Korkut Göze

Nereye kadar hocam!

22 Aralık 2008
BİR derbide iki sarı karttan kızarmak ve oyundan atılmak bir takımın kaderine dinamit koymaktır. Böyle bir çılgınlığı Fener derbisinde Cisse, Ali Sami Yen’de de Delgado yaptı. Hadi, Çakır’ın Delgado’ya çıkarttığı ikinci sarı kartı, biraz abartılı düşünelim. Ancak, sarı kart damgasını yemiş bir kaptanın, hoşgörüye buz gibi bakan bir hakeme el-kol işaretleri ile yaklaşması inanılmaz bir sorumsuzluktur.

Ve bir adı da ihanettir. Cüneyt Çakır’ın yorumu ise bir fantazidir!

Her neyse... İlk yarıda yediği iki golden sonra kalan dakikalarda Beşiktaş’ın çekeceği sıkıntıları görmeye başladım.

Korkularım, savunmaya yönelik kronik ve kişisel hataların derbiye de yansımasıydı. Penaltılara bir itirazım yok. İlkinde Arda’yı kıskaca almış bir savunma üçlüsü, kaybolmuş bir pozisyonu penaltıya kadar götürüyorsa...

İkincisinde, Uğur İnceman henüz olgunlaşmamış bir pozisyonda, Lincoln’ü kaçırdıktan sonra el-ense deneyişleri ile rakibi ceza sahasında yıkıyorsa... Yediği bu kolay gollerle Beşiktaş’ın kazanmasını düşünmek iyimserlikten öteye gidemezdi.

* * *

Bunların her biri dünkü derbinin net görüntüleriydi. Ancak Beşiktaş’ı yenilgiye sürükleyen perde arkasındaki çelişkilerden birkaçını daha gündeme taşıyacağım.

Beşiktaş’ın orta alanda rakibe böylesine rahat ve kolay oynama fırsatı vereceğini hiç düşünmüyordum. Bu alandan Beşiktaş yarı alanına kaçan G.Saraylı sayısı kalabalık bir orduyu andırıyordu.

Beşiktaş orta alanı, bu istilaya hangi direniş mangası ile barikat kurabilirdi. Cisse, Delgado veya Seric’le mi... Ya da Beşiktaş’ın hücum gücünü oluşturan, ancak orta alanda ve sağda-solda koşmaktan halsiz düşen Nobre-Holosko ikilisiyle mi?

Beşiktaş’ın derbiyi kazanması mantık-akıl ve taktiksel açıdan mümkün değildi. Ve kazanamadı.

* * *

Ne Garip!
Beşiktaş bir derbideki kaderini sadece Tello’nun ayağından çıkacak toplara, paslara bağlamıştı.

Onu da geçiyorum... Tello top atacağı Nobre’nin orta sahadan kopup gelmesini beklerse... Holosko’yu sağ kanat yerine savunmaya yönelik bir noktada görürse... Atacağı pastan ne olur?

Beşiktaş, oyunun genelinde adeta bir hatalar zinciri oluşturdu. Savunmada-orta sahada ve hücumda. Bunu direkt Delgado’nun kırmızı kartına... Veya Cüneyt Çakır’ın Beşiktaş’ı çileden çıkartan birkaç düdüğüne bağlamayacağım.

Galatasaray derbisi Beşiktaş’a ağır geldi. Rakibin formu ve oyun kalitesi ağır bastı. Hiçbir Beşiktaşlı derbinin kaderini değiştirebilecek performansı gösteremedi.

Derler ki... Derbi kendi kahramanını yaratır.

Baktım da, Beşiktaş’ta maçı kurtaracak tek kahraman göremedim. Kusura bakmasın Mustafa Denizli hocam da depremden kurtulamadı.

Ve o da Ali Sami Yen’e gömüldü!

Gelecek haftalar Beşiktaş’a neler getirecek, meraklanıyorum. Yine de Denizli’nin maçtan sonra söylediği sözlerin gerçekleşeceği günü sabırla bekleyeceğim...

Benim adım Mustafa Denizli, bu takımın adı da Beşiktaş ise, neler olacağını herkes görecek!

Biz de bekliyoruz hocam.
Yazının Devamını Oku

Aile içi şiddet!

16 Aralık 2008
SADECE bir haftalık ömrü kaldı Süper Lig’in... Haftaya bir düdük sesi Süper Ligi uzun bir tatile gönderecek. Derbi haftasının dedikodu ve haberlerine dalmadan geçen haftadan yükselen feryatları gündeme taşıyacağım.

Canı yanan basıyor çığlığı. Bursaspor’a son dakika golü ile yenilen ve liderliği Sivas’a kaptıran Trabzonspor’un öfkesini bir dinleyin...

Hakemlere hoşgörü ile yaklaşmamız ahmaklık gibi algılanmış olacak ki, Trabzonspor’a karşı olumsuz davranışlar sürüp gidiyor!

Trabzonspor Yönetimi adına konuşan Hasan Yener, daha sonra açıklamanın en acı satırlarını ardı ardına sıralıyor...

Bursa maçında yediğimiz ofsayt golü bir hakem hatası olarak görmüyoruz.

Yener,
bunları da söyledikten sonra bir matador gibi son vuruşu yapıyor...

Evet, yediğimiz ofsayt gol Trabzonspor’a karşı yürütülen kasıtlı bir planın parçasıdır!

Bu açıklama, işin tinsel-manevi yönü. Parasal yönüne de başkan Sadri Şener’den ağır bir bindirme geliyor...

25 milyon Euro yatırım yaptık. Üç haftadır hakem hataları ile boğuluyoruz!

Sayın başkanın son cümlesi ise, zehir-zemberek...

Herkes görevini iyi yapsın. Yoksa, bu iş genel kurulu toplamaya kadar gider!

Açıkçası diyor ki...

Bozmayın kafamızı, işi yeni bir federasyon seçimine kadar götürürüz.

Eyvah... Bir hafta sonra ilk yarısı bitecek Süper Ligi bekleyen felaketi şimdiden hisseder gibiyim...

Hele hele, ligin zirvesine 6 takım birden göz koymuşsa... Ve her biri şampiyonluk rüyaları ile yaşıyorsa...

Bu çığlıklar hiç eksilmeyecek. Canı yanan basacak feryadı!

Sadece zirveye oynayanlar değil. Bir de can derdine düşenler var. Düşme korkusu ile yaşayanlar...

Onların gürültüsü de eklenince...

Tüylerim diken diken oluyor.

HHH

BU
feryat da bir gençten...

Aile içi şiddet uyguluyorlar!

Beşiktaşlı Serdar Özkan, Ankaragücü maçında oyundan çıkarken, seyircinin tepkisine bu cümlelerle karşılık vermiş.

Nefis bir yorum. Açıklaması da şöyle...

İnönü Stadı bizim aile ocağımız. Oradaki kişileri aile büyüklerim ve kardeşlerim gibi görüyorum. Hocam beni oyundan alırken taraftarların ıslıkları ve sarfettikleri sözler bana acı veriyor.

Ve genç Serdar çektiği acının şiddetini anlatmak için adeta çırpınıyor. Ve diyor ki...

Aile ocağımda, aile içi şiddetle karşılaştım!

Peki, nedir bu çocuğun suçu?

Kötü oynamak.

Oysa, Serdar Özkan böyle düşünmüyor...

Nefesim tükenene kadar savaşıyorum. Böyle bir nefreti hak etmiyorum. Ve yine de ailemi çok seviyorum.

Bu da canı yanan bir gencin feryadı.

Serdar’ın acısı beni de etkiledi. Ancak, düşünmeye de zorladı. Düşündükçe de aklıma bazı şeyler geldi...

Sevgili Serdar, seyircinin tepkisi sakın senin özel yaşamına karşı duydukları öfkeden olmasın?

Beşiktaş’ta oynadığın ilk maçı hatırlıyorum. Şahaneydin... Seni alkışa boğdular.

Seyircinin bu öfkesini ve tepkisini bir daha gözden geçir. Olur mu sevgili kardeşim...

HHH

VE
yeni bir derbi haftasına girdik.

G.Saray ve Beşiktaş şimdiden paçaları sıvadı. Her iki takım teknik direktörü derbiye bazı planlar yapıyor.

Skibbe’nin birkaç kozu var. Aynen şöyle söylüyor...

Beşiktaş savunması baskı görünce hatalar yapıyor.

Demek ki, oyunu Beşiktaş üzerine yıkacak. Hücumda etkili adamları ile vuracak.

Dahası var...

Bir de adam markajı uygulatacak. Kime mi? Beşiktaş’ın en formsuz ve eleştirilen adamına. Matias Delgado’ya!

Mustafa Denizli’ye gelince...

Neler yapacağı belli olmaz. Son derbiye bir yeni yıl sürprizi hazırlayabilir. Yine bu derbide beklenmedik bir isme, sürpriz bir görev verebilir.

Ancak, en büyük sürprizi ne olur, söyleyebilir miyim...

Lincoln’ün Ali Sami Yen’de gönlünce dolaşmasına izin verirse, kıyamet kopar.
Yazının Devamını Oku

Dersini iyi çalış!

14 Aralık 2008
OYUNUN teknik bölümüne ısınırken, sizlere Beşiktaş’ın dün geceki fotoğrafından birkaç kare göstereceğim. 8. dakikada Gökhan Zan ayağındaki topu beklenmedik bir şekilde rakibin önüne attı. İnanılmaz bir hataydı. Ucuz atlattı Beşiktaş...

İki dakika sonra gözüme bir başka kare takıldı. Zapo ile İbrahim Toraman arasında başlayan bir tartışma, Ekrem Dağ’ın aracılığıyla tatlıya bağlandı.

Ve Beşiktaş, ilk yarıda golün ötesinde 4 net pozisyonu değerlendiremedi. Her pozisyon birbirinden kolaydı. Birini Holosko, diğerlerini Nobre dışarı attı.

Net bir biçimde görebiliyordum. Kötü sonuçların yüklediği stres, Beşiktaş’ın üzerine bir kabus gibi çökmüştü!

Ve Holosko’nun attığı golle İnönü’de yakaladığı skor avantajına karşın rahat değildi.

Fark yapacağı oyunun ilk 45 dakikasından sadece tek gol çıkarabildi.

Bu görüntüler beni gelecek hafta oynanacak Galatasaray derbisine taşıdı. İnönü’den alıp, Ali Sami Yen’e götürdü.

Ve düşünmeye başladım... Beşiktaş bir haftalık derbi hazırlığında moral kondisyon dersini iyi çalışmalı...

Çalışmanın da ötesinde ezberleyip, adeta yutmalı bu dersi.

Öyle değil mi Mustafa Hocam!

* * *

Yine dün geceyi yaşarken derbiye yönelik bazı ipuçları yakaladım. Denizli, rakibin en etkili adamı Murat Erdoğan’ın üzerine İbrahim Toraman’ı verdi. Adım adım izletti, elini kolunu bağladı.

Demek ki, derbide de aynı kelepçeyi Lincoln’e takacak.

Fedaisi mi? Büyük bir olasılıkla yine İbrahim Toraman...

Oyunun genelinde Beşiktaş pozisyon yönünden hiçbir sıkıntı çekmedi. Her dakika gol atabilecek bir izlenim verdi. Ancak, hovardalık canını yakabilirdi. Israrla kovaladığı ikinci golü ıskalaması başına beklenmedik işler açabilirdi.

Lafı nereye getirmek istiyorum, anlatacağım... Beşiktaş, rakip kalede pozisyon zenginliği yaşarken, kendi kalesinde yine sıkıntılar çekti.

Bu bölgede Ekrem Dağ’a lafım yok. Benzeri şeyi Zapo-Gökhan Zan ikilisi için söyleyemem...

Sevgili Denizli, derbide yine aynı ikili ile oynarsa, bu bölgenin çevresinde bir güvenlik çemberi oluşturabilir.

Ben böyle düşünüyorum ve gerekli görüyorum!

* * *

Ve dün geceki maçtan bazı portreler...

Delgado yine bildiğiniz gibi. Sadece dolaşıyor ve tek olumlu hareketi yok!

Cisse için de farklı bir şey yazamayacağım. Varlığını bile fark edemedim.

Nobre yine çok koştu. Çalıştı-çabaladı ama kovaladığı gole kavuşamadı.

Ve maçın son dakikalarında Ankaragücü bir pozisyon yakaladı. Gökhan Emreciksin’in şutu direkten döndü. Bu şut gol olsaydı, yaratacağı patırtıyı düşündüm. Tüylerim diken diken oldu...
Yazının Devamını Oku

5 dakikalık bayram

9 Aralık 2008
BAYRAM telaşı ve Süper Lig heyecanını birlikte yaşadık. Daha doğrusu birbirine karıştırdık. Biliyorum, 14.hafta sonuçları bazı takımların keyfini kaçırdı, kafaları bulandırdı. Ağız tadı ile geçirecekleri bir tatilin içine adeta turp sıktı.

Yine de unutmadan hepinize mutlu bayramlar.

14.hafta maçlarından birini ayrı bir yere koyuyorum. Ankaragücü-Galatasaray savaşının sadece 5 dakikalık bir bölümü diğerlerinden farklıydı.

Durgun-sessiz ve pozisyonsuz geçen bir oyun, 60.dakikadan sonra ne oldu da bir fırtınaya dönüştü anlayamadım.

Belki oynayanlar da anlayamadı!Ancak gördüm ki, oyunun bazı gereklerini yerine getirdiğin kısa bir zaman dilimi bile, maçın skorunu hemen değiştirebiliyor. Skorun da ötesinde, oyunun kaderini tümüyle etkiliyor.

Yazının Devamını Oku

Aynaya bak!

7 Aralık 2008
BEŞİKTAŞ, berbat bir gece yaşadı. Gördüklerimin çoğunu hiç yadırgamadım. Bazılarına gerçekten şaşırdım. Önce taktiksel yönden işe başlayalım. Rakip ilk yarıda Beşiktaş sol kanadını yol geçen hanı gibi kullandı. Bu kulvardan kolay bir gol buldu. Ve her atağında pozisyon rahatlığı yaşadı.

İbrahim Üzülmez’i bu bölgede yalnız bırakan düşüncenin hangi sistemle bağdaştığını hiç anlayamadım.

Bir ara Sivok, Mustafa Denizli’nin yanına koştu. Ve ısrarla, o bölgeyi göstererek bir şeyler anlattı...

Pek meraklı bir kişi değilim. Yine de neler söyledi Sivok, duymak isterdim!

Oyunun geri kalan dakikalarında gözüm hep bu bölgedeydi. Gördüm ki, Mustafa Hoca’dan ne İbrahim Üzülmez’e bir yardım, ne de sol kulvara bir önlem geldi.

Beşiktaş, oyunun genelinde beklenen performansı yakalayamadı. Oyunun kontrolünü rakipten alması, bazı isimlerin oyuna el atmasıyla gerçekleşebilirdi.

O isimler, hiç görünmedi. Örneğin, kağıt üzerinde sol kulvardan sorumlu ama Denizli’nin sahanın her bölgesinde koşturduğu Tello... Oyunda hiç görünmedi.

Daha sonra Delgado... Ve Sivok-Uğur İnceman ikilisi... Hiç biri oyuna ağırlığını koyamadı.

Beşiktaş’ı 90 dakika süresince sistemsiz ve kontrolsüz bir kalabalığa benzettim. Direnen tek kişi kaledeki Rüştü idi.

* * *

Sivok’un kalesine attığı gol için fazla yorum yapmayacağım. Şanssız bir vuruş yaptı. Ancak topa pozisyon alışı yanlıştı.

Kırmızı karta gelince, gereksiz bir işe girişti ve faturasını da 10 kişi kalan Beşiktaş’a kesti.

Bobo’nun oyundaki yeri ve pozisyonu da 90 dakika süresince aklımı kurcaladı.

Bu hücum adamını sık sık sol kulvarda ileri-geri koşarken gördüm. Oysa, onun hoşlandığı farklı bölgeleri herkes gibi biliyorum.

Mustafa Hoca da bildiğine göre, Bobo’nun oralarda işi neydi?

Bunu da anlamış değilim!

Delgado’ya kızanların sayısı her geçen hafta artıyor. Dün gece de oyuna hiç ısınamadı. Gönülsüz koştuğu belliydi. Derdi nedir, hiç sormayacağım iyice sıkmaya başladı.

Evet... Beşiktaş, taktiksel ve fiziksel açıdan berbat bir gece yaşadı.

Yediği üç gole hiç şaşırmadım. Kopyalarını geçen haftalarda da gördüm ve yaşadım.

Oynadığı oyun karşılığı yitirdiği puanları da pek yadırgamadım.

Ancak, Mustafa Denizli gibi deneyimli bir teknik adamın Beşiktaş’ın 90 dakikalık haline taktiksel açıdan bir çare üretememesi, beni gerçekten şaşırttı.

Beşiktaş bu yenilgiye hiçbir mazeret aramasın...

Aynaya baksın nedenini orada görecektir!
Yazının Devamını Oku

Gerçekten korkak mı!

2 Aralık 2008
HAFTA sonu, Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi ile sarsıldı. Ve derbi depremi Mustafa Denizli’yi fena hırpaladı. <br><br>Denizli’nin üzerine çöken eleştiri ve yorumlar, hocayı belki de en sağlam yerinden yaralıyordu.

Korktu ve kaybetti!Gerçekten korktu mu hücum futbolunun öncüsü, yüzde 51’in mucidi-yaratıcısı?

Şu günlerin Denizli’yi ne denli sıktığını da biliyorum.

Hatta yüzüne taktığı o tebessüm maskesinin arkasına sakladığı çökmüş suratı görebiliyorum. Ve birkaç kelime ile şu korkaklık işine değinmek istiyorum. Yeri geldi mi aklıma takılır...

Cesaretle hareket etmeyen kişi korkak mıdır?

Yazının Devamını Oku

Zor hocam zor!

30 Kasım 2008
YİNE yaptı yapacağını... Sahaya sürdüğü onbir ile kafaları bir anda karıştırdı Denizli... Kadroya bakanlar, hocanın neler düşündüğünü önce mantık masasına yatırdılar. Sonra yorumlarını sundular...

Çoğunluk savunma ağırlıklı kadroya bir anlam veremedi. Kimine göre, Denizli fantazileri bir kenara iterek, derbinin koşullarına uygun bir kadro ile çıkmıştı sahaya...

Yedekler listesine göz atanların feryadı ve gürültüsü ise, diğer yorumcuları bastırdı...

Tello, Holosko ve Bobo böyle derbide kulübeye hapsedilmez!Hadi, onların açıkça söyleyemediğini ben haykırayım...

Nerede kaldı Mustafa hocanın cesareti!Bu, işin bir yönü. Hemen diğer yakasına geçiyorum. Bir bakıma yadırganan ve biraz da eleştirilen kadro Cisse’nin kırmızı kartına dek, hiç sırıtmadı.

Yazının Devamını Oku

Laf aramızda korkuyorlar

29 Kasım 2008
Sadi Kemal Yaşar: "Samimi söylüyorum. F.Bahçe, G.Saray derbisi kadar rahat değil." İsmail Er: "Beşiktaş her şeyi ile hazır. Ancak yine de tedirgin." FENERBAHÇE-Beşiktaş derbisini, iki takımı yıllardır takip eden İsmail Er ile Sadi Kemal Yaşar’ın gözüyle analiz etmek istedik. Yazarımız Korkut Göze sordu, muhabirlerimiz dev maçı masaya yatırdı.

1-Sevgili Sadi, Aragones’e güveniyor musun. Bu derbinin üstesinden gelebilir mi?

"G.Saray derbisini hatırladıkça, bu derbinin Aragones için iyimser şeyler düşünüyorum. Ama diğer maçlar ve saçmalıklar aklıma gelince..."

-Sevgili İsmail, Mustafa Denizli’ye güveniyor musun?

"Elbette, özellikle zekası, deneyimi ve farklı kimliği ile güvenilir bir teknik adam."

2-Hangisi bu maça etkili ve farklı taktiksel bir yorum getirebilir?

Sadi Kemal Yaşar: "
Bana göre Denizli. F.Bahçe dönemini hatırlıyorum. Takımı derbilere çok iyi hazırlardı. Ama nedense, sahada beklediği sonuca ulaşamazdı."

İsmail Er: "Getirebilir. En önemli özelliği de bu. Beşiktaş derbiye farklı bir çehre ile çıkacak."

3-Sevgili Sadi. Beşiktaş teknik direktörü olsan, iyi tanıdığın F.Bahçe’yi nasıl vururdun?

"F.Bahçe orta sahasının kaptıracağı toplarla Fener’i vururdum. Kapılan her topu F.Bahçe savunmasının arkasına atarak, pozisyon yaratırdım."

-İsmail Er, sen iyi tanıdığın Beşiktaş’ı nasıl yıkardın?

"Beşiktaş’ın öncelikle sol kanadına yüklenerek ve bu bölgeden savunmanın dengesini bozarak işi bitirirdim."

4-Bu derbinin kahramanı kim olabilir?

Sadi: "
Oynarsa Kazım Kazım... Aragones onu özel hazırladı."

İsmail: "Bana göre, Holosko... F.Bahçe defansını deli edecek driplinglere sahip."

5-F.Bahçe bu derbiye yeteri kadar hazırlandı mı?

Sadi: "
Gerektiği kadar değil. Porto maçı ve stresi daha iyi hazırlanmasını engelledi."

-Sevgili İsmail, Beşiktaş ne durumda?

"Kafa ve fizik olarak tam hazır. Yönetim kesenin ağzını açınca, moral açıdan da keyifler yerine geldi."

6-Aragones’in Beşiktaş’ta özel önlem alacağı bir oyuncu var mı?

Sadi: "
Şimdiye dek oynadığı maçlarda kişiye özel bir önlem almadı. Aragones, alan savunmasına önem veriyor."

-Denizli’nin, F.Bahçe’de özel önlem alacağı futbolcu kim?

İsmail:
"Tek adam Alex olur. İbrahim Toraman’ı Alex’in peşine takar. Bir maç boyu kovalar."

7-Kalecilerin skoru ve sonucu etkileyeceğine inanıyor musunuz?

Sadi: "Kesinlikle inanıyorum. Rüştü deneyimli ve bir adım önde. Ancak, Volkan’ın bir huyu var. İyi konsantre olduğu maçları mükemmel oynuyor. Yine denk gelirse, sonucu etkiler."

İsmail: "
Özellikle Rüştü pozitif yönden bu derbinin kaderine imza atabilir. Bir sohbetimizde 1996 sezonundaki kadar formda olduğunu söyledi."

8-F.Bahçe’nin derbideki avantajlarını sayar mısın?

Sadi: "Öncelikle taraftar... Gökhan Gönül’ün yükselen formu. Her şeye karşın Alex’in varlığı. Carlos’un sürpriz frikikleri..."

-Sevgili İsmail, Beşiktaş ne gibi avantajları var?

"Denizli Beşiktaş’ı bir hafta boyunca bu derbiye hazırladı. Yüreklendirdi, motive etti. Her bir futbolcu bu derbiye kilitlendi. Dilerim, ters tepki yapmaz."

9-Aragones’in oyun planı ne olabilir?

Sadi: "
Sabırlı ve ayağa oynayarak topu sahiplenmek. Orta sahaya egemen olmak. Ve ölü topları iyi kullanmak..."

-Mustafa’nın oyun planı nedir?

İsmail:
"Hocanın değişmez klasiği... Önce hücum, sonra yine hücum. Rakibi hücumla bozacak."

10-Sevgili Sadi, Beşiktaş’ta F.Bahçe’nin planlarını bozacak futbolcu kim olabilir?

"Net bir şekilde Nobre. Fener savunması için tam bir problem. Ne zaman nerede ne yapacağı belirsiz bir futbolcu."

-Sevgili İsmail, F.Bahçe’de Beşiktaş’ın oyun düzenini alt üst edecek futbolcu kim olabilir?

"Aragones oynatırsa Kazım, Beşiktaş’ın düzenini bozabilir. Ters bir adam...

11-Hakem Bünyamin Gezer, bu derbinin tansiyonunu kaldırabilir mi. Üstesinden gelebilir mi?

Sadi: "
Mutlaka tartışmalı, gürültülü pozisyonlar olacak. Bildiğim bir şey var. Bünyamin hoca, gördüğünü çalan bir hakem. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Ama kariyeri yeter mi, bilemem."

İsmail: "Önce bir konuyu vurgulamak istiyorum. Bünyamin Gezer defolu bir isim değil. Bu nedenle taraftarlar bu yönden hiçbir endişe duymasın. Gerisi kolay. Yanlış yapsa da, insan olduğunu düşünün..."

12-Sevgili Sadi, bir sonuç söyle?.

"Önce beraberlik. Sonra Fener."

-Sana göre sevgili İsmail?

"Gönlüm ve mantığım 1-0 Beşiktaş diyor!"

13-Son soru, kim kimden korkuyor?

Sadi: "Samimi söylüyorum. F.Bahçe, G.Saray derbisi kadar rahat değil."

İsmail: "Beşiktaş her şeyi ile hazır. Laf aramızda yine de tedirgin."
Yazının Devamını Oku