“Şekip Mostruğlu’nun modern antrenman ölçüm sistemlerine uymadığı için Pereira ile yolları ayırdık” demesi Fenerbahçe yönetiminin Leros’taki balıkçı Dimitri kadar teknik direktörüne hâkim olamadığının göstergesi.
Fenerbahçe’yi Fenerbahçe gibi oynatamayan, cesaretine değil korkusuna itimat edip rakibi durduran bir formata sokan ve kupa alamadan dönüş biletini alan Pereira’nın hiçbir şey veremeyeceğini Dimitri geçen ağustosta söylemişti.
68 yaşın büyük tecrübesine, agresif futbol yapısına saygı duyulacak Dick Advocaat’ın yapacağı tek şey; Fenerbahçe’nin ülkenin en büyük kulüplerinden ve her zaman saldıran kimliğine bürünmesine sağlamasıdır.
Monaco’dan 2, Fenerbahçe’den 3-4 gömlek aşağıda olan Grasshoppers önünde teknik direktör ben olsaydım Fenerbahçe aynı skoru alırdı.
Hırvatistan ve İspanya maçlarındaki ruhsuz Milli Takım; bütün kirli çamaşırlar ortaya döküldükten, prim hesapları, gruplaşmalar, Terim’e cephe alanlar medyaya saçıldıktan sonra kendine gelecek idiyse, bunu memlekette yapsak daha doğru olmaz mıydı? 13 Ekim 2015’te Selçuk İnan 89. dakikada İzlanda’ya, Kazak Kuat Riga’da Letonya’ya o golleri atmasaydı zaten bizim Fransa hikayemiz o akşam bitmişti.
Mucizeleri ve büyük şans anlarını futbol kariyerinin içinde yaşayan Fatih Terim, şimdi, “Bitti” denilen, “Gitti” denilen bir turnuvada tekrar hayata dönmenin hesaplarını yaşıyor. Dünkü maça gelelim; Sadece 3 adam, Caner, Oğuzhan ve Çalhanoğlu muydu ilk iki maçtaki ruhsuz Milli Takım görüntüsünün sorumluları?
Volkan Şen ve Emre Mor’un sahaya sürülüşü, Arda’nın orta alanın göbeğine alınışı mı, dünkü çarpışan-koşan Milli Takım’ın sahne alışına sebep? Volkan Şen’in hakeme ağlamadan ve kollarını kaldırmadan, Selçuk İnan’ın sahaya kalbini koyarak rakipten yılmadan futbolu, neden son maça kaldı? Milli Takım, neden düne kadar bekledi? Bizi, Milli Takım’a alıştırdı Terim... Maç bitmeden bitirmeyen, turnuva sona ermeden eve gitmeye niyetlenmeyen bir Milli Takım’a... Dünkü Milli Takım, bizim Milli Takımımız’dı. O zaman Hırvatistan ve İspanya karşısında gördüğümüz Milli Takım, nasıl bir Milli Takım’dı? Kimindi, kimlerindi?
Grup üçüncüsü olarak bir üst tura çıkar mıyız bilemem. Daha maçlar bitmedi. Yola devam etmek, yolda kalmaktan, “Gereği yapılır” laflarına muhatap olmaktan çok daha iyidir. Dünkü maçta anlamadığım, Çeklerin bütün hatlarıyla üstümüze geleceği dakikalarda kontraatağa en uygun oyuncumuz Emre Mor’un 69. dakikada oyundan alınmasıydı. Neden yorgun Arda’yı, Olcay’la değiştirmek varken, Emre’yi dışarı almak... Anlamadım gitti. Maçın başında daha 10. dakikada Emre Mor’un sağdan getirdiği topa Burak’ın yaptığı vuruşu ve attığı gol, Çek takımı üstünde bir şok etkisi yaptı. İspanya ve Hırvatistan maçlarından daha kontrolsüz bir oyun düzenine bürünen Çekler önünde, 65’te hakem Collum çok büyük bir hata yaptı ve Burak’ın ofsayt olduğu pozisyonda topu alıp giden Arda’ya bayrak kaldırarak mutlak bir golümüze engel oldu. Ve aynı dakikada Collum bir büyük hata daha yaparak Topal’ın ofsaytını atlayıp Ozan’ın golüne zemin hazırladı. İskoç hakem dün gece maçın kaderine etki etti. Sonuçta reklam filminde, “Beyler toparlanmamız lazım” diyen kaptan Arda’nın ve “Bir milli formaya kaç takım sığar” diyen Fatih Terim’in reklam filmlerinde kullandıkları cümleler, “Bitti” denilen noktada her şeyin bitmediğinin ispatı oldu. Belki eve döneceğiz, belki yola devam edeceğiz. Ama dünkü Milli Takım’la eve dönsek de ne gam...
Süper Lig’e hoşgeldin Alanyaspor...
Senin de hakkındı Adana Demirspor ama kim icat ettiyse bu final penaltılarını, yapacak bir şey yok.
Oyun kalitesi tavan değildi ama temposu yüksek, çekişmeli ve izleyene zevk veren bir maç oldu. İki takım tek amaç kazanıp Süper Lig’e çıkmaktı. Beklenti yüksekti ve teknik direktöründen sahadaki futbolcusuna herkes stres içindeydi.
Kadıköy’deki Osmanlı ve Galatasaray karşılaşmaları ve deplasmandaki Antalyaspor maçında...
Futbolda son 25 yıldır atak olup sürekli başarıya ulaşmış 4 takım var.
Real Madrid, Milan, Mancester United ve Barcelona.
Ne var ki bu takımlarda başarıya savunmayı bir tarafa bırakarak gitmediler.
"Lider doğru işi yapar; yönetici işi doğru yapar." Samet Aybaba ile Feda döneminden, Bilic'li Cefa dönemine ve nihayet Şenol Güneş'le Sefa dönemine... Sonuçta 3 yıl bazında lider doğru iş yapmış, yönetici de işi bu yıl hakkıyla doğru yapmıştır.
"Bir insana olduğu gibi davranırsanız öyle kalacaktır. Bir insana olması gerektiği (olabileceği) gibi davranırsanız öyle olacaktır" der Goethe. Güneş ünlü ya da ünsüz bütün oyuncularına olması gerektiği gibi davrandı, onları kendi halinde bırakmadı. Şampiyonluk yolunda 33 hafta içinde hepsinin attığı bir ilmek, bir düğüm var.
O nedenle Beşiktaş kalecisi Tolga'nın yerine Boyko, bekler Beck-Köybaşı yerine Serdar-Tosic. Ön liberoda Oğuzhan-Atiba yerine Tolgay-Necip ve Gomez'in yerine Cenk Tosun. Ne değişir ki? Herkes şampiyonluk ipine düğüm atan bir takım oyuncusu.
Eğer Van Persie Beşiktaş’ın santrforu olsaydı, Gomez de, Pereira’nın Fenerbahçesi’nin...
Ne olurdu?
Eğer Fikret Orman Fenerbahçe’nin başkanı olsaydı, Aziz Yıldırım da Beşiktaş’ın...
Ne olurdu?
Şampiyonluk, 3-13 Nisan tarihleri arasındaki 10 günde kaybedilen 7 puanla gitmedi. Şampiyonluk, F.Bahçe genlerinde olmayan defansı hücuma tercih eden anlayışta ısrar ve F.Bahçe’yi bir türlü öğrenemeyen hoca yokluğundan gitti.
Şampiyonluk, deplasmanda 16 maçta 16 puan kaybettiren dış saha fobisinden, Van Persie-Fernandao seçimindeki tercihlerden, Josef de Souza’ya gösterilen tahammülden, Volkan Şen ve Ozan’ı unutmaktan, özür dileyen Caner’i yok saymaktan kaybedildi.
Bir insan zevk aldığında, göz bebekleri yüzde 45 oranında büyürmüş. Dünkü maçın sonrasında tüm Beşiktaşlıların, hatta belki Galatasaraylıların da göz bebekleri büyümüş olmalı. Beşiktaş’ın Galatasaray galibiyetinden sonra sandım ki Vitor Pereira bütün riskleri alacak. Çift santforla ve önde basan oyuncularla Başakşehir ceza sahasına yıkılacak. Tabii dün gece de yanıldım.
Galatasaray da kazanmalıydı ki; ligi 5. bitirip kupa finalinde kaybetse bile Avrupa vizesi almak ve UEFA cezasını savmak için...
Herkes sporun gerçeklerinin dışına çıkarak ve genel ahlak normlarını kanırtarak ‘G.Saray, Beşiktaş’a yatar, Fener’e 4. yıldızı taktırmaz’ diyordu.
Yok öyle! Ne kadar yanlış varsa ondan fazla doğru vardır.
Görüldü ki; kıran kırana, tarihi derbiye yakışan bir maç oldu.