Korkut Göze

Suçlusun

2 Aralık 2004
<B>İLK </B>45 dakikanın kahramanı kaleci <B>Ramazan’</B>dı... Üç tehlikeli pozisyonu göğüsledi, iki gollük topu kurtardı. Oyunun en akıllı adamı Sergen Yalçın’dı... Üç gollük pas attı, top ayağına yakıştı.

En kurnazı Okan Buruk’tu... Kaybolan pozisyonda ortada kalan topu inanılmaz bir inatla kovaladı ve golü attı.

En beceriksizi de genç İbrahim Akın’dı. İlk yarıda Sergen’in nefis bir pasını eline yüzüne bulaştırdı. Ve Beşiktaş’ın üç puanı garantiye alacağı bir pozisyonda topu dışarı yuvarladı.

Beşiktaş maça iyi başladı. Tek pas yaparak ve topu ayağa oynayarak rakibi şaşırttı.

İlk yarının 20. dakikasından sonra ardı arkası kesilmeyen hatalı pasların nedenini çözemedim. Rakibin presi mi, yoksa erken gol hevesinden kaynaklanan gereksiz bir telaş mıydı, anlayamadım...

‘Sergen-Tümer yan yana oynar mı?’ sorusuna yanıt arayanlar gördüler. Onların birlikte forma giydikleri oyunda, top daha çok Beşiktaş’ın ayağında kalıyor.

Ve bu akıllı iki adamın ayağından çıkan toplar rakip kalede tehlike yaratıyor.

Bir başka soru... İkisi birlikte fizik açıdan bir 90 dakikanın yükünü kaldırabilir mi?

Bunu da sevgili Del Bosque planlasın... Ve yorulanı çekip alsın kenara... Beşiktaş, kulübe zengini değil mi?

* * *

Bosque’
nin İbrahim Akın’ı çıkarttıktan sonra maça Juanfran ile devam etmesine herkes gibi ben de bozuldum. Bir de Emre’nin gördüğü gereksiz sarı karta... Ama en çok bozulduğum kişi Del Bosque idi... Pancu’yu oyuna almak için 80 dakika beklemenin anlamı neydi?

Allah aşkına... Ahmed Hassan gibi bir golcü, maç biterken mi aklına geldi. Bir şey daha soracağım... Belli ki, 1-0’ın üzerine yatmayı planlıyordun. Öyleyse, Juanfran’ın yerine İbrahim Toraman’ı düşünemez miydin.

Suçlusun Del Bosque, oyunu hiç okuyamadın. Oyuncu değişikliğinde geciktin. Ve Beşiktaş’ı kurtaracak hiçbir hamle yapamadın.
Yazının Devamını Oku

Tümer ve Çulcu

29 Kasım 2004
<B>OYUNUN </B>henüz 10. dakikasında <B>Del Bosque, </B>kulübeden dışarı fırladı... Ve el-kol hareketleriyle futbolcularını uyarmaya başladı. Tavırlarında biraz öfkeliydi. Özellikle orta saha adamlarından yardımlaşmaya özen göstermelerini ve ayağa pas yapmalarını istiyordu.

Del Bosque’nin bu öfkesi bir bakıma etkisiz ve anlamsız oyuna bir tepkiydi. Beşiktaş’ta oyuna kötü başlayanların toparlanması kısa sürdü. Ahmet Yıldırım-Tayfun ikilisinin ayaklarından çıkan paslar düzeldi. A.Hassan sağ kulvarı kullanmaya başladı.

Ve Pancu ile İbrahim Akın’ın Samsun ceza sahasında attığı deparlarla, Beşiktaş silik kişiliğinden sıyrıldı.

Bu dakikalarda Del Bosque’yi kulübenin dışında hiç görmedim. Demekki, işler istediği doğrultuda gidiyordu. Ve oyunun 34. dakikası... Mustafa Çulcu’nun bir çuval inciri berbat ettiği an... Bir ikili mücadelede Pancu’ya çıkardığı kırmızı kart, belki de bu sezon gördüğüm en ağır cezaydı.

Ya da en berbat ve sorumsuzca verilmiş bir karar...

* * *

Diyorlar ki, Mustafa Çulcu pozisyonu görmedi. Ve dördüncü hakemin uyarısıyla kırmızı çıkardı.

Öyleyse, bir sitem de Tolga Özkalfa’ya yollayacağım... Pancu’nun hareketinde hiçbir kasıtlı davranış yoktu. Pozisyondan kaçamadı ve kramponlarıyla Adnan’ın üzerine düştü.

Belki de Adnan’ın çığlığı dördüncü hakemi de yanılttı.

10 kişilik Beşiktaş, bir deplasman oyununda ve geri kalan dakikalarda neler yapabilirdi?

Öncelikle tek puanın cazibesine kapılabilirdi, savunmasını sağlam tutup kontrataklarla bir galibiyetin peşine düşebilirdi. Beşiktaş da öyle yaptı...

Yine Mustafa Çulcu’ya döneceğim. Dün hep ayak altında dolaştı. Ve yanlış yerlerde durarak, Beşiktaş’ın üç, Samsunspor’un da bir atağında topu ayaklarına çarptırdı. Ve atakların yönünü değiştirdi.

* * *

Ve birkaç kelime de Juanfran’a yazarak içimi dökeceğim. Del Bosque bile İspanyola 45 dakika dayanabildi. İkinci yarı başlamadan oyundan aldı ve Tümer’i soktu.

Juanfran sahada kaldığı 45 dakikada sadece tek olumlu hareket yaptı. 29. dakikada A.Hassan’ın önüne nefis bir pas attı. Sonra yine kenara çekilip, oyundan düştü.

Ve Del Bosque’nin kenarda beklettiği Tümer Metin oyuna girdikten sonra neler yaptı?

Soldan inanılmaz çalımlarla götürdüğü topu, A.Hassan’ın önüne yuvarladı. A.Hassan da sadece dokundu. Beşiktaş bu golle hırs ve moral kazandı. Herhalde Del Bosque de Juanfran’la geçen 45 dakikaya pişman olmuştur. Hele hele Tümer’in muhteşem frikik golünü de gördükten sonra, pişmanlığın da ötesinde başka duygulara kapılmıştır.

Beşiktaş dün gece 3 puanla birlikte Tümer Metin’i de kazandı. Dilerim bu moral Beşiktaş’ı çarşamba gecesi UEFA’da da başarıya koşturur.
Yazının Devamını Oku

Yanlış kadro

26 Kasım 2004
<B>KÖTÜNÜN </B>de ötesinde, böylesine çirkin oynayan Beşiktaş’ın kazanması mümkün değildi. <B>Sergen Yalçın’</B>ın tribünde arkamda oturduğu bir oyunda... <B>Tümer Metin,</B> <B>İbrahim Toraman, Ahmed Hassan, Daniel Pancu</B> gibi skoru ve oyunu etkileyecek isimler de kulübede bekliyorsa... Ve Oscar Cordoba gibi bir kaleciyi de yedek soyundurarak kaleni de Allah’a emanet ediyorsan... İyi de oynayamazsın, maçı da kurtaramazsın. Beşiktaş’ın yediği kolay gollerde kişileri suçlayarak, yenilgiyi bir-iki futbolcunun sırtına yüklemiyorum.

İlk golde İbrahim Üzülmez’in hatası kadar ikinci golde savunma ailesinin şaşkınlığına da aynı öfkeyi duyuyorum.

Orta alanda Ahmet Yıldırım-Okan Buruk ikilisi ile kanatlarda Ali Güneş ve Juanfran’ın etkisiz çırpınışlarını da kötü futbolun ortakları olarak gösteriyorum. Ve forvette John Carew ile İbrahim Akın’ı da dünkü yenilginin diğer sorumluları olarak görüyorum.

* * *

Del Bosque’nin dün gece sahaya sürdüğü onbir, ilk 45 dakika rakip kaleye tek şut atamadı. Eli ayağı düzgün iki pası bir araya getiremedi.

Tribündeki bir avuç Beşiktaş seyircisini gelecek dakikalar için umutlandıracak tek pozisyon yaratamadı. Ve kenardaki Del Bosque bu Beşiktaş’ı kurtaracak, adına ve şanına yakışır tek hamle yapamadı.

Rize maçı, Beşiktaş için bir alarmdı. Rize maçında yaşanan sıkıntıların benzerleri dün Beşiktaş’ı bir kez daha yakaladı.

Steaua Bükreş’in her çabuk ve seri atağı savunmada panik yarattı. Kenar hücumlarının her biri yeni bir tehlikenin habercisiydi.

* * *

Del Bosque niye böyle yapıyor, anlayamıyorum. İlk onbirde forma giymesi gerekenleri kenarda bekletiyor. Ve geçen dakikalarda kötülerin yerine alıyor.

İkinci golden sonra İbrahim Üzülmez’i çıkartıp Pancu’yu aldı. İş işten geçtikten sonra da Tümer Metin ve Ahmed Hassan’ı...

Bir şey söyleyeyim mi... Dün geceki yenilgiden öte Beşiktaş’ın ilk kornerini 70. dakikada atması herkes gibi beni de kahretti.

Beşiktaş, çok güçlü bir rakibe mi boyun eğdi? Kesinlikle değil. Türkiye liglerinde Steaua Bükreş’i yenebilecek takımların isimlerini bir çırpıda sıralayabilirim. Hem de kafaya oynayan takımları bir kenara bırakarak...
Yazının Devamını Oku

Konya'nın devamı

22 Kasım 2004
<B>TRİBÜNDEKİ </B>seyirci, coşku ve sevgiyle beslediği Beşiktaş’ı bir süre sonra yalnızlığa terk etti... Ve bir şarkı tutturarak, sitemlerini sıralamaya başladı... ‘Yeter artık Beşiktaş’ım. Of, of...’

Seyirci öfkesinde haklıydı. Beşiktaş kötü oynuyordu. Belki de sezonun en berbat 90 dakikasını yaşıyordu.

Rizespor’un ilk golünde Ramazan Kurşunlu’nun inanılmaz hatası vardı. Bu inanılmaz hata herkes gibi aklıma Cordoba’yı getirdi. Sakatlığının geçtiğini biliyorum. Öyleyse, nerelerdesin Cordoba...

Beşiktaş özellikle ilk yarıda iki pası bir araya getiremedi. Yanlış yerlere atılan toplar, Beşiktaş’ın hücum organizasyonunu bozdu. Okan Buruk-Ahmet Yıldırım ikilisi ve Sergen Yalçın beklenen performansın ötesinde rekor düzeyde pas hatasıyla oynadılar.

Beşiktaş’ın kenarlardaki iki adamı; sağda Ali Güneş ve solda Juanfran da bu bölgeleri canlandıracak çabukluk ve etkinliği sergileyemediler. Böyle bir kaosta John Carew’den ne beklenirdi. Ceza alanına girmekte sıkıntılar çekti, varlığı bile hissedilmedi.

Ve savunma her Rize atağını kontrolde yavaş kaldı. Emre sırıttı, İbrahim deli doluydu, Fatih Sonkaya ağır tempo oynadı. Üstelik oyuna katkıları hiç yoktu.

Del Bosque’nin ikinci yarıda Ahmed Hassan, Tümer Metin ve İbrahim Akın’ı oyuna alması beklenen bir değişimdi. Ancak, neden İbrahim Akın ile oyuna başlamadığı her ortam ve koşulda tartışılabilir.

Bu düşünce, her maç için geçerlidir. Ve İbrahim Akın Beşiktaş’ta ilk 11’in adamıdır.

Beşiktaş’ın dün geceki kötü futbolu, Konya deplasmanında yaşadığı silik 90 dakikanın bir devamıdır.

Ve kafamı kurcalayan bir soru... Böyle bir Beşiktaş, perşembe gecesi Steaua Bükreş maçında paçayı nasıl kurtarır? Athletic Bilbao karşısında yakaladığı performansı Bükreş’te de tekrarlarsa UEFA’daki yoluna devam eder. Dün geceki gibi oynarsa... Bunu düşünmek bile istemiyorum!

NOT: Ve dün gece İnönü’de kapalı tribünde, 16 yaşında bir çocuk bıçaklanarak öldürüldü. Beşiktaş’ı izlemeye gelen bir lise öğrencisiydi. Ben de o tribünde yıllarımı geçirdim. Herkes birbiri ile akraba gibiydi. İçimizde KATİL yoktu. Dün gece eli bıçaklı biri çocukluk anılarımın mekanına sızdı ve futbolu kana buladı. Sanki, benden birini alıp götürdü. Artık o tribünü hiç sevmeyeceğim.
Yazının Devamını Oku

Ayıp oldu!

8 Kasım 2004
<B>DEL Bosque, </B>hücum hevesini coşturmak için üçlü forvetle saldırmayı planladığı oyunda, her nedense Beşiktaş düşük tempoyu seçti.Del Bosque’nin oyun kurgusu 4-3-3 düzenindeydi. Dörtlü savunmanın önünde Ali Güneş-Tayfun ve Ahmet Yıldırım’dan oluşan orta saha bloğu... Ve Carew’in yanında İbrahim Akın ile Sergen’den kurulu tam bir hücum mangası...

Tayfun’un volesiyle gelen erken gol ve ilk yarının ortalarında Konyasporlu Ernani Pereira’ya çıkan kırmızı kart... Hiçbiri Beşiktaş’ın ağır temposunu bir üst düzeye çıkartamadı.

* * *

Oysa, futbol değişik bir oyundu. Ve söyledikleri ne kadar doğruydu...

Top sahada yuvarlandığı sürece, futbol her çeşit sürprize açıktır!

Kimin aklına gelirdi Beşiktaş’ın beş dakikalık kısa bir zaman dilimi içinde yıkılacağını.

Kim akıl edebilirdi beş dakikada birbirinin benzeri iki penaltı ile vurulacağını.

Ve kim düşünebilirdi, 10 kişilik Konyaspor’un böylesine direnip Beşiktaş’ı utandıracağını...

* * *

Penaltılardan ilkinde göre top, Juanfran’ın eline gitti. İkincisinde ise, Mustafa Doğan topu eliyle kesti.

Yani, ikincisi penaltı, ilki tartışmaya açık...

Bu maçta kimler iyi oynadı? Notlarıma bakıyorum, hiçbiri Beşiktaş’ı kurtaracak performansta değildi... Savunma iyi başladığı oyunda kötü bir damga yedi. İki penaltının baş suçlusu...

İbrahim Akın sanki hiç oynamamış gibi. Yorgun adımlarla dolaştı, etkisiz ve silikti.

Carew ve Ahmet Yıldırım da iyi başlayan ve sonunu getiremeyenler arasındaydı...

Diğerlerinin karnesine bakıyorum, hepsi berbat...

Ne söyleyeyim, nasıl bir yorum getireyim... Beşiktaş adına biraz ayıp oldu. Öyle değil mi?
Yazının Devamını Oku

Yarısı tamam!

5 Kasım 2004
Beşiktaş, sahanın her bölgesinde rakibe basarak ve alan daraltarak topla oynama yüzdesini yükseltti. Bu da Beşiktaş’ı üstün bir kimliğe taşıdı. Ve topun Sergen ile buluştuğu her pozisyonda hücum zenginliği yaşadı... Özellikle sol kanatta Sergen ile pas alış-verişine koşan Juanfran ve İbrahim Üzülmez’in taşıdığı topların herbiri beklenen golün müjdecisiydi...

Okan-Ahmet Yıldırım ikilisinin hücum ve savunma bölgelerini uyumlu paylaşımı, Beşiktaş orta sahasına hissedilir bir canlılık ve dinamizm getirdi.

Ve Beşiktaş, Carew’e atılan her uzun topla, rakip kalede yeni bir fırsat ve pozisyona koştu...

İlk yarının tartışmasız hakimiydi Beşiktaş... Tek gole takılıp kalmalarının nedeni de, son darbede ağır ve biraz da beceriksiz davranmalarıydı.

* * *

İlk 45 dakika, Beşiktaş’ın güzel ve gülen yüzüydü... İkinci yarının ilk 15 dakikalık bölümünde ardı ardına gelen pas hataları... Riskli davranışlar ve savunmada rakibe bırakılan boş alanlar, beraberinde beklenmedik kolay bir golü getirdi. Bu da Beşiktaş’ın kısa bir sürelik soluk ve cansız yüzüydü...

Ve Beşiktaş yaşayabileceği olası bir şoktan Carew’in golüyle sıyrıldı.

Carew’in dünkü gecesi dört dörtlüktü. Atılan her pası ısrarla kovaladı. Hava toplarına egemendi. Savaşarak ve yardımlaşarak oynadı. Ve bir gol atıp, bir de attırarak nefis bir portre çizdi.

* * *

Savunma, golün dışında sağlıklı bir görüntü verdi. Özellikle ilk yarıda her rakip atak ceza sahası dışında tehlikeye dönüşmeden söndürüldü.

İbrahim Toraman yeni yerini hiç yadırgamadı. Emre-Çağdaş ikilisi böyle bir maçın ağırlığını iyi sırtladı. Ali Güneş, oyunu hiç durmadan koşarak tamamladı. Savunma ve hücum bölgelerinde aynı etkinliğini sürdürdü. Belki de Beşiktaş’a geldiği günden beri en yüksek performansına vurdu.

Beşiktaş’ın dün gece aldığı 3 puan, gelecek maçlar için bulunmaz bir moral birikimidir.

Del Bosque’nin söylediklerini hatırlayarak yazıyorum: ‘Altı puan bize yeter.’demişti... Öyleyse, Beşiktaş bu işin yarısını bitirdi. Ve bir üst tura şimdiden yaklaştı.
Yazının Devamını Oku

Kim kazandırdı!

31 Ekim 2004
<B>DEL Bosque</B>’nin sahaya sürdüğü kadro, öncelikle <B>‘rakibi oynatmamayı’ </B>amaçlayan bir planın düşünceleriyle donatılmıştı. Görüntü böyleydi... İbrahim Akın gibi direkt kaleyi hedefleyen bir adamın kulübede işi neydi... A.Hassan gibi hücum ve pozisyon yaratma gücü yüksek bir futbolcu neden kenarda bekliyordu...

Oysa, oyun başladıktan sonra Del Bosque’nin planında bazı gizli düşüncelerin kurnazlığı hemen fark edildi.

Görev ve sorumluluk yüklenen her bir futbolcu, oyunun her iki yönüne ortak bir yürek koyuyordu. Savunmanın iki kenar adamı Fatih Sonkaya ve İbrahim Üzülmez özellikle ilk 45 dakikayı adeta rakip yarı alanda geçirdiler.

Okan Buruk ve Juanfran’ın hücum hevesleri hiç eksilmeden sürekliliğini korudu.

Oynamasını herkesin yadırgadığı Kaan Dobra, rakibin sol kanattan özellikle Ümit Özat ile geliştireceği ataklara alınmış bir önlemdi.

Del Bosque’
nin öncelikle rakibi oynatmama planı, ilk 45 dakika hiçbir bölgede aksamadan ve hatasız işledi.

Alex, Ahmet Yıldırım’ın baskısında kayboldu ve silindi. Nobre ile Van Hooijdonk, Emre ile Mustafa Doğan’ın uyumlu ve akıllı savunma bloğunda adeta eridi.

Sergen’in 30. dakikada harcadığı bir pozisyon, belki de Del Bosque’nin oyun kurgusunu daha farklı boyutlara taşıyabilirdi. Ancak kaçan fırsat, Del Bosque’nin elini-kolunu bağladı.

***

John Carew’in ikinci yarının hemen başında attığı nefis gol, şimdiye dek aldığı eleştirilerin tümüne gönderilen bir yanıtı andırıyordu.

Carew dün gece diğer haftalardan farklıydı. Öncelikle rakip savunmanın gözünden ve markajından kolaylıkla kaçtı. Kenarlardan taşıdığı toplarla Fener savunmasının dengesini bozdu.

Del Bosque’nin, Kaan Dobra-Ali Güneş değişimi, geç gerçekleşen ama doğru bir karardı. Hele hele F.Bahçe’ de Tuncay Şanlı’nın oyuna girmesinden sonra Ali Güneş’in bu bölgedeki hareketli ve çabuk mücadelesi, özellikle savunma üzerinde yoğunlaşan baskıyı hafifletti.

İbrahim Üzülmez’e çıkan kırmızı kart, Beşiktaş’ın oyun planını alt üst etti. Ve Beşiktaş belki de farka koşacağı bir oyunda, hemen kendi kabuğuna çekildi. Hücumu düşünen ayaklar geri koşmaya başladı... Ve skoru korumak gibi psikolojik bir düşüncenin baskısına girdi.

Ve bir soru... Bu maçı Beşiktaş’a kim kazandırdı? Del Bosque’nin akılcı planı mı, yoksa dün gece forma giyen 14 futbolcu mu... Böyle bir sorunun tek yanıtı olabilir. Bu derbiye yüreğini koyan herkes Fener galibiyetine imza attı. Del Bosque, futbolcular ve unutmadan hatırlatayım tribündeki muhteşem taraftar...

Hep birlikte dün gece İnönü’de bir zafer yarattılar..
Yazının Devamını Oku

Farklı kimlik

25 Ekim 2004
<B>OYUNUN </B>genelinde Beşiktaş, farklı görüntüler çiziyor. Tempoyu yüksek tuttuğu sınırlı dakikalarda, oyundaki egemenliği hemen hissediliyor. Baskı ve presi hatırladığı bölümlerde rakibin direncini kolaylıkla kırabiliyor. Ancak, bu farklı özelliklerini bir bütün haline getiremediği için gerekli sürekliliği yakalayamıyor...

Bu da Beşiktaş’ın gerçek kimliğine kavuşmasını geciktiriyor. Dün, Ahmet Yıldırım, Tayfun, Juanfran ve İbrahim Akın’ın ilk yarıdaki onbeş-yirmi dakikalık çabuk ve tempolu oyunu, kısa bir süre Beşiktaş’a hücum etkinliği getirdi.

Temponun yavaşladığı dakikalarda yine kısa bir zaman dilimine yayılan baskılı ve prese dayalı fizik mücadele, Beşiktaş savunması üzerine yığılan oyunu hemen dağıttı...

Bir özelliği, kötü de oynasa Beşiktaş’a farklı bir kimlik getiriyor. Her bir futbolcu kazanma hırsıyla dolu. Bir takım olarak doksan dakika aynı duyguları paylaşıyorlar.

Gereksiz bir penaltıya neden olan İbrahim Üzülmez’in daha sonraki dakikalarda yürekten gayreti, bu futbolcu üzerinde yoğunlaşan eleştirileri hemen unutturabiliyor. O andaki sevimsizliğini gidip atabiliyor. Bu da Beşiktaş’ın kazanma hırsına en canlı örnek değil mi...

* * *

Beşiktaş’ın 2-1’lik skoru yakaladıktan sonra Del Bosque’nin, Ahmet Yıldırım ile A.Hassan’ı kenara alarak, Ali Güneş ve Kaan Dobra’yı sahaya sürmesine bir anlam veremedim.

Belki de skoru korumak gibi bir düşünceden kaynaklandı. Ancak, değişiklikten hemen sonra İbrahim Akın’ın golü, tartışılabilecek bir konunun üzerine sünger çekti.

Del Bosque, Ankaragücü maçına Diyarbakır kadrosunu hiç bozmadan çıktı. Sadece sakat Sergen’in yerine İbrahim Akın oynadı. Del Bosque, F.Bahçe maçını nasıl bir kadro ile oynayacak, herkes gibi merakla bekliyorum. Biliyorum ki, kime forma verirse görev alan her bir futbolcu, doksan dakikayı dolu dolu yaşayacak ve kazanma duygularını oyunun geneline yayacak.

* * *

Kimleri mi beğendim? İbrahim Akın’ı herkesten farklı bir yere koyuyorum... Juanfran’ın her geçen hafta daha farklı bir kimliğe büründüğünü herkes gibi görebiliyorum. Fatih Sonkaya’nın riskli oyununa başkaları kızsa da ben pek katılmıyorum. Düşünerek oynuyor ve yapabileceğinin en iyisini sergilemeye çaba gösteriyor.

Mustafa Doğan ile Emre Aşık ikilisinin basit ama yararlı oyunlarını alkışlıyorum.
Yazının Devamını Oku