İlhan Söyler

Kanatlar çalışınca

5 Mart 2006
GALATASARAY, işimi bitirip, rahat olmak istiyorum diyordu. Gerets, tüm hücum botlarını sahaya sürüp, bir an önce rahatlayayım havasındaydı. Üç silahşor; Hakan-Ümit-Necati işi bitirip oh demek niyetindeydi. Ama silahşörler tutuktu. Çünkü bu üçlü, önce kanatlardan alacakları toplar, sonra rakip alanda yapılacak 2’ye 1 paslarla hedefe gideceklerdi. Ama bu saydığım iki varyasyon da, birinci bölümde yoktu.

Sabri, hem defans düşüncesiiçinde olacak, hem rakibi rahatsız edecekti. Hasan Şaş, bir sağda, bir solda olunca işler arap saçına döndü. Bu bölümde Galatasaray lodosa tutulmuş vapur gibi sallanıp durdu.

Ama ikinci bölümde lodos gitmiş, yerini poyraza bırakmıştı. Kanatlar rüzgar gibi esmeye başladı, Samsunspor dalgalanmaya başladı. O zamana kadar bir dalga kıran durumunda olan Samsunspor, Hakan soldan, Sabri sağdan esmeye başlayınca yıkıldı.

Yarıştan kopmayız

Galatasaray’ın kazanma duygusu bu ikinci bölümde başlamıştı. Volkan’ın hırsı, top kullanması, Saidou’nun top çalması Samsunspor’un bir anda ilk bölümdeki hırsını kırdı. Kırılınca da dağıldı.

Kendi sahanda oynuyorsan, rakibin devirmenin tek oyun kalıbı kanatları delmekten başlar. İşte bunu da Galatasaray gecikmeli de olsa yaptı. Hasan’ın hırsı arttı, Tomas ve Song’un kademeleri verimli oldu.

Futbolda bazı varyasyonlar ve oyun felsefesini tutturamazsan, teknik heyet olarak bazı değişiklikler yapmak zorundasın. Bir teknik adamın da bunu oyunu okuyarak yapması gerekir. Gerets de bunu yaptı. Ama burda en önemli olay Galatasaraylı futbolcuların biz bu işten kopmayız. Bize kimse engel olamaz. İşi sonuna kadar götürme düşüncesiydi. Kazanacağı her bir maç, gelecek için bir ümittir. Bu ümidi Galatasaray, lig sonuna dek sürdürecek.
Yazının Devamını Oku

Hızlı düşünmek

3 Mart 2006
BİR şarkı düşünün, güzel bir şarkı, güftesi, bestesi uyum içinde.. Nağmeleri insanı gıdıklayan o güzel şarkılar yıllar yılı ağızdan ağıza dolaşır. Milli Takım’ın başında bulunan Fatih Terim güftesi eski ve yeninin karışımından oluşan şimdi yeni bir şarkı besteliyor. Bu 2 yıl içinde nasıl bir şarkı ortaya çıkacak? Soru bu. Ya bu beste tutacak, ya da hafızalarda hiç yer almayacak.

Çekler önünde izlediğim Milli Takım’ın maestrosu yoktu, akordu bozuktu. Hüseyin lider havasında değil, defansta çabuk arkaya adam kaçırıyor. Yeni ekip olduğu için, Tolga ve Gökhan Zan’ın anlaşmaları zayıf kalıyor. Sonra sol tarafta oynayan Uğur ve Tuncay aynı hattı parselliyorlar. Uğur’un defans anlayışı çok zayıf. O da arkasına rakibi kaçırıyor.

O bölgeye Orhan ve Ümit Milli Takımı’nın genç oyuncusu Ferhat. Bu ikilinin o bölgeye alınması gerekir. Yıllar önce Ersen Martin, Galatasaray’da 2 hafta idmana çıkmıştı. Sayın Terim onu beğenmeyip takıma almamıştı. Sonra yıllar geçti, Terim 2008 umutları için Ersen Martin’i kadroya aldı. Galatasaray’ın gol kralı Ümit Karan varken, Ersen Martin’i düşünmeye gerek yok. Ümit dün çıktı iki güzel gol attı.

Yavaşlamak yasak

Artık futbol oyununun saniyeleri bile değerli. Topu kazanmadan ikinci hareketi düşünmek zorundasın. Yürüyerek, yavaş yavaş hareketlenme dönemi bitti futbolda. artık bitti. Hele Çek’ler gibi bir takımla oynuyorsanız, hiç şansınız yok. Topu çabuk kullanacaksınız, eğer kullanamazsanız sizi oynatmazlar.

Yukarıda söylediğim gibi Fatih Terim yine bir ekip yaratma peşinde. Futbolcuların takım içinde aynı ritim ve uyum içinde oynamaları gerekiyor. Bunu dün akşam başaramadılar. Ama gelecek içinde çok fazla karamsar olmamak gerekiyor.

Bu arada İzmir halkını kutlamak istiyorum. Yakın şehirlerden gelip, milli takımı desteklediler.
Yazının Devamını Oku

Asla pes etme

26 Şubat 2006
UĞUR kontra attı, Necati vurdu.. Hepsi bu kadar sonra Galatasaray durdu. Vestel Manisa, "hakimiyet benim" dedi. Takım halinde tezgahı Galatasaray alanına serdi. Futbol adına tüm varyasyonları yaptı. Galatasaray’ın orta sahası kaybolup giderken, Ilic şaşkın bakışlar içinde, Vestel’i izledi. Gerets de kementi atıp Ilic’e, "Yanıma gel, yanı başıma" dedi ve oyundan çıkardı.

Vestel, "Düğümü çözemezsiniz" dercesine takım halinde Galatasaray’ın üstüne gitti. G.Saray’da kendi alanına yerleşip kaldı. Rakip, üstelik G.Saray’ın yarı alanında üst üste pas yaparak gol atıyor sarı kırmızılı takımın tüm hatları Manisa’yı seyrediyor. Nerede hatlar arasındaki bağlantı?

"Vestel oynuyor, Galatasaray izliyor" derken, Ilic’in yerine giren aslan Volkan öyle bir vurdu ki, takımına hayat öpücüğü verdi. Vestel’e kiralık olarak giden Arda, küçüklüğünden beri beraber oynadığı genç Aydın’ı çok iyi bildiği için onu iyi marke etti. Aydın’ın yapacaklarını yaptırmadı. Sadece Aydın’ı mı? Hasan Şaş’ı da oynattırmadı. Arda’nın harika oyununu gören Galatasaray teknik ekibinin, "Arda’yı keşke takımda tutsaydık" diye düşündüklerine imenim. Ama Arda iyi bir takıma gitti. Hazır olursa Galatasaray’a hizmet eder.

Kazanma arzusu

İkinci yarı ile birlikte Galatasaray düzelir gibi oldu. Ama yine oyunun hakimi Vestel’di. Yenik duruma düştükleri zaman asla pes etmediler. Beraberliği sağladılar, galibiyeti ararken Song öyle bir vurdu ki, tam vurdu.

Galatasaray, zaten şampiyonluğu kovalıyor. Artık Heinz’i, ve Ilic’i düşünmemeli. Elindeki yerli mallara dönmeli. Yedekler de dahil. Ferhat günden güne yükselişte, sıfır hata ile oynadı ve oynayacak da.

Uzun zamandır böyle zevkli ve heyecanlı bir maç izlememiştim. Dün iki takım da bunu sahneye koydu. Her iki takımı da kutlamak gerekir. Vestel pes etmedi, Galatasaray da yılmadı. Goller de güzeldi, tüm hareketler de.. Şampiyonluğa oynuyorsan oyunu hiçbir zaman bırakmayacaksın. Galatasaray da bırakmadı. Kazanmak arzusundaydı ve kazandı.
Yazının Devamını Oku

İkram ettiler

20 Şubat 2006
FUTBOL topu bu oyunu sevdiren, kitleleri peşinden sürükleyen bir nesne. Bu nesneye hükmeden, ona yön veren, sevgiyle sarılan ve sahip olmak isteyenler de futbolculardır. Futbol topu, bu oyunu kitlelere sevdirdi, oynayanları şöhret ve para sahibi yaptı. Futbol, tabiatın tüm şartlarıyla oynanan bir oyun. Bu yüzden futbolcuların da her şartta hazır olmaları gerekir. Sivas’ta -5 derecede oynanan maçta sahaya bakıyorsun, pırıl pırıl. Oyun sahası temizlenmiş. Böyle şartlarda futbolcu değil, izleyen üşür. Öyle bir maç ki, topa hükmeden de var, hükmetmeyen de. Düşünen de var düşünmeyen de... G.Saray’da genç Ferhat, Saidou, Song gibi oyuncular topa yön veren kişilerdi. Ancak, bir yere geliyorsun, tıkanıyorsun. Neresi mi? Tabii ki, hücum bölgesi. O bölgeye geldiğin zaman artık işini yapmalısın. Dünkü maçta sahanın bir bölümünde güzel paslar veriliyor ama hücum bölgesinde bir tek hadise olmuyordu.

Hakan’ı neden geç aldın?

Koskoca 90 dakika boyunca G.Saray’ın uzun süre tek pozisyonu vardı. O da sol kanattan gelen genç Ferhat’la. Ferhat, kendi enerjisini kullanıp kaleye kadar sokuldu ve şut attı. Kaleci Petkoviç topu kornere atarak tehlikeyi önledi.

Sivasspor da aynı görüntüyü sergiledi. Cem Karaca, Hayrettin gibi futbolcular futbolu çabuklaştırmak için çaba harcadılar, düşünerek oynadılar.

G.Saray şampiyonluk kovalıyor. Rakibin F.Bahçe önce Ç.Rize maçında berabere kalarak, ardından Ankaraspor’a yenilerek iki kez tökezlemiş sen, daha sonra oynadığın maçlarda fırsatları değerlendiremiyorsun. Önce Malatya, sonra da Sivas’ta ayağına kadar gelen fırsatı elinin tersiyle tepiyorsun.

Aslında oyuna iyi başlamıştı G.Saray. Ama dediğim gibi bitirici bölgelerde etkili değildi sarı kırmızılılar. Sağ kanadı aksıyordu, bu bölgede oynayan Cihan, rakibi Atilla’ya hakemin görmediği pozisyonda yumruk atınca, dördüncü hakemin uyarısıyla haklı olarak atıldı.

G.Saray 10 kişi kalınca, oyunun son bölümlerinde hücum oynamayı aklına getirdi. Hakan Şükür gibi bir silahı oyuna geç alan Gerets’e bir çift sözüm var. Şampiyonluğu kovalıyorsan, daha fazla hücum edeceksin. Eğer Hakan oyuna daha erken girseydi, sonuç farklı olabilirdi. Soğuk havayı seven Heinz bu maçta adeta yürüdü, takıma hiçbir katkısı yoktu. İliç de etkisizdi. Belçikalı hoca bu iki oyuncuya daha erken kement atıp, kenar çekmeliydi.
Yazının Devamını Oku

Soğuk ve Heinz

16 Şubat 2006
AYLAR önce Eric Gerets’le birlikte bir akşam yemeğinde G.Saray’ı konuşuyorduk. "Heinz"i sordum; - Taraftar onu bekliyor. Heinz ne zaman iyi oynayacak?

Gerets
bu soruma ilginç bir yanıt verdi. "Bir futbolcunun uyumu kolay değildir. Heinz için biraz daha sabredin, o soğuk havaları bekliyor."

Dün Diyarbakır’da hava soğuktu ama G.Saray’ın en sıcak adamı Heinz’dı. İlk defa kendini gösterdi, bir sağa, bir sola koştu, orta sahaya gelip oyun kurgusuna da yardımda bulundu. Heinz’i ilk defa sahanın yıldızı olarak izledim.

Yıllarca maçları yerinde izlemeyi, oradaki havayı teneffüs etmeyi, görev saydım. Maçın heyecanını hep yerinde yaşadım. Ama dün Diyarbakır’a gidemedim. Maçı televizyondan izledim. Ama statta maç izleme keyfini alamadım. Sahanın bütününü değil, yalnız topun olduğu bölümleri ekrandan izleyebildim.

Gördüklerim şunlardı;

İki koca bölüm geçti. G.Saray oyun kurgusunu bir türlü sahaya yansıtamadı. Ne bir kanat akını, ne rakip alanda ver-kaçlarla çabukluk, ne de hızlı atağa kalkma.. G.Saray çağdaş futbolun gerektirdiği bu unsurların hiçbirini sahaya yansıtamadı.

Hakan kayboldu

Hakan Şükür bir oraya, bir buraya kaçtı, rakip defans arasında kendini unutturmaya çalıştı. Ve 90 dakika boyunca bir elin parmağı kadar az topla buluştu. Kanat akınlardan, ver-kaçlardan vazgeçtim, G.Saray’ın rakip kalaye atacağı bir şutu bekledim. Ama hayır, koca G.Saray bunu da yapamadı.

Sadece Hasan Kabze ile bir kez geldi, pir geldi ve Heinz’le golü buldu. Dünkü maçta göze batan bir başka isim de Orhan Ak’dı. Savunmada çok başarılı oynayan Orhan Ak tüm rakip ataklara neredeyse tek başına göğüs gerdi.

Oyunun genelinde topa daha çok sahip olan, topla daha çok oynayan takım Diyarbakırspor’du. G.Saray’a oranla daha fazla hücum teşebbüsünde bulundu. Ama son noktayı koyma becerisini gösteremediler.

G.Saray’ın oynadığı oyunun ise ismi yoktu. Bu futbola bir isim arayacak olsanız, -son günlerdeki argo rüzgarını da arkanıza alıp- rahatlıkla, "Ha babam, de babam futbolu" diyebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

Çiçek bahçesi

15 Şubat 2006
DÜNYADA bütün kulüpler genç futbolcu avına çıktı. Herkes taze tohumlardan nasıl çiçek yetiştiririz diye birbiriyle yarış halinde. Bizim ülkemizde bu işe en çok önem veren kulüp, Galatasaray... Aydın, Ferhat, Mehmet, Cihancan, Mülayim, Erkan, Cafercan, Arda ve Zafer, Florya’daki bahçeden son dönemde yetişen çiçeklerin en güzelleri. Takımda son birkaç maçta sahne alan Aydın ve Ferhat’ın futbolu herkesi mutlu etti. Arda ve Zafer ise kiralık olarak gittikleri Manisaspor’da grafiklerini her geçen hafta yükseltiyor.

G.Saray’ın mali kriz yaşadığı malum. Kulübün bu duruma gelmesinde son yıllardaki bütün yönetimlerin payı var. Koltuğa oturan her başkan, taraftara şirin görünmek uğruna yabancı ve ünlü futbolculara milyonlarca dolar saydı. 1996 yılından bu yana Galatasaray’dan tam 87 futbolcu gelip geçti. Bir ara öyle bir dönem yaşandı ki, Milli Piyango bileti alır gibi, ’ya çıkarsa’ zihniyetiyle futbolcu alındı. 2-3 kişi hariç, amorti bile çıkmadı.

Aydın ve Ferhat’ın müthiş çıkışları Galatasaray için bir dönüm noktasıdır. Gerek şimdiki yönetim, gerekse bundan sonra gelecekler, ellerindeki madenin kıymetini iyi bilmeli. Özhan Canaydın yönetimi daha ilk geldiği gün, "2-3 yıl bizden şampiyonluk beklemeyin. Biz kendi bahçemizde yetiştirdiğimiz tohumlardan çiçek yetiştirip size sunacağız" diyemedi. Keşke deseydi... Zaten o cesaret olsaydı, kulüp bu durumlara düşmezdi.
Yazının Devamını Oku

Alkışlayın

13 Şubat 2006
GÜNLER günleri, haftalar haftaları, aylar ayları kovaladı. Ve sonunda sabır taşı çatladı, futbolcular, kazanı ateşledi. Tam bir hafta boyunca futbolcular yalnız kaldılar, "Ne arayanımız var ne soranımız var" şarkısını söylediler. Hafta içindeki para soğukluğu, bu soğuk havada, Ali Sami Yen’e yansır mı diye merak ettim. Ama hayretle gördüm ki, futbolcuların hepsi de ateş gibiydi. Hem de ne ateş, alev alevdi. Hepsini kutlamak lazım. Ayrım yapmayacağım ama önce genç Ferhat’tan başlayacağım...

Bu çocuğun yaşına bakmadan Milli Takım’a hemen alınması lazım. Oyun boyunca bir tek hatasını görmedim. Attığı her pas ip gibiydi. Milli Takım solbek arıyor, gözüm kapalı bu oyuncuyu hemen Milli Takım kadrosuna alırım. Diğer genç ise Aydın’dı. İkinci bölümde oyuna girdi. Attığı gollük pasların yanında rakipten kolay sıyrılma gibi bir becerisi de var. Her iki futbolcuyu da inşallah ay yıldızlı forma altında görürüm.

Gurur duyun

Defansta Tomas hakikaten hırslı ve sigorta gibiydi. Ayhan aylardır oynamıyor ama dünkü mücadelesiyle, eforuyla 90 dakika boyunca yorulmadan, rakibin arkasına sarktı. İkinci bölümde de orta sahada oynadı. Ve orada da görevini başarıyla yaptı. Ne varsa, yerli mallarda var. Ilic’i aradım, benim gözüm mü görmedi yoksa kendini mi gösteremedi, sahada aradım bulamadım. Hasan Şaş, bir yükselişe doğru gidiyor. Eski hırsına dönmüş, iyi ortalar yaptı, savaştı. Ümit Karan, çok koştu, hırslıydı, yine gollerini attı. Diğer futbolcular da yukarıda söylediğim gibi canla başla savaştı. Ama benim gözüme batan bu isimler oldu.

Gaziantepspor 6 gol yedi ama ilk bölümde kale içinde o golleri kaçırmasalardı, Galatasaray bu kadar rahat olur muydu, onu bilmem. Öyle ya da böyle ıstıraplı günler yaşayan bu takımla gurur duymak lazım.

Sahipsiz kaldılar, sıkıntılarını sahaya yansıtmadılar. Sahipsiz bir takımın, sahipsiz futbolcuları, olmayacak şeyleri başardı. Hiçbir yönetici bu galibiyette kendine pay aramasın. Teknik heyet ve oyuncuları alkışlasın.
Yazının Devamını Oku

Uyansana be kardeşim

6 Şubat 2006
TELEVİZYONLAR maç yayınlarken, mecburen topun olduğu bölgeleri gösteriyor. Dolayısıyla televizyondan seyreden bir insanın, topun olmadığı yerlerde nelerin döndüğünü görmesi imkansız. Ben de size dilim döndüğünce oyunda neler oldu anlatayım... İlk bölümde Galatasaray topu topu üç pozisyon buldu. Kimden mi; Aydın’dan... Aydın’dan... Kerata öyle kuru kuruya top atmıyor. Her şeyi bilinçli yapıyor. Sol kanatta sinsi sinsi kenara çekilip kendini unutturuyor, top ayağına gelince de, klasını konuşturuyor... Üç pozisyonun ilkinde Ümit ağabeyine nefis bir top attı. Ardından, sinsice ceza alanına sokulup kafayı vurdu, gol aradı. Volkan Arslan’la gelen gol pozisyonunun da hazırlayıcısı oldu.

Peki, "Aydın bu pozisyonları nasıl üretti?" diye soracak olursanız, size cevap olarak, "Ziya Doğan yüzünden" derim. Çünkü Malatyaspor’un hocası, bu delikanlıyı kaale almamıştı. Ziya hoca sadece şöhretli isimlere; Necati ve Ümit’e markaj yaptırmış, Aydın’ı unutmuştu.

Sol kanada taze kan

Türkiye’de artık Abdullah Ercan ve Hakan Ünsal gibi iyi sol kanat oyuncuları kalmadı. İşte size Ferhat. Hem genç, hem gidip gelen, hem de top kullanan taze mi taze bir çocuk. Ben dün Malatya İnönü Stadı’nda bu iki delikanlıyı özellikle izledim ve tat aldım. İlk bölümde Mondragon harika kurtarışlar yaptı. Ama Mondi’nin sezgileri 57’nci dakikadaki Toth’un golünde kendisini yanılttı, takımına soğuk duş yaptırdı.

Defansta Tomas tek başına savaşırken, orta sahada İliç derin uykudaydı. Birilerinin gelip, "Uyansana be kardeşim. Top oyna" demesini bekliyordu. Bunu diyen birileri olmayınca doğruca kulübeye gitti. Volkan, Galatasaray orta sahasını ayakta tutan isimdi. Mükemmel mücadele etti ve güzel de bir gol attı.

Yediği golden sonra Hakan Şükür ve Hasan Kabze gibi hücum adamlarını sahaya süren Gerets, "Olursa olur" havasındaydı. Ama Galatasaray’ın hücumcularına doğru dürüst top akmıyordu ki, gol nasıl gelsin.

Neyse, sonuçta Galatasaray tek puanla yetinmek zorunda kaldı. Puan kaybedebilirsin ama genç insan kazandın mı daha mutlu olursun. Onun için de Gerets’e diyorum ki, bu Ferhat ve Aydın’dan vazgeçme. Onları hep oynat. Bu iki genç dün Malatya’daki filmin yapımcıları idi. Ben onları gördükçe, futbola başladığım yılları hatırlıyorum. Emre’ler de böyleydi. Olmaz dediler, oldu. Hem de öyle bir oldu ki... Emre Belözoğlu’nun şimdi nerelerde olduğunu tüm dünya biliyor. Onun için siz de o hedefe doğru koşun, korkmayın. Önünüz çok açık.
Yazının Devamını Oku