30 Nisan 2006
İYİ bir futbolcunun özellikleri şöyledir: Pozisyon algılama, bireysel yetenek, yaratıcı güç ve kolektif oyunda baş mimar. Şöhret olduğu günden bu yana bu felsefenin dışına çıkmayan, yalnız yaptığı işin bilincinde olan, devamlılık sağlayan futbolcu kim? Tabii ki, Hakan Şükür. Bu kadar uzun zamandır, bu kalıp içinde olan futbolcu az görülür. Kral, dün de oyunun baş mimarıydı. Gollerde onun payı vardı.
Oyunun başlarında Ankaraspor kendi alanını kalabalık tuttu. G.Saray kaleye gitmek için boş kanallar aradı, zorlandı. Bu zamana kadar duran topları değerlendiremeyen G.Saray, Ergün’ün ustalığı ile sonuca gitti.
Ayhan solda, Aydın sağda zaman zaman hem oyunu genişlettiler, hem daralttılar. Volkan mücadeleci kişiliği, İliç de verkaçlarla sahayı parsellediler.
Geçmişle yaşanmaz
G.Saray, 4-0’lık F.Bahçe yenilgisinden sonra ekip olarak "hayat devam ediyor, geçmişle yaşanmaz, bu maçı alalım" düşüncesiydi. Sarı kırmızılılar, Fener’in alacağı bir mağlubiyet karşısında tekrar liderlik koltuğuna oturma düşüncesindeydi. Kolay değil, bu bir yarışma. Kazanmak arzusu her zaman ön plandadır. G.Saray da bu felsefeyle hareket etti. Bir yanda kulaklar Avni Aker’de, vücudun diğer kısımları ise Ali Sami Yen’deydi.
G.Saray işi erken bitirdi. Gelecek haberleri bekledi. Futbolun da güzelliği buydu.
Çünkü bir sezon boyu zorluklar içinde olan teknik heyet ve asistanları zor günler yaşamıştı. "Şampiyonluk gelirse de kötü olmaz" dediler. G.Saray iyi mücadele etti, tebrik etmek lazım.
Fenerbahçe’nin en keskin virajı Trabzon’du. Sarı lacivertliler, o virajı da kazasız atlattı. Hem Fener, hem de G.Saray için bu karşılaşma "olmak ya da olmamak" maçıydı. Fenerbahçe, zoru başardı ve son 180 dakikaya büyük bir avantajlı girdi. Sarı lacivertlilerin şampiyonluğu bırakması için bir mucize gerekiyor.
Yazının Devamını Oku 23 Nisan 2006
GÜNDÜZ Tekin Onay Abimin çok güzel bir sözü var, "Futbol öyle bir denizdir ki, yıllarca paçaları sıvadım hala içine giremedim" der. Bu söz ne kadar da doğru bir söz. Galatasaray’ın, geçmiş maçlarına baktım, bir de düne baktım. Ben de anlayamadım. Galatasaray’ın her zaman beğendiğim defansı, baştan aşağı kötü mü kötü... Uğur-Tomas-Song-Ferhat arasında bağlantı yok. Savunma yaparken, bire bir mücadelelerinde rakiplerle mesafe ayarını bir türlü yapamıyorlar.
Orta alan karakteri olan futbolcular Saidou-Cihan-Ayhan gibi oyuncular, futbolcu tanımından uzaktılar. Top kapma, oyun içinde değiştirici vizyon, algılama, arkadaşlarını yönlendirme, kişisel beceri gibi hiç bir özelliklerini sergileyemediler....
Çabukluk, akıcı hareket, hayal güçleri de yoktu. Tüm bunlar yok olunca da Fenerbahçe, Aurelio, Selçuk, Appiah ile bu alanı teslim aldı. Galatasaray’ın oyun kurgusunu ortadan kaldırdılar. Hücum adamlarından Hakan Şükür ve Necati’nin de, sahanın üçüncü alanında yaratıcı olma kabiliyetleri yoktu. Nedeni de, ne ikiye birleri yapabildiler, ne kanatlarla anlaştılar, ne de bitirici topları alamadılar. Geri hücumlar yapamadılar. Zamanındaki hırs kontrolünü ayarlayamadılar.
Faciayı direkler önledi
İşte Galatasaray dün böyleydi. Fenerbahçe’nin oyun felsefesine ayak uyduramayınca A’dan Z’ye çözülen Galatasaray’da Saidou da oyundan atılınca ortaya HÜSRAN çıktı.
Yıllar önce bu sahada Fenerbahçe’den 6 gol yiyen Galatasaray’ı bir yeni felaketten de direkler kurtardı. Oyun boyunca bir hücum felsefesi oluşturamayınca, düşünce zenginliğine ulaşamayan Galatasaray, Fenerbahçe’ye resmen teslim oldu.
Dünkü Fenerbahçe, oyun kalıbında değişim yapmıştı. Galatasaray da bu değişimi yuttu. Ve Fenerbahçe, bir kasırga gibi, bir volkan gibi Galatasaray’ın üstüne düştü. Ve resmen de fırtınalar içinde kaldı sarı kırmızılı ekip. Ve beklenen derbi, futbol ve Fenerbahçe adına güzel oldu.
Belki de Galatasaray bu fırtınayı beklemiyordu ama rüzgarın nerden geleceğini tahmin etmeliydi. Teknik heyet de, futbolcular da bu fırtınanın içinde dağılıp gittiler.
Yazının Devamını Oku 20 Nisan 2006
Kral, F.Bahçe karşısında fiziksel gücünü, rekabetçiliğini ve etkili olma özelliğini gösterecek bir lider. Şaş ise yapısındaki kişisel etkinliği devamlı hücuma odaklıyor. Oyunu değiştirecek vizyonu her zaman var. EMRE Altuğ’un "Olmuyor" diye söylediği şarkısının mısraları çok güzel... Dünya döndükçe Fenerbahçe ve Galatasaray rekabeti sürecek ve bu heyecan ömür boyu devam edecek.
Yani ligimiz Fenerbahçe’siz ve Galatasaray’sız olmuyor. Şimdi bu derbiyi Galatasaray tarafından analiz edersek, önce sarı kırmızılıların bugüne kadar gelmelerindeki mimarlarından söze başlamak gerek.
Bugünün teknik direktörlerinde aranılan vasıflar belli. Galatasaray oyun kalıbını oturtmuş. Bir antrenörü, başarıya götüren 3 temel alanı var.
1- Verimlilik, 2- İlişkiler, 3- Kalite.
Bu üçünün toplamında sevgi, değer, motivasyon ve ’biz’ ruhu...
Felsefesi belli
Bunun toplamı başarı. İşte liderlik misyonunu üstlenen Galatasaray Teknik Direktörü Erik Gerets, öncelikle "Biz" ruhunu taşıyor. Belçikalı, birlikte yönettiği küçük taburu asistanları Erdal Keser ve Stumpf ile daha ileriye götürüyor. Üçlü, takımın oyun felsefesini, kurgusunu birlikte kuruyor, birlikte ortak karar veriyor. Ama son sözü hep Gerets söylüyor.
Şimdi Fenerbahçe ile iki gün sonra şampiyonluk yolunda önemli bir maç oynanacak. Galatasaray kadrosuna bakıldığı zaman lider unvanı taşıyan sadece bir adam var; Hakan Şükür. Hakan’ın bugüne kadar gelmesi bir tesadüf değil. "Yetenek Allah tarafından verilir, alçakgönüllü ol, şöhret insanlar tarafından verilir, minnettar ol. Kibir insana kendisi tarafından verilir, dikkatli ol" sözleriyle Kral, üstlendiği misyonu böyle devam ettirdi.
Kırık baş parmağının yanı sıra üst adalesindeki çekmenin sebebi kendisinin yaptığı fazla idman ve çalışmanın ürünü.
Hakan, Fenerbahçe karşısında fiziksel gücünü, rekabetçiliğini ve etkili olma özelliğini gösterecek bir lider.
Atışları biliyor
Kral’dan sonra Hasan Şaş geliyor. Bu oyuncu bu sezon belirli bir diriliş içerisine girdi. Yapısındaki kişisel etkinliği devamlı hücuma odaklıyor. Oyunu değiştirecek vizyonu her zaman var. Fenerbahçe’nin boş alanlarını kullanıp, fırsatçılığını gösterip hücum edebilme tipine sahip. Bence F.Bahçe’nin ıstırabı olacak.
Bu maçın üçüncü adamı ise Mondragon olacak. Fenerbahçe’nin hücum adamlarının yeteneklerini iyi biliyor. Alex’in duran toplarda kullandığı atışların nasıl olacağının farkında. Bildiklerini uygularsa gol yeme şansı az. Ama gaflete kapılıp giderse, kalesinde golü görür. Tecrübesiyle derbiye imza atacak oyuncuların başında geliyor. Yani bir yerde kaleci bu. En geride ve başka yardımcı aktörü yok. Hatasının telafisi hiç yok. İşte G.Saray’ın ekip olarak şablonu bu. Yukarıda söylediğimiz gibi olmuyor. Bir derbi heyecanı geldi çattı. Hadi hayırlısı..
Hasan’ın 10 maçlık performansı
Hafta Maç Skor Gol Asist
22.HaftaSivas-G.Saray0-0--
23.HaftaG.Saray-V.Manisa4-2--
24.HaftaG.Saray-Samsun3-2-1
25.HaftaTrabzon-G.Saray1-1--
26.HaftaG.Saray-Erciyes4-2--
27.HaftaDenizli-G.Saray1-2--
19.HaftaG.Saray-A.Gücü2-0--
28.HaftaG.Saray-G.Birliği3-0-1
29.HaftaD.Bakır-G.Saray1-3-3
30.HaftaG.Saray-Ç.Rize4-2-1
Hakan’ın 10 maçlık performansı
HaftaMaçSkorGolAsist
22.HaftaSivas-G.Saray0-0-23.HaftaG.Saray-V.Manisa4-2--
24.HaftaG.Saray-Samsun3-2--
25.HaftaTrabzon-G.Saray1-1--
26.HaftaG.Saray-Erciyes4-2-2
27.HaftaDenizli-G.Saray1-2--
19.HaftaG.Saray-A.Gücü2-011
28.HaftaG.Saray-G.Birliği3-0-1
29.HaftaD.Bakır-G.Saray1-32-
30.HaftaG.Saray-Ç.Rize4-22-
Yazının Devamını Oku 17 Nisan 2006
ZİRVEDE kalmak zordur. İnsanın omuzlarına ağır bir yük biner. Sevenleriniz vardır, bir o kadar da sevmeyenleriniz.. "Bitti, tükendi, bıraksın artık" diyenler karışır koroya.. Ama eğer zirvedeyseniz, kulaklarınızı kaparsınız. Enerjinizi, bedeninizi, beyninizi kullandığınz bir alanda zirvedeyseniz, bunları başarmak güçtür. Hakan Şükür’den söz ediyorum elbette. Hem büyük futbolcu, hem de "Adam"dan. Onca eleştiriye, baskıya rağmen mütevazı yapısında en küçük bir değişikliği kabul etmeyen, hep zirvede olan ve zirvede kalan Hakan Şükür’den. Hakan Şükür artık bir efsanedir. Kırık parmağıyla sahaya çıkan, gol atan, gol attıran, arkadaşlarını rahatlatan bir efsane.
Tribünler doldu
Polat hafta içinde tüm G.Saraylıları tribüne çağırdı. G.Saraylı da bu çağrıya uydu tribünleri doldurdu. Sahneye çıkan sanatçılarını yalnız bırakmadı. Bu güzel..
G.Saray, Fenerbahçe’nin yenilgisi sonrası oyuna tedirgin başladı. "Aman bir an önce neticeye gidelim" telaşı bu tedirginlikle karışınca hatalar birbirini kovaladı. Bu kötüydü. Ama Hasan Şaş’ın enerjisi rakiple ve topla direnişi G.Saray’ı bir anda ayağa kaldırdı.
Hasan’dan istenilen buydu, o da bunu başardı. Necati her geçen gün düşüş içinde. Hücumda arkadaşları onu besliyor ama o kendi hünerini göstermeyi tercih edince ortaya saçma sapan bir şey çıkıyor.
Zevkli bir maçtı. Bir bakıma G.Saray iyi kurtuldu. Kurtar takımını korkusuzca oynatıp hücumu düşündü, "Yerseniz bile atacaksınız" demişti talebelerine. Onlar da onu yaptı. Bravo Rize’ye. Maçın hakemi Tolga Özkalfa iyi maç yönetti. Ama bir yerde dalgınlığa düştü. Hakan Şükür ilk golü attıktan sonra sevincini paylaşmak için Ümit Karan’a koştu. Özkalfa bu sırada oyunu başlatmıştı. Hakem daldı gitti ama yardımcısı uyumadı. Özkalfa’ya sahneyi anlattı, Hakan da sarı kartı gördü.
Bu hafta F.Bahçe’nin sürpriz yenilgisi ile bitti. G.Saray kazandı ve koltuğa oturdu. Ligin ve dananın kuyruğu bu hafta Kadıköy’de kopacak.
Yazının Devamını Oku 8 Nisan 2006
ESKİDEN bakkallara, manavlara girdiğinizde duvarda bir yazı karşılardı sizi, "Bugün Allah için ne yaptın?" G.Saraylı futbolcuları izlerken, o yazı aklıma geldi. "Diyarbakırspor karşısında ne yaptılar?" Biliyorum, "3 puan aldık" diyecekler. Bunu bildiğim için de asıl sorumu bu yanıttan sonra soracağım, "Ya futbol adına ne yaptınız?" Servis yok, hatlar arasında boşluk ise çok. Topu kazandıktan sonra ver-kaç yok, defansta ise hata çok. Böyle G.Saray'ı bu sezon hiç görmemiştim.
Peki dün G.Saray'a maçı kazandıran neydi? Hasan ve Hakan Şükür... Hasan bir duran top olmak üzere iki topu Hakan'ın kafasına yolladı. Yaşlı diye eleştirilen Hakan'da nasıl bir golcü olduğunu gösterdi. Bir üçüncüsünü de Necati'ye gönderdi. Oyun adına ise "Ne güzel" dedirten bir pozisyon yok. G.Saray dün sergilediği futbolu, Diyarbakır yerine başka bir takıma karşı sergileseydi, hali haraptı.
Futbolun patronu Gerets. Disiplini sağlayan o. Song'u kadro dışı bıraktı, haklıydı. Sonra ne oldu? Yönetimle birlikte bahar havasında oturdular Song'la ilgili problemleri hallettiler.
Song problemi
Onların kararıdır saygı duymak lazım. Ama insan yine de sormadan edemiyor, "Madem Song oynayacaktı, niye ilk onbire alınmadı?" Bunu sormak her G.Saraylının hakkı, çünkü Song oyuna girene kadar savunma dalgalandı durdu. Song oyuna girince maçın ilk yarısında G.Saray'ı rahatsız eden Diyarbakırspor ikinci bölümde bunu yapacak gücü bulamadı.
Galatasaray hedefe gidiyorsa, oynadığı futbol hedefi için yeterli değil. Neden mi, sıralayayım;
1- Bir ekipte iki kişi oynar diğerleri seyrederse o takımda lastik patlar. G.saray'da sadece Hakan Şükür ve Hasan Şaş oynadı.
2- Bir takım rakip kaleye şut atmalıdır. G.Saray'da bu düşüncede olan sadece Volkan vardı.
3- Orta saha hem defansa hem de forvete destek olmalı. Dün gece Galatasaray bunu başaramadı.
Sonuç olarak bu maç -G.Saray açısından- iyi ki İzmir'de oynandı. Eğer Diyarbakır'da oynansaydı, bu futbolla G.saray'ın kazanma şansı yoktu.
Yazının Devamını Oku 6 Nisan 2006
GALATASARAY’da yeni bir devir başlıyor. Bu dönemin en önemli yeri, yumuşak karnı Futbol Şubesi. Başına deneyimli bir isim Adnan Polat geçti. Yanında da tecrübesi günden güne gelişen Ali Gürsoy var. Bu ikilinin ne yapacağını herkes merakla bekliyor. Adnan Polat, kollarını hemen sıvayıp, teknik heyetle görüşerek, hangi futbolcular ile devam edip hangileri ile yollarını ayıracaklarını öğrendikten sonra, stratejisini belirleyip transfere yönelecekler. Polat G.Saray’da büyük sorumluluklar isteyen bu görevi alırken, sağ kolu olarak düşündüğü isim Ali Gürsoy’u da yanına aldı. Ali Gürsoy, iki yıl Özhan Canaydın’ın asistanlığını yaptı, iki yıl da yönetiminde görev aldı. Başkan Canaydın’la fikir ayrılığına düşünce ayrılmayı uygun görmüştü. Ama başkan seçimler sonrasında genç Ali’nin bazı nedenlerle haklı olduğunu itiraf etti ve ona ne kadar güvendiğini gözler önüne serdi. Ali Gürsoy artık tecrübe sahibi. Ali genç yaşına rağmen girginliği, sevencenliği, tahsiliyle kısa zamanda geniş bir çevre yaptı. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan bile kendisini kardeşi gibi seviyor.
Geleceğin temeli
Polat ile Ali Gürsoy farklı iki kuşağın yöneticileri... İkisi de artık Uğur Boral, Mehmet Topuz gibi bir kaç futbolcu dışında Türkiye’den büyük rakamlarla alınacak oyuncu olmadığını biliyorlar. G.Saray’ın kadrosunda çok yetenekli gençlerin bulunduğunu ve her birinin fidan gibi büyüdüğünün de farkındalar. Sokağa atılacak bir kuruşun bile öneminin ne kadar büyük olduğunun da bilincindeler. Adnan-Ali ikilisi genç Galatasaray’ın, geleceğin temelini atacak insanlar. Ben buna yürekten inanıyorum. Şunun da altını çizmek istiyorum... Artık her oyuncu G.Saray’ın kapısından elini kolunu sallayarak giremeyecek.
Yazının Devamını Oku 2 Nisan 2006
HIRSI ve arzusuyla, futbol oynama sevdasıyla, yerinde duramayan, sahayı dar gören futbolcu; Hasan Şaş. Öyle bir top oynadı ki, bir defansın içindeydi, bir hücumda.. Bunlar da yetmedi asistliğe soyundu. İşte Hasan Şaş. Tebrik etmek lazım. Arkadaşlarına kazanma duygusunu aşılayan futbolcuydu. Aslında Galatasaraylı futbolcuların tümü böyleydi, Gençlerbirliği maçına öyle bir arzu ile hazırlanmışlar ki, kazanmaktan başka duyguları yoktu. Galatasaray, önce iki penaltı ile öne geçti. Birincisi belki tartışılır ama ikincisinde hakem, "Ben gördüğümü çalarım" işaretini verdi. Bu pozisyonların baş mimarı da Hakan Şükür’dü.
Kaleci Mondragon’la forvetin en önündeki isme kadar günlerdir fakir edebiyatıyla yaşayan Galatasaraylı futbolcuların hırsı, kulübeye kadar yansıyordu. Bir takımın kazanmak duygusu varsa, o takım başarılı olur. Uzun zamandır ilk defa forma giyen Emre Aşık bile bu havadaydı.
Belki de Galatasaray 90 dakika sürecek bir mücadeleyi neredeyse ilk yarıda bitirmek, "Her şeye rağmen varım ve iddialıyım" diyen bir takımın başarabileceği bir iştir. Orta sahada Volkan’ından Ilic’e kadar, sol kanattaki Ayhan’a kadar tüm G.Saraylı futbolcular bu havadaydı.
Bu nasıl kaptan?
Gençlerbirliği, Galatasaray’ı böyle beklemiyordu. Yapmak istediğini bir türlü yapamadı. Bir de İsmail Güldüren vardı Gençlerbirliği’nde. Ben yıllarca bu takımda top oynadım. Böylesine güzel bir ekibi bozan bir oyuncuya rastlamadım. Bir de kaptanlık vermişler. Kaptan, kendine hakim olan, arkadaşlarını sevk ve idare eden kişidir. Onları yönlendirir ama İsmail kendini yönlendiremiyor. Yoksa Gençlerbirliği bu değildi.
G.Saray için önemli bir maçtı. Gerets de sabırsızlıkla bekliyordu bu maçı. 90 dakika boyunca tıpkı futbolcuları gibi yerinde duramadı. Saha içindeki futbolcuların hırsı kadar, saha kenarındaki teknik adamların hırsı da önemli. G.Saray’da dişliler büyük bir uyum içinde çalışıyor.
Teknik adamlar, futbolcular ve taraftar.. Yakında bi üçlüye yönetim de eşlik ederse, "Florya’ya bahar gelecek"
Yazının Devamını Oku 31 Mart 2006
YÖNETİCİLİĞE resmen başladığı ilk gün, "Takımın şampiyonluk için bize ihtiyacı yok. Çünkü Hakan Şükür ve diğer ağabeyler, takımı çok iyi motive etmiş" diyebilme cesaretini gösteren Adnan Polat’ı tebrik etmek lazım. Bu sözleri herkes söyleyemez... Ancak, özgüveni olan dürüst insanlar söyleyebilir.
Adnan Polat, Galatasaray Kulübü’nün kapısından içeri adımını atar atmaz neyin ne olduğunu anladı. İşlerin 10 yıl önceki gibi gitmediğini gördü. Başta Erik Gerets olmak üzere, teknik heyet ve futbolcuların, zor şartlara rağmen şampiyonluk yarışına nasıl ortak olduğunu bizzat yaşayarak öğrendi. Adnan Polat’ın şu an nasıl bir şaşkınlık ve aynı zamanda gurur içinde olduğunu tahmin edebiliyorum.
10 yıl aradan sonra futbol şubesinin yönetimini ele alan Adnan Polat, Galatasaray’ı eski şaşaalı günlerine döndürmek için çaba harcayacak. İşi zor ama, kendisini yakından tanıyan biri olarak, başaracağından en ufak bir şüphem yok.
Bazı kişiler teknik heyete vurup duruyor. İçerdeki durumu bilmemelerine rağmen, kulaktan duyma sözlere inanarak nara atıyorlar. Bu insafsızlığı yapanlar şunu gözardı ediyor... Bu kadroyu ayakta tutmak her babayiğiden harcı değildir. Aylarca para ödenmiyor, yöneticiler birbirine giriyor, başkanlık kavgası almış başını gidiyor, sakatlıklar takımı revire döndürüyor, ama Gerets Galatasaray’ı yine de zirvede tutmayı başarıyor. Söyler misiniz bana, böyle bir şeyi kaç kişi başarabilir? Sarı kırmızılıların şampiyonluğa ne kadar inandığını, antrenör Reinhard Stumpf’un ağzından dökülen şu sözler ne güzel anlatıyor...
"Herkes şampiyonluk şansımızın küçük olduğunu söylüyor ama biz o küçük şansı gerçeğe dönüştüreceğiz. Şimdi ikinci ama sezon sonunda birinci olacağız."
Yazının Devamını Oku