1 Haziran 2006
MİLLİ Takım’da güzel işler oluyor. Fatih Terim, sisteme inanan bir kişi. Şimdi de uygulamak istediği oyun kalıbında, futbolcularına inanıyor. Dünkü oyunda ilk güzellik, merkezdeki savunma oyuncularının karakteristikleriydi. Bu merkezdeki oyuncularımız Can Arat ve Gökhan Zan. Bu iki oyuncunun kenarlarda oynayan Hamit Altıntop ve Murat Ocak ile bağlantıları güzeldi. Hücuma çıkarken ve savunma yaparken bağlantıları iyi kurdular. Ve yeteneklerini konuşturup, aksiyonları iyi yaptılar.
Benim iki maçtır izlediğim Can Arat’tan, Daum gibi usta niye yararlanamadı? Hayret ki hayret. İkinci güzellik takımımızın blok halinde topun olduğu bölgeye hapsolması. Yani rakibe top oynatmamak için alan daraltması. Bu yeni bir oluşumun doğuşu idi.
Pozisyon zenginliği
Üçüncü güzellik de toplu halde tempoyu ayarlamalarıydı. Bu ayrı bir beceriydi. Dördüncü güzellik, hücum oyuncularımız Nihat, Necati, Gökhan ve sonradan oyuna giren Hasan Kabze’nin, her boş alanı değerlendirmesi, derinmesine koşuları ve sahanın üçüncü alanında yaratıcı olmalarıydı.
Dünkü oyunda pozisyon zenginliği vardı. Bu kişiler zaman zaman golle karşı karşıya kaldı. Önceleri son vuruş becerilerini iyi kullanamadılar. Ama Necati o beceriyi ve yaratıcılığını kullanması gereken yerde kullandı.
Suudi Arabistan’a gelirsek... Çok iyi bir takım ve Dünya Kupası’nda bir sürpriz yapabilirler.
Milli Takım yukarıda söylediğim gibi gün geçtikçe güzel şeyler yapmaya başladı. Oynanması gereken güzel futbolun anahtarını ise bulup, çevirdiler.
Yazının Devamını Oku 30 Mayıs 2006
MİLLİ Takımımız Avrupa Şampiyonası öncesinde bugüne kadar 3 hazırlık maçı yaptı. İyi ve kötü yönlerini araştırırsak neler ortaya çıkıyor... Fatih Terim Türkiye Süper Ligi’nde oynayan en verimli futbolcuları bir araya topladı. Bunlarla Avrupa Şampiyonası yoluna çıkmak için kolları sıvadı. Takımdaki futbolcuların bir çoğu milli formayla daha yeni tanışıyor. Yeni bir heyecan, yeni bir hedef için ter döküyorlar. Terim ya burada yeni futbolcularla yepyeni bir takım ortaya çıkaracak ya da eskilerden birkaç kişiyi alıp takım içinde harman edecek. Yani Terim bir yerde "Aslan yürekli Richard"ı oynuyor. Bu gençleri ortaya çıkarıp uzun vaadeli bir Milli Takım yarışının içine sokacak. Geride kalan üç hazırlık maçında verimli olarak göze çarpan birkaç isim sayalım... Önce Fenerbahçeli Can Arat. İkinci kez milli formayı giydi. Kendine güvenen bir kişiliğe sahip olduğu izlenimi veriyor.
Nuri bir başka
İkincisi göze batan isim, Antalyalı Volkan Yaman. Henüz adaptasyon dönemini yaşıyor. Takım içerisinde uyumda biraz zorluk çekiyor. Hiç birlikte olmadığı defans bloğunun içinde arkadaşlarını henüz iyi tanımıyor. Sonra Kayserisporlu Mehmet Topuz. Kendine güveni var. Sağ kanatta hem defans anlayışı, hem hücuma kalkışı iyi, şut atma becerisi de var. Milli Takım bu futbolcudan uzun süre yararlanabilir. Yeni kadronun en popüler ismi elbetteki Nuri Şahin. Onda Allah vergisi bir kabiliyet var. Topu kazanmada yetenekli, oyun okuması, servis kabiliyeti yüksek. Milli Takım’a yeni seçilen Hasan Kabze hareketli ve boşluklara çabuk giriyor. Basit vuruşları zora sokuyor. Tabi ki o da bir alışma dönemi yaşıyor.
Antalyasporlu Burak Yılmaz genç bir çocuk. Orta alanda oynadığı zaman topu dikey kullanmak yerine yan paslar sevdalısı. Defansın solunda oynayan Büyükşehir Belediyeli Murat Ocak aslında kuvvetli bir bünyeye sahip. Arkasına fazla adam kaçırmıyor. Çok dikkatli oynuyor. Ancak 2. Lig’den gelip hemen A Milli olmanın ağırlığını taşıyor. Gençlerbirliğili Uğur Boral... Bu futbolcuyu hep hücum adamı olarak biliyoruz. O kanatta fazla adam olduğu için Terim onu defansın solunda kullanmak istiyor. Ancak adam markajını sevmeyen bir yapısı var.
Şimdi millilerimiz 3 maç daha yapacak. Gelecekteki Milli Takım’ın içine girmek için çok ter dökmeleri gerekecek. Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez.
Yazının Devamını Oku 29 Mayıs 2006
MİLLİ Takım alışkanlığı mı, nedir? Gol yemeden duramıyor. Bölüm bölüm iyi oynuyor. Herşey tamam derken, bir yan topta kademe hatasından golü yiyiveriyor. Ne kötü alışkanlık. Ben Milli Takımı pirince benzetiyorum. Taşları ayıklamak görevi Fatih Terim’e düşüyor. Eylül’e kadar zamanı var. Sofraya sürmesi ve lezzetli olması için bu taşları ayıklaması gerekir. Yerken içinde çıkacak bir-iki taş dişleri kırar. Bana göre defansın göbeğinde oynayan Can ile Gökhan Zan bu yerin favorileri. Her iki futbolcu da bu zamanda zor bulunan fiziklere sahipler. Bu ikisinin üzerinde devamlı durulmalı. Gelin görün ki, dün onların sağında ve solunda oynayan Murat Ocak, Mehmet Topuz kademeye girerken hata yapıyor. Bundan önceki maçlarda da o görevi alanlar aynı hata içinde kıvranıyorlar.
Golde sorun yok
Orta alana gelince en kritik yer orası. Milli Takımımız’da hücum adamlarına gol atacak paslarda gecikmeler oluyor. Estonya karşısında Burak ve Fahri dikine oynayacaklarına, yan toplarla işi geçiştiriyorlar. Forvet hattına gelince... Kimi oynarsan oynat, gol şansın var. Birçok alternatifin bulunmakta. O bölge en sorunsuz bölgemiz. Orada bir yarış var. Hepsi de birbirinden değişik karakterde futbolcular. Forvet hattında bir çare aramak yanlış olur. Milli Takım’ın bence pirincin içinden çıkacak taşları, defansın sağ ve sol kanatları ile orta alanda Nuri’nin yanında savaşacak bir futbolcunun bulunmasıyla halledilir. Hasta belli.. Tedavisi için de ilaçlar da belli. Bu kadar çabuk ve acemi gol yiyen bir takım ise inanın çok düşündürücü.
Yazının Devamını Oku 27 Mayıs 2006
MİLLİ Takımımız, Gana karşısında sergilediği futbolla iyi yolda olduğunu ve Belçika maçına oranla bir adım daha ileri gittiğini gösterdi. Gana maçında önce sahayı küçültüp, bölümler arasındaki köprüyü kurduk. Rakibe açık parsel bırakmayarak, oyun kurmasını engelledik. Halkalar birbirine bağlı olunca da rakip topla istediği gibi oynayamadı; bu da onları hataya zorladı.
Nuri, bir lider gibiydi
Defans, orta saha ve hücumdaki futbolcularımız, birbirlerinin boşluklarını kapattılar. Böylelikle de hem topun kendilerinde kalmasını sağladılar, hem de oyun kurmada zorlanmadılar.
İlk bölümde Nuri Şahin gerçek bir lider gibiydi... Henüz çok genç olmasına rağmen olağanüstü işler yaptı. Topu iyi kullandı, son derece rahat ve olgun biçimde arkadaşlarına vanayı açıp su akıtmasını bildi.
Bu maçtaki güzelliklerden biri de Tuncay Şanlı ve Nihat Kahveci gibi topa iyi vuran futbolcuların şut atma cesaretleriydi.
Terim binayı kuruyor
Bizim milli takım, Gana gibi Dünya Kupası’nda mücadele etmeyecek olmasına rağmen, rakibinden daha iyi bir ekip olduğunu gösterdi.
Tabii bunlar daha başlangıç... Fatih Terim, elindeki malzemeyi titizlikle kullanıp, 2-3 maç sonra beynindeki binayı kurup sahneye çıkaracak.
Her iki takımın mücadelesi ve centilmenlikleri alkışlanacak düzeydeydi. Fakat, maça gelen bazı gurbetçilerimizin, maçı bir kenara bırakarak, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş rekabetini tribüne taşımaları son derece çirkindi.
Yazının Devamını Oku 25 Mayıs 2006
FATİH Terim, önceki gün A Milli Takım’ın yeni oyun kalıbını açıklamıştı. Terim’in yeni oyun felsefesini kısaca özetlersek... Oyunun kontrolünü elinde tut. Bloklar arasındaki bağlantıyı koparma. Kademeli pozisyon al. Hücuma hızlı çık. Boşlukları değerlendir. Arkadaşına yardımcı ol. Rakibi tehlikeli yerlere sokma. Kolektif oyun. Cesaretli ve anlayışlı olun.
Bütün bunları bir kenara bırakalım ve dün neler yapıldı, anlatayım. Birinci golün başında ay yıldızlılar top kazandı, verkaçlar yaptı ve şut attı. Ancak, nedense oyunu sola yaydılar. Bu arada sağ tarafı unuttular. Unutulunca da yorgunluk başladı. Neden sonra Hasan Kabze’ye top atma ihtiyacı duydular. O da aradan, boşluktan işi bitirdi.
Terim’in derdi defans
Buraya kadar her şey güzel. Bana göre Fatih Terim’in derdi defans. Belirli adamlar oynuyor. Elindeki malzemeyi iyi kullanmak zorunda. Servet ve Toraman’a bakıyorsunuz, derinlikleri yok. Top iyi kullanamıyorlar. Oyunu ikinci bölgeye aktarmada zayıflar. Hep uzun toplar atıyorlar. Fatih Terim’in en kızdığı da buydu.
Gelelim orta sahaya... Bir kere Hüseyin topu ne zaman arkadaşının ayağına, ne zaman koşu yoluna atacağını kestiremiyor. Kestiremeyince de top kayıpları başlıyor. Rakip topu kazanmasını biliyor. Topun Milli Takım’da kalması doğru. Ama bir defans ve orta saha oyuncusu 35 metre defalarca kaleciye top atarsa, burada bir cesaretsizlik ortaya çıkar. Rüştü de tabi gelişi güzel toplar atıyor. Bu toplar zaman zaman rakip defanstan dönüyor. Milli Takım’ın bu saydıklarımı belki hoca da biliyordu. Yaralara neşter vurması belki zaman alacak.
Yazının Devamını Oku 16 Mayıs 2006
SEZON başından beri, G.Saray’la iç içeyim. Hazırlık kampları dahil seyahatlar dahil deplasmanlar dahil hep onlarla beraberdim. Gerets ve asistanları takımı aldığı zaman, her işe A’dan başladı. Ve eldeki malzemeyi iyi kullandı, iyileştirdi. Felsefesi belliydi. Öncelikle Gerets ’biz’ ruhunu taşıyordu. Eldeki bütün elemanlardan faydalanmayı yeğliyordu. Günler geçti, Galatasaray’da dertler de başladı. Bu dertlerle de başedildi. Asla pes edilmedi. Başta kaptan Hakan Şükür sonra Hasan Şaş takımı toparlamısını sağladı. Kral yeteneği, alçak gönüllüğü, arkadaşlarına minnettarlığı, verdiği misyonla ve hareketleriyle takımı motive etti. Ve bu hareketin başarısı ortaya çıktı.
Her şey para değil
Uzun bir maratondu bu. Yalnız kaybettikleri Fenerbahçe derbileriydi. Ama Gerets buna da aldırış etmedi. Yoluna devam etti. Bu sıkıntıları yaşayan takım, bir işi başarıyorsa, o da Allah’ın lütfudur. Futbolun gelişimi için ellerinden geleni yaptılar. İnandılar. İnançları, değerleri ve bunlara uygun davranışları vardı. Stres içindeydiler. Dışarıdan gelen baskılara göğüs gerdiler. Yılmadılar. Takım halinde verimliliği ve sevgiyi ortaya çıkarttı. Bu sevginin de sonunda başarı geldi.
Her şeyin para olmadığını inancın, sevginin, dayanışmasının ne olduğunu G.Saray herkese gösterdi.
Erik Gerets bunları bildiği için her zaman bu kadar zorluklara rağmen benim oyuncularım 10 numara deyip, rakibi Fenerbahçe’yi yalnız bırakmadı, sonuna kadar ensesinde oldu. Ve son virajda ipi göğüsledi. Bu oyuncuları alkışlamak, sevgiyle bahsedip, tebrik etmek gerekiyor.
Yazının Devamını Oku 15 Mayıs 2006
SEZON başından beri "Istırapla inlerim" şarkısını söyledi G.Saraylı futbolcular. Birçok sıkıntıya göğüs gerdiler. Yılmadılar, giydikleri formanın hakkını vermek istediler. Hiçbir zaman da isyan etmediler. 83 gibi rekor bir puana ulaştılar. Onları tebrik etmemek elde mi? Bu, tebrik edilecek bir savaşımdı. Savaşı da hakkıyla yaptılar. Son Kayseri maçında tekrar bunu ortaya koydular. Kazanma duygusu içlerine yerleşmişti. Daha oyun başlar başlamaz Kayserispor’u abluka altına aldılar. Kenarlardan, ortadan bütün varyasyonları denediler. İstediklerini de aldılar. Devamlı arkasından konuşulan, futbolculuğunu tartışma cüretini gösterenler Hakan Şükür’ün servislerini, defansa kadar gelip mücadele etmesini herhalde görmüşlerdir. Hasan Şaş hırsı ile dikkat çekti. Önceleri sağ kanadı kullandı, daha sonra her yerde gezdi. Atılan iki golde de Hasan Şaş’ın asisti vardı.
İftahar edilmeli
Tomas, rakibin tehlikeli akınlarında zamanında müdahaleler etti. Orhan Ak, ona yardımcı oldu. Saidou, orta sahadan kaptığı topları oyuna olumlu bir şekilde soktu. Kamerunlu futbolcu, Kayserispor’un oyun kurmasını engelledi. Sol kanatta Sabri, gidip geldi. Ergün abisine yardımcı oldu. Hasan Kabze biraz şanslı olsa, daha oyunun başında golü bulurdu.
G.Saray, inancın arzunun semeresini bence gördü. Çünkü ruhlarında bir takımdaşlık örneği vardı. Bu takımdaşlık örneğinde "ben değil, bizler varız" duygusu G.Saray’ı bugünlere getirdi.
Teknik direktör Gerets ve asistanları bu işin felsefesinin dışına çıkmadı. Bildiklerini yaptılar. Kolay mı, acılı günleri neşeye dönüştürmek? İşte bunu G.Saray yaptı ve karşılığını gördü. Bu takımda forma giyen herkesi kutlamak gerekir. İftahar edilmeli. Çünkü büyük dalgalarla boğuştular, sonunda gemiyi limana çekmeyi başardılar.
G.Saray’ı kutlamak gerekir. "20.45’te şampiyonuz" dediler ve sözlerini tuttular. İnandılar, başardılar. Böylesine bir takım şampiyon olduysa, herkes in alkışlaması gerekir.
Yazının Devamını Oku 8 Mayıs 2006
KADERE bak; G.Saray tıpkı geçen sezon olduğu gibi Beşiktaş karşısında yine penaltı kaçırdı. İşin ilginç tarafı; top yine direkten döndü. Ardından da kıyamet koptu. Geçen sezon penaltıyı direğe nişanladığı için eleştirilen Hakan Şükür’ün suçu neydi? Bu kez topun başında Necati vardı ve o da aynı şeyi yaptı. Haftalardır formsuz olan Necati’de ısrar etmenin ne anlamı var? Necati topu niye kullandı? Özgüveni vardı, topu kucağına aldı ve sorumluluğu üstlendi. Ancak, yapamadı.
Gerets sonunda gördü
Yenilen golde Cihan’ın büyük hatası vardı. Kolayı yapıp, topu ileri göndermek yerine kaptırınca, G.Saray geriye düştü.
İliç, hırsı ve oyun kuruculuğu ile sahanın en iyisiydi. Ben, bu maçta Hasan Şaş’ın eski hırsını göremedim. Mösyö Gerets, haftalardır formsuz olan Necati’ye iyi dayandı. Baktı ki sahada gezinip duruyor, bu sefer "yeter artık" dedi ve kementi atıp, kenara aldı. Hırsı ve çalışkanlığı ile dikkat çeken Hasan Kabze’yi oyuna alması doğru bir hamleydi. Kabze nitekim girer girmez tabelayı değiştirdi. Maç tam bitti denilirken, G.Saray’a hayat veren golü attı. Kabze zaten bu tür bir oyuncu. Bana göre yedek kalması bile yanlış. İdmanlarda bile çok özveriyle oynayan bir futbolcu. En kritik anlarda golünü attı ve yedek kalmasına küsmedi.
Gerets, artık bir maç kala Hasan Kabze’yi tam anlamıyla görmeli ve ileri ikilide şans tanımalı. Gelecek sezon için de raporunu ona göre vermeli.
G.Saray ilk bölümde hücum eder gibi gözükse de bunlar yalancı hücumlardı. Sabri sağda iyi çalışırken, hücuma bir türlü toplu olarak gidemedi. Defansta Song ve Tomas görevini yaparken, İliç de takımı iyi yönetti. Ama bu yeterli değildi. Gerets, baktı pabuç pahalı, hücum botlarını (Aydın, Heinz) oyuna aldı. Gemiyi, batmadan kurtardı.
Kupa yorgunu Beşiktaş, sahaya bir türlü hakim olamadı. İyi mücadele ettiler ama son dakika golünü önleyemediler.
Yazının Devamını Oku