Korkut Göze

Pijama değil forma

6 Mart 2007
SÜPER Lig kargaşa dolu bir hafta yaşadı. Cumartesi gecesi Gerets’in Beşiktaş derbisine sürdüğü onbir, bir bakıma skoru da unutturdu. Ve Gerets’in tavrı yoğun bir polemik ortamı yarattı. Ve pazar gecesi, Sivasspor maçının şoku ile çöken F.Bahçe, Esame Listesi’ne itirazı ile belki de uzun süre tartışılacak bir konuyu kamuoyunun önüne attı.

Stres ve yüksek tansiyon Süper Lig’i fena hırpalıyor. Final haftalarında kaybedilen her puan tribündeki taraftarı da adeta çıldırtıyor.

Tribünlerin espri gücüne bayılıyorum. Sivasspor beraberliğine bozulan bir taraftarın açtığı pankart, tribünlerin öfke ve sitemini nefis bir hiciv dili ile futbolculara duyuruyordu.

Üzerindeki Gaffur’un pijaması değil, F.Bahçe forması!

Bu taraftar, maç sonrası Zico’nun kaybedilen puanla ilgili açıklamasını duysaydı, herhalde daha farklı bir uslup kullanırdı. Zico şöyle diyordu...

Maçı kazanabilirdik. Ama kaybedeceğimiz pozisyonlar da oldu. Böyle bir gecede aldığımız tek puandan mutluluk duymalıyız.

Zico’
nun yorumu da böyle. Bir bakıma Kadiköy’de yakaladığı tek puanda mutluluk arıyor Brezilyalı hoca. Ve taraftarlara da bunu öneriyor. Sevgili Fenerbahçeliler, mümkün olsa da sesinizi duyabilsem...

Gerçekten mutlu musunuz!

* * *

VE
G.Saray’da Beşiktaş derbisinin sonucu kadar, Gerets’in bazı yıldız futbolculara aldığı tavır konuşuluyor.

Ben de tartışmaları sevgili dostum ve servis arkadaşım İlhan Söyler ile gündeme taşıdım. Sordum ve ilginç bilgiler aldım...

 G.Saray yeni sezonda yeni bir yapılanmaya yönelecek. 

Başka külüplerdeki kiralık gençler tekrar kulüp bünyesinde toplanacak. 

Alt yapıdan 5-6 genç isim A kadroya alınacak. 

Şuan kadrodaki gençler gelecek sezonda G.Saray’ın iskeletini oluşturacak. 

Teknik kurul yabancı transferinde titiz ve seçici davranacak.

 Kaliteli olması koşulu ile bir, en fazla iki yabancı transfer yapılacak. 

Sonuçta genç bir G.Saray yaratılacak.


Sevgili Söyler’e bir soru daha sordum...

Yeni sezonda Erik Gerets’in G.Saray’da görev yapacağına inanıyor musun?

Evet, yürekten inanıyorum.

İşte, G.Saray’da havalar böyle. G.Saray derbiyi kaybetti ama sonuçtan çok camia G.Saray’ın geleceğini konuşuyor. Ve tartışıyor.

* * *

BİR
büyüğün aldığı kötü sonuç hemen ortalığı birbirine katıyor. Ve genellikle kötü sonuç, hemen kötü futbola bağlanıyor.

Ve Anadolu takımlarının oynadığı oyun güme gidiyor!

En son örneği F.Bahçe-Sivas maçı.

Sivasspor’un kazanma hırsı. Deplasman zorluğuna karşın hücum cesareti ve hevesi. Oyun disiplini.

Sivasspor, bu kavramların her birine sarılarak nefis bir takım portresi çizdi. Bundan böyle, büyüklerin Anadolu takımları ile oynayacağı her maçı lütfen değişik duygularla izleyin.

Bir taraftar gibi değil. Bir futbolsever olarak oyunun bütününü yorumlayın.

Kendi takımınıza kızarken, Anadolu takımlarını da alkışa boğun.

* * *

İKİ hafta önce Beşiktaş’ın Konya deplasmanında giderken bizleri uçağa taşıyan otobüste sevgili Ali Gültiken ile kısa bir konuşma geçti aramızda. Dedi ki...

Beşiktaş bu sezon şampiyon olur.

Daha sonra Beşiktaş ile bilgiler verirken, bu ligin sürpriz sonuçlara açık olduğunu vurguladı. Ve adeta sözlerine beni de inandırmak isteyen bir tavırla düşüncelerimi sezinlemeye çalıştı.

Ben inanmamıştım. Beşiktaş, o hafta Konyaspor’a yenildi. Ve liderle puan farkı daha da açıldı.

Ancak, geçen hafta sonunda puan cetveline bir kez daha baktım. Ve sevgili Gültiken’in söylediklerine ısınmaya başladım. Bu ligin sağı solu belli olmuyor.

F.Bahçe ikinci yarının 6 maçında 18 puanın 10 puanını kaybetmiş. Eğer, ikinci yarı maçlarının sonuçlarına göre bir puanlama yaparsak, F.Bahçe nerelere düşüyor, hiç hesapladınız mı?

11’inci sıraya!

Ne ilginç değil mi... Birkaç hafta önce F.Bahçe’nin şampiyonluğuna kesin gözle bakanlar, şimdi yoğurdu üfleyerek yiyor.

Buna ben de dahilim!
Yazının Devamını Oku

Paşa paşa

4 Mart 2007
BEŞİKTAŞ, oyuna geç ısındı. Daha doğrusu Paşa’nın sahne alması uzayınca, Beşiktaş ilk yarının 30 dakikalık bölümünde isteklerini sahaya aktaramadı. Rico, ağır bir baskı altındaydı. Mehmet Güven her adımını Paşa’ya göre ayarladı. Oynatmaktan vazgeçip oynatmamayı amaçladı.

Gerets’in, Beşiktaş’ın beyin gücünü tahrip planı bir süre işe yaradı. Ricardinho’dan, Bobo ve Nobre’ye çıkacak topların yolu kesilince, Beşiktaş’ın İnönü’deki hücum ve pozisyon zenginliği sınırlı kaldı.

Paşa, bu zinciri 31. dakikada kırdı. Bobo’nun kafasına attığı pas, belki golün de ötesinde güzellikler taşıyordu.

Kısacası kalite kokuyordu...

Oyunun genelinde, Beşiktaş savunması yardımlaşmaya özen gösterdi. Ve özellikle adam paylaşımında her biri sorumlu olduğu kişiyi sonuna dek kovaladı.

Mustafa Doğan bu işi iyi becerdi. Arda gibi ele avuca sığmaz bir çocuğu hiç gözden kaçırmadı. İlk yarı biterken, Bobo’nun yakaladığı bir pozisyon var. Mondragon ile Sabri’yi birbirine düşüren, münakaşaya sürükleyen net bir fırsat... Bobo bu pozisyonu değerlendirse, derbinin biletini ilk yarıda keserdi. Acele etti ve telaştan dışarı vurdu...

H H H

Koray Avcı
oyunu iyi okudu. Yanındaki genç arkadaşı Serdar Kurtuluş’u da hiç yalnız ve yardımsız bırakmadı.

Üstelik hücuma yönelik taşıdığı heves, Beşiktaş’a rakip kalede sayısal üstünlük getirdi. Delgado, yorulana dek saklanmadan oynadı. Arda’nın kulvarında Mustafa Doğan ile kurduğu ortaklık, G.Saray’ın bu kanattaki girişimlerine set çekti. Ve G.Saray’ın golünde, Jean Tigana’nın ısrarla vurguladığı bir uyarıya kulak asmayanlar, Beşiktaş’a acı ve ödeyemeyeceği bir fatura çıkarabilirdi. Ne diyordu Tigana...

"Beşiktaş, attığı golün değerini bilmiyor. Ve kolay goller yiyerek, kazanacağı maçı kaçırıyor."

Bir korner atışında havada süzülen topa yükselen Emre Aşık’a hiçbir tepki gösteremedi Beşiktaş savunması.

Her biri sanki konu mankeniydi... Emre kafayı vururken öylesine rahattı ki...

Runje ne yapsın!

H H H

Tigana
golden sonra riskleri göze aldı. Burak ve İbrahim Akın’ı oyuna soktu.

Ve yediği kolay golden sonra beklenmedik bir pozisyonda 3 puanlık şansı yakaladı.

Mehmet Güven’in topa elle müdahalesi, net bir penaltıydı. İtirazlara bir anlam veremedim... Ricardinho penaltıyı kullanırken merak içindeydim. Beşiktaş’ta bu sezon 4 yabancı futbolcu penaltı kaçırdı; Delgado, Nobre, Bobo ve Ricardinho... Ama bu kez Paşa topa öyle bir vurdu ki, Mondragon sadece seyretti.

İbrahim Akın’ın son dakikalarda kaçırdığı iki net fırsat için fazla bir yorum yapmayacağım. Sadece şunu söyleyebilirim, Beşiktaş bu maçı kaybetseydi İbrahim Akın, siyah beyazlı formayı giyme şansını bir daha yakalayamazdı.

Peki, ligde hiç derbi kazanamayan Tigana bunu da kaybetseydi, ne olurdu?

O, kendini yine kurtarırdı. Çünkü tazminatı el yakıyor!
Yazının Devamını Oku

Ya hortlarsa!

1 Mart 2007
BİLİYORUM, Beşiktaş, cumartesi gecesi G.Saray derbisini daha farklı duygularla oynayacak. Yine de Vestel Manisaspor maçında kafamı kurcalayan şu çizgi defans saçmalıklarına değinmeden geçemeyeceğim. Trabzonspor maçında 7 dakikada yedikleri 3 golün bir benzerini daha gördüm Manisa’da... Holosko’nun attığı golde, Beşiktaş savunmasının rakibe yakalanış biçimi, derbi öncesi herkes gibi beni de düşüncelere sürükledi.

Pozisyona yakın iki savunma adamı Mustafa Doğan ve İbrahim Toraman’ın rakibi kovalayacak ve bozacak çabukluk ve derinlikten uzak kalışları, Beşiktaş’a kolay bir gol yedirdi.

Benzeri bir hata derbide Beşiktaş’ın başına iş açar!

Hemen oyunun başına dönüyorum. Ve yine kafamı kurcalayan iki pozisyonu tekrar canlandırıyorum. 4. dakikada bir korner atışında Reinaldo’nun kafasına süzülen topa, hiçbir savunma adamı hamle yapmadı.

Reinaldo, adam gibi vursa olası bir gol işten bile değildi.

10.dakikada Selçuk’un pasında Hakan Balta’ya bırakılan boş alan, Beşiktaş savunmasının adam paylaşımında da sıkıntılar yaşadığının bir göstergesiydi.

Bu hataları skor avantajının rehavetine bağlamak, bilmem doğru olabilir mi?

* * *

VE Vestel Manisaspor’un ikinci golünde Beşiktaş savunmasının hali, bir kez daha oynanacak derbiyi akıllara getirdi.

Ümit’in ortası kaleye süzülürken, Beşiktaş savunması pozisyonu donuk bakışlarla izledi. Ve Sezer güle oynaya kafayı vururken, savunma sanki refleks komasına girmişti.

Beşiktaş böyle hataları derbide de yaşarsa, vay haline!

Savunma ile uğraşmaktan diğerlerini unuttum. Beşiktaş, oyunun ilk 45 dakikalık bölümünde ve hücumda etkisiz ayaklarla adeta dolaştı.

Delgado ve Ricardinho’yu hiç göremedim. Gökhan Güleç’in niyetini de hiç anlayamadım!

Biliyorum, Vestel Manisa’nın ikinci golünden sonra, Beşiktaş’a gönül verenlerin yüreği ağzına geldi. Akıllarından geçenleri de kolaylıkla anlayabiliyorum.

Ne kötü değil mi? Beşiktaş 4-0’lık bir avantaj ile çıktığı bir kupa rövanşında bile, ekran başındaki taraftarlarını ürkütüyor.

Ricardinho
’nun kaçırdığı penaltı için bir eleştiri getirmeyeceğim. Her yıldızın başına gelebilir. Ama birkaç dakika sonra Bobo’nun harcadığı pozisyon için farklı konuşacağım. Bu fırsat Beşiktaş’ın korkularını dindirebilirdi. Bobo öyle kötü vurdu ki... Kendi de kızdı!

Söylediğim gibi, Beşiktaş cumartesi gecesi derbiye farklı bir kimlikte çıkacak. Ancak, çoğunluğun korkularına da bir şey diyemem...

Ya, şu çizgi savunma saçmalığı derbide de hortlarsa!
Yazının Devamını Oku

%100 Türk malı

27 Şubat 2007
ANTALYASPOR-F.Bahçe maçından sonra hemen telefona sarılıp Yılmaz Vural’ı aradım... Hala gecenin heyecanını yaşıyordu sevgili Yılmaz Vural... Pat diye araya girerek hocamın keyfini kaçırabilirdim. Önce özür dileyerek, usul usul yaklaştım konuya... Meşhur kahkahalarından birini attı. Hemen anladım, sitem dolu sözler beni bekliyordu. Ve sanki yakaladığı avını önce hırpalamak sonra yemek istiyordu.

Ama aramızdaki dostluk, hocamın öfke tansiyonunu düşürdü ve dedi ki...

Ben hep böyle günlerde akla gelirim. Sıkma kendini!

Yine de taşı gediğine koydu hocam...

Sevgili abiciğim, cep telefonumu hiç kapatmam. Diğer günlerde de beni arayabilirsin.

Her neyse, böyle bir sitem bekliyordum ve hemen söyleşiye girdim. Ve soruları sıraladım...

Hocam nasıl yendin Fener’i?

-
Bunda şaşılacak bir şey yok. Devre arası aradaki puan uçurumuna karşın bir şey söylemiştim.

Ne demiştin?

-
Antalyaspor’un ligin gizli ikincisi olduğunu hatırlatmıştım. Son dakikalarda yediğimiz golleri, tek farkla yitirdiğimiz puanları sen biliyorsun.

Yani diyorsun ki, lig ikincisinin lideri yenmesi asla sürpriz değildir. Öyle mi?

-
Elbette. Biz kendimizi biliyorduk. F.Bahçe maçına da bu düşüncelerle çıktık.

* * *

Hocam, F.Bahçe maçı için ne kadar ders çalıştın?

-
Başka takımlar için ne kadar zaman ayırdıysam, Fener maçına da o kadar mesai yaptım.

Futbolcularınla nasıl bir diyalog kurdun?

-
İki boyutta hazırlandık maça. Biri taktiksel, diğeri duygusal. F.Bahçe hep gündemde bir takım. Maçlarını televizyonlar veriyor. İzlediğim ve bildiğim bir ekip. İşin taktiksel yönünü ona göre hazırladım.

Hocam, maçı ben de izledim. Maçın taktiksel bölümünde nefis bir performans sergiledin. Herkesin alkışladığı bir Antalyaspor vardı sahada. Tam not aldın.

Güldü Yılmaz Vural... Yine bir kahkaha attı. Ve bir sitem daha geldi hocamdan...

- "Birilerinin beğenisini kazandıysam ne mutlu bana"

Peki, işin duygusal yönünde ne gibi hazırlıklar yaptın?

-
Futbolcularımı yüreklendirdim. Onları inandırdım. Korkularını aldım.

Hocam, bir şey soracağım. Lütfen samimi bir yanıt bekliyorum. Futbolcularını kazanmaya inandırdın. Ama maç öncesi sen kazanacağına inanıyor muydun?

-
Yemin billah inanıyordum.

* * *

Hocam, bu başarıda senin payın yüzde kaç?

-
Lütfen bu işi yüzdeye dökmeyelim.

Dök hocam dök...

-
Öyleyse şöyle söyleyeyim. Yüzde yüz Türk malı.

Hocam, bir yerlere mesaj atıyorsun. Üç Büyüklere mi?.. Onların başındaki yabancı teknik adamlara mı?.. Nereye?

-
Lütfen bunu geçelim. Benim elimdeki kadroya bir bak. Süper Lig deneyimli sadece üç futbolcu var. Biri İlyas, diğerleri Ali Cansun ve Levent. Ahmet Dursun sakatlanıp çıktı. Ve bu kadro ile yendik F.Bahçe’yi.

Yabancıların da iyiydi hocam.

-
Bu da bizim becerimiz. Akıllı transferler yaptık. Ve dar bir bütçe ile risk aldık.

Nasıl bir risk?

-
Söylediğim gibi sınırlı bir bütçe ile deneyimsiz bir kadro oluşturduk. Ve düşmeyi bile göze aldık.

Bu kadro yendi F.Bahçe’yi.

Öyleyse hocam yine geriye dönüp, şunu söyleyebilirim. Senin bu başarıdaki yüzde payın, tavan yapar. Yalan mı?

-
Aman abiciğim. Yabancı hocalar dururken, bizim lafımız mı olur.

Hocam, giderayak yine taşı gediğine koydu ve kapattı telefonu. Ve kapatırken şunu da eklemeyi unutmadı...

-
Yenildiğim günlerde de telefonumu hiç kapatmam. Beni her zaman ara abiciğim...

ÖNEMLİ NOT: Yılmaz Vural, teknik direktörlük kariyerinde şimdiye kadar F.Bahçe ile 27 maç oynadı. Bunların 14’ünü kazandı.. İkisinde berabere kaldı. 11’ini kaybetti. Üstelik Vural’ın çalıştırdığı takımların büyük çoğunluğu kümede kalma savaşı veriyordu. Hatırlatmak istedim...
Yazının Devamını Oku

Komik hikaye

25 Şubat 2007
BEŞİKTAŞ bir maçta iki değişik karakter yaşayarak kazanabileceği bir oyunu kaybetti. <br><br>Şimdi bu komik hikayeyi anlatacağım ve faciadan pasajlar sunacağım... Beşiktaş’ın ayaklarına inen stres, Bobo’nun golüyle çözüldü. Kafalar rahatladı ve korkulardan sıyrıldı Beşiktaş...

Top kayıpları azaldı, pas yüzdesi beklenen düzeye ulaştı. Ve Beşiktaş’ın rengi bir anda değişti.

Belki, Ricardinho ile Delgado da böyle bir ortam bekliyordu. Bu ikili varlıklarını hissettirince, Beşiktaş’ta oyuna katılanlar da çoğaldı.

Savunmanın iki kanat adamı Ali Tandoğan ile İbrahim Üzülmez defansa yönelik sorumluluklarının dışına taşarak, hücuma yöneldiler.

Koray Avcı, orta sahada boşta dolaşan her topu sahiplendi. Her hamlesi rakipten önceydi. Ve kazandığı topları da hatasız kullandı.

Ve Beşiktaş, Bobo’nun golünden sonra İnönü’deki kimliğine kavuştu.

Yine de ilk yarı biterken 2-0’lık skor rahatlığına karşın, kafaları kurcalayan bir korku vardı Beşiktaş’ı tanıyanlarda...

Yediği kolay ve basit golleri hatırlayanlar, devre arası sohbetlerinde sanki geleceği görür gibiydiler...

* * *

Beşiktaş’ın lig tarihini yazan kitabı açıp karıştıralım. 7 dakika gibi kısa bir zaman diliminde 3 gol yediği belki de hiç görülmemiştir.

Hem de birbirinden berbat ve hatalı goller!

İlk 45 dakikanın dinamik ve savaşan savunması bir anda böylesine çökebilir mi?

Her üç golde de rakibe çizgi halinde yakalanıp böylesine dağılabilir mi?

Ve bir takım 7 dakika gibi kısa bir dönemde hem özelliklerini yitirip, sıradan bir takım kimliğine bürünebilir mi?

İşte Beşiktaş, dev maçta iki farklı karakter yaşayarak kazanabileceği bir maçı kaybetti.

Pardon kaybetmedi, adeta elleriyle teslim etti.
Yazının Devamını Oku

Aç kalırsın aç!

20 Şubat 2007
SÜPER Lig adama kolay ekmek yedirmiyor. Şampiyonluk parkurunda koşan adayların iç sahada topladığı puanlar sadece bir umut kapısı aralıyor. Bir hafta sonra gidip deplasmanda yenilenler yine hüsrana boğuluyor.

Beşiktaş, Konya’ya uçarken, şampiyonluğun favori üç takımından biriydi. Konya’da yenildi ve bir anda Fener’in 8 puan gerisine düştü.

Bir zamanlar İnönü sendromu yaşayan Kartal, şimdi deplasman fakiri!

Oynadığı 10 deplasman maçının sadece ikisini kazanan... 5 maçı berabere bitiren ve üçünde yenilen bir takım bu ligde şampiyonluk hevesi ile yaşayamaz.

Hevesi kursağında kalır!

G.Saray, G.Antep’e giderken, bir-iki hafta sonra Fener’i yakalayacağına inanıyordu. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Ve bir anda liderle puan farkı 7’ye çıktı. Hemen deplasman karnesine bakıyorum. Beşiktaş’tan bir farkı yok.

Yukarıdan aşağı bir facia!

10 deplasman maçının ikisini kazanmış. 4 maçını berabere tamamlamış. Ve 4 maçı da kaybetmiş. Böyle bir karne sınıf atlayabilir mi. Şampiyonluk yolunda ekmek yiyebilir mi?

Aç kalır, aç!

F.Bahçe’nin karnesini açıyorum, kötü futbola karşın, deplasman notları Beşiktaş ve G.Saray’a fark atıyor.

11 maçın 5’ini kazanan... 4’ünde berabere kalan ve 2sini kaybeden F.Bahçe, farklı liderliğini sürdürüyor.

Ve bu deplasman karnesi ile Süper Lig’in kaymağını yiyor.

Üç adayın bundan böyle oynayacağı deplasman maçlarına gelince... Fenerbahçe’nin 6, Galatasaray ile Beşiktaş’ın 7’şer dış saha oyunu var.

İlk bakışta ve aradaki puan farkına göre, şampiyonluk F.Bahçe’nin sanki bir adım ötesinde... Bu nikahı ne bozabilir?

Belki, F.Bahçe’nin, İnönü ve Ali Sami Yen’de oynayacağı Beşiktaş ve G.Saray derbileri, zirvedeki sıralamayı etkileyebilir.

Bir de düşme potasındaki Anadolu takımlarının pozisyonu ...Örneğin, umutlarını demeçler ve moral dopingleri ile ayakta tutmaya çalışanlar hafta sonundaki Antalya-F.Bahçe maçını bekliyorlar...

Son 3 maçta 9 puan toplayan Antalyaspor, bu performansını F.Bahçe maçında da sürdürebilir mi?

Ne dersin Yılmaz Hocam... Antalyaspor, zirvede yeni bir coğrafya çizebilir mi?

Ses yok sevgili Yılmaz Vural’dan... Öyleyse ben söyleyeyim. Bir büyüğü yenmek için her zaman ömründen 5 yılı feda edebilir. Üç Büyükler ona sırt çevirdiği sürece bu öfke hiç dinmeyecek.

İşte, hafta sonunu bekleyenlere bir umut kapısı daha!

* * *

SAKARYASPOR
maçının sonlarına doğru Zico, Alex de Souza’yı oyundan alırken, başkan Aziz Yıldırım ayağa kalkarak Brezilyalı yıldızı uzun süre alkışladı.

Bir ara bu alkış hiç bitmeyecek gibi bir duyguya kapıldım. Oysa, maç öncesi tribünlerdeki binlerce taraftar başkandan farklı bir tavır sergiledi.

Tribünler önce Tuncay Şanlı’yı çağırdı, sonra Tümer Metin’i. Ve Alex’i üçüncü sıraya koydu.

Tuncay’
a söylenecek bir laf yok. Sezon başından buyana üstün bir performans sergiliyor. Yüreği ile oynuyor ve oynatıyor.

Ancak, Tümer Metin’e yönelik alkışlar hemen akıl karıştırdı. Ve bir soruyu gündeme getirdi.

Bir Alkmaar maçı ile Tümer Metin, Alex’in önüne mi geçti?

Anladığım kadar, tribünler artık alkışlarını, önce Avrupa maçlarında F.Bahçe’yi sırtlayan isimlere sunuyor. Onları ödüllendiriyor.

Ve milyon dolarlar ödenen bir yıldızın, Avrupa sahnelerindeki suskunluğunu da alkış sıralamasında aşağılara iterek protesto ediyor.

Kimse, kendini tribünlerden akıllı zannetmesin.

* * *

F.BAHÇE-SAKARYASPOR maçında bir olaya çok şaşırdım. Oyunun başlama vuruşundan sonra tam 34 dakika 25 saniye F.Bahçe kalecisi Volkan Demirel’in eline hiç top değmedi.

Ne bir şut, ne de bir orta Volkan’ın elleri ile temas etti!

Süper Lig’de belki de hiçbir maçta böyle bir vaka görülmedi.

Ve bir haber... Tigana bundan böyle kötü sahalarda ve özellikle deplasmanlarda Ricardinho ile Delgado’yu birlikte oynatmak istemiyormuş. Birisini kulübeye çekip, fizik gücü yerinde bir savaşçıyı sahaya sürecekmiş.

İnönü Stadı’nın şovmenleri Rico ile Delgado sert futboldan ve ağır zeminden etkileniyormuş!

Bakalım, bu ayrılık Beşiktaş’ı kurtaracak mı?
Yazının Devamını Oku

Kayboldular!

17 Şubat 2007
BEŞİKTAŞ’ın Erman Özgür’ün kafasından yediği golde, bir mahalle maçı fotoğrafının kareleri sergilendi. <br><br>Kornerden gelen ortaya, Beşiktaş savunması kolunu bile oynatmadı. Sanki, ailece hatıra fotoğrafı çektirdiler. Hiç yadırgamadım... Beşiktaş’ın yediği basit gollerden biriydi. Ve diğer gollerin de bir kopyasıydı.

Beşiktaş, deplasman maçlarında anlayamadığım bir strese giriyor. Ayaklar ve beyinler gerektiği gibi çalışmıyor.

Beklenmedik top kayıpları ve düşük bir pas yüzdesiyle oynuyor Beşiktaş. İnönü’nün coşkulu ve etkili Beşiktaş’ı, gurbette siniyor, kimlik değiştiriyor...

Doksan dakika süresince Ricardinho’dan kalitesini anımsatacak tek hareket göremedim. "Paşa" gibi çıkıp ağırlığını hissettirmeliydi. Dağınık Beşiktaş Ordusu’nu toparlayıp yönlendirmeliydi.

Kaçak oynadı Ricardinho!

Bobo
da oyunu adeta seyretti. Narkozdan çıkmış bir hasta gibi yorgundu. Beşiktaş koca bir oyunun sadece ilk 15 dakikalık bölümünde etkiliydi. Sonra kayboldu...

* * *

Bir ara Beşiktaş’ın deplasman karnesi aklıma geldi. Oynadığı son 6 dış saha maçının sadece 1’ini kazanmıştı. Ve 5 maçı da berabere bitirmişti.

Üstelik son 3 maçında da tek golü yoktu!

Ve Konya’da da kötü bir gece yaşadı Beşiktaş. Bunları düşünürken, Konyaspor’un ikinci golü geldi.

Manzara kötüydü... Tayfun, Runje’yi çalımlayıp son vuruşu yaparken yere serilmiş üç savunma adamı gördüm. Hiçbiri kaleye yuvarlanan topa gerekli hamleyi yapamadı.

Deplasmanda böylesine kolay goller yiyen bir takım maç kazanabilir mi?

Gökhan Zan
’ın erken sakatlığı Beşiktaş için şanssız bir olaydı. Hele bir deplasman maçında...

Yine de şampiyonluk umutlarıyla yaşayan bir aday, bazı zorlukları göğüslemesini bilmeli. Yanlış mı düşünüyorum...

Oyunun final bölümünde herkes gibi Beşiktaş’ı kurtaracak bir kahramanı bekledim. Kenardan, yani Jean Tigana’dan hayır yoktu. Hiçbir çare üretemedi Fransız Hoca.

Delgado’ya bel bağlayanlar, Ricardinho’dan medet umanlar... Bobo veya Nobre’nin atacağı sürpriz bir golü bekleyenler... Her biri 90 dakika bitiminde bir kez daha aynı kadere boyun eğdiler.

Beşiktaş, deplasmanda kimliğini kaybediyor. Ve sıradan bir takım kılığına bürünüyor.

Dışarıda maç kazanamayan takıma da ekmek yedirmezler!
Yazının Devamını Oku

Derin yorumcular

13 Şubat 2007
BEKLENMEDİK bir yenilgi Süper Lig’in zirvesini çatlattı. Ve her hafta bir yığın rakamları yanyana sıralayan hesap uzmanları, ortak bir düşüncede birleştiler. Süper Lig yeniden başladı!

Oysa, gürültünün patladığı yerde, sakin bir adam hiç de öyle düşünmüyordu. Ve Rize yenilgisini hiç umursamadan, aradaki puan farkını da hatırlatarak F.Bahçe’nin kaderi için değişik bir yorum getiriyordu..

F.Bahçe 7 puan farkı bugünler için yaptı. Bu yenilgi hiç bir şeyi değiştirmeyecek!

Belki, Rize yenilgisi Arthur Zico’nun da yüreğini yakmıştı. O da güvendiği yıldızların maç performansına bozulmuştu. Ama en azından dışarıya renk vermiyordu Zico. Ve Süper Lig’in zirvesi için ince hesap yapanların önüne, aradaki 4 puanlık farkı atıyordu...

Önce F.Bahçe ile kafa kafaya gelsinler. Sonra konuşsunlar!

Zico
söylemese de, en azından 3 haftalık maç fikstürünü de hatırlatarak, Kahinlere yanlış hesaptan dönmelerini öneriyordu.

Şimdi zirvedeki üçlünün 3 haftalık maç trafiğine bakalım...

F.Bahçe bu hafta Kadıköy’de Sakarya ile oynayacak. Haftaya Antalya deplasmanında. Sonra yine iç sahada Sivas.

G.Saray bu hafta G.Antep deplasmanına uçuyor. Bir hafta sonra Ali Sami Yen’de Denizli ile oynayacak. Ve ardından İnönü’de Beşiktaş derbisi.

Beşiktaş’ın yeni haftadaki rakibi Konyaspor. Zorlu bir deplasman oyunu bekliyor Beşiktaş’ı. Konya dönüşünden sonra hemen Trabzon’a uçacak... Soluk soluğa iki deplasman. Ve nefes almadan İnönü’de G.Saray derbisi...

Ve Arthur Zico, İnönü’deki derbi sonrası, peşindeki iki rakipten birinden kurtulacağına inanıyor.

Süper Lig’in yeniden başladığını söyleyenlerin karşısına böyle bir sav ile çıkıyor Arthur Zico...

Bir de derin yorumcular var!


Onlar, Zico ile F.Bahçe’yi birlikte harmanlayarak, şöyle bir sonuca varıyorlar...

F.Bahçe iyi top oynamıyor. Üstelik yıldızların performansında önemli bir düşüş gözleniyor. Ve Zico buna bir önlem alamıyor.

Evet, F.Bahçe’nin iyi top oynamadığı bir gerçek. Bazı yıldızların formunda oynamalar olduğu da doğru. Zico’nun performansına gelince. Bu işe karışmam. Acaba, transfer pazarlıkları da F.Bahçe’nin ve maç kurtaran yıldızların performansını etkiliyebilir mi?

Bir bakın... Alex’in kafası yeni sezon pazarlığında. Appiah’ın gözü Avrupa’da. Tuncay, boş sözleşmeye imza atacağını söylüyor. Ama...

Derin yorumcular, buna da bir el atsa!

* * *

VE
zirvedeki savaşa G.Saray Teknik Direktörü Erik Gerets de bir yorum getirdi. Ve dedi ki...

Benim ülkemde bir söz vardır. İki köpek bir kemik için birbirini yerken, bir başka köpek gelip, kemiği götürür.

Sevgili Gerets’in gösterdiği örnekten kimseler alınmasın. Üstelik, tepedeki kavgayı bütünüyle anlatabilen bir Belçika atasözü... Cuk diye yerine oturmuş.

Ancak, bir zamanlar Lucescu da bir Rumen atasözü ile gündeme gelmişti. Sonra derdini anlatana kadar akla karayı seçti.

Ve zamanla Türkçe’nin inceliklerini öğrendi!

İnanıyorum, Gerets de birkaç yıl daha G.Saray’da kalırsa, aynı ortamı daha değişik sözcüklerle sunacaktır...

Kanarya ile Aslan bir kemik için didişirken, Kartal gelip kemiği kapabilir!

* * *

BEŞİKTAŞ
’ın İnönü Stadı’nda oynadığı maçlar hakem Kuddusi Müftüoğlu’na yaramıyor.

6 Şubat 2005 yılında oynanan Beşiktaş-G.Birliği maçında bir kural hatası ile gündeme gelen Müftüoğlu, karşılaşmanın tekrarlanmasına neden olmuştu.

Gözlemci Taner Yalçındağ’ın raporu Müftüoğlu’nun başına bir yığın iş açtı. Ve bir süre açığa alınarak dinlendirildi Kuddusi Müftüoğlu.

Ve geçen hafta yine İnönü’de oynanan Denizlispor maçında bir penaltı olayını atladı. Erman Güraçar’ın topa elle müdahalesini kaçırdı.

Koca İstanbul’un gördüğü penaltıyı, o ıskaladı!

Ancak, şans bu kez Müftüoğlu ile birlikteydi. Beşiktaş maçı önde götürüyordu. Daha sonra ikinci gol geldi.

Ya, sonuç değişik olsaydı. Ve Beşiktaş bu işi diline dolasaydı!

Müftüoğlu,
İnönü’den yine uzun bir tatile çıkardı.
Yazının Devamını Oku