İLK 45 dakikanın kahramanı kaleci Ramazan’dı... Üç tehlikeli pozisyonu göğüsledi, iki gollük topu kurtardı.
Oyunun en akıllı adamı Sergen Yalçın’dı... Üç gollük pas attı, top ayağına yakıştı.
En kurnazı Okan Buruk’tu... Kaybolan pozisyonda ortada kalan topu inanılmaz bir inatla kovaladı ve golü attı.
En beceriksizi de genç İbrahim Akın’dı. İlk yarıda Sergen’in nefis bir pasını eline yüzüne bulaştırdı. Ve Beşiktaş’ın üç puanı garantiye alacağı bir pozisyonda topu dışarı yuvarladı.
Beşiktaş maça iyi başladı. Tek pas yaparak ve topu ayağa oynayarak rakibi şaşırttı.
İlk yarının 20. dakikasından sonra ardı arkası kesilmeyen hatalı pasların nedenini çözemedim. Rakibin presi mi, yoksa erken gol hevesinden kaynaklanan gereksiz bir telaş mıydı, anlayamadım...
‘Sergen-Tümer yan yana oynar mı?’ sorusuna yanıt arayanlar gördüler. Onların birlikte forma giydikleri oyunda, top daha çok Beşiktaş’ın ayağında kalıyor.
Ve bu akıllı iki adamın ayağından çıkan toplar rakip kalede tehlike yaratıyor.
Bir başka soru... İkisi birlikte fizik açıdan bir 90 dakikanın yükünü kaldırabilir mi?
Bunu da sevgili Del Bosque planlasın... Ve yorulanı çekip alsın kenara... Beşiktaş, kulübe zengini değil mi?
* * *
Bosque’nin İbrahim Akın’ı çıkarttıktan sonra maça Juanfran ile devam etmesine herkes gibi ben de bozuldum. Bir de Emre’nin gördüğü gereksiz sarı karta... Ama en çok bozulduğum kişi Del Bosque idi... Pancu’yu oyuna almak için 80 dakika beklemenin anlamı neydi?
Allah aşkına... Ahmed Hassan gibi bir golcü, maç biterken mi aklına geldi. Bir şey daha soracağım... Belli ki, 1-0’ın üzerine yatmayı planlıyordun. Öyleyse, Juanfran’ın yerine İbrahim Toraman’ı düşünemez miydin.
Suçlusun Del Bosque, oyunu hiç okuyamadın. Oyuncu değişikliğinde geciktin. Ve Beşiktaş’ı kurtaracak hiçbir hamle yapamadın.