9 Ocak 2005
<B>GALATASARAY</B>’a gönül verenler, dün Antalya Atatürk Stadı’nı doldurdular, ama haklı bir şikayetleri vardı. Tribünlerde <B>‘10’ </B>yazan özel kartlar hazırlamışlar, yanına da soru işaretlerini koymuşlar. Sen şayet, 100’üncü yılda şampiyonluk düşünüyorsan, taraftarın istediğini yapmalısın. Bakıyorum, Galatasaray’ı yönlendirecek futbolcuyu arıyorum, bir türlü bulamıyorum. Bana sorarsanız, bu takıma iki tane saha içi yönetmeni şart.
Dün Tomas’ı izledim. Devre arası ona çok yaramış. Futbolundan hiçbir şey kaybetmemiş. Aynı düzende oynuyor. F.Bahçe bu oyuncuyu nasıl bırakmış hayret. Necati tek başına bir şeyler yapmak istedi, ama olmadı. Hagi dünkü maçta gençlere çok yer verdi. Genç Aykut takımda yedek kalmasına rağmen ‘Her an hazırım, görev verin oynarım’ der gibiydi. Sen kısa vadeli değil, uzun vaadeli düşünürsen, bu gençlerden yararlanırsın. Çünkü bu gençlerin yetenekleri var. Eksikleri de var ama, iyi bir kadro kurar ve bunları birer ikişer takımın içine sokarsan olur.
Ya masaya vur ya da sus
Dortmund’da Rosicky adında bir oyuncu seyrettim, tam G.Saraylık. Adam futbolu biliyor. Daha 25 yaşında olan bu oyuncuyu alabilirsen al!Alamıyorsan da İtalya’ya git, Milan’da oynamayan Rui Costa’yı bir bölümlük al gel. Çünkü G.Saray’ın defansında oynayan yabancılar hariç orta sahada bu kalitede bir oyuncu yok. Sağda solda bulduğun yaşlı yabancıları alırsan, aynı tas aynı hamam olur.
G.Saaray’ın en zayıf bölgeleri kanatlara ve orta sahaya ikişer adam bulursan, o zaman ayağa kalkarsın. Yoksa acabalar ile hareket edersen düşersin. Hagi, bir yandan oyuncu istiyor ama, diğer yandan, ‘Elimdekiyle idare ederim’ diyor. Açıkçası, o da ne yapmak istediğini bilmiyor. Ya masaya vur, ‘Bunu istiyorum’ de, ya da hiç şikayet etme.
Yazının Devamını Oku 4 Ocak 2005
GEÇEN yıl devre arası kampını Antalya Titanic Otel’de yapan Galatasaray, otelden bir hayli memnun kalmıştı. Otelin sahibi Mehmet Aygün, taraftarı olduğu sarı kırmızılı takımın rahat etmesi için elinden gelen her şeyi yapmış, konuklarını en iyi şekilde ağırlamıştı. Yöneticiler bu seneki kampı da aynı otelde yapmak istedi. Ancak, aynı otelde eski takımı Bursaspor’un da kaldığını öğrenen Hagi, yeşil beyazlı yöneticilerle yüz yüze gelmek istemediği için bu teklife karşı çıkınca, kamp IC Otel’e alındı.
Gençleri hazırlayın
HAGİ’yi yakından tanıyanlar, onun genç yeteneklere ne kadar önem verdiğini iyi bilir. Emre Belözoğlu’nun da bugünlere gelmesinde büyük pay sahibi olan Rumen hoca, geçtiğimiz günlerde Romanya’dan yardımcısı Metin Yıldız’ı telefonla arayarak, ‘Genç futbolculardan Cafercan, Özgürcan, Zafer, Arda ve Uğur’u da devre arası kampına götüreceğim. Çocuklara söyle, ona göre hazırlansınlar’ dedi.
Kavgayla başlayan dostluk
GALATASARAY’ın geçen sezon Olimpiyat Stadı’nda oynadığı Denizlispor maçından sonra Hasan Şaş ile Necati, binlerce kişinin gözünün önünde birbirlerine girmişti. O gün kavganın eşiğinden dönen iki futbolcu, ne ilginçtir ki, şimdilerde çok iyi dost. İkilinin arkadaşlıkları öyle boyutlara ulaştı ki, birbirleriyle ailece görüşmeye başladılar. Gerek Hasan, gerekse Necati, sık sık eşlerini de alarak, birlikte vakit geçiriyorlar. En büyük dostluklar kavgayla başlar, diye boşuna dememişler.
Yazının Devamını Oku 28 Aralık 2004
GALATASARAY tarihine adını altın harflerle yazdıran <B>Fatih Terim, </B>ceketini bir astı tam astı. Türkiye’den kendisine tekliflerin gelip gelmediğini bilmiyorum ama, adım gibi bildiğim bir olay var... İtalya’nın köklü ekibi Lazio, Terim’e kanca attı. Ancak Fatih Terim, ince eleyip sık dokuyan biridir. Onun aldığı duyumlar doğrudur. Lazio Başkanı Cotti aynı Fiorentina’daki Cecchi Gori gibiymiş. Cecchi Gori’den çok çeken Terim, aynı olayı tekrar yaşamak istemediği için bu büyük teklife ‘hayır’ cevabını verdi.
İstanbul’a gelince ilk seni öpeceğim
ENDONEZYA’da iki gün önce meydana gelen 8.9 şiddetindeki deprem, bu acıyı çok iyi bilen Türkiye’de de büyük sarsıntı yarattı. Deprem haberini alır almaz, Maldiv Adaları’nda Beşiktaşlı Emre Aşık ile birlikte tatil yapan eski Galatasaraylı Suat Kaya’yı aradım. Saatlerce uğraştıktan sonra telefonu düşürebildim. Suat, ağlamaklı konuşuyordu, belli ki çok korkmuştu. Aynen şunları söyledi:
‘Allah kimsenin başına vermesin. Benim uçaktan korkan bir insan olduğumu biliyorsun. Bu olaydan sonra adeta 10 yıl daha yaşlandım. Yaşadığıma hala inanamıyorum. Hayatın ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha anladım. İstanbul’a gelince ilk seni öpeceğim. Çünkü beni ilk arayan sen oldun.’
Keşke buradan koparılmasaydım
ABEL Xavier, kendine özgü giyim tarzı ve davranışlarıyla G.Saray’ın en çok dikkat çeken isimlerinden biriydi. Sarı kırmızılı takımdan istemeyerek ayrılmak zorunda kalan Xavier, şimdilerde Almanya’da forma giymesine rağmen İstanbul’dan kopamadı. Ortalama 2 ayda bir İstanbul’a gelen Portekizli futbolcu, yakın arkadaşı Mustafa Turgun’la birlikte kenti geziyor. Tam bir İstanbul aşığı olan Xavier’in her gelişinde ağzından şu sözler dökülüyor:
‘Keşke buradan koparılmasaydım.’
Canaydın’ı kızdırdılar
G.SARAY Başkanı Özhan Canaydın, yöneticilerden Fatih Gökşen ile Adnan Öztürk’ün bazı sarı kırmızılı futbolcularla gece gezmelerine çıktığını duyunca küplere bindi. Hemen olaya müdahale eden Başkan, Gökşen ve Öztürk’ü karşısına alıp, ‘Futbolcular arasında ayrım yapmayın. Eğer bir yere gideceksiniz, hep beraber gidin. Takımda grup oluşturmayın. Dikkatli olun’ diyerek uyarılarda bulundu.
Yazının Devamını Oku 23 Aralık 2004
<B>G.SARAY, </B>her yeni yıl öncesi aynı sıkıntıyı yaşıyor. Yabancı oyuncular Noel tatili için evlerinin yolunu erkenden tutmak istiyor. Bu, birkaç kez sorun oldu. Daha önce lig maçları olduğu için yönetimin ve teknik heyetin başı ağrıyordu. Bu kez durum farklıydı. F.Bahçe, Uşak’a gidiyor, bütün yabancıları sahada. G.Saray’da ise Conceiçao, Mondragon ve Song tatile erkenden çıkmış. Nedenini sorduk. Duyumlarımıza göre, yabancı oyunculara alacaklarını ödemeyen yönetim, ‘Para istemeyin bizden, buz gibi soğuruz sizden’ diyerek, onları ülkelerine postalamış. Bazı futbolcular ise kendi kendilerini postaladılar!
Her neyse... Sezon başında, ‘O, genç bir futbolcu. İstikbali var. Petre’yi satmam’ diyen Hagi, ondan ümit bekliyor. Dünkü maçta da kadroda şans verdi. Zaman neyi gösterecek bilemem , daha çok postalanacak futbolcu aranacak ama iş işten geçmiş olacak.
Gösterişsiz ve faydalı
Kupadaki rakip Karabükspor, gücünü ve haddini bilerek oynadı. Kendi sahasında kaldı, ‘Aman fazla gol yememeyim, belki bir tane atarım’ düşüncesindeydi. Hiçbir zaman oyunu hiç çirkinleştirmediler. Lig biterken G.Saray’ın elle tutulur tek bir yabancısı vardı. O da Tomas’tı. Maçın bir bölümünde forma giydi, gösterişsiz ve faydalı bir oyun çıkardı.
Dünkü maçta gençler arasında Cafercan’ı beğendim. Bu çocuk sürekli oynarsa, G.Saray’a faydalı olur. Ne zaman, nasıl şut atacağını biliyor ve sol ayağını iyi kullanıyor. Genç Uğur da sağ kanatta fizik olarak iyi ama rakip fazla yormadığı için ona bir şey söylemiyorum.
Yazının Devamını Oku 21 Aralık 2004
<B>DENİZLİSPOR</B> - G.Saray maçında, en az sahadaki futbolcular kadar yorulan biri daha vardı. <B>Hagi</B> 90 dakika boyunca bir kez bile kulübede oturmadı. Bırakın oturmayı dördüncü ve yardımcı hakem ile adeta sinir harbi yaşadı. Bakın Hagi hakemlere neler söyledi neler..
DAKİKA 23: Hasan Şaş rakibiyle mücadeleye girdi. Hagi faul bekliyordu. Ama beklediği düdük çalmadı. Rumen hoca yerinden fırladı ve Hamza Mısır’a bağırdı; ‘Karşı taraf dört faul yapıyor. Bize bir faul olunca düdük çalmaktan yoruluyorsun. Görmedin mi hareketi?’
DAKİKA 75: Denizlispor atağa çıkıyor. Ama Ömer Rıza ofsaytta. Hagi, yine yerinden fırlıyor ve yardımcı hakem Selçuk Kaya’ya sesleniyor;
‘Sen ne yapıyorsun? Görmüyor musun? Ofsayt, ofsayttt!!’
Bayram sabahı gibi
DENİZLİSPOR VE G.Saray takımları maçtan önce Pamukkale’de kaldı. Hatta iki takım yöneticileri ve futbolcularnı cuma namazını birlikte kıldılar. Namazdan sonra camiinin önü bayram sabahlarını andırıyordu. Herkes birbirine başarı diliyordu. Maç bitiminde de aynı manzara yaşandı. Tüm futbolcular sarmaş dolaş oldular. Song ve Souleymanou birbirlerine forma verdi. Kısacası, futbol adına güzel bir gündü.
Pırıl pırıl
G.SARAY korner atışı kullanıyordu. Topun başına Hasan Şaş gitti. Ergün, Hasan’a yaklaştı ve ‘Volkan ön direkte, topu ona ortala’ dedi. Ama Hasan’ın ortası rakibe gitti. Hasan, ‘Görmedim’ işareti yapınca Ergün patladı; ‘Adamın kafası pırıl pırıl parlıyor. Nasıl göremezsin’
Japon Necati
G.SARAY kafilesinde, Galatasaray hastası Ema adında bir kadın Japon taraftar vardı. Hagi onu görünce, yanındaki Necati’ye seslendi, ‘Bak gözleri senin gibi çekik, kardeş gibisiniz, resim çektirmek istiyor.’ Necati, biraz kızararak yerinden kalktı. Japon hayranı ile resim çektirirken, bu fırsatı kaçırmayan arkadaşları da ona takılmaya başladı. Espriler o ana kadar yüzü gülmeyen Hagi’ye bile kahkaha attırdı.
Yazının Devamını Oku 18 Aralık 2004
<B>HÜCUM </B>adamları, kaçırılmayacak golleri kaçırır, <B>‘Kısmetim yoktu, şanssızdım’ </B>der geçer. Ama bir kaleci gol yerse, <B>‘Bu da yenir mi?’ </B>deyip, faturayı kesersin. Kaleciler, yalnız adamlardır. Sahada üç direkle baş başa kalırlar. Bazen de takımlarını kurtarırlar, tıpkı Mondragon gibi. Denizli’de en az üç net pozisyonda gole izin vermedi. İşte iyi kaleci dediğin böyle olur.
G.Saray, F.Bahçe maçına takılıp kaldı herhalde. Çünkü, koca ilk 45 dakikada bir tane bile gol pozisyonu yoktu. Bu bölümün sadece 4 dakikasında oyunu forse ettiler, o kadar. Pas hatalarının çokluğu ve hücumu ikinci plana atmaları, sarı kırmızılıların en büyük sorunlarıydı. Cihan ve Orhan, F.Bahçe maçında devamlı hücuma çıkmışlardı. Herhalde Hagi, ‘Aman haa. Fazla gitmeyin. Sonumuz kötü olur’ demiş olacak ki, ikisi de fren yaptı. Orta sahanın kilit ismi Volkan önceleri tutuktu, sonra dirildi. Conceiçao derseniz, ‘Aradım, bulamadım.’ Hasan deseniz, o da hiç yoktu. Hasta mı, sakat mı, yoksa başka bir derdi mi vardı, bilemem.
Bölük pörçük oynadılar
Denizli’de bir Ersen Martin seyrettim, tek kelimeyle muhteşem. Bir kartal gibi kanatlarını açmış, habire yükseliyordu. Galatasaray’ın en kuvvetli adamları dediğimiz Song ve Tomas, onu bir türlü dizginleyemiyordu. Hagi baktı ki pabuç pahalı, Cihan’ı kenara alıp, Bülent’i Song ve Tomas’ın yanına koydu. Gidişat kötüydü. Bölük pörçük oynayan G.Saray, sadece Necati’nin bireysel gayretleriyle 1-2 tane pozisyona girdi. F.Bahçe maçında rakip kaleyi şut yağmuruna tutan Cimbom’un yerinde yeller esiyordu.
Hagi belli ki, F.Bahçe galibiyetinin zafer sarhoşluğundan kendini sıyıramamış. ‘Bizden kimse kolay kolay puan alamaz’ demek kolaydır. Sözler rahatlıkla söylenir ama, sahada bu sözler geçmez. F.Bahçe maçı bütün G.Saraylılar’ı kandırdı. Kanmayacaksın. Bu yarış öyle bir yarış ki, dizginleri çektiğin anda, arkandan gelen herkes seni geçer. Potaya bile giremezsin. Bence bu maç Denizli’nin hakkıydı. Çünkü, yüzde yüz gol pozisyonlarını onlar kaçırmadı, Mondragon kurtardı. O da olmasaydı, Cimbom’un hali haraptı.
Yazının Devamını Oku 14 Aralık 2004
<b>SON </B>haftalarda oynadığı güzel futbolla <B>Gheorghe Hagi</B>’nin gözüne giren <B>Orhan Ak, </B>Fenerbahçe maçından önce bir köşede duvara yaslanmış, elleri açık bir şekilde dua ediyordu. Maçtan sonra Orhan’ı görünce, ‘Sıfır hatayla oynadın. Tebrikler’ dedim. O da anlattı:
‘Sahaya çıkmadan önce Arif ve Bülent ağabeylerim bana o kadar destek oldular ki, adeta sinirlerimi aldılar. Her maç öncesinde kendimce dua ederim. İnançlı bir insanım. Allah’a elimi açtım, başarılı olmayı diledim. Dualarım kabul oldu. Çok mutluyum.’
Balığın faydası
HAGİ’nin, balığı ne kadar çok sevdiğini bilmeyen yoktur. Balığın en faydalı yiyecek olduğuna inanan Rumen hoca, özellikle de lüfere bayılır. Fenerbahçe maçından iki gün önce ahçılara bol bol lüfer almalarını tembihleyen Hagi, oyuncularına öğle ve akşam yemeklerinde hep balık yedirdi. Maç sonrası futbolcuların en çok konuştuğu konu balıktı. Hepsi de, ‘Hocanın sürekli balık yedirmesinin nedeni anlaşıldı. Gerçekten bizde doping etkisi yaptı. Bundan sonra sık sık balık yiyelim’ diyordu.
Düğün haziranda
HIZLI gece yaşamına son verdikten sonra futbol grafiğini sürekli yükselten Volkan, artık huzuru buldu. Nişanlısı Merve Ata ile çok mutlu bir beraberliği olan genç futbolcu, haziran ayında dünya evine girmeyi planlıyor. Bu sezonki başarısında Merve hanımın büyük payı olduğunu ısrarla vurgulayan Volkan, ‘Bir hanım, erkeğin kaşıdır, gözüdür. Ben Merve’de bunları buldum. Maça giderken beni öpmesi futbol oynama iştahımı kamçılıyor. Artık uslandım. Eskisi gibi değilim. Bütün bunlar da Merve sayesinde oldu. O, bana hayatın güzelliğini tattırdı’ diyor.
Yazının Devamını Oku 13 Aralık 2004
<B>SABRİ</B>’yi kutluyorum. Son iki-üç haftadır form grafiğini sürekli yükselten genç futbolcu, bence, F.Bahçe karşısında sahanın en iyisiydi. Sahada basmadık yer bırakmadığı gibi kaleye en fazla şut atma girişiminde bulunan da Sabri’ydi... Gençliğinin verdiği enerjiyle de F.Bahçe sağ kanadını adeta çökertti. Sabri, işte şimdi gerçek G.Saraylı oldun. Büyük bir takıma karşı böyle oynadığın için bu unvanı aldın. G.Saray oyunun tamamında üstün olan taraftı. Kanatları kullandı, orta sahasını iyi işletti. Bilhassa Conceiçao ve Volkan. Ne Nobre’ye top oynattılar, ne de Selçuk’a boş alan bıraktılar. F.Bahçe yalnızca uzun toplarla fırsat kolladı ama onda da bir türlü başarılı olamadı.
Hakan Şükür takımın gücü
Hakan Şükür defanstan toplar çıkadı, Luciano ve Servet’le de mücadele etti. Her kafa topunu Hakan aldı, arkadaşlarına indirdi. O, yalnız gol meziyeti olan bir futbolcu değil, aynı zamanda takıma güç katan bir enerji küpü. M.United maçının yıldızı Tuncay dün sönüktü. Çünkü Cihan ona adım attırmadı. Geriye gelen Sabri de onun bütün perdelerini kapattı. Tomas, zaten haftalardır iyi oynuyor. F.Bahçe’nin en önemli gol silahı Nobre, alan bulamadı. Çünkü, Song, Tomas’la birlikte olunca ona şans vermediler. Brezilyalı futbolcu da boşu boşuna sağa sola koştu.
G.Saray bu maça o kadar hazırdı ki, kazanma duygusu hiçbir zaman eksik olmadı. Golün oluşumunda bakacak olursak... Atak, Conceiçao ile başladı, Hakan Şükür devamını getirdi. Necati de klasını konuşturdu. Orhan da karşısında oynayan Mehmet Yozgatlı’ya bir adım bile attırmadı. Daum, baktı ki olmuyor, Serhat’ı oyuna sürdü. Ama o da bir şey yapamadı. Çünkü G.Saraylı futbolcular, ‘Biz bu maça hazırız. Kazanacağız’ diyorlardı.
Hagi’nin Ankara dönüşünde söylediği bir söz vardı. Rumen hoca, ‘Bizi yenecek takım yok’ diye boşuna söylememiş. Oyuncularına güvenmiş, yapacaklarını da hissetmişti. Galatasaray bu maçı her türlü azim, ihtiras ve heyecanla aldı.
Yazının Devamını Oku