İlhan Söyler

İşte Ergün

5 Şubat 2005
<B>HAFTALARDIR </B>yazıyorum. Orta sahanın beyni <B>Ergün </B>diye. Oyunda öyle bir ritm ayarlıyor ki, takım nefes alsın diye soğukkanlı bir şekilde topa basıyor. Bir bakıyorsun oyunu hareketlendiriyor. <B>Hagi’</B>nin aklı başına geldi, artık <B>Ergün’</B>ü yerinde oynatıyor. Galatasaray, ilk bölümde defansın açıklarını buldu. Derin toplarla Gaziantep’in defansını dalgalandırdı ve işi bitirdi. G.Antep’in öyle bir kalecisi var ki, evlere şenlik. Türkiye’de buna benzer bin tane kaleci var. Kalecilik yerine sadece saçlarını toplamış o kadar.

İkinci bölümde G.Antep rizikoya girecekti ve girdi de. Ama Galatasaray, topa bassa, 3-5 pas yapsa eksilen defansın arkasına ilk bölümdeki gibi uzun toplar atsa, daha rahat eder, daha sakin oynardı. El Taib öyle bir vole atıyor ki, topa değil, göz göre göre Orhan’ın sağ ayağına doğru. Ama hakem sarı kartla geçiştiriyor. Ardından el kol hareketi yapıp, ‘Ben ne yaptım’ diyor. Hakem yine duruyor. Allah muhafaza o tekme ayağa gelse, ayak gitti.

Piyango gibi

Ayhan,
birinci bölümde çok koştu. İkinci yarıda da aynı tempodaydı, ancak isabetli paslar atamayınca kendini oyundan düşürdü. Hakan Şükür, yine dinlenmede. Rakip savunmayı bozuyor ama gol atamayınca oyuna küsüyor.

G.Saray, puanları toplamaya devam ediyor. Bu bir yarış. Ama öyle oyna, ama böyle. Maç bitiminde önemli olan puan cetvelindeki durum. Fenerbahçe’nin ensesinde yürüyor. Genç Hasan Kabze az da oynasa attığı golle artık Galatasaray formasını giydi. Bu onun için bir piyangodur. Bakalım önümüzdeki haftalar ne gösterecek.

Hakan Yakın az bir süre aldı ve kendini fazla gösteremedi. Mondragon’un büyük takımın büyük kalecisi olduğu ortada. Başta da söylediğim gibi geçen haftalarda olduğu gibi aynı düzeyde oynayan Ergün’ün oynadığı disiplinli futbolu, gençler bir ders olarak izlesinler.

NOT: Bu ülkeye kar, yağmur yağmasın mı.. İstanbul’da bir yerden diğerine adım atmak tam 2 saat.. Yolculuk değil sanki sinir savaşı.. Biraz daha temkinli davranmasak, maça yetişmek mümkün değildi.
Yazının Devamını Oku

Eğlencene bak

3 Şubat 2005
<B>TÜRK </B>halkı olarak eğlenmeyi severiz, yas tutmayı biliriz. Ancak, iş yardım yapmaya gelince duyarsız oluruz. Bırakın duyarsız olmayı, böyle bir soğuk havada maça gelenler bile, bu güzel organizasyona renk katmak yerine, ‘Beşiktaş sen bizim her şeyimizsin’ gibi tezahüratlar yapıyorlar. Bir başkası ‘Fenerbahçe’, diğeri ‘Galatasaray’ diye bağırıyor. Sonra da hep birlikte bayrak sallayıp, ‘Türkiye’ tezahüratında buluşuyorlar.

Ya araya Galatasaray, Fenerbahçe rekabeti karışsa ne olacak? Yine al sana kavga. Allah Allah, ne iştir bu? Bu soğuk havada sanatçılar konser veriyor, Anadolu Ateşi gösterisini sunuyor. Ama aynı tas aynı hamam. Futbolcular da iyi niyetli, kibar oynuyorlar. Birbiri ile şakalaşıyorlar. Şov yapıyorlar, ama kafalar başka yerde.

Buna da şükür

Yattara,
ayak bileklerini konuşturuyor, dans ediyor ama Ümit Özat ona yol vermiyor. Boşluk bulunca da golü kaçırıyor. Öyle güzel sahneler oluyor ki alkışlamamak mümkün değil. Ne sertlik var, ne de başka bir şey. Alex, topa basıyor, kaçıyor. Bazı pozisyonlar oluyor, kaptan Bülent gelip ona sarılıyor. İşte sahada görmek istediklerimiz bunlar. Alex’e de top yakışıyor. Kendini yormadan öyle güzel oynuyor ki, kendi değil, topu koşturuyor. Nefis paslar veriyor, gol de atıyor.

Sonradan oyuna girenler var tabii. Ali Öztürk diye bir genç vardı dün sahada. İkinci yarıda şık goller attı. Ritmini beğendim. Öğrendiğime göre Beşiktaş’tan Gençlerbirliği’ne gitmiş. Böyle genç yeteneklerin Türk futboluna kazandırılması lazım.

Tribündeki fuktbolseverler bunları alkışlayıp, eğleneceğine garip tezahürat yapmakta ısrar ediyor. Doğrusu bu tutumlarını çok yadırgadım. Bereket versin gecenin amacını hatırlayıp, birbirleriyle kavga etmediler. Buna da şükür.
Yazının Devamını Oku

Gördün mü?

29 Ocak 2005
<B>BİZ</B> diyoruz <B>‘siyah’</B>, o diyor <B>‘illa beyaz’. </B>İnadım inat, işte <B>Hagi.</B> Kafasına göre takım yapıyor, yanlışlıklar yapıyor, ortalık karışıyor. Ben diyorum ki, ‘Ergün 10 numara’. O diyor ‘hayır bekle’. Elinde bir malzeme var. Binayı yapacak kişileri seçmen lazım. Sen mimar değil de, tuğlacı koyuyorsun.

Ergün orta sahanın beyni gibi. Oyunu yumuşatıyor, pas dağıtıyor, yönlendiriyor. Elindeki malzeme bu. Gördün mü Hagi? Ortadaki Ergün’ün sağına Cihan, soluna Conceiçao’yu koydun, rahatladın. Konyaspor’un beş dakikalık rüzgarını kestin. Oyun felsefesi önce hücumdan başlar. Necati ve Hakan, zaman zaman geri gelip top çıkartıyorlar. Rakip savunmaya pres yapmasını da biliyorlar. Hele Necati hep bunu yapıyor. Sahalarda ender görülen yarım vole ile attığı gol de keyif vericiydi.

Uzun zamandır gol yemeyen Mondi’den bahsedeceğim. Önce oyunun en kritik anlarını yaşarken Hakan ve Necati’ye attığı paslar, Konyaspor savunmasını karıştırıp, oyundan düşürdü. Bunun dışında kendine güveni fazla olduğu için Konyasporlu hücum adamlarıyla karşı karşıya kaldığı pozisyonlarda, ‘Ben sizden gol yemem’ dedi. Güven önemli, Mondragon’da da bu güven fazlasıyla var.

Fırtına şimdilik dindi

Ayhan
uzun zamandır sol kanatta oynuyor. Ama bazen oyunu kenara alıp genişletemiyor. İçeri girdiği zaman da o kanatta arıza oluşuyor. İlk defa lig maçında oynayan Uğur, birinci bölümde çok canlıydı ve hatasız oynadı. İkinci bölümde biraz yorgunluk, biraz da acemilikten dolayı oyundan düştü. Hagi de onu tam zamanında kenara aldı.

Galatasaray’ın iki tane mendireği var. İyi ki varlar, Tomas ve Song. Her ikisi de tam bir profesyonel. Tecrübeleriyle, birbirlerinin açıklarını tamamlıyorlar. Galatasaray bu iki transferi yapmasaydı vay haline. Hafta içinde fırtınalı günler yaşayan Galatasaray, futbolcuların hırsları sayesinde fırtınayı dindirdi. Ama bu da nereye kadar gidecek, o meçhul.
Yazının Devamını Oku

Kül ve duman

23 Ocak 2005
<B>BİR ateşim, yanarım, külüm yok, dumanım yok.</B> Türk sanat müziğinin bu güzel ezgilerini neden mırıldandım? <br><br>Anlatayım.. Galatasaray’ın yakacak ateşi, üfleyecek dumanı ve külü yok. Bir orta saha var ki, ateşi yakamıyor. Duman ve kül de çıkaramıyor. Bir Petre var.. Sezon başında Hagi, Petre için bana ‘Ben bu adamı satmam, sattırmam. Genç ve yetenekli’ demişti ve fırsat buldukça şans vermişti. Ama Petre’nin orta sahada oynayacak meziyeti yok. Ne ateşi yakıyor ne de duman çıkarıyor. Sadece Petre mi? Hayır.. Volkan dahil, hepsi etkisiz.

Hücumdaki Hakan Şükür, Necati ve Hasan Şaş üçlüsü kendi alanlarına gelecek, top kullanacak, kaleye gidecek. Yani ateşi de onlar yakacak, külü de onlar, dumanı da..

Olur mu böyle bir şey?

Almanya’daki hazırlık maçında, ‘İşte 10 numara; Ergün Penbe’ demiştim. Ergün, dünkü maçta kadroda var, ama sahada yoktu. Biz böyle yazdık ya, Hagi inadım inat tavrında. her şeyi sadece kendi biliyor edasında. Peki biz anlamıyoruz, seyirci de mi anlamıyor. Dünkü maç gösterdi ki, taraftar ondan fazlasını görüyor.

Kanıtı mı? İşte Petre isyanı.. Ve işte acı tablo.

Tek kale maç

Bursaspor ikinci bölümde nerdeyse tek kale oynadı. Oyun felsefelerinde her şey vardı. Pas, kanat akınları, hırs.. Oysa, herkes tüm bunları Galatasaray’dan bekliyordu..

Koca bir ikinci yarı.. Aklı başında tek bir atak yok.. Oyunun bitmesine 1-2 dakika var. Orta sahanın yapamadığını, kaleci Mondragon yapıyor. Bursaspor’un defansını az adamla görüyor ve Hakan Şükür’e güzel bir pas atıp, onu kaleciyle karşı karşıya bırakıyor.

Başka.. Başka hiç bir şey yok. Olur mu böyle bir şey?

Mondi olmasaydı

Galatasaray’ın, öyle bir top oynaması lazım ki.. Orta saha, muslukları açacak, suyu akıtacak, hem kanatlara hem derinlemesine hızla ileriye top atacak. Ama nerede.. Bu futbolu yalnız ben değil, maçı izleyen akıllı insanlar bile protesto etmekte haklı. Ama Hagi, değişiklikleri yaparken bile yine inadım inadı oynuyor. Şayet Mondragon olmasaydı, bu maç ya uzar, ya da Galatasaray elenirdi.
Yazının Devamını Oku

Bana değil onlara söyleyin

18 Ocak 2005
MİLLİ Takım Teknik Direktörleri, Antalya'da tüm maçları izledi.Galatasaray-Borussia Dortmund maçının devre arasında taraftarlar Şeref Tribünü'ne dönüp, Milli Takım Menajeri Can Çobanoğlu'na çağrıda bulunarak, "Galatasaray'a transfer ne zaman yapacaksın. Bu takıma yeni bir oyuncu istiyoruz" dediler. Bu sözlere şaşıran Çobanoğlu, "Ben Galatasaray'da görevli değilim. Yan tarafta oturan Ergun abi ve Fatih Gökşen'e çağrıda bulunun" dedi.İsyankar SabriSABRİ Sarıoğlu, Spartak Moskova maçında ilk kez kaptanlık pazu bandını taktı, sonra hakeme sözlü bir saldırıda bulundu, kırmızı kartı gördü. Bu maçı tribünden izleyen Milli Takım Teknik kurmayları daha sonra bu hareketin yanlış olduğunu belirtti. Teknik adamlar, G.Saray kaptanlarını arayarak, "Bu çocuk biraz aşırı isyankar olmaya başladı. Bu ona zarar verir. Kaptan olarak onu uyarın. G.Saray'da ve Milli Takım'da parlak bir gelecek onu bekliyor. Dikkatini çekip bizler ve Türk futbolu için gerekeni yapın" dedi.10 numara yoksa Hagi var!GALATASARAY devre arası hazırlıklarını Antalya'da sürdürürken, Hagi'de futbolcuları kadar kendini lige hazırladı. Futbolculuk yıllarını özleyen Rumen teknik adam, Antalya'da hala takımın bir futbolcusu gibi antremanlarda açma-germe çalışmalarına katıldı. Çift kale maçlarda forma giydi. Attı, attırdı. Hagi sadece maçlarda saha kenarlarında. İdmanda ise yine sahnedeydi. Teknik patron çalışmalardaki hırsıyla adeta yönetime mesaj gönderir gibiydi; "10 numara transferi yoksa, Hagi var."HOCA BIRAAAKGALATASARAY, Schalke Arena Stadı'nda taraftarıyla muhteşem bir tablo çizdi. Oyunun bir bölümünde top taca çıktığı sırada antrenör Metin Yıldız hamle yaptı. Yıldız'ın yanında bulunan kaleci antrenörü Nezihi Boloğlu hemen arkadan fırlayıp, "Hoca bıraaak" dedi. Nezihi topa sahip olamayınca meşin yuvarlak soyunma odasının yolunu tuttu. Yıldız daha sonra esprili bir şekilde, "Futbolcuğumuz zamanında kaleciler hep bunu yapardı. Önce 'bıraaak' derler sonra topa sahip olamayacağını anlayınca sonuna 'maa' ekleyerek bıraaakma derler" dedi.Taze, tazee gevreeek simiitCİMBOM'un antrenmanlarında hep kazanma savaşı vardır. Hele Bülent-Mondi, Hakan Ünsal ile Necati'nin takımları hep kapışır. 2004'te Hakan'ın takımları kazanırken ne zaman 2005'e girdik, her şey tersine döndü. Bir anda kazanan taraf kaptan Bülent ve Mondi'nin takımı oldu. Bülent bu savaştan galip ayrılınca, Mondi'ye döndü ve, "söyle Mondi simitçiler nasıl bağırır." Kolombiyalı kaleci yarım Türkçesiyle, "Tazeee gevreeek simiit" diye bağırınca herkes kahkayı bastı.
Yazının Devamını Oku

İşte 10 numara

16 Ocak 2005
<B>ÖZEL </B>maç olmasına rağmen, Almanya’nın dört bir yanından gelen gurbetçilerimiz Arena Stadı’nı adeta istila etmişti. Stat gerçekten muhteşemdi. Böyle bir stat neden bizde yok diye kıskanmamak elde değil. Öyle bir stat ki, maç sonrasında stadın zemini kenara alınıp hava alması sağlanıyor. Gurbetçilerimizin maça gelmesi güzel ama, şu meşale yakmaları yok mu?.. Adamı deli ediyor. İçimden ‘Off Off’ demek geliyor.

Galatasaray, Antalya kampında yaptığı hazırlık maçlarında eksiklerini gördü. Bu eksiklerin başında kanat organizasyonları geliyordu. Hagi de antrenmanlarda bu noktaya parmak basıp, sıkıntıyı gidermeye çalıştı. Rumen hoca, yeni öğrettiklerini Schalke önünde uygulamaya geçirdi. İlk 5 dakikada her şey takır takırdı. Ne var ki, sonraki 2 dakika her şey ters yüz oldu. Birbiri ardına gelen ufak hatalar oyun kalıbını dalgalandırdı, bütün bölümleri sarstı. Bereket bu sarsılma sadece 2 dakika sürdü. Galatasaray oyunu yeniden forse etti.

Ya sen oyna ya Ergün’ü kullan

Takımdaki oyuncular, ‘10 numara aramızda var’ diyordu. İşaret ettikleri oyuncu Ergün Penbe idi. Hem derinlemesine, hem de kanatlara öyle toplar attı ki, tam anlamıyla adrese teslim. Hagi, bana soracak olursan, 10 numara aramana hiç gerek yok. Ya sen çık oyna, ya da Ergün’ü kullan. Tabii ki, böyle maçlarda değişimler yapacaksın, göreceksin futbolcularının ne yaptığını. Yaklaşan lig maçlarında kimlerden nasıl yararlanacağını tespit edeceksin. Ergün’ü orada kullan. Başka yerlere çekme. Ya oyundan al, ya da orada devam ettir.

Saidou ve Ümit kalsın

Hakan Şükür-Necati
ikilisinin kalitesi tartışılmaz. Hakan, daha çok işler yapacağını bir kez daha gösterdi. Sol kanatta oynayan Ayhan, bu mevkinin adamı olmamasına rağmen, yüksek oyun zekası sayesinde çok faydalı oldu.

Hagi’ye bir sözüm daha var... Saidou ve Ümit Karan’ı sakın gönderme. Elindeki kadroyla barışık ol. Çünkü, ne Avrupa’da, ne de Türkiye’de bunlarla aynı ayarda oyuncuyu uygun fiyata bulamazsın. Üstelik bunlar giderse takımdaki iç huzuru da bozarsın. Yönetime, ‘Ben bu kadroyla devam edeceğim. Olursa olur, olmazsa olmaz’ deyip, kendini rahatlatman gerekir. ‘Acabalar’ seni üzer. Bu sefer sen muallakta kalırsın. Bir basın toplantısı yaparsın ‘Ben artık transfer filan istemiyorum’ diyerek, bütün spekülasyonları bıçak gibi kesersin.
Yazının Devamını Oku

Gençleri unuttunuz

12 Ocak 2005
DİZİNDEKİ sakatlık nedeniyle Efes Pilsen Cup'ta oynayamayan Hakan Şükür'e, "Ümit Karan gitti. Forvette üç kişi kaldınız. Arif, sen ve Necati. Bu sizin için zor olmayacak mı?" diye sordum. O da, "Yanlışınız var. Biz beş kişiyiz. Özgürcan ve Cafercan'ı unuttunuz" diyerek, gençlere sahip çıktıkları mesajını verdi.

Saidou haklı çıktı

SEZON
başında bana Saidou'nun, "Hocam bir gün bile benimle konuşmadı" dediğini yazmıştım. Hagi bu sözlere şiddetle tepki göstermiş, böyle konuştuğu için Saidou'ya para cezası bile vermişti. Oysa ki, bu haberin gerçek olduğunu Galatasaray'daki herkes biliyordu ama, söyleyemiyordu. Zaman, Saidou'nun ve dolayısıyla benim haklı olduğumu ortaya çıkardı. Takımdan ayrılan Baliç, İbrahim Yavuz ve Ümit Karan da Saidou ile aynı şeyi söyledi:

"Hoca gelipte bizimle bir tek kelime bile konuşmadı."

Raşit hocaya sorun

üMİT
Milli Takım Teknik Direktörü Raşit Çetiner, işi gereği Türkiye'deki genç futbolcuları en iyi tanıyan kişidir. Raşit hoca iyi bir Galatasaraylıdır. Ama, ne gariptir ki, onun genç yetenekler konusundaki engin bilgilerinden bir tek Galatasaray faydalanmamıştır. Hiçbir zaman ona akıl danışmazlar. Fenerbahçe bile Servet, Kemal, Selçuk ve Mahmut Hanefi'yi Raşit hocaya sorup aldı. Galatasaray Kulübü böyle bir adamdan yararlanamadı hayret.
Yazının Devamını Oku

Artık sevmiyorum

11 Ocak 2005
<B>BU</B> başlığı <B>Hasan</B> kardeşim için söylüyorum. Tamam, Allah ona öyle bir yetenek vermiş ki, topla raks etmesini seviyor. Ama bu sevgi aşırıyı kaçtığı zaman Hasan’ı mahvediyor. Bu sevgiyi biraz azaltsa, daha neler yapar. Neler mi, anlatayım... Topsuz alanda hareketlerini daha rahat yapar. O top sevgisini bitirici yerlerde iyi kullandığı zaman da, oyunun kaderini değiştirir. İşte ben, böyle bir Hasan görmek istiyorum.

Kanatlar iyi kullanıldı

Galatasaray’ın oyun kalıbı, ilk maça göre daha iyiydi. Kanatlarını fazla kullandı. Bu bölgelerden en aşağı 10-15 top geldi. İşte bu toplar, düşünülerek, bitirici yerlere atılsa, o zaman farklı bir sonuç ortaya çıkardı. Örneğin sağdan yapılan bir ortada ön direğe koşan Necati’nin doğru bir zamanlamayla golü yapması, bunun göstergesiydi.

Galatasaray’ın en önemli problemlerinden biri de, orta sahadaki oyuncuların derinlemesine oynarken çabuk olmaması. Gereksiz yere fren yapınca rakip kalabalıklaşıyor, o zaman da top atacak adam bulunamıyor. Halbuki ileride patlayıcı güç olan, rakibin arkasına çabuk sarkan bir Necati var. Oyun boyunca ortadan iki top atıldı, Necati ikisinde de kaleciyle karşı karşıya kaldı. Bunun devamlı olması lazım.

Rakibini göremedi

Futbolda hata vardır. Mesela Petre, top gelmeden düşünmediği için hemen kaleciye pas atmak istedi. Orada rakip olduğunu görmedi. Halbuki adam, kabak gibi duruyordu. Bu bir hata. Bunu puan maçlarında yaparsan, o zaman suçlu olursun. Hata mata dinlemezler. Galatasaray’ın dünkü oyun felsefesinde en başarılı olduğu yer defansıydı. Çünkü Galatasaray’da artık defans anlayışının temeli atıldı.
Yazının Devamını Oku