İsmail Uğural

Gübre yönetiminde dünya markası oldu

22 Şubat 2013

HAYVANSAL atıklar çevresel ve ekonomik anlamda hem büyük bir risk, hem de büyük bir potansiyel arz ediyor. Bu atıkları gereği gibi kontrol etmediğimizde çevremize ve doğaya zarar veriyoruz. Ancak doğru yöntemlerle geri kazandığımızda ise tarım alanlarında verimliliği ciddi oranda artırmak ve kimyevi gübre bağımlılığını azaltmak mümkün olabiliyor. Türkiye’de bu alanda büyük bir ihtiyaç ve talep var. EYS Genel Müdürü Erinç Öğütçü ile gübre yönetimi ve firmanın çalışmalarını konuştuk.

Büyük potansiyelErinç Öğütçü, şöyle diyor; “Büyük bir coğrafya üzerindeyiz fakat tarımsal açıdan rehabilite edilme imkânı olmasına rağmen atıl durumda bulunan geniş topraklarımız mevcut. Bence Türkiye çapında modern tarım uygulamalarını yaygın olarak kullandığımız takdirde elde edebileceğimiz muazzam potansiyelin tam olarak farkında değiliz henüz. Biz EYS ailesi olarak faaliyet konumuzu bu anlamda hem çok heyecan verici hem de tüm dünyada önü açık bir sektör olarak görüyoruz. EYS, hayvancılık işletmelerinde açığa çıkan organik atıkların kontrol altına alınması, işletmede temizliğin sağlanması, ardından da bu atıkların işlenerek atık olmaktan çıkartılıp katma değer içeren zengin tarımsal ürünlere dönüştürülmesini sağlayan çözümler sunuyor. Firma olarak 2000’li yılların başında hayvansal gübre yönetimi konusunda faaliyet göstermeye başladık. O tarihlerde Türkiye’de hayvancılık, özellikle süt hayvancılığı henüz kabuğunu kırmış değildi ve çiftliklerde atık yönetimi birkaç istisna işletme dışında profesyonelce ele alınmıyordu. EYS’nin bu sektörde aktif olarak rol almasıyla birlikte yurtiçi pazarda kısa sürede konunun önemine dair yaygın bir farkındalık oluştu diyebilirim. İlk yıllarda Türkiye’nin önde gelen büyük ölçekli hayvancılık işletmelerine bile ürünlerimizin önemini anlatmakta zorluk çekerken bugün geldiğimiz noktada her çapta işletme için profesyonel gübre yönetiminin gerekliliği artık tartışma konusu olmaktan çıkmış durumda.”


Öğütçü EYS ürünleri arasında pompalama/karıştırma, susuzlaştırma, aerobik/anaerobik fermantasyon ve filtrasyon sistemlerinin ön planda geldiğini belirterek, şunları söylüyor; “Gübre separatörlerimiz ile organik atıkların katı ve sıvı fazlarını ayrıştırıyor, ayrıştırılan katıları Kompost Tamburlarımız ile fermente ediyoruz. Sıvı fazı ise daha sonra filtre edilerek akabinde gelmesi muhtemel arıtma tesislerine bir ön hazırlık yapmış oluyoruz. Kompostlaştırdığımız katıları ve ayrıştırdığımız sıvıları ise özel dizayn edilmiş sıvı gübre tankerlerimiz ve katı gübre dağıtma römorklarımız yardımıyla ayrı ayrı araziye uyguluyoruz.

Yazının Devamını Oku

Üzümü biz üretiyoruz başkası tüketiyor

15 Şubat 2013
Günümüzde dünyada yaklaşık 7.5 milyon hektar alanda üzüm üretimi yapılıyor. Ortalama 700-850 bin tonu ise kurutularak değerlendiriliyor.

DAHA önce de yazmıştım... Türkiye, dünya çekirdeksiz kuru üzüm üretim ve ihracatında birinci sırada yer alıyor ve üretilen çekirdeksiz kuru üzümün yüzde 90’ı ihraç ediliyor. Sonuç olarak, yaş ve kuru üzüm ihracatından da her yıl yaklaşık 700 milyon dolar civarında gelir sağlanıyor. Ancak çok önemli bir sorun var... Bu güzelim meyveyi halkımız yeterince tüketmiyor. Peki, ne yapmalı? AK Parti Manisa Milletvekili Dr. Muzaffer Yurttaş ve Tariş Üzüm Birliği Başkanı Ali Rıza Türker ile yurtiçi tüketimin nasıl artırılabileceğini konuştuk.

ÜZÜMLÜ EKMEK Dr. Muzaffer Yurttaş, “Ülkemizde üretilen çekirdeksiz kuru üzümün ancak yüzde 15-20’si yurt içinde tüketiliyor. Biz bu duruma itiraz ediyoruz. Hem kuru üzüm üretiminde dünyada ilk sırada yer alacaksınız hem de kişi başına yılda 250 gram kuru üzüm yiyeceksiniz. Oysa İngiltere’de yılda kişi başına 1-1.5 kilogram, Almanya’da ise kişi başına 1.7-1.8 kilogram kuru üzüm tüketimi yapılıyor. O kadar ki Avrupa ülkelerinde kuru üzümün çoğunluğu keklerin, ekmeklerin içlerine konularak tüketiliyor. Yani Avrupalı, ‘sarı altın’ın gıda olarak değerini bizden çok daha iyi biliyor. Ama bizler de boş durmuyoruz, halkımızın daha fazla üzüm tüketmesi için sürekli proje geliştirmeye çalışıyoruz. Söz gelimi Alaşehir Ticaret ve Sanayi Odası ve KOSGEB ile birlikte yürütülen proje sayesinde THY’de 1 milyon yolcuya 25 gramlık paketler halinde tanıtım amaçlı üzüm dağıtıldı ve üzümün tanıtımı konusunda katkı sağlandı. Önümüzdeki dönemde elbirliği ile ‘Üzüm Tanıtım Grubu’ kurulması ve çalışmaların tek çatı altında sürdürülmesi çok yararlı olacak. Böylece hem yurtiçi hem yurtdışı tanıtım sağlanacak ve üzüm tüketimine katkı sağlanacak diye düşünüyoruz” diyor.

MANİSA TARZANI Yurttaş, “Gerek üzüm tüketimini artırmak ve tanıtıma katkı sağlamak gerek insanımızın sağlıklı beslenmesine vesile olmak için üzümlü ekmek projemizi geliştirdik. Önce Alaşehir Yenikent Unlu Mamulleri, üzümlü ekmeği üretti. Sonra Manisa’da Başak Unlu Mamulleri, Salihli’de ise Dakik Unlu Mamulleri üzümlü ekmek üretimini gerçekleştirdi. Amacımız, Manisa’nın tüm ilçelerinde ve diğer illerimizde de en az birer fırında üzümlü ekmek üretimini teşvik etmek. Bu konuda bize destek veren herkese teşekkürü borç biliyorum. İnanın üzümün sağlığa faydaları saymakla bitmez. Üzüm tam anlamıyla bir sağlık deposu. Ne yazık ki bu konuda vatandaşımız yeterli bilgiye sahip değil. Üzüm tek başına bir eczanedir. Manisa Tarzanı bile güç ve enerjisini üzüme borçludur!” diye konuşuyor.

HER GÜN BİR AVUÇ

Ali Rıza Türker ise ‘sarı altın’ için şunları söylüyor: “Üzüm, karaciğer hastalıkları ve kansızlığın tedavisinde etkili bir besin maddesi. İçerdiği resveratrol maddesi sayesinde antioksidan ve antikanserojen özelliği var. Beynin en önemli enerji kaynağıdır. Anne sütünü
artırıcı etkisi sayesinde emziren annelerin mutlaka yemeleri gerekir. Üzüm pekmezi kansızlık çekenlerin en büyük yardımcısıdır. Aslında tüm okullarda çocukların beslenme çantasında üzüm yer almalı. Taşıması ve yemesi kolaydır. Tam buğday ekmeğinin içerisine kuru üzüm ilave edilmelidir. Üretilen keklerin içinde mutlaka üzüm bulunmalıdır. Ayrıca, sporculara ve ağır işçilere her sabah bir avuç kuru üzüm verilmelidir. Özellikle üzümlü ekmek konusunda Manisa esnafı özel bir program uygulamalı. Her yerin bir şeyi ünlüdür. Afyon’un haşhaşlı ekmeği nasıl meşhur ise Manisa’mıza gelen herkes üzümlü ekmek almalı. Bu konuda Fırıncılar Odamız bir çalışma başlatmalı. Ankara Belediyesi’nin Halk Ekmek Fabrikası Şampiyon Ekmek adı ile üzümlü bir ekmek üretmiş, çok hoş ve katıksız yenebiliyor.

Yazının Devamını Oku

Beyaz altında son tango

8 Şubat 2013

Yarattığı büyük ekonomik katma değer dolayısıyla ‘beyaz altın’ olarak bilinen pamukta artık bir yol ayrımına gelindi. Bu açıdan 2013 belki bir kader yılı olacak. Yani çiftçi pamuk üretimine ya tamam ya devam diyecek. Peki neden böyle oldu? Bu noktaya nasıl
gelindi? Sektör temsilcileri neler söylüyor?


Bu iş bitiyor
Söke Ticaret Borsası Başkanı Bertan Balçık
“Pamuk üretim alanları 2002-2012 döneminde 7,2 milyon dekardan 4 milyon dekara geriledi. Üretim alanı 2012 yılında, geçen yıla göre yüzde 35 azaldı. Oysa dünyada sınırlı sayıda ülkenin ekolojisi pamuk tarımına elverişli. Türkiye, dünyada pamuk üretimini gerçekleştiren az sayıdaki ülkelerden biri. Ancak sektör çok önemli sıkıntılarla karşı karşıya. Üretici pamuk üretiminden vazgeçiyor, bu iş bitiyor. Üretim alanları gerilemeye devam edecek ve pamuk üretiminin düşmesi kaçınılmaz olacak, bu da mevcut  pamuk

Yazının Devamını Oku

Kırsal kalkınma desteklerini kaçırmayın

1 Şubat 2013

KIRSAL kalkınma hem kamuoyu, hem de ekonomi medyasında daha fazla ilgiyi hak ediyor. Daha önce birkaç defa yazmıştım. Kırsal kalkınma iç göç ve işsizlikle etkin mücadelede çok güçlü bir uygulama. Şimdi yeni bir gelişme var. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın (GTHB) ilgili kuruluşu olarak Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) hibe destekleri vermek üzere çiftçileri ve girişimcileri bekliyor. TKDK Denizli, Aydın, Manisa ve Uşak İl Koordinatörleri ile söz konusu hibe programının yaratacağı ekonomik ve sosyal sonuçları konuştuk.

İPARD programı nedir?TKDK Denizli İl Koordinatörü Ümit Dağdeviren, şöyle anlatıyor: “IPARD Programı (Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma Programı) 28 Şubat 2008 tari-hinde Avrupa Komisyonu tarafından onaylandı. IPARD Programı, kırsal alanda sadece tarım ve hayvancılık değil, çevre, turizm ve sanayi gibi oldukça geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Tarımsal yatırımların desteklenmesi ve yönlendirilmesi, kırsal ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesi, istihdamın artırılması ve yerel kalkınma stratejilerinin harekete geçirilmesini amaçlayan bütüncül bir yaklaşımı benimsiyor. Şu anda IPARD fonlarından 42 ilimiz yararlanacak. Biz de ‘Yatırım Sizden Destek Bizden’ sloganıyla yola çıktık. Sizin köşenizden bütün girişimcilere çağrıda bulunuyoruz. Çok ciddi destekler söz konusu. Ancak IPARD fonlarında süre kısıtı var. Eğer bu kaynakları kullanamazsak fonlar geri gidecek.”

Kırsal refah artacakTKDK Aydın İl Koordinatörü Erhan Çiftçi ise, “Bilindiği gibi, kırsal kalkınma politikalarının en önemli amaçlarından birisi kırsal alanlarda göçün azaltılması ve kırsal alanlarda hayat standartlarının yükseltilmesi-dir. Bu sebeple uygulayacağı-mız program vasıtasıyla kırsal alanlarda ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesi ve mevcut işletme yapılarının güçlendirilmesinin yanı sıra gıda hijyeni, hayvan refahı ve ıslahı konularında AB normları yakalanmış olacak. Kırsalda yaşayan insanlarımızın gelir ve refah seviyelerinin artırılması önceliklerimiz arasında yer alıyor. Gerçekleşecek tüm bu gelişmeler ışığında çiftçi, üretici örgütleri ve işletmelerin proje yapma kapasiteleri ile birlikte tarımsal sanayi ve kırsal turizm de gelişecek” diyor.

Girişimciye büyük fırsatTKDK Manisa İl Koordinatörü Ahmet Işık’a göre, kırsal bölgelerde yatırım yapmak isteyen girişimcileri büyük fırsatlar bekliyor. Işık, “AB fonlarından yararlanarak ülkemize getirebilece-ğimiz 874 Milyon Euro gibi bir miktar var ve devlet desteğiyle bu kaynak yaklaşık 1,2  milyar Euro’ya çıkıyor. Proje başvuruları da 15 Şubat 2013 tarihinde başlıyor ve 15 Mart tarihinde tamamlanıyor. Hibe desteklerimiz, makine-ekipman, inşaat gibi alanlar ve proje hazırlama aşaması, mühendislik, mimarlık ve danışmanlık alanlarında yapılan harcamalara verilecek. Projelerdeki hibe oranlarımız yüzde 50 ile yüzde 65 arasında değişen oranlarda olmak üzere karşılıksız olarak, yani hibe şeklinde gerçekleştirilecek. Yapılan harcamalarda KDV muafiyeti de olacağı hesap edilirse hibe oranların daha da artacağı açıkça görülür” diye konuşuyor.

Yazının Devamını Oku

Sarı altına çeyrek yüzyıl

25 Ocak 2013

Tariş Üzüm Birliği’nin 1987’den beri başkanlığını sürdüren Ali Rıza Türker, son genel kurulda güven tazelerken, sektördeki sorun ve beklentileri anlattı.

''Ege’nin beyaz altını nasıl pamuk ise, sarı altını da Sultaniye üzümdür... Özellikle Gediz Havzası’nda 100 bin dolayında ailenin yaş ve kuru üzüm üretimiyle uğraştığı biliniyor. Yani sarı altın bu bölgede yaşayan insanların hayatında sosyo-ekonomik ve hatta kültürel yönden derin bir etkiye sahip. Öte yandan Türkiye dünya çekirdeksiz kuru üzüm üretim ve ihracatında birinci sırada yer alıyor. Dolayısıyla dünya çekirdeksiz kuru üzüm fiyatlarının oluşmasında da belirleyici oluyor. Ülkemizde üretilen çekirdeksiz kuru üzümün yüzde 90’ı ise ihraç ediliyor. Böylece yaş üzüm ile birlikte ülkeye 700 milyon dolar civarında ihracat geliri sağlanıyor. Sonuç olarak, çekirdeksiz üzüm toplam tarımsal ürün ihracatımızda ilk üçte bulunuyor.” Tam bir yıl önce sarı altınla ilgili yazdığım yazıya işte böyle başlamışım. Aslında değişen bir şey yok. Yaşı ve kurusu ile ‘üzüm’ katma değerini artırarak devam ettiriyor.
25 yıl nasıl geçti
Bu arada 1987’den beri Tariş Üzüm Birliği başkanlığını sürdüren Ali Rıza Türker, Ocak ayı içinde yapılan Genel Kurul’u tek aday olarak tamamladı. Böylece 26 yıla giren bir yöneticilik dönemi acaba nasıl geçti? Rakamlar nereden nereye geldi? Başkan Türker neden hep kazanıyor? Tariş Üzüm Birliği nasıl bir performans sergiliyor? Manisa’nın Alaşehir ilçesinin köklü bir ailesinden gelen Ali Rıza Türker, “Helal hoş olsun. Aslında çiftçi bir ailenin üyesiyim, çok uzun yıllardır tarımsal faaliyetle meşgulüz. Tariş yönetiminde arkadaşlarımla birlikte çeyrek yüzyıldır sarı altının gücünün artması ve üretici ortağımızın daha iyi para kazanması için mücadele ediyoruz. Mutluyum çünkü bu kadar zamanda iyi işler yaptığımıza inanıyorum. Tariş Üzüm Birliği mali yönden her geçen daha iyiye gidiyor. Birliğimiz, küresel olarak en büyük çekirdeksiz kuru üzüm alıcısı ve ihracatçısı konumunda. Bunu ciddi bir başarı şeklinde görmek gerekir” diyor.
Rakamlar ne diyor
Türker, “1987-1988 iş yılında Türkiye’de çekirdeksiz kuru üzüm (ÇKÜ) üretimi 116 bin tonmuş. Bakınız yine o tarihte ihracat 106 bin ton, Tariş’in alım miktarı yaklaşık 20 bin ton, ihracatı ise 8 bin beş yüz ton... Şimdi aradan çeyrek yüzyıl geçti, Türkiye üretimi 257 bin ton, toplam ihracat 213 bin ton olmuş. Peki biz ne yapmışız? İhracatımızı yaklaşık 30 bin tona çıkarmışız. Bu da yine yaklaşık 120 milyon liralık ihracat anlamına geliyor. 11 Ocak 2103 itibarıyla da bu yıl 286 bin ton olarak gerçekleşmesi beklenen üretimin 41 bin tonunu almış bulunuyoruz. Yani hem piyasanın hem daha önemlisi üretici ortağımızın Birliğimize olan güveni gittikçe artıyor. Bu gelişmeden mutluluk ve onur duyuyoruz. Çiftçimizin bize duyduğu güveni büyük bir sorumlulukla devam ettireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın” diye konuşuyor. 

GELECEKTEN UMUTLU

Yazının Devamını Oku

Tarımsal mekanizasyon dış pazarı zorluyor

18 Ocak 2013

BÜYÜK çoğunluğu KOBİ niteliği taşıyan tarım alet ve makina imalatçıları artık küresel pazarlarda da boy göstermeye başladı. Sektörün çatı kuruluşu olan TARMAKBİR’in Genel Sekreteri Selami İleri ile Türkiye’de tarımsal
mekanizasyonu konuştuk.
Selami İleri, “TARMAKBİR Türk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçıları Birliği, 1978 yılında kurulmuş olup, ülkemizde traktör ve tarım makinaları ana iştigal konusu olan imalatçı, ihracatçı ve ithalatçıların üye olduğu bir dernek. Halen 240 üyemiz bulunuyor. Her zeminde ve katılım sağlanan toplantılarda üyelerimizin ve sektörümüzün menfaatlerini azami ölçüde savunmak bizim doğal misyonumuz. Yıllardan beri çeşitli ulusal ve uluslararası kongrelerde sektörümüzün daha geniş
çevrelere tanıtımı sağlamaya çalışıyoruz” diyor.
Dünya ligindeyiz
? Birliğin 2008 yılında çalışmalarına başlayan ‘Agrievolution Küresel Tarım Makinaları Ağı’na üye olduğunu söyleyen Selami İleri, “Sektörde dünya devleri olan Almanya, ABD, İngiltere, İtalya, Fransa, Japonya, Hindistan, Çin, Kore, Brezilya, Rusya’nın Tarım Makinaları İmalatçıları Birlikleri’nin çalışmalarına katıldığı bu ağ kapsamında şimdiye kadar 3 Forum, 4 Ekonomik Komite ve 1 İcra Komitesi Toplantısı gerçekleşti. 2012 yılı Nisan ayında, bu uluslararası ağın bir platforma dönüşmesi için bir mutabakat zabtı imzalandı. Brezilya, ABD, İtalya, Fransa, Hindistan ve Türkiye, kurucu üye olarak bu zabta imza atmış bulunuyor. Böylece Agrievolution Küresel Tarım Makinaları Birliği (ittifakı) resmen kurulmuş oldu. İttifaka daha sonra Almanya ve Rusya da katıldı. Yerli imalat hızla gelişiyor, ihracat giderek artıyor. Türkiye bu alanda dünyada sözü geçen bir ülke konumuna geldi” diye konuşuyor.
Sektör buluşmaları

Yazının Devamını Oku

Süt sanayicisi umutlu

11 Ocak 2013
İzmir’in Türkiye’de süt hayvancılığının merkezi haline gelmesiyle bu sektör yatırımcıların da yakın ilgi alanına girdi.

EGE Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar’ın ağzına sağlık... “İzmir Ulusal ve Uluslararası Bir Gıda Merkezi Olmalı” gibi çok mantıklı ve bölgenin doğal potansiyelini yansıtan bir vizyon ortaya koyunca, kamuoyunda tarım ve gıda daha fazla dikkat çekmeye başladı. Özellikle İzmir’in Türkiye’de süt hayvancılığının merkezi haline gelmesiyle bu sektör yatırımcıların da yakın ilgi alanına girdi. Ancak “Aman dikkat!” demek istiyorum. Girişimciler çok iyi analiz yapmalı ve yatırım kararını ondan sonra vermeli. Tabii süt sektöründe uzun yıllardır istikrarlı bir başarı çizgisini koruyan firmaları da bu çerçevede hatırlamak gerekir. İşte bunlardan biri de Boyacıoğulları Ömür Süt Ürünleri. İşletme yöneticilerinden Esra Boyacıoğlu ile hem firma faaliyetlerini, hem de sektörü konuştuk.
Dededen aile şirketi
Esra Boyacıoğlu, “Firmamız 1975 yılında Tire merkezde halen faaliyetini sürdüren satış yerimizin açılması ile sektörle buluşmuş oldu. Babam ve amcalarım Cahit, Ceyhan ve Cüneyt Boyacıoğlu kardeşlerin dede mesleklerini sürdürme tercihleri sonucunda 1985 yılında şehir içinde küçük bir alanda düşük bir kapasiteyle yöremize ait peynir ve yoğurt çeşitlerini üretmeye başladık. Önceleri yılın sadece belirli dönemlerinde üretim yapılırken daha sonra sürekli üretime geçildi.  Kuruluşunda adi ortaklık olan firmamız 1993 yılında pazarını ve imalatını genişletmesiyle sermayesini de artırarak Boyacıoğulları Ömür Süt Ürünleri Sanayi Ltd. Şti.’ne dönüştü” diyor.

MARKA BİLİNİRLİĞİ

Firma kendi satış yerleri dışında Ege illerinin yanı sıra Antalya’ya kadar yine kendi araçlarıyla dağıtım yapıyor. Şu anda 90’a yakın kişiye istihdam sağladıklarını söyleyen Boyacıoğlu, “Temel felsefemiz kendimizin tüketemeyeceği hiçbir şeyi üretmemek.  Gıda üretmek hele bizim gibi temel besin kaynağı olan süt ürünlerini üretmek oldukça hassas ve zor bir iş. Biz ikinci nesil olarak kardeşim ve kuzenlerim ile birlikte babalarımızdan gördüğümüz ve öğrendiğimiz her türlü duyarlılığı kendimize ilke edindik. Bu yaklaşımla hedefimiz işletmemizin kapasitesini artırmak ayrıca yeni ürünler ilave ederek kalitemiz ve marka bilinirliğimizi yaygınlaştırmak” ifadesinde bulunuyor. Boyacıoğlu son olarak şu değerlendirmeyi yapıyor: “Gerek Türkiye’de gerekse İzmir’de süt hayvancılığının geleceğini çok parlak görüyoruz. Tire bölgesinde üretim artarken kalite bilinci de yükseliyor. Süt kalitesinin artması biz sanayicileri çok olumlu etkiliyor. Bu çerçevede tarım ve gıda sanayilerinin stratejik önemine de özellikle dikkat çekmek istiyorum.

HİJYEN VE TEKNOLOJİ

Yazının Devamını Oku

Hurda traktörle ilk 5’e giremeyiz

4 Ocak 2013

Daha önce de yazmıştım. Türkiye 1,5 milyon traktör sayısıyla bu alanda dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri. Ancak madalyonun öbür yüzü o kadar parlak gözükmüyor. Çünkü mevcut traktör parkının yaklaşık yüzde 40’ı yani 600 bin kadarı hurda konumunda. Tabii bu sürdürülebilir bir durum değil. Hattat Tarım Genel Müdürü Abdullah Akkuş ile traktör sektörünü konuştuk.
 Abdullah Akkuş, “2023 yılında dünyanın ilk 5 tarım ülkesinden biri olmayı amaçlayan Türkiye, hurda traktörlerle bu hedefi tutturamaz. Dünya nüfusu giderek artıyor, tarım alanları ise daralıyor. Gıda ihtiyacı önümüzdeki yıllarda daha da çok artacak. Dolayısıyla tarım ve tarımsal sanayinin geleceği çok açık. Ancak 1,5 milyon traktörün 600 bini 25 yaşın üzerinde. Bunlar yağ yakıyor, ekonomik ömrünü tamamlamış. Öncelikle bu 600 bin traktörün toparlanıp hurda indirimi ve teşvikle yenisiyle değiştirilmesi gerekiyor ki ortalık temizlensin. Bu çerçevede Hükümetin traktörlerde emisyon standardının yükseltilmesine ilişkin kararını erken buluyoruz. Yağ yakarak çevre kirliliğine yol açan traktörlerin hurda indirimiyle yenilenmesi bize göre çok daha öncelikli. Bu otobüs ve kamyonlarda yapılıyor ama traktörde hiç yapılmadı. Bir yandan yağ yakan traktör, bir yandan da havadan daha temiz bir traktör yapmaya çalışıyoruz. 2014’ten sonra çiftçinin cebinden 5-6 bin lira daha fazla para çıkacak olması satışları da düşürecek” diyor.

Çiftçi desteklenmeli
Akkuş, “Türkiye’de 2011 yılında 63 bin traktör satıldı. 2012’de ise pazar
45-46 binlerle kapanmış olacak. Bu arada bazı ürünlerin para etmemesi, sel baskınları gibi sebeplerle çiftçi özellikle 2012 yılında ekonomik olarak geri gitti. Çiftçinin daha fazla desteklenmeye ihtiyacı olduğunu her vesile ile söylüyoruz. Bakın mesela Polonya AB üyesi bir ülke olmasına rağmen çiftçisine traktör alımında yüzde 50 hibe destek sağlıyor. Türkiye’de de böyle bir destek olmalı” diye konuşuyor.

Stratejik pazar Afrika

Yazının Devamını Oku