TARIMSAL üretimde sorunlar tabii ki bitmiş değil. Ancak 62 milyar dolarlık bir ekonomik hasılayı yaratan sektör önümüzdeki yıllarda giderek daha fazla pazarlama sorunu yaşayacak. Somut bir örnek verelim..
Tire ilçesinde 15 bin ton kadar şeftali üretiliyor. Bu çok ciddi bir rakam. Ne var ki iş pazarlama ve satışa gelince dert başlıyor. Çünkü üretim planlaması bir yana, çiftçinin maliyeti, fiyat beklentisi ve nakit ihtiyacı satış şartları ile uyuşmuyor. Bu doğal olarak bütün ürünlerde aşağı yukarı böyle. 45 milyon ton yaş meyve sebze üretimiyle dünya dördüncüsü olmak büyük başarı, fakat halkımızın da çok ucuza meyve sebze tükettiği söylenemez. Peki bu neden böyle? Aslında bundan böyle yazılarımda sık sık bu konuyu ele almak istiyorum. Tarımsal üretim ve ticarette dağıtım ve pazarlama kanallarının iyi çalışıyor olması şart. Başka bir ifadeyle, tarımda lojistik uygulamaları artık çokça konuşuyor olmalıyız.
TAR-PAZ niye kuruldu
Tariş Üzüm Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, ürünlerinin tanıtım, satış ve pazarlanması amacıyla Tariş Üzüm Pazarlama Gıda Sanayii ve Ticaret Anonim Şirketi’ni kurdu. Kısa adı TAR-PAZ olan ve iki ay önce faaliyete geçen firmanın yöneticileri, Türkiye genelindeki 40’a yakın bayi ile İzmir’de biraraya geldi. Genel Müdür Ruhkan Alkan’a ne yapmak istediklerini sordum. Alkan, “Tariş olarak en önemli misyonumuz kaliteli ve doğal ürünleri kaliteden ödün vermeden müşteriyle buluşturmak” diyor. İşte sorun da burada.. Nasıl? Ruhkan Alkan, TAR-PAZ’ı tamamen profesyonel bir yapı içerisinde oluşturduklarını söylüyor. Türkiye genelindeki tüm satış kanalları ve noktalarında Tariş Üzüm Birliği tarafından üretilen ürünlerin bulundurulması ve tanıtılması yönünde önemli adımlar attık, diye konuşuyor. Firma bünyesinde satış biriminin yanı sıra, pazarlama birimi de kurulmuş.
Tariş büyük marka
Sonuç olarak, Türkiye’de tarıma dayalı sanayinin öncüsü Tariş’in dört birliğinin ürünlerinin kalitesini kimse tartışmıyor. Ancak pazarlama ve satış bütün tarımsal sanayi kuruluşlarını olduğu gibi Tariş’i de zorluyor. Bu çerçevede “Üreticiden tüketiciye en kısa yol” mekanizması etkin çalışabilmeli. Sorun bu.
BUNDAN 60 yıl, hatta biraz daha geriye gidelim.. O günlerin ekonomik şartları içerisinde tarım makinaları ve traktör imalatı yok. Sadece yurtdışından gelen makinaların montajı ve traktörlerin tamiri yapılabiliyor. Ama tarımsal potansiyel de çok büyük. Aydınlı girişimci Metin Altınöz sektördeki fırsatları görüyor ve Söke ilçesinde Altınöz Tarım Makinaları Ltd. Şti.’ni kuruyor. 1950’li yıllar Türkiye’de tarım sektörünün hızla büyüdüğü bir dönem. 60’lı yılların başına gelindiğinde ise artık ufak tefek tarımsal makina imalatına başlanıyor. Aradan geçen 50 yılı Metin Altınöz’ün oğlu tarım makinaları yüksek mühendisi Ziya Altınöz değerlendiriyor..
Yenilikleri izledi
Aynı zamanda firmanın genel müdürlüğünü de yapan Ziya Altınöz, “son 50 yılda birçok sanayi dalında olduğu gibi tarım makinaları da önemli bir gelişme gösterdi” diyor. Firma olarak hep yenilikçi bir tutumla değişen ekonomik şartlara en iyi biçimde uyum sağlamaya çalıştıklarını söylüyor Ziya Altınöz.. Nitekim Türkiye’de ilk defa çift diskli gübre serpme makinasını Altınöz imal ediyor.
Tarım makinaları rekabetin yoğun olduğu sektörlerden biri. Dolayısıyla yenilikçi bakışın yanısıra AR-GE, yani araştırma ve geliştirmeye özel bir önem vermek gerekiyor. Ziya Altınöz, “Bu alanda çok duyarlıyız” diyor. İşletmede halen 35 personel ile imalat ve AR-GE birimlerinde 4 mühendis çalışıyor. Buna bağlı olarak firma son yıllarda daha çok özgün tasarımlara yönelmiş durumda. Özellikle direkt anıza ekim tekniği ve frezeli çapa makinasının Türkiye’de yaygınlaştırılması için çaba harcıyor. Bu arada Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile Aydın Sanayi Odası’nın 2010 yılı anketinde “Sanayi Dalında AR-GE Birinciliği” kazanmış olmalarından da gururla bahsediyor Altınöz.
200 FARKLI MOODEL
Sökeli firma 200 farklı modelde tarım makinaları imalatı yapıyor. 15 ülkeye ihracatı var. Altınöz, ısrarla AR-GE diyor. TÜBİTAK tarafından Mayıs ayında kabul gören AR-GE proje dosyasına ek olarak , Güney Ege Kalkınma Ajansı’nın (GEKA) AR-GE makina tasarım projesinin desteklerinden faydalanarak yeni bir yatırım yapacaklarını söylüyor. Altınöz, söz konusu yatırımla hem bölge istihdamını, hem de tarımsal mekanizasyonu destekleyici yeni ürünleri tarımın hizmetine sunmak istediklerinin altını çiziyor.
2011 HEDEFİ
Özellikle müşteri memnuniyeti odaklı ve sıfır hata ile imal edilen makina yapımına odaklanan Altınöz’ün satış sonrası hizmetler konusunda da memnuniyetin artırılması çabaları devam edecek. Ziya Altınöz, dünyada yeni zenginlerin tarım ve tarımsal sanayilerden çıkacağı inancında. “Türkiye’nin bu alanda taşıdığı büyük potansiyeli
GIDA güvenliğinin giderek öne çıkması karşısında, çiftçilerin daha verimli ve kaliteli üretim yapabilmesi ortak bir hedefe dönüşmüş durumda. Tabii buna bağlı olarak çiftçinin ürünlerini daha yüksek fiyattan satabilmesi için üretim süreçlerini de mutlaka kayıt altında tutması gerekiyor. Sonuçta, bugün artık ‘Tarladan Sofraya Gıda İzlenebilirliği’nin sağlanması gibi çok yeni, ama önemli bir süreçle karşılaşıyoruz. Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) söz konusu yeniliği farklı bir projeyle değerlendirerek kamuoyuna sunuyor.. EİB Proje Koordinatörü Ekin Taşkın’la görüştük, “Neden iyi tarım?” sorusunun cevabını aldık.
Ekin Taşkın, “Tarım, tarımsal sanayi ve gıda sektörünün ekonomik ağırlığı bütün dünyada artıyor. Çok büyük bir katma değer zinciri sözkonusu. Ancak işin temelinde çiftçi var. Çiftçi mutlaka sürdürülebilir bir gelir kazancı içinde olmalı. Fakat tarımsal üretimin de kesinlikle verimli ve kaliteli olması gerekiyor. Bu yüzden üreticimiz iyi tarım yapmaya ve sürdürülebilir ürün kalitesini sağlamaya özen göstermeli” diyor.
Projenin amacı
Taşkın, ‘İyi Tarım Yüksek Bilgi ve Teknoloji Projesi’ni İl Tarım Müdürlüğü, Ziraat Fakültesi ve Ziraat Odası ile işbirliği yaparak hazırladıklarını anlatıyor. Bu arada İzmir Kalkınma Ajansı’ndan mali destek alındığını söylüyor. Projenin amacı, İzmir’de yerleşik tarımsal işletmeler ile tarımsal ürün ihracatçılarının gıda güvenliği ve sürdürülebilir üretim uygulamalarına yönelik Ar-Ge altyapısını geliştirmek ve nitelikli eleman istihdamı ile süreci desteklemek.. Ve bunun için tarımsal işletmeler, tarımsal ürün ihracatçıları, çiftçi ve tarım danışmanlarının kullanabilecekleri bir “İnternet Tabanlı Gıda İzlenebilirliği Sistemi”nin yaratılması planlanıyor. Yani asıl ‘yenilik’ burada. Bu sistem sayesinde İzmir’de yoğun biçimde üretimi gerçekleştirilen meyve ve sebzelerin, ekim aşamasından tüketiciye ulaşana kadar izlenebilmesi sağlanmış olacak.
İZLENEBİLİRLİK ÖNEMLİ
Sistem üzerinden çiftçi ve işletmeler ürünlerini izleyebilecek, tüketici ve ithalatçılar ise ürünü çiftçisine kadar takip etme imkanı bulabilecek. Pek tabii sistemin çiftçi ve tarım işletmeleri tarafından kullanılmasıyla da gıda ürünleri ihracatının kalite, altyapı ve rekabet gücünün geliştirilmesi desteklenmiş olacak. Ekin Taşkın, “Zaten bizim de asıl yapmak istediğimiz bu” diyor.
57 MÜHENDİS EĞİTİLDİ
Tarımsal işletme ve ihracatçılarının izlenebilirlik altyapısını kendi bünyelerinde uygulamalarına teknik destek sağlamak üzere, 500 aday arasından seçilen 57 ziraat mühendisine 3 ay teorik ve pratik eğitim verilmiş. 40’ı fiilen işletmelerde çalışmaya başlamış bile. Ayrıca Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi bünyesinde model bir paketleme tesisi olarak izlenebilirlik sisteminin uygulanabileceği bir araştırma ve uygulama merkezi oluşturulmuş. Gerçi kamuoyu pek farkında değil, ama bunlar iyi gelişmeler.
TÜRKİYE Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (TMHF) tarafından düzenlenen panelin önemi büyük. Çünkü beyaz altın pamuk, artık tekstil ve konfeksiyon sektörünce de ‘stratejik ürün’ olarak kabul edilmeye başlandı. Gerçi daha önceleri de pamuğun önemi tekstil sanayicileri tarafından dile getiriliyordu. Ancak pamuk fiyatlarının 140 yıllık tarihi boyunca görülmeyen bir artış göstermesi işin seyrini değiştirdi.
Nitekim İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle, panelde yaptığı konuşmada, pamuk fiyatlarının artmasının sektör için tarihi fırsat olduğunu ifade ediyor. İSO Yönetim Kurulu Başkanvekili Fikret Tanrıverdi’ye göre ise, yapılması gereken pamuk üretimini destekleyici uzun vadeli bir tarım politikasının oluşturulması. Oluşturulurken de pamukla birlikte pamuk ipliği, tekstil ve hazır giyim sektörleri bir bütün olarak ele alınmalı.
Fiyatlar tartışıldı
Panelin sonuçlarını TMHF Başkanı Nedim Örün ve Ulusal Pamuk Konseyi (UPK) Başkanı Barış Kocagöz ile konuştuk.
Nedim Örün, “Sektör olarak 16 aydır sürekli yükselen ve son 3-4 aydır normale dönmeye başlayan pamuk fiyatlarını tartışmak için bir araya geldik. Çünkü son 16 ayda adeta doğal bir afet yaşadık ve sonuçta sermayelerimiz küçüldü” diyor. Tabii söz konusu beklenmeyen gelişmenin bundan sonraki etkileri ne olacak? Tekstil ve konfeksiyon sektörü bu çerçevede nasıl bir strateji izleyecek? İsmail Gülle, Nedim Örün, Barış Kocagöz, Fikret Tanrıverdi ve Orta Anadolu AŞ Pamuk Satın Alma Müdürü Leon Piçon işte bütün bu sorulara cevap aramak için bir araya geliyor.
Lüks mü olacak?
“Biz her şeyden önce pamuk fiyatlarında istikrar arıyoruz” diyor Örün. Aksi halde sektör önünü göremeyecek. Örün, “Çin ve Hindistan gibi toplam nüfusu 2.3 milyar insanın giyim alışkanlığının hızla değiştiğini biliyoruz. Bunun pamuk fiyatlarını nasıl etkileyeceği sorusu çok önemli. Ayrıca dünyada ve Türkiye’de pamuk ekim alanlarının artıp artmayacağı da mutlaka bilmemiz gereken bir konu” diye konuşuyor.
MANİSA’ya bağlı Salihli ilçesinin 1 milyon 400 bin dekarlık arazisinin 600 bin dekarı tarım alanı.. Ama nasıl? Deyim yerindeyse Allah her şeyi vermiş! Yok yok.. Üstüne üstlük bu yüksek tarımsal çeşitlilikle birlikte bir de ilçenin çok ciddi jeotermal potansiyeli var. Ayrıca bölge haritasına bakıldığında hemen fark edilecek bir lojistik avantaj da cabası.. Yani bu ilçede un, yağ ve şeker hazır! Peki helvayı kimler ve nasıl karacak? Salihli’nin çalışkan ve üretken Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Talat Zurnacı şöyle cevap veriyor; Biz yapacağız, bizler yapmalıyız..
İleriyi görebilmek
Helvayı bu bölgenin sahip olduğu büyük potansiyeli görüp fark eden girişimciler karacak. Tabii hızlı hareket eden kazanacak. “Gerçi” diyor Başkan Zurnacı, “Son dönemde ilçe dışından gelen yatırımcı sayısı artmaya başladı ama bu da yeterli değil, Salihli’yi daha iyi anlatmalıyız.” Bu çerçevede sırası gelmişken ilçe ekonomisinin tanıtımı konusunda acaba bir şeyler eksik değil mi diye sormadan edemiyor insan. Öyleyse başta ilçe kaymakamı ve belediye başkanı olmak üzere bütün ilgili kuruluşların yöneticilerine bu köşeden “Biraz daha fazla çaba” diye samimi bir mesaj gönderelim.
Sonuç olarak, Talat Zurnacı ile yaptığım görüşmede ortaya çıkan gerçek şu; önümüzdeki dönemde ilçe dışından gelecek yatırımcıların sayısı artacak. Ancak önemli olan bölgede sermaye birikimini sağlamış Salihlili yatırımcıların, ama güçbirliği yaparak, ama bireysel maddi gücünü kullanarak tarımsal sanayiye yönelmesi. Çünkü işsizlikle etkin mücadele ve katma değer orada.
TESCİLLİ KİRAZ
Başkan Zurnacı’ya göre, jeotermal suların kolay ulaşabileceği yerlerdeki alanlar hızlı bir şekilde organize sera bölgesi olarak planlanıp, alt yapısı hazırlandıktan sonra, girişimcilere hazır hale getirilmeli. Diğer yandan Salihli Ticaret ve Sanayi Odası’nca coğrafi işaret tescili yapılan ‘Salihli kirazı’nın, diğer ürünlerde olduğu gibi ihracata yönelik çalışmalarına hız verilmesi gerekiyor.
OSB’YE DİKKAT
İZMİR’in Foça İlçesi’nde 1968 yılında 5 üreticinin bir araya gelmesiyle Bağarası ve Yenibağarası Tarımsal Kalkınma Kooperatifi kuruluyor. Amaç önceleri ortakların sütünü toplamak ve yem ihtiyacını karşılamak.. Daha sonraları sütünü değerinde satamadığı ve süt bedellerini zamanında alamadığı için, 1993 yılında üretici ortaklar kendi ürünlerini işleyerek pazara sunmak üzere bir üretim tesisini faaliyete geçiriyor. 5 ton/gün kapasite ile kurulan işletme, bugün talebin biraz da beklenmedik biçimde artmasıyla günümüzde 25 ton/gün sütü işler hale geliyor. Yani hedefin çok üstüne çıkılıyor. Bu arada üretici ortak sayısı da 191’e ulaşmış durumda. 43 yıllık başarı öyküsünü Bakırçay bölgesinin önder çiftçilerinden Raşit Dirim şöyle değerlendiriyor..
Dürüst yönetim
Bağarası-Yenibağarası Kooperatifi’nin bu uzun soluklu mücadelesinin sonunda elde edilen başarının arkasında üç değerli girişimci var. Bunlar öncelikle dayanışmanın ruhunu kavramış insanlar; Ali İlcan, Ahmet Alemdaroğlu ve Rasih Sümer. Ama üreticinin de hakkını teslim edelim. Çünkü geçen yıllar içinde Foçalı çiftçi düzgün çalışan, bilgili ve dürüst yöneticileri seçmeyi bildi. Tabii sonunda kendisi kazanmış oldu.. Raşit Dirim’e göre, bütün tarımsal kalkınma kooperatiflerinin bu örnekte olduğu gibi disiplinli çalışma ve dayanışma bilincini çok iyi algılaması gerekiyor.
Nasıl bir vizyon
Kooperatifin Yönetim Kurulu Başkanı Rasih Sümer ise, “2005 yılından bu yana yok satan yoğurdumuzu daha fazla üretebilmek ve örnek kooperatif olmaya devam etmek bizim için temel vizyondur” diyor. İşletmede, ayrıca Bağarası’ndaki satış noktasında satılmak üzere, az miktarda ayran ,taze kaşar, teneke tulum ve lor üretimi de yapılıyor. Ama asıl ürün Foça yoğurdu.. Peki bu işin sırrı ne? Başkan Sümer’e göre, insana olan saygı ve kaliteden hiçbir zaman ve hiçbir şekilde taviz vermemek.. “Kendimizin yiyemeyeceği ürünü müşterimize yedirmeyiz ilkesi ile hareket ediyoruz” diye konuşuyor. Sonuç olarak, hammadde kalitesinin iyileştirilmesi ve bunun sürekliliğinin sağlanması da ortaya ‘Foça Yoğurdu’ markasını çıkarıyor.
KALİTE REKABETİ
Başkan Sümer, süt fiyatları yüzünden sektörün sıkıntılı olduğunu söylüyor. Yanısıra sütün fazlasını dengelemek için uygulanan desteklemeyi doğru, ancak uygulama biçimini yanlış buluyor. Bu arada merdiven altı işletmelerin yasal denetimler ve piyasa şartları sebebiyle ortadan kalkması kalite rekabetini getirmiş. Rasih Sümer, “Şu an herkes daha kaliteli ürün üretme çabasına girdi” diyor.
SEKTÖRDE ÖNCÜ
YILLARDAN beri yazılarımı okuyanlar iyi bilir. Her yaptığımız işte ‘ekonomik akıl’ olmalı.. Hep bunu savunurum. Öyleyse ‘ölçek ekonomisi’ Türk ekonomisinin genelinde ne kadar önemliyse, tarım sektöründe de o kadar önemli. Böyle düşünmemizde yarar var. Peki milyonlarca küçük çiftçiye dayalı bir tarımsal yapınız varsa, ne yapacaksınız? Cevap çok basit.. İşbirliği - güçbirliği. Yani kooperatifleşmeyi hem yaygınlaştırmalı, hem güçlendirmeli.. Ve bu da, bir strateji planına bağlanarak yapılmalı. Şimdi gelelim güzel örneklere.. Aslında ne yazık ki olumsuz örnekler daha çok, ama ben bardağın dolu tarafına bakacağım.
Girişimci ruh
1979 yılında Aydın’da Nazilli ve Kuyucaklı bir avuç girişimci ruhlu süt üreticisi bir araya geliyor. Ve diyorlar ki, ‘ürettiğimiz sütün ne karşılığını alabiliyor, ne de alın terimizi karşılayabiliyoruz. Bu böyle gitmez, bir şeyler yapmalıyız!’ İşte anahtar kavram da bu zaten, ‘bir şeyler yapmalı..’ ÖR-KOOP Genel Koordinatörü Mehmet Şimşek o günkü tabloyu şöyle anlatıyor; “Kooperatifimiz, bıçağın kemiğe dayandığı bir ortamda kurulduğundan bir daha eski günlere dönmeme adına her türlü fedakârlığı sergilemiş yeni bir girişim olarak ortaya çıktı. Bu enerjiyle ihtiyaçlar belirlendi, çözüm yolları araştırıldı. Girdiler işbirliğinin gücüyle daha ekonomik şartlarda sağlanmaya başlandı. Yem, süt sağım makineleri, ot biçme makineleri, tohumların temini vb.. gibi öncelikler de, daha sonra gerçekleşecek diğer hizmetlere zemin hazırladı.”
Örnek olma misyonu
Mehmet Şimşek, yaptığımız görüşmede, “Kooperatifimizin en önemli misyonu ‘örnek olmak’tır, adı da buradan geliyor” diye hatırlatıyor. Örneğin silajın öneminin öğretilip, yaygınlaştırılması, veteriner hizmetleri ve suni tohumlamanın ilk kez devletin dışında bir organizasyon tarafından yapılması ve genetiğin sıkı bir disiplinle iyileştirilmesi gerçekten öncü uygulamalar.. Yanı sıra ÖR-KOOP, Damızlık Birlikleri’nin kurulmasına da ciddi katkılar yapıyor. 30 sözleşmeli veteriner hekimle çalışan ÖR-KOOP’un çalışan sayısı da 49’a ulaşmış durumda. Sonuç itibarıyla, ÖR-KOOP tam bir başarı öyküsü ama daha gidilecek çok yol var. Tarım-sanayi ve teknoloji entegrasyonu yeni yatırımlarla pekişmeli, güçlenmeli. Son tahlilde küçük çiftçi kazanacak.
TARIM MARKET
Halen Nazilli - Kuyucak asfaltı üzerinde geniş bir arazide tesisleri bulunan ÖR-KOOP’un hemen yol kenarında güzel bir yemek ve kahvaltı salonu var. Burada 3 bin 500 üretici ortağın işlenmiş ürünleri satılıyor. Peynir, yoğurt, tereyağı, lor ve pastörize süt.. Mehmet Şimşek, yeni projeleri arasında yer alan Süt Market ve Tarım Market’in çok kısa zamanda Nazilli ilçe merkezinde faaliyete geçeceğini söylüyor.
YENİ TESİSLER
TÜRKİYE traktör parkı açısından dünyanın sayılı ülkelerinden biri. Ancak 25 yaşın üzerinde 600 binden fazla traktör bulunuyor. İşte sorun da burada. Başka ifadeyle, bir yandan verim kaybı yaratan, bir yandan da çevre kirliliğine yol açan bu sorunu mutlaka çözmek gerekiyor.
Hükümetin yeni hazırladığı “Makine Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı”nda yer alan “25 yaş ve üzeri traktörlerin hurdaya ayrılması için hurda bedeli ödenmesi konusunda mekanizma oluşturulacak” maddesi de bu çerçevede sektör yetkililerince çok olumlu karşılandı. Söz konusu gelişmeyi Erkunt Traktörleri Yönetim Kurulu Başkan Vekili Zeynep Erkunt Armağan ile konuştuk.
Çok önemli adım
Armağan, “Uygulama tarihi ve ayrıntısı gibi konuları henüz bilmiyoruz. Ama yıllardır telaffuz dahi edilmeyen bu gerekliliğin Eylem Planı’na girmiş olmasını çok önemsiyorum” diyor. “Ayrıca tahmin ediyorum ki, uygulama detayları sektör katılımcıları ile birlikte saptanacaktır. Sektöre etkisinden önce, Türk tarımına etkisi nasıl olur diye düşünüyorum” diye ekliyor. Tabii sonuç olarak tarımda verimin artacağı, çevreye verilen zararı azalacağı, tarımsal üretimde işletme maliyetlerinin düşeceği ve çiftçiye çalışma şevkinin geleceğini öngörüyor.
Büyük katkı sağlar
Armağan, sektörde ‘hurda teşviği’ olarak adlandırılan uygulamanın büyük katkı yapacağını söylüyor. Ancak denetim mekanizması iyi çalışmalı ve eski traktörlerin hurda olarak teslim edildiğinden emin olunmalı. Çünkü Türkiye 2010 yılında 24 milyon 500 bin ton hurda ithal etmiş bir ülke. Bu proje kapsamında ise Türkiye 2 milyon 800 bin ton hurdasını kendisi yaratmış olacak. Böylelikle ithalatın yüzde 12’sinin önüne geçmiş olacak. Özellikle demir çelik ve döküm sanayileri için çok ciddi bir katkı söz konusu.
HEDEFE ULAŞTIK