GÜNDÜZ Tekin Onay Abimin çok güzel bir sözü var, "Futbol öyle bir denizdir ki, yıllarca paçaları sıvadım hala içine giremedim" der. Bu söz ne kadar da doğru bir söz. Galatasaray’ın, geçmiş maçlarına baktım, bir de düne baktım.
Ben de anlayamadım. Galatasaray’ın her zaman beğendiğim defansı, baştan aşağı kötü mü kötü... Uğur-Tomas-Song-Ferhat arasında bağlantı yok. Savunma yaparken, bire bir mücadelelerinde rakiplerle mesafe ayarını bir türlü yapamıyorlar.
Orta alan karakteri olan futbolcular Saidou-Cihan-Ayhan gibi oyuncular, futbolcu tanımından uzaktılar. Top kapma, oyun içinde değiştirici vizyon, algılama, arkadaşlarını yönlendirme, kişisel beceri gibi hiç bir özelliklerini sergileyemediler....
Çabukluk, akıcı hareket, hayal güçleri de yoktu. Tüm bunlar yok olunca da Fenerbahçe, Aurelio, Selçuk, Appiah ile bu alanı teslim aldı. Galatasaray’ın oyun kurgusunu ortadan kaldırdılar. Hücum adamlarından Hakan Şükür ve Necati’nin de, sahanın üçüncü alanında yaratıcı olma kabiliyetleri yoktu. Nedeni de, ne ikiye birleri yapabildiler, ne kanatlarla anlaştılar, ne de bitirici topları alamadılar. Geri hücumlar yapamadılar. Zamanındaki hırs kontrolünü ayarlayamadılar.
Faciayı direkler önledi
İşte Galatasaray dün böyleydi. Fenerbahçe’nin oyun felsefesine ayak uyduramayınca A’dan Z’ye çözülen Galatasaray’da Saidou da oyundan atılınca ortaya HÜSRAN çıktı.
Yıllar önce bu sahada Fenerbahçe’den 6 gol yiyen Galatasaray’ı bir yeni felaketten de direkler kurtardı. Oyun boyunca bir hücum felsefesi oluşturamayınca, düşünce zenginliğine ulaşamayan Galatasaray, Fenerbahçe’ye resmen teslim oldu.
Dünkü Fenerbahçe, oyun kalıbında değişim yapmıştı. Galatasaray da bu değişimi yuttu. Ve Fenerbahçe, bir kasırga gibi, bir volkan gibi Galatasaray’ın üstüne düştü. Ve resmen de fırtınalar içinde kaldı sarı kırmızılı ekip. Ve beklenen derbi, futbol ve Fenerbahçe adına güzel oldu.
Belki de Galatasaray bu fırtınayı beklemiyordu ama rüzgarın nerden geleceğini tahmin etmeliydi. Teknik heyet de, futbolcular da bu fırtınanın içinde dağılıp gittiler.