuşan domuz gribi virüsünden kim koruyacak..?
Geçtiğimiz yıldan yağmur duasına aşinayız.. Zehirli partiküller de yağmur damlası gibi, havadaki zerre.. Demek ki bu kış mevsiminin trendi, ‘partikül duası’ olacak..
Yağmasın, öldürmesin diye..
Çünkü benim inancım o ki, belediye o kömürleri ne pahasına olursa olsun, dağıtacak..
Allah korusun, “80 bin eve kömür, 80 ölü..”
Yazarın Tüm Yazıları