Paylaş
Korktu ve kaybetti!
Gerçekten korktu mu hücum futbolunun öncüsü, yüzde 51’in mucidi-yaratıcısı?
Şu günlerin Denizli’yi ne denli sıktığını da biliyorum.
Hatta yüzüne taktığı o tebessüm maskesinin arkasına sakladığı çökmüş suratı görebiliyorum. Ve birkaç kelime ile şu korkaklık işine değinmek istiyorum. Yeri geldi mi aklıma takılır...
Cesaretle hareket etmeyen kişi korkak mıdır?
Yani, cesaret ile korkaklığın arasındaki uçurumda bir başka dünya yok mudur... Bir akıl alemi veya bir mantık süzgeci gibi...
Ben de merakla bir yanıt arıyorum Denizli’nin ruh haline...
Gerçekten korkak mı?
* * *
BİRKAÇ soru soracağım. Lütfen yanıtlayın ve bana yardımcı olun...
Bir teknik adam salt Holosko’yu oynatmadı diye bir anda korkak damgası yer mi?
Bu derbide benim de gönlümden Bobo geçiyordu. Başkaları da Holosko-Nobre-Bobo üçlüsü ile saldırmasını istiyordu Denizli’nin. Yine soruyorum...
Beşiktaş’ın fiziksel yapısı ve derbi gerçekleri aynı anda bir takımda Holosko-Nobre-Bobo üçlüsünü kaldırabilir mi?
Veya Beşiktaş’ın başında bir başka teknik adam olsaydı, aynı yürekli davranış o teknik adamdan beklenir miydi?
Denizli’den bekleniyor.
Niye?
Çünkü o, hücumu dilinden hiç düşürmeyen bir teknik adam!
* * *
SORULARA devam ediyorum...
Denizli’nin sahaya savunma ağırlıklı bir kadro ile çıktığı söyleniyor. İ.Toraman, Zapo, Gökhan Zan, İ.Üzülmez. Ekrem Dağ, Hatta Cisse ve Sivok...
Sayısal açıdan sanki bir defans yığını. İyi de...
Cisse’nin kırmızı kartına kadar bu kadronun oyun planında ana düşünce neydi?
10 kişi kalana dek, hücumda daha çok görünen... Hücumu daha çok düşünen... Ve rakip kaleye iştahla saldıran ve keyifle izlenen takım kimdi?
Rakamlar Beşiktaş diyor!
Öyleyse, korkaklık bunun neresinde. Yine tersini düşünenler, şöyle bir soru sorabilir...
Böyle saldıracaktı da niye Bobo-Holosko dururken, bu işi savunma adamları ile yapmaya kalktı.
Çok isterdim, Beşiktaş’ın bu derbiyi 90 dakika 11 kişi ile oynamasını. Kazanır veya kaybedebilirdi.
Ancak, derbinin 41.dakikasına dek sunduğu zevki, oyunun tümüne yayacağından hiç şüphem yoktu. Her neyse. Sorulara devam...
Cisse, Beşiktaş’ı 10 kişi bırakmasaydı. Geri kalan 45 dakikalık bölümde, Denizli’nin oyun planında ne gibi düşünceler saklıydı. Bu oyun planında Bobo veya Holosko’ya yer var mıydı?
Kim bilebilir? Denizli’ye inananlar der ki...
İkisinden birini kesinlikle oynatırdı.
İnanmayanların yanıtı hazır...
Oynatacak olsaydı baştan oynatırdı.
Oynatır veya oynatmaz. Denizli yürekli veya korkaktır. Ama benim de söyleyeceğim bir şey var...
Allah aşkına, Kadıköy derbisini çocuk oyuncağı mı zannediyorsunuz!
* * *
VE yine soruyorum...
Cesaret ile korkaklık arasındaki uçurumda başka dünyalar yok mudur. Bir akıl alemi veya bir mantık süzgeci gibi. Yok mudur başka dünyalar.
Yani, bir teknik adam cesaretinin yanı sıra akıl ve mantığını da zorlayamaz mı. Bir derbi için farklı düşünce ve uygulamalara yönelemez mi?
Cisse, Beşiktaş kadar Denizli’ye de ihanet etti. Beşiktaş’ın kolunu-kanadını kırdı, planlarını alt üst etti. Ve Denizli’yi bunca yıl sonra dillere düşürdü...
Korkak Denizli!
Bu nedenle Beşiktaş’ın, F.Bahçe derbisini 11 kişi ile tamamlamasını isterdim. O zaman daha iyi anlaşılacaktı Denizli’nin ne olduğunu.
Korkak veya değil. Ben, bu derbiden bir şey çıkarttım...
Denizli, Aziz Yıldırım’ın söylediği gibi dört ayağının üzerine düşen bir teknik direktör değil.
Şanssız bir adam!
Paylaş