13 Mart 2005
<B>KUŞLARIN </B>kanatsız uçtuğunu gördünüz mü? Tabii ki, uçmazlar. Futbol oyunu ile kuşların kanatları arasındaki bağlantıyı açıklamak için G.Saray örneğini verebiliriz. G.Saray'ın öyle güzel iki kanadı vardı ki, uçmaması için hiçbir sebep yoktu. Sağ kanadında Ribery ve Cihan, sol kanadında Ayhan ve Orhan... Öylesine sistemli kanat çırpıyorlardı ki, imrenmemek elde değil. Bir o kanat, bir bu kanat derken, İstanbulspor ne yapacağını şaşırdı. Zaten böyle kapalı oynayan takımları ancak bu şekilde açabilirsin ve havalanabilirsin. G.Saray da zaten bunu yaptı.
Ayhan futboluna her geçen gün bir şeyler katıyor. "Artık o sol kanat bana ait" diyor. Arkasından da onu destekleyen bir Orhan vardı ki, kusursuzdu. Cimbom'un sağ kanadındaki Ribery bildiğiniz gibi yine fırtınaydı. Cihan da rahatlamıştı, ona destek oluyordu.
Yanında oynayan yaşıyor
G.Saray'da Hakan Şükür'ün yanında oynayan yaşıyor desek yeridir. Çünkü, rakip takımın gözü kulağı Hakan Şükür'de. Onu takip edeyim derken, yanındaki çıkıyor sahneye ve golleri sıralıyor. Yani G.Saray'da Hakan'ın yanında kuru fasulye yoksa, taze fasulye var. Necati yok, Hasan Kabze var. Ben, antrenör Metin Yıldız'ı tebrik ediyorum. Sezon başında Çanakkale Dardanel'in maçlarını izledi. En sonunda Hasan Kabze'yi G.Saray'a kazandırdı.
En kritik anlar oyunun başıydı. Mondragon'un rakibi ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda topu çelmesi G.Saray'ı ateşledi, uyuyan Aslan'ı harekete geçirdi. Ergün'ün de yönetmenliği devam etti, sağa-sola bitirici paslar attı. G.Saray'ın zaten defansını geçmek zordu İstanbulspor açısından. Çünkü defansında Tomas ve Song, kalesinde de Mondi vardı. İstanbulspor için söylenecek fazla birşey yok. Çünkü güçleri ancak bu kadar.
Olimpiyat Stadı'nın üst tarafında merdivenler doluydu. Havanın soğuk olmasından mıdır bilimez, taraftarlar birbirine adeta yapışmıştı.
Hakem Selçuk Dereli için zor bir maç değildi. Gayet kolay bir maç yönetti. UEFA gözlemcisinden bana göre tam not aldı.
Yazının Devamını Oku 2 Mart 2005
<B>RIBERY</B> geldiği takımdan makine düzenine alışmış bir oyuncu. Ne zaman kaçacağını, ne yapacağını bilen bir yapıya sahip. Arkadaşlarıyla arasındaki uyum tam anlamıyla oturmadı. Arkadaşları bu futbolcudan saha içinde nasıl faydalanacağını henüz bilmiyor. Çünkü Ribery hem ikili sıkıştırmaya giriyor, hem de çizgide boğuşmak zorunda kalıyor. Ama boşta top kazandığı zaman, verkaçlarla gidiyor, direkt hedefe doğru adım atıyor. Tıpkı denizdeki sürat teknesine benziyor. Boş alanda top kazandığı zaman, tutabilene aşkolsun.
Bir de Ayhan vardı sahada dün. Oyun boyunca kusursuz top oynadı. Defansa geldi top kazandı, arkadaşlarına attığı toplarında hiçbiri isabetsiz değildi. Hiç de zorlanmadı. Basit top oynadı. Attığı golde de topu sürerken önce kaleciye baktı, akıllı bir vuruş yaptı. Bir maçlık dinlenme Ayhan’a yaradı.
Turun kahramanları
G.Saray dün Ayhan ve Ribery’nin kanatlarının altındaydı. İkisi de sarı kırmızılıların turu geçmesinde en büyük rolleri üstlendi. Yeni transfer Hasan Kabze ileriye boş gidiyor, son vuruşlarında acemilik çekiyor. Ne zaman koşu alanına, ne zaman ayağına top isteyeceğini bilmiyor. Onu da zamanla öğrenecek.
Ergün, orta sahada isabetli paslar atarken, bir yandan da defansın solunda oynayıp açık kapattı. G.Saray defansı uyanıktı. Diyarbakır hücumlarında akıllı bir şekilde çıkıp rakibi ofsayta düşürdü. G.Saray öyle ahım, şahım top oynamadı. Diyarbakır’ın da gücü yoktu. Top kaybı fazla, fizik gücü de eksikti. Bunlar tek ayaklı maçlar. Golü atan kazanır. G.Saray da bunu yaptı.
Hatanın affı yok
Hagi’nin sezon başından bu yana kesintisiz forma giyen Tomas’ı oynatmaması normaldi. Bunda herhangi bir art niyetin olduğunu sanmıyorum. Çünkü adam yükü taşıya taşıya yoruldu. Dinlenmesi gerekliydi.
G.Saray’ın cumartesi günü Beşiktaş’la çok önemli bir maçı var. Bu maç olmak ya da olmamak mücadelesi. Hagi, dünkü maç sonrası ne eksikleri var, bakacak ve onları giderecek. Çünkü ters bir netice G.Saray’ı raydan çıkaracak. G.Saraylı futbolcuların bundan sonra Beşiktaş’ı ezberlemeleri gerekiyor. Hagi derbinin bence kilit adamı. Hamlelerini iyi düşünmeli, çünkü hatanın affı olmayacak.
Yazının Devamını Oku 27 Şubat 2005
<B>SEN </B>diğer teknik adamlar gibi yanlış yapmazdın <B>Hagi. </B>Ama bu maçta sen de yanlışlara uydun. Daha önceleri kazanan takımı bozmazdın, bozdun. Tamam Ergün yoktu. Onun eksikliğini hissettin ama eskiden Ergün konuşulur muydu? O, senin takımının beyniydi. Oyunu okuyan, takımı atağa kaldıran, ara pası atan, kanatları iyi kullanan Ergün'dü. Onu bal gibi aradın.
İki haftadır Ribery'i, ikinci yarıda oyuna alıyordun, doğru da yapıyordun. Çünkü ateşleyici bir oyuncu Ribery. Ama sen onu ilk onbirde sahaya sürdün. Adama topu atan yok, kendi enerjisiyle bir şeyler yapmak istedi, o da olmadı.
Bir takımın iyi oynaması için orta alanda servis yapması gerekir. G.Saray'da bunu göremedik. Hasan'ı, ilk yarıda o kadar çok aradım ki, ayağına top gelince ancak farkedebildim. Ve şaşırdım kaldım.
Genç bir Uğur vardı elinde, geçen hafta hatasız oynamıştı. Sen ona hemen kementi attın ve yanına oturttun. Ne gerek vardı buna. Bırak çocuğu oynasın. Cihan'ı tekrar oraya çektin. O da dün resmen döküldü. Orta alanı kalabalık tut, Cihan'ı oraya al, Uğur'u yine oynat. Ne var bunda?
Fark bile olurdu
Sakarya maçındaki G.Saray, bu maçın sinyalini vermişti. Hemen kahraman olmak yanlış olur Hagi. Bu uzun maratonda zorla iki üç maç alırsın, sonra kaza yaparsın. İşte o kazada oldu. Koca bir ilk yarı geçiyor, bir tek Ribery'nin şutu kaleciye ulaşabiliyor, o kadar.
Ama Samsunspor daha fazla şut atıyor, daha fazla üzerine geliyordu G.Saray'ın. Allah'tan kalede Mondragon vardı. Volkan oynamadığı zaman kızıyor, oynadığı zamanda sahnede yok. Kaybedilen bu maç G.Saray'ı geriye itti. Şampiyonluk düşünüyorsan, her maçını alacaksın. Alamazsan yanarsın.
Samsunspor, "Aman iki tane attım, bunu koruyayım, savunmaya geçeyim" demese, belki de fark artardı. G.Saray'da eskiden iyi oynayanların arasından en iyisini bulmak için kafa yorardım. Şimdi iyi oynayan bir oyuncu bile göremedim.
Samsun Başkanı İsmail Uyanık, G.Saray'a misafir perverliğini gösterip, sarı kırmızılı taraftarları kapalı tribüne yerleştirdi. İlk yarı bitti, tribünler karıştı. İki taraf da eline ne geçerse karşıya attı. Birlikte maç seyredeceğimiz günleri ne zaman göreceğiz?
Yazının Devamını Oku 20 Şubat 2005
<B>HAFTA </B>içinde Florya'daydım. <B>Hagi,</B> sahayı üçe bölmüştü; defans, orta saha, hücum. Bu üç bölümden de istekleri vardı. Neler miydi?... - Saha içinde açılıp, kapanacaksın.
- Top kazanmadan önce, düşüneceksin ve ona göre oyun kuracaksın.
- Hücumda 5 saniye içinde hedefe varacaksın.
Peki, G.Saray Hagi'nin isteklerini yerine getirdi mi?
Bu soruya "Evet" yanıtını vermek zor. G.Saray'ın karşısında çetin ceviz, korkusuz, her türlü oyun planına hazır bir Sakaryaspor vardı. 15-20 dakika boyunca Galatasaray'ı sarstı. Bu sarsıntıda en kritik anlarda sezon başından beri kusursuz oynayan Tomas'la karşılaştı.
Daha sonra Galatasaray toparlanmaya çalıştı. Hagi'nin yukarıya yazdığım istekleri bir türlü sahaya yansımıyordu. Taa ki penaltı pozisyonuna girilinceye kadar. Ergün, düşünmeden Ayhan'a, Ayhan da Hakan Ünsal'a 5 saniyede topu aktardı. İşte bu pas organizasyonu Hagi'nin istediği şeylerdi.
Penaltı mı, değil mi bilemem. Ama oturduğum yerden gördüğüm kadarıyla bir müdahale var. Ne 'penaltı' derim ne de 'değil' derim. Maç sonrası televizyondan izlesem bile bu tartışmaya girmem. Çünkü hakem pozisyona yakındı. Gördüyse çalmıştır.
Ayhan dikkat
Rize maçında Orhan Ak'ın rakibi çekip de kırmızı kart görülmesi es geçildi. Dün aynı sahne bir kez daha yaşandı. Uzun zamandır iyi futbol oynayan Ayhan, önce rakibine tekme attı ve sarı kart gördü. Daha sonra başka bir rakibini kolundan çekti, hakem görmedi. Ya görseydi.. Kırmızı kart olurdu. 10 kişi kalsalardı ne olurdu?..
Galatasaray'ın sağ kanadında oynayan genç bir oyuncu vardı. Adı Uğur. Oyun boyunca hem markajda hem topu oyuna sokmada hatasızdı. Ben, bu futbolcuyu daha önce de izledim. Kaptan Cüneyt Tanman'a benzettim.
Sonradan oyuna giren Ribery, oksijensiz koşan bir adam. Bir yerde ekspres görevi görüyor. Patlama gücü fevkalade iyi. Adam geçmesi de mükemmel. Şayet bu futbolcuyu, takım arkadaşları anlarlarsa, atılacak derin toplarda neticeye gider, arkasını santraya döner. Galatasaray'ın bu sezon aldığı Song ve Tomas'ın ardından yaptığı en isabetli seçimiydi.
Yazının Devamını Oku 15 Şubat 2005
Cezayir asıllı eşi Wahiba ile nasıl evlendiğini anlatan Ribery, ‘Wahiba’yı istemeye gittiğimizde, ailesi, ‘Müslüman olmazsan, kızı vermeyiz’ dediler. Ben de Wahiba’yı çok sevdiğim için müslüman oldum. Şimdi çok mutluyum’ dedi. FRANCK Ribery, Galatasaray’a transfer olduktan sonra verdiği ilk röportajda, Cezayir asıllı eşi Wahiba’ya olan aşkı nedeniyle müslüman olduğunu açıklamıştı. 14 Şubat Sevgililer Günü’nde tekrar konuşma şansı bulduğumuz Fransız futbolcudan bu olayı biraz açmasını istedik. O da kabul etti... Ribery öyle şeyler anlattı ki, hayretle dinledik... Bakın neler söyledi:
‘Wahiba ile kapı komşusuyduk. Bütün çocukluğumuz beraber geçti. Birbirimizi çok seviyorduk. Evlenmeye karar verdik. Wahiba’yı istemeye gittiğimizde, ailesi, ‘Biz müslümanız. Sen de müslüman olursan, kızı veririz. Başka türlü Wahiba ile evlenemezsin’ dediler. Çok şaşırdım. Böyle bir şey isteyecekleri aklımın ucundan bile geçmiyordu. Bir ay düşündükten sonra kararımı verdim, ailesiyle görüşüp ‘Tamam, müslüman oluyorum. Çünkü kızınızı çok seviyorum’ dedim. Müslüman olduktan sonra Bilal ismini aldım. Böylelikle Wahiba ile evlendik. Şimdi çok mutluyum. Altı ay sonra bir çocuğumuz olacak. Çocuğumuzun doğacağı günü iple çekiyoruz.’
Franck Ribery, Galatasaray’daki ilk günlerini de şöyle anlattı:
‘Takım arkadaşlarım bana çok iyi davrandı. Doğrusu, bu kadar iyi karşılanmayı beklemiyordum. Müslümanlığın içinde sevgi ve saygı vardır. Ben o sevgiyi ve saygıyı burada gördüm. Arkadaşlarım bana yabancılık çektirmediler. Hepsinden hedeflerimizi öğrendim, şampiyonluk. Ben de bu havaya girdim. Kimse merak etmesin, bu yolda arkadaşlarımla beraber yürüyeceğim.’
Nerede 6 saniye kuralı?
ÇAYKUR Rizespor-Galatasaray maçının ilk yarısında kimsenin dikkatini çekmeyen bir olay yaşandı. Necati’nin attığı şutu kurtaran kaleci Zdravkov, topu yaklaşık 10 saniye kucağında tutmuş, bir türlü oyuna sokmuyordu. İşte o anda Hagi çıldırdı. Kulübesinden fırlayıp, dördüncü hakemin yanına koştu. ‘Görmüyor musun? Topu hala elinde tutuyor, bir şey söylemiyorsunuz. Hayret bir şey. Nerede 6 saniye kuralı? Niye kurallara dikkat etmiyorsunuz?’ diyerek isyanını dile getirdi.
Yazının Devamını Oku 15 Şubat 2005
Cezayir asıllı eşi Wahiba ile nasıl evlendiğini anlatan Ribery, ‘Wahiba’yı istemeye gittiğimizde, ailesi, ‘Müslüman olmazsan, kızı vermeyiz’ dediler. Ben de Wahiba’yı çok sevdiğim için müslüman oldum. Şimdi çok mutluyum’ dedi.FRANCK Ribery, Galatasaray’a transfer olduktan sonra verdiği ilk röportajda, Cezayir asıllı eşi Wahiba’ya olan aşkı nedeniyle müslüman olduğunu açıklamıştı. 14 Şubat Sevgililer Günü’nde tekrar konuşma şansı bulduğumuz Fransız futbolcudan bu olayı biraz açmasını istedik. O da kabul etti... Ribery öyle şeyler anlattı ki, hayretle dinledik... Bakın neler söyledi:‘Wahiba ile kapı komşusuyduk. Bütün çocukluğumuz beraber geçti. Birbirimizi çok seviyorduk. Evlenmeye karar verdik. Wahiba’yı istemeye gittiğimizde, ailesi, ‘Biz müslümanız. Sen de müslüman olursan, kızı veririz. Başka türlü Wahiba ile evlenemezsin’ dediler. Çok şaşırdım. Böyle bir şey isteyecekleri aklımın ucundan bile geçmiyordu. Bir ay düşündükten sonra kararımı verdim, ailesiyle görüşüp ‘Tamam, müslüman oluyorum. Çünkü kızınızı çok seviyorum’ dedim. Müslüman olduktan sonra Bilal ismini aldım. Böylelikle Wahiba ile evlendik. Şimdi çok mutluyum. Altı ay sonra bir çocuğumuz olacak. Çocuğumuzun doğacağı günü iple çekiyoruz.’Franck Ribery, Galatasaray’daki ilk günlerini de şöyle anlattı: ‘Takım arkadaşlarım bana çok iyi davrandı. Doğrusu, bu kadar iyi karşılanmayı beklemiyordum. Müslümanlığın içinde sevgi ve saygı vardır. Ben o sevgiyi ve saygıyı burada gördüm. Arkadaşlarım bana yabancılık çektirmediler. Hepsinden hedeflerimizi öğrendim, şampiyonluk. Ben de bu havaya girdim. Kimse merak etmesin, bu yolda arkadaşlarımla beraber yürüyeceğim.’ Nerede 6 saniye kuralı?ÇAYKUR Rizespor-Galatasaray maçının ilk yarısında kimsenin dikkatini çekmeyen bir olay yaşandı. Necati’nin attığı şutu kurtaran kaleci Zdravkov, topu yaklaşık 10 saniye kucağında tutmuş, bir türlü oyuna sokmuyordu. İşte o anda Hagi çıldırdı. Kulübesinden fırlayıp, dördüncü hakemin yanına koştu. ‘Görmüyor musun? Topu hala elinde tutuyor, bir şey söylemiyorsunuz. Hayret bir şey. Nerede 6 saniye kuralı? Niye kurallara dikkat etmiyorsunuz?’ diyerek isyanını dile getirdi.
button
Yazının Devamını Oku 13 Şubat 2005
ÖYLE bir maç ki, anlayana aşk olsun. Koca bir birinci bölüm bitiyor, Galatasaray'ın sağ tarafı adeta 'kırık kanat' gibi.Rizespor, sarı kırmızılıları o bölgede tam anlamıyla kevgire çevirdi. Fahri diye bir futbolcu var, ekspres gibi gidip geliyordu. Ne Sabri, ne Cihan, ne de ortada gözükmeyen Conceiçao müdahale edemiyordu. Koca ilk 45 dakikada sarı kırmızılıların bir tek atağı bile yoktu. Orta sahayı rakibe teslim eden Galatasaray, bütün gol umudunu uzun toplara bağlamıştı. Bu arada topu istediği gibi kullanan Rizespor, iki tane yüzde yüz gol fırsatından yararlanamadı.Hata üstüne hataŞimdi diyeceksiniz ki, "Kardeşim Galatasaray maçı farklı aldı." Aldı ama nasıl aldı? Öncelikle Rizespor defansı, ilk bölümdeki disiplinin dışına çıkıp, hata üstüne hata yaptı. Nitekim ilk golü de kendi kalelerine attılar. Galibiyeti getiren ikinci faktör, Mondragon'un en kritik anlarda sahneye çıkıp yüzde yüz gol tehlikelerini kurtarmasıydı. Bütün bunların üstüne Hakan Şükür, Rizespor savunmasındaki akıl almaz hatalardan iki gol bulunca ev sahibi takımın yapacak bir şeyi kalmadı. Dün, Galatasaray'da mükemmel oynayan isimlerden biri de Ayhan'dı. Form grafiğini giderek yükselten bu oyuncu, sol kanatta hem hücumda hem defans anlayışında iyiydi. Şayet hakem, daha önceden sarı kartı bulunan Orhan'a, rakibinin kolunu çektiği pozisyonda ikinci sarıdan kırmızıyı gösterseydi, oyunun şekli çok daha farklı olurdu. Sonuç kesinlikle böyle olmazdı. Fark açıldıktan sonra Hagi, defansın arasına Bülent'i de koyup, işi garantiye aldı. Bir kez daha vurgulamakta yarar var; tabela kimseyi yanıltmasın. Bu skor, Rizespor'un oyun disiplininden kopuşunun eseridir. Son sözümüz de, bu maçta ilk kez forma giyen Ribery'ye... Çok hareketli bir oyuncu. Zamanla takıma çok faydası olacak. Her yönüyle iyi bir transfer.
button
Yazının Devamını Oku 8 Şubat 2005
<B>GALATASARAY’</B>ın Metz Kulübü’nden transfer ettiği <B>Frank Ribery </B>dün takımıyla birlikte ilk idmanına çıktı. Takım arkadaşlarının sıcak ‘Hoşgeldin’ mesajlarıyla karşılanan Ribery, kalabalık içinden kulağına gelen ‘Bunu nereden bulmuşlar yahu? Bu aynen Nazilere, pankçılara benziyor’ sözleriyle şaşırdı. Türkçe sözlerin anlamını anlayan Ribery, meraklı gözlerle etrafını taradı, ama sesin nereden çıktığını bulamadı ve suratı asıldı.
Hasan Kabze en çok Yıldız’ı sevindirdi
G.SARAY Yardımcı Antrenörü Metin Yıldız, değişik illerde futbolcu tarayıp, yetenekleri bulup çıkarıyor. Cimbom’un yeni transferi Hasan Kabze de bu futbolculardan biri. Hasan Kabze’nin ilk kez sarı kırmızılı formayı giydiği G.Antep karşısında attığı gol, sezon başından beri izlediği bu futbolcuyu takıma kazandıran Metin Yıldız’ı herkesten çok sevindirdi.
Kar yağınca basketbol maçı
Ç.Rizespor maçının hazırlıklarına başlayan sarı kırmızılılar yoğun kar nedeniyle dün sabahki çalışmasını basketbol sahasında yaptı. Teknik direktör Hagi’nin katıldığı basketbol maçında neşeli dakikalar yaşandı. Ayrıca hava muhalefeti nedeniyle uçakların kalkış yapamaması nedeniyle İzmir’den dönemeyen Hasan Kabze, sakatlığı olan Hasan Şaş ve milli takımlarda bulunan futbolcularla idmana katılmadı.
Yazının Devamını Oku