11 Ocak 2007
JEAN Tigana değişik bir kadro gönderdi sahaya. Werder Bremen maçındaki farklı yenilginin suçlularını kadrodan elemişti. Sadece İbrahim Toraman ve Fahri Tatan kadrodaydı. Şimdi kalkıp sorabilirler... Suçlular kenarda da, Tigana niye hala Beşiktaş’ın başında?
Her neyse, Beşiktaş’ın kazandığı bir gecede işi daha fazla karıştırmadan hemen maça geçiyorum. Gecenin sürprizi Tigana’nın uzun bir aradan sonra Gökhan Zan ve Delgado’ya forma vermesiydi.
Gökhan Zan’ı anlarım da, sadece düz koşu yapan ve takımla birlikte tek idmana takılan müzmin sakat Delgado’nun böyle bir maçta işi neydi...
Tekrar sakatlanmamak için korkarak oynadı Delgado. Gücü ve nefesi kadar savaşa katıldı. Oyunda sürekliliği yoktu. Elbette, idman eksikliğinden etkilenecekti.
Tigana, savunmanın göbeğinde Baki Mercimek’i kesip Toraman’ın yanında bu kez Gökhan Zan’ı denedi.
Hiçbir değişim Beşiktaş’ın savunmadaki kronik sıkıntılarına çare getirmiyor. Beşiktaş’ın yediği golde, Ümit Karan’a bırakılan geniş alan ve pozisyon rahatlığı diğer maçlardaki hataların bir kopyasıydı.
Tigana’nın bir sözüne ve öfkesine aynen katılırım. Diyor ki...
Beşiktaş attığı golün değerini bilmiyor. Ve kolay goller yiyor.
Dün gece de yediği gol kolayın da ötesinde pek amatörce bir hataydı.
* * *
Tigana, şu Ali Tandoğan’ı hala niye savunmanın sağında oynatır, anlayamıyorum.
Sanki, evinden-mekanından mutlu olmayan bir kiracı gibi Ali Tandoğan...
Burada gönülsüz ve keyifsiz oynadığı herhalinden belli. Savunmayı pek sevmiyor, aklı hep hücumda.
Beşiktaş’ın dün geceki diğer sıkıntılarını yine sıralayabilirim...
1Beşiktaş, sahanın etkili bölgelerini gerektiği gibi kullanamıyor. Ve gol yollarına çabuk gidemediği için pozisyon sayısı hep sınırlı kalıyor.
2Orta sahanın Beşiktaş’ın hücum yönüne katkısı sadece bireylerin becerisine bağlı. Serdar Kurtuluş iyi bir savaşçı. Ancak bir organizatör değil.
Tigana, birkaç gün önce "Gözüm Fahri Tatan’ın üzerinde. Dikkatli izliyorum" diyordu.
Ben de gözlerimi hiç ayırmadım Fahri Tatan’da... Werder Bremen maçının ilk yarısında gösterdiği performansı dün göremedim.
Ve Galatasaray maçında bir kez daha anladım... Ricardinho ve Delgado’nun birlikte yer almayacağı bir kadronun hiçbir maçta ve hiçbir rakibe ağırlığını hissetireceğine inanmıyorum.
Eğer Jean Tigana, hala bu ikili yan yana oynar mı diye düşünüyorsa, bu Beşiktaş için sadece bir zaman kaybıdır.
Yazının Devamını Oku 9 Ocak 2007
JEAN Tigana, Süper Lig’de Beşiktaş’a giydireceği yeni kostümün provalarını Efes Cup’ta yapıyor. Tek santrfor mu oynatsam, çift forvet mi?
Türkiye Kupası’nda oynadığı iki maç var Beşiktaş’ın... Rizespor’a çift santrfor oynadı, farklı kazandı. Aynı sistemi Gençlerbirliği maçında denedi, fark yedi.
Koşan ve orta sahada savaşan bir takım karşısında çift santrfor blörfü tutmadı Jean Tigana’nın... Werder Bremen maçında tekrar tek santrfora döndü. Ve Mert Nobre’yi uzun boylu, kalıplı Bremen savunmasının arasına yalnız bir silahşor gibi gönderdi.
Bu da bir yarar sağlamadı. Beşiktaş, hücumda çoğalamayınca, Nobre’nin sağa sola attığı deparlar, kuru gürültüden öte bir işe yaramadı.
Beşiktaş’ın ilk 45 dakikayı tek pozisyon yakalamadan geçirmesini hiç yadırgamadım.
Demek ki, Beşiktaş hücum yollarında hala sıkıntılar çekiyor.
* * *
Jean Tigana, sağ kulvarda Gökhan Güleç’i denedi. Güleç, bu bölgenin acemisiydi. Ve zorlandığı da herhalinden belliydi. Etkili kulvarlara giremedi, her geçen dakika oyundan düştü ve kaybolup gitti...
Orta saha, hücuma yönelik aksiyonlarda birlikte hareket ve düşünce ortaklığından yoksundu.
Ricardinho ayağına gelen topları servise sokarken yardımlaşacak adam bulmakta sıkıntılar yaşadı. Bu da daha yürekten oynamasını engelledi. İbrahim Akın’a attığı gollük pas nefisti. İbrahim Akın, bu müthiş pası eline yüzüne bulaştırdı. Fahri Tatan, uzun bir aradan sonra ilk 11’de forma giydi. İlk 45 dakikada Beşiktaş’ın en sağlıklı düşünen ve uygulayan adamıydı. Ancak ikinci yarıda aynı performansı tekrarlayamadı. Kleberson, bu bölgede Fahri’yi yalnız bıraktı. Ve yine çok kötü oynadı.
* * *
Jean Tigana, herhalde savunmada farklı bir düzenleme yapacak. Dün gece göbekte İbrahim Toraman-Baki Mercimek ikilisini oynattı. Herbirinin atağı, bu ikiliyi dağıttı. Özellikle hava topları savunma bloğunda panik yarattı.
Herhalde Jean Tigana da Gökhan Zan’ın sağlığa kavuşmasını dört gözle bekliyor.
Özel bir maçı pek ciddiye almayanlar çıkabilir. Ben böyle düşünmüyorum.
Temposuz, fizik açıdan güçsüz ve moralman hiç de sıhhatli görmediğim Beşiktaş için endişeliyim...
Beşiktaş, Antalya kampından Süper Lig’e böyle bir havayla dönerse, çok kişinin başına iş açar.
Dördüncü golden sonra "Tigana istifa" diye bağıranlara lütfen kulak verin.
Yazının Devamını Oku 21 Aralık 2006
BU işin sonu felaket... Jean Tigana artık kumar oynuyor ve tüm riskleri göze alıyor. Ve hiç düşünmeden de uyguluyor. Dün geceki düzen ve oyun kurgusu da Rize maçının bir benzeriydi. Serdar Kurtuluş tek ön libero... Ve hücumda Bobo-Nobre ikilisi...
Rize maçındaki farklı galibiyete karşın, böyle bir düzenin koşan ve savaşan, özellikle orta sahada rakibe nefes aldırmayan G.Birliği karşısında pek sökmeyeceğini söylemiştim.
Söylediklerimi dün gece canlı canlı yaşadım. Geldiği günden bu yana, risklerden kaçan Jean Tigana, artık risklerle kol kola yaşıyor.
Hani, bir söz vardır... "Her kuşun eti yenmez" derler.
Beşiktaş, böyle bir rakibe tosladı ve ağzının payını aldı.
Pardon, Beşiktaş değil, Tigana aldı!
Tigana ne yapmak istiyor Allah aşkına... Beşiktaş’a yeni bir kimlik mi kazandırmak istiyor?
Rakip kaleyi daha çok düşünen... Hücum hevesini daha diri tutan... Ve hep kazanmaya oynayan bir Beşiktaş mı yaratmayı planlıyor...
Duygularımda yanılmıyorsam, Tigana, Süper Lig’de liderle arasındaki 8 puanlık farkı, bir kumar oynayarak kapatacağını düşünüyor. Ve Beşiktaş’a giydirdiği bu yeni kostümün Türkiye Kupası’nda provalarını yapıyor.
Eğer Beşiktaş’ın Süper Lig’deki geleceği kumara kaldıysa, vay haline!
* * *
Dün gece sezonun en kötü Beşiktaş’ını izledim.
Savunma tam anlamıyla bir felaketti. Her dakika başı rakibe pozisyon verdi.
Adam paylaşımı, savunma uyumu gibi değerlerin hiçbiri yoktu Beşiktaş’ta.
Düşünüyorum da... Beşiktaş nasıl kurtulur?
Yeni transferler Beşiktaş’a güç katar mı... Atı alan Üsküdar’ı geçti. Bu saatten sonra hiçbir transferden hayır gelmez.
Peki, Tigana’nın yeni düzeni ve Beşiktaş’a getirmek istediği yeni kimlik bir yarar sağlar mı?
Güçsüz bir-iki takımı yenmekten öteye bir yarar sağlamaz. Rizespor’u yenersin, gelip G.Birliği gibi dişli bir takım karşısında bayılırsın.
Öyleyse, nasıl kurtulacak Beşiktaş?
Ben ümidi kestim. Bir bilen varsa lütfen bana anlatsın.
Yazının Devamını Oku 18 Aralık 2006
BEŞİKTAŞ, topu Ricardinho’nun ayağına yuvarladığı pozisyonlarda rahat nefes alıyor. Top kaybı azalıyor, pas yüzdesi artıyor. Ve Ricardinho’nun attığı her pas, Beşiktaş’ı pozisyona koşturuyor. İlk golde İbrahim Üzülmez’e ayarladığı pozisyon Ricardinho’nun zeka ve yorum farklılığından kaynaklanan bir demet güzellikti.
Golü İbrahim Üzülmez attı, arkadaşları önce Paşa’ya sonra kaptana koştular. Teknik kimlikliği, Ricardinho’ya saygı ve sevgiyi de beraberinde getirdi. Üstelik "Paşa" taşıdığı sıfatın arkasına gizlenmeden, sahanın her boş alanına deparlar atıyor, iş kovalıyor. Ağırdan alarak ayağına sunulacak topu beklemiyor.
Jean Tigana’nın hücumda Bobo ve Nobre’yi birlikte oynatması, Ricardinho’ya ayrı bir kolaylık getirdi.
Paşa, kafasını kaldırdığı her pozisyonda ceza sahası çevresinde bu ikiliden birini gördü. Ve Beşiktaş pozisyon yaratmakta hiçbir sıkıntı yaşamadı.
* * *
Jean Tigana, dün gece Kleberson’u kulübeye çekerek, farklı bir orta saha denedi. Ayrıca, Burak Yılmaz da yedekler arasındaydı.
Bir bakıma Fransız, futbolcularını performanslarına göre değerlendirdi.
Kleberson’un yediği makas, acaba Brezilyalı yıldızın aklında ve davranışlarında bir oynama yapacak mı?
Beşiktaş, dün tek ön libero oynadı. Ve Serdar Kurtuluş hiç de sırıtmadı. Kleberson’u aratacak bir orta saha sıkıntısı da çekmedi Beşiktaş...
Daha güçlü bir rakip karşısında böyle bir düzen, yani, tek ön libero ve çift santrfor nasıl bir sonuç verir... Bu da tartışılabilir. Beşiktaş’ta Delgado’nun varlığı sanki unutuldu. Tribündeki taraftar bile Beşiktaş’ı artık onsuz düşünüyor.
Ancak, Jean Tigana’nın farklı davranacağını biliyorum. Ligin ikinci yarısının ilk maçında Delgado’lu bir kadro kimseleri şaşırtmasın.
O, Tigana’nın prensi!
* * *
Beşiktaş’ta taşlar yavaş yavaş yerine oturuyor. Sağ kanatta Ali Tandoğan veya Burak Yılmaz, sol kulvarda İbrahim Akın her koşulda Beşiktaş’ın hücum gücünü renklendirecek tipler...
İbrahim Akın’ın dünkü performansına bakmayın. Kötü de oynasa rakip kaleye herkesten çabuk koşan bir futbolcu. Gol şansı da fazla...
Tigana’nın bir konudaki sözlerine aynen katılıyorum... "Beşiktaş, attığı gollerin değerini bilmiyor. Ve beklenmedik anlarda goller yiyor."
Rize karşısında attığı gollerin dışında sayısız fırsat yakaladı. Ve bir kolay gol yiyerek bir ara skoru tehlikeye attı.
Beşiktaş’ı ligde yıkan da bu goller değil miydi?
Yazının Devamını Oku 15 Aralık 2006
JEAN Tigana, yürekli bir oyun kurgusu ile oynattı Beşiktaş’ı. Tigana’nın maç öncesi sözlerini bir fantazi gibi algılayanlar, doğruyu Beşiktaş’ın hücum hevesinde buldular. Neler söylemişti Tigana... "Beşiktaş, attığı golü koruyabilen bir takım değil. Bunu düşünerek hiçbir komplekse kapılmadan saldıracağız. Hücum oynayacağız!"
Ve Beşiktaş, Tigana’nın sözleri doğrultusunda, hücum hevesini hiç eksiltmeden sürdürdü. İlk 15 dakika, Beşiktaş’ın oyuna ısınamadığı ve savunmada rakibi kontrolde sıkıntılar yaşadığı bir bölümdü.
Leverkusen’in kaçırdığı 3 pozisyon ilgi alanımın dışında... Bobo’nun harcadığı iki net pozisyonun acısını ise, herkes gibi ben de hissettim.
Ve kaçan fırsatlar hemen bir soru ve tartışma ortamını gündeme düşürdü... "Nobre bunları atar mıydı?"
Her ikisi de Nobre’nin fırsatçı kimliğine uygun pozisyondu. Ancak, kenarda bekleyen bir oyuncu için yorum yapmak sadece bir fantazidir.
Öyleyse, dövünmenin anlamı ne!
Böylesine hücum hevesini diri tutan Beşiktaş’ta Ricardinho’nun temposuna Kleberson’un yardımcı olacağını düşünüyordum.
Kleberson aksine, ilk yarıda Ricardinho’nun yaratıcı kimliğine ayak uyduramadı. Özellikle geriye oynayarak Beşiktaş’ın hücum süratini yavaşlattı. Zamanı boşuna harcadı. İkinci yarıda ise, bu uyuşuk halinden sıyrıldı. Orta sahanın oyuna ağırlığını koymasında, Kleberson’un katkısı vardı.
* * *
Özellikle birkaç isim diğerlerinden farklıydı. Biri Ricardinho, diğeri İbrahim Üzülmez. Maçın kahramanı Runje’ye ayrı bir övgü paragrafı ayıracağım.
Hırvat kaleci, moralman üst düzeydeydi. Hiçbir pozisyonda falso yapmadı. Performansı ile arkadaşlarını yüreklendirdi. Penaltı atışını bile karşıladı. Ama dönen topu Beşiktaşlı oyuncular ailece seyrettiler.
Uyanık ve çabuk biri çıkıp da boşta kalan topa müdahele edemedi. Burada Runje’nin dışında kalan her bir Beşiktaşlı futbolcuyu suçluyorum.
İbrahim Üzülmez, sol kanadı mükemmel kullandı. Oyunun her iki yönünü de düzgün oynadı. Bir yüreği var, mangal gibi...
Ricardinho, olağanüstü tekniği ile atakları yönlendiren isimdi. Maçın geneline bakınca, Koray ve Baki Mercimek de ilk 15 dakikanın dışında başarılıydı.
Yine de Baki Mercimek’e bir sitemim olacak.
Kayserispor maçında Iglesas’a aynı hareketi yaptı. Hakem Barış Şimşek çalmadı. Es geçti. Ama İtalyan hakem Paparesta yakaladı ve bastı düdüğü...
HÜRRİYET’in başlığı maçın havasını ne güzel anlatıyor.... BÖYLE Mİ BİTECEKTİ!
Hele hele Beşiktaş’ın yediği ikinci golden sonra Ali Tandoğan’ın yakaladığı net bir pozisyondaki bencil davranışını... Ve hemen ardından Ricardinho’nun penaltı golünü hatırladıkça... Kaçan olası bir beraberliğin acısı insanın yüreğine taş gibi oturuyor. BÖYLE BİTMEMELİYDİ!
Yazının Devamını Oku 12 Aralık 2006
BİR ay, hadi biraz daha gerilere gidiyorum, birbuçuk ay öncesinin klasik manşetlerinden bir örnek sunuyorum... Hangisi önce gider!
O günlerin gündeminden hiç düşmeyen bu manşetin içeriğinde, 3 teknik adamın ömrü tartışılıyordu...
Jean Tigana, Erik Gerets ve Zico.
Jean Tigana sanki gün sayıyordu. Ha bugün ya da yarın...
Erik Gerets her maç sonrası medyanın dayağını yiyordu.
Ve Zico kurbanlık koyun gibi kaderiyle boğuşuyordu.
Birbuçuk ay öncesinin gündeminden hiç düşmeyen o soruyu, şimdi bir kez daha gündeme taşısam... Ve sorsam...
Hangisi gider?
Söyleyin hangisi gider. Susmayın bağırın.
Hiçbiri!
Niye değiştiniz?
Eh, alan memnun satan memnun!
F.Bahçe, ezeli rakibi G.Saray’ın 7 puan önünde. Ve mutluluktan uçuyor.
G.Saray, 7 puanlık farkı pek önemsemiyor. Lafı uzatanlara ve işi bilimsel verilere dökenlere yanıtı hazır...
20.45’i unutma!
Beşiktaş, 8 puanlık farkın galiba farkında değil. G.Saray’ın umutla yaşadığı bir ligde o neden karalara bürünsün ki.
Sanki, 7 puan farkla 8 puan arasında bir uçurum var!
Öyleyse, kesin tartışmayı. Sonra adınız kötüye çıkar. Damgayı yersiniz...
Kelle avcıları!
* * *
YİNE de işi biraz kurcalamak istiyorum. Şüphelerim var. Madalyonun diğer yüzündeki gerçekleri hatırlayarak diyorum ki...
Acaba, her şeye karşın içlerinden biri sakata gelir mi?
Zico’yu bir kenara koyuyorum. Bir facianın ötesinde sezon sonuna dek Zico’yu kimse yerinden oynatamaz.
Aynı şeyleri Erik Gerets için söylemek mümkün mü?
Bursaspor galibiyetinden sonra verdiği demeçteki şu sözler, Erik Gerets’in G.Saray’daki ömrü için bir garanti olabilir mi...
Bir kadeh şampanyaya bakar. Adnan Polat’la aramızdaki sorunu çözeriz.
Hadi hayırlısı.
Ya, şampanyanın etkisi geçip de, Polat 7 puanlık farkı yönetime taşır ve diretirse... Neler olur bilemem.
Beşiktaş’ta Jean Tigana için farklı düşünüyorum.
Perşembe günü UEFA Kupası’nda turu atlarsa, Tigana’yı kimse Yıldırım Demirören’in kanatları altından söküp alamaz.
Hep istikrardan yana olduğunu vurgulayan Demirören, Lucescu aşkına rağmen Jean Tigana ile birlikteliğini sürdürür.
Peki, Beşiktaş elenirse?
Onu sevgili Demirören’e sorun. İstikrar kalkanı, Tigana’nın Beşiktaş’taki ömrünü uzatır mı...
* * *
G.SARAY maçından sonra Bursasporlu futbolcular kaçırdıkları fırsatları şu sözlerle dile getirdiler.
Hangi takım Ali Sami Yen’de bu kadar çok gol pozisyonuna girdi. Ve harcadı...
Bu bir otokritik idi.
Aklıma Sinan Kaloğlu geldi. Keyifle izledim onu. Gerçekten iyi oynadı. Ama kaçırdığı bir-iki fırsat beni geçen yıllara götürdü.
Sinan’ın Beşiktaş’a transfer olduğu sezondu. Bir söyleşide ona bir soru yönelttim...
Beşiktaş’ta oynayabilecek bir futbolcu musun?
Samimi bir yanıt verdi...
Önemli bir eksiğim var. Son vuruşlarda yetersizim.
Sonra ünlü Van Basten’e hayranlığını dile getirip, onun kasetlerini izlediğini, bu konuda kendini geliştirmeye çalıştığını söyledi.
Yıllar öncesi onun bu sıcak yanıtına ben de samimi duygularımla karşılık vermek istiyorum...
Biraz daha çalış sevgili Sinan. Bir santrfor iyi oyunu ile değil, attığı goller ve kazandırdığı maçlarla anılır. Yıllar geçse de...
Çok iyi oynadığın G.Saray maçı senin için bir fırsattı. Bunu değerlendiremedin!
* * *
VE geçen haftanın çirkinliklerini tekrar gündeme taşımak istemiyorum. Ve uzunca bir süre unutulmayacak güzellikleri hatırlatarak Süper Lig’in ilk yarısını kapatıyorum...
3 Beşiktaş-Kayseri maçında Ricardinho’nun topuk pası, Burak Yılmaz’ın golünden daha çok alkış aldı.
3 G.Saray-Bursa maçında Sabri’nin kaptığı topu 80 metre taşıması... Attığı çalım ve gol vuruşundaki ustalık, Ali Sami Yen’deki en güzel goller listesine yazıldı.
3 Aynı maçta Okan Buruk’un attığı goldeki nefis plase yılların deneyiminden bir örnekti.
3 A.Gücü maçında Tuncay ’ın nefis pası ve Appiah’ın iki defans oyuncusunu ekarte ederek attığı gol, haftanın bir başka güzelliğiydi.
Israrla bir çirkinliği yazmamı istiyorsanız...
Ankaragücü-F.Bahçe maçında Şeref Tribünü’ndeki olaylar, çirkinliğin de ötesinde doğacak yeni kavgaların habercisiydi.
İyi tatiller süper fanatikler. Her şeye karşın bu ligi seviyoruz!
Yazının Devamını Oku 10 Aralık 2006
BEŞİKTAŞ’ın savaşan kimliğini ve kazanma duygularını alkışlayanlara gönülden katılmak isterdim. Böyle düşünenlerden ayrıldığım ve uzaklaştığım noktalarda Beşiktaş’ın yaşadığı bazı sıkıntıları dün gece bir kez daha gördüm.
Hatta, bir yenisini daha yakaladım... Beşiktaş’ta Ricardinho’nun dışında hiçbir futbolcu, oyuna düşünce ve pozisyon zenginliği katamıyor.
Ve her bir futbolcu sorumluluk taşıdığı bölgenin birer bekçisi gibi davranıyor.
Özellikle hücuma çıkışlarda rakip savunma bloğunun dengesini bozacak... Ceza alanı çevresinde topsuz koşularla yine rakip savunmanın yerleşim düzenini dağıtacak farklı girişimleri beceremiyor Beşiktaş. İlk 45 dakika sonunda düşünmeye başladım ve yıllar öncesine döndüm. Ve Metin-Ali-Feyyaz üçlüsünü hatırladım. Onların her biri, oyunun hücum yönünü değişik bölgelere taşırdı. Yine her biri rakip savunmayı hataya zorlayacak topsuz deparlarla beklenmedik pozisyonlar yaratırdı.
* * *
Dün gece ilk 45 dakikada böyle farklı bir yoruma yönelen futbolcuya veya hücum organizasyonuna rastlamadım.
26. dakikada Nobre’nin sağ kulvarı kullanarak yarattığı pozisyon... Ve İbrahim Akın’ın müthiş volesi dışında bir güzellik göremedim.
İşte bu organizasyonda Nobre’nin alan değiştirmesi ve İbrahim Akın’ın topsuz alana attığı depar, beni Metin-Ali-Feyyaz’lı günlere götürdü.
Beşiktaş böylesine bir yorum zenginliğini attığı golde bir kez daha yaşadı.
Serdar Kurtuluş’un başlattığı atakta, Ricardinho’nun nefis topuk pası ve Burak Yılmaz’ın pozisyon sezgisi enfes bir golü beraberinde getirdi.
* * *
Beşiktaş’ta bazı gerçekler artık net çizgilerle belirleniyor. İbrahim Akın’ı, sol kulvarda rakipsiz görüyorum.. Jean Tigana bu bölgede hiçbir fantaziye yönelmeden, sol kanadı Akın’a teslim etmeli.
Burak Yılmaz sağ kulvarı ateşleyecek özelliklerle donatılmış, direkt kaleye oynamayı seven bir futbolcu. Tigana, bu bölgede de bir macera aramasın. Alternatifi de Ali Tandoğan’dır.
Nobre için farklı şeyler yazamıyorum. Çünkü Tigana onu bir hamal gibi kullanıyor. Ve geniş bir alanda nefes nefese koşturuyor. Ve yorulduğu anda çekip alıyor oyundan. Dün gece yaptığı gibi...
Jean Tigana, Nobre’nin ceza alanındaki becerisini bir hatırlayabilse... Onu kullanış biçimi ne Nobre’ye ne de Beşiktaş’a bir yarar sağlıyor!
Ve bir not... Hakem Barış Şimşek, Baki’nin ceza alanı içinde Mendes’i itmesine hiç bir tepki vermedi. Acaba göremedi mi? Yoksa, görüp de pas mı geçti...
Yazının Devamını Oku 5 Aralık 2006
BİR hafta yaygarasını yaptık. F.Bahçe-G.Saray maçını dünya derbileri arasında bir numaraya taşıyan footballderbies internet sitesi’nin haberi ile çılgına döndük. Ve yine hafta boyunca haberi spor sayfalarının manşetlerinde süsleyip püsleyip bir sünnet çocuğu gibi dolaştırdık. Sonra Gerets’e taş atıp kaşını yardık.
Mondragon’un kafasında şişe patlattık.
Bir yenilginin öfkesinden tribün koltuklarını söküp sahaya fırlattık.
Bir polisin tabancasını alıp, bıçağı sapladık. Kan akıttık.
Ve maçı izlemeye gelen Japon Haber Ajansı muhabirine soruyorlar...
Nasıl buldun dünya derbisini?
Japon, gözlerini kısa kısa yanıtlıyor soruyu...
Böyle bir atmosferi yaşadığım için kendimi mutlu hissediyorum!
Şimdi daha iyi anlıyorum, F.Bahçe-G.Saray maçının dünya derbisi olarak tanımlanmasını. Ama Japon meslektaşım gibi mutlu değilim. Üstelik kötüyüm...
Yine kan tuttu beni!
* * *
ŞİMDİ de derbi sonrasının haberleri ile dolu bir hafta geçireceğiz. Baş aktör tartışmasız Erik Gerets...
Maç öncesi söylediklerini hatırlamaya çalışın.
Derbinin sonucu benim kaderimi belirleyebilir!
Artık top G.Saray yönetiminde. Derbi yenilgisine ve F.Bahçe ile aradaki 7 puanlık farka getireceği yorum, Gerets’in kaderini belirleyecek.
Ancak, G.Saray yönetiminin derbi öncesi bazı girişimlere yöneldiği de biliniyor.
İtalya Milli Takım Teknik Direktörü Lippi’nin kapısını çalmışlar.
İtalyan hoca, yorgun olduğunu söylemiş. Yine de kesip atmamış...
Ancak, gelecek sezon için düşünebilirim.
Demek ki, olası bir depremin öncü sarsıntıları var G.Saray’da. Ancak, şu anda bir kan değişikliği G.Saray’a ne gibi yararlar sağlar? Bu da G.Saray yönetiminde konuşulacak ve tartışılacak. Belki de hafta içinde yeni bir teknik adamın ismi gündeme gelecek.
Bilemiyorum, gözünüzden kaçtı mı?
Yenilgiye karşın Gerets’e yönelik suçlamaların şiddeti, diğer haftalara oranla daha hafifti.
Hatta, yenilginin hesabını yönetime kesen eleştiriler de vardı. Soruyorlardı yönetime...
Gerets’e ne verdiniz ki, ne bekliyorsunuz?
İşte Gerets böyle bir ortamda yeni bir haftaya giriyor. Ve moralini bozmadan ve de kafasına atılan taşa aldırmadan espri de yapıyor...
Keskin nişancıymış. Tebrik ederim!
NOT: Gerets’in sözleşmesi sezon sonunda bitiyor. G.Saray yönetimi, Belçikalı hocayı sezon bitmeden gönderirse, ödeyeceği tazminat 1 milyon 200 bin dolar.
* * *
VE JEAN TİGANA bir yara da Başkent’te aldı. Maç sonrası Tigana üzüldüğünü dile getirdi ve lafı dönüp dolaştırıp eleştirilere bağladı. Ve dedi ki...
Beni eleştirebilirsiniz. Teknik eleştirilerde bulunabilirsiniz. Ama şerefime ve dürüstlüğüme asla dil uzatamazsınız.
Aynen katılıyorum Tigana’ya. Ve böyle bir yaklaşıma da kızıyorum. Bunu samimi duygularımla bildiriyorum.
Ama bir de madalyonun diğer yüzüne, gazete manşetlerine bakıyorum ve soruyorum Tigana’ya...
Şu başlık neyin ifadesi?
Pas avec toi! Yani, seninle olmuyor.
Öyleyse, bu zoraki beraberliğin anlamı ne?
Yönetimin istikrar arayışı mı, yoksa yüksek bir tazminat sancısı mı?
Öyle veya böyle. Sevgili Tigana senden nasıl bir manşet bekliyorum. Söyleyebilir miyim...
Pas avec moi! Yani, benimle olmuyor.
Böyle bir açıklama yap ve boz bu nikahı.
O zaman dürüstlüğüne laf uzatanların karşısında koca bir kalabalık bulacaksın. Diyecekler ki...
Beşiktaş’tan aldığı her kuruş helal olsun. Mert adammış!
* * *
VE yine derbilere dönüyorum. HÜRRİYET maç öncesi tahminlerinde bu sezon oynanan tüm derbilerin sonuçlarında yüzde yüz isabet sağladı.
Arkadaşımız Sıddık TURGUT’un araştırmaları sonucu üç derbinin maç öncesi başlıkları şöyleydi... G.Saray-Beşiktaş: Bu derbi berabere bitmez. (G.Saray 1-0 kazandı)
F.Bahçe-Beşiktaş: Beşiktaş Kadıköy’den yine puansız dönmez (Derbi golsüz sonuçlandı)
F.Bahçe-G.Saray: Bu derbi golsüz geçmez (F.Bahçe 2-1 aldı)
Ayrıca, F.Bahçe-G.Saray derbisinin gol periyotlarında da doğru tahminde bulunduk.
İşte böyle sevgili okurlar. Derbiler biter. Derbi heyecanı hiç bitmez!
Yazının Devamını Oku