TÜRK halkı olarak eğlenmeyi severiz, yas tutmayı biliriz. Ancak, iş yardım yapmaya gelince duyarsız oluruz.
Bırakın duyarsız olmayı, böyle bir soğuk havada maça gelenler bile, bu güzel organizasyona renk katmak yerine, ‘Beşiktaş sen bizim her şeyimizsin’ gibi tezahüratlar yapıyorlar. Bir başkası ‘Fenerbahçe’, diğeri ‘Galatasaray’ diye bağırıyor. Sonra da hep birlikte bayrak sallayıp, ‘Türkiye’ tezahüratında buluşuyorlar.
Ya araya Galatasaray, Fenerbahçe rekabeti karışsa ne olacak? Yine al sana kavga. Allah Allah, ne iştir bu? Bu soğuk havada sanatçılar konser veriyor, Anadolu Ateşi gösterisini sunuyor. Ama aynı tas aynı hamam. Futbolcular da iyi niyetli, kibar oynuyorlar. Birbiri ile şakalaşıyorlar. Şov yapıyorlar, ama kafalar başka yerde.
Buna da şükür
Yattara, ayak bileklerini konuşturuyor, dans ediyor ama Ümit Özat ona yol vermiyor. Boşluk bulunca da golü kaçırıyor. Öyle güzel sahneler oluyor ki alkışlamamak mümkün değil. Ne sertlik var, ne de başka bir şey. Alex, topa basıyor, kaçıyor. Bazı pozisyonlar oluyor, kaptan Bülent gelip ona sarılıyor. İşte sahada görmek istediklerimiz bunlar. Alex’e de top yakışıyor. Kendini yormadan öyle güzel oynuyor ki, kendi değil, topu koşturuyor. Nefis paslar veriyor, gol de atıyor.
Sonradan oyuna girenler var tabii. Ali Öztürk diye bir genç vardı dün sahada. İkinci yarıda şık goller attı. Ritmini beğendim. Öğrendiğime göre Beşiktaş’tan Gençlerbirliği’ne gitmiş. Böyle genç yeteneklerin Türk futboluna kazandırılması lazım.
Tribündeki fuktbolseverler bunları alkışlayıp, eğleneceğine garip tezahürat yapmakta ısrar ediyor. Doğrusu bu tutumlarını çok yadırgadım. Bereket versin gecenin amacını hatırlayıp, birbirleriyle kavga etmediler. Buna da şükür.