HIRSI ve arzusuyla, futbol oynama sevdasıyla, yerinde duramayan, sahayı dar gören futbolcu; Hasan Şaş. Öyle bir top oynadı ki, bir defansın içindeydi, bir hücumda.. Bunlar da yetmedi asistliğe soyundu. İşte Hasan Şaş. Tebrik etmek lazım. Arkadaşlarına kazanma duygusunu aşılayan futbolcuydu.
Aslında Galatasaraylı futbolcuların tümü böyleydi, Gençlerbirliği maçına öyle bir arzu ile hazırlanmışlar ki, kazanmaktan başka duyguları yoktu. Galatasaray, önce iki penaltı ile öne geçti. Birincisi belki tartışılır ama ikincisinde hakem, "Ben gördüğümü çalarım" işaretini verdi. Bu pozisyonların baş mimarı da Hakan Şükür’dü.
Kaleci Mondragon’la forvetin en önündeki isme kadar günlerdir fakir edebiyatıyla yaşayan Galatasaraylı futbolcuların hırsı, kulübeye kadar yansıyordu. Bir takımın kazanmak duygusu varsa, o takım başarılı olur. Uzun zamandır ilk defa forma giyen Emre Aşık bile bu havadaydı.
Belki de Galatasaray 90 dakika sürecek bir mücadeleyi neredeyse ilk yarıda bitirmek, "Her şeye rağmen varım ve iddialıyım" diyen bir takımın başarabileceği bir iştir. Orta sahada Volkan’ından Ilic’e kadar, sol kanattaki Ayhan’a kadar tüm G.Saraylı futbolcular bu havadaydı.
Bu nasıl kaptan?
Gençlerbirliği, Galatasaray’ı böyle beklemiyordu. Yapmak istediğini bir türlü yapamadı. Bir de İsmail Güldüren vardı Gençlerbirliği’nde. Ben yıllarca bu takımda top oynadım. Böylesine güzel bir ekibi bozan bir oyuncuya rastlamadım. Bir de kaptanlık vermişler. Kaptan, kendine hakim olan, arkadaşlarını sevk ve idare eden kişidir. Onları yönlendirir ama İsmail kendini yönlendiremiyor. Yoksa Gençlerbirliği bu değildi.
G.Saray için önemli bir maçtı. Gerets de sabırsızlıkla bekliyordu bu maçı. 90 dakika boyunca tıpkı futbolcuları gibi yerinde duramadı. Saha içindeki futbolcuların hırsı kadar, saha kenarındaki teknik adamların hırsı da önemli. G.Saray’da dişliler büyük bir uyum içinde çalışıyor.
Teknik adamlar, futbolcular ve taraftar.. Yakında bi üçlüye yönetim de eşlik ederse, "Florya’ya bahar gelecek"